EMİN KORAMAZ YAZDI: "SİNOP'TAKİ NÜKLEER YALAN"

04.06.2021

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, 4 Haziran 2021 tarihli BirGün Gazetesi'ndeki köşesinde, önümüzdeki günlerde yapılacak olan bilirkişi incelemesi öncesinde, Sinop'ta yapılması planlanan Nükleer Enerji Santrali üzerine yazdı.

SİNOP'TAKİ NÜKLEER YALAN

Öner, Soner ve Güneş’in anısına…

Ülke ve dünya gerçekliğinden uzak hayallere yapılan yatırımlar, AKP iktidarının alamet-i farikalarından birisi haline geldi. “Nükleer Güç” olma hevesiyle ülkemizin en güzel yerlerine nükleer santraller yapma çabası, bu hayallerin en tehlikelilerinden birisi durumunda.

2018 yılında temeli atılan ve inşaat çalışmaları skandallarla devam eden Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin yanı sıra Sinop İnceburun’da ve Kırklareli İğneada’da Nükleer Enerji Santrali yapılması yönünde çalışmalar sürüyor.

Akkuyu’da yapımı devam eden Nükleer Santral, temelindeki çatlaklarla gündeme gelmişti. Sinop’ta kurulması düşünülen nükleer santraldeki çatlak ise daha temeli bile atılmadan ortaya çıktı.

Sinop’ta yapılacak santrale ilişkin anlaşma, 2013 yılında Erdoğan’ın Japonya ziyareti sırasında yapılmıştı. İki hükümet arasındaki anlaşma uyarınca santralin temeli 2017 yılında atılacak ve santral 2023 yılında hizmete girecekti.

Ne var ki 2018 yılında tamamlanabilen fizibilite çalışmaları sonucunda ortaya çıkan maliyet üzerinde uzlaşmaya varılamaması nedeniyle Japonya ile işbirliği sona erdi. 2018 yılından bu yana projeyi üstelenebilecek yeni bir ülke ve şirket de bulunamadı. Santralin kimin tarafından yapılacağı konusu tümüyle belirsiz durumda.

Projeyi sahipsiz hale getirilen bu temel soruna rağmen, santrale ilişkin hukuki prosedür hiçbir şey olmamış gibi devam ediyor.

HAYALİ OLAN

Üstlenicisi olmayan projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2020 yılı Eylül’ünde onaylandı. Rapora göre daha sonra kurulacak “proje şirketi” tarafından yapılacak santralin sahadaki kazı çalışmalarının 2021 senesinde başlaması ve ilk reaktörün 2031 senesinde devreye alınması planlanıyor.

Kullanılacak teknoloji bile belli değilken hazırlanan ÇED raporu, santralin çevresel etkilerini değerlendiren bilimsel bir rapor olmaktan çok, bir reklam ajansı tarafından hazırlanan proje sunumu niteliği taşıyor. Dolayısıyla söz konusu bölgede “bir santral yapma” fikriyle yaratılmış bu hayali projenin, hayali çevresel etkilerinin kabul edilmesi başlı başına skandaldır.

Proje hayali olduğu için, projeye ilişkin raporda da çok sayıda temel eksiklik bulunuyor. TMMOB tarafından yapılan incelemeye göre raporda "işletmeden çıkarma aşaması", "radyoaktif atıkların taşınma ve depolanma işlemleri", "rehabilitasyon süreçleri" gibi çevresel etkiye ilişkin temel hususlar bile kapsam dışı bırakılmış durumda. Bunun yanı sıra kaza, güvenlik, bertaraf gibi işlemler için yer ve teknoloji alternatifleri de raporda yer almıyor.

Yüklenici firma olmayışı, teknolojinin belirlenememesi gibi nedenlerle hükümsüz durumdaki bu rapor hakkında Bakanlık tarafından verilen ÇED Olumlu Kararı hakkında TMMOB tarafından dava açıldı.

Bir enerji santraline ilişkin ÇED Raporu’nda mutlaka yer alması gereken yer seçimine, yakıtların temin ve taşınmasına, radyoaktif atıkların taşınması ve bertarafına, kaza senaryolarına ve acil durum planlamalarına ilişkin değerlendirmelerin hiçbirinin olmadığı bu rapora ilişkin bilirkişi incelemesi önümüzdeki günlerde Sinop’ta gerçekleştirilecek.

Bilirkişi ve mahkeme heyetini, iktidarın yönlendirmesiyle değil, bilimin ışığında çevreyi ve toplum sağlığını dikkate alarak karar vermesini temenni ediyorum.

İHTİYACIMIZ OLAN

Sinop’ta kurulması planlanan Nükleer Enerji Santrali’nde de görüldüğü gibi ülkemizin nükleer serüveni başından sonuna kadar yalanlar ve fiyaskolar üzerine kurulu.

Daha önce çok kez söylediklerimizi bir kez daha tekrar etmekte fayda görüyorum: Nükleer Enerji bu ülkenin gerçek ihtiyacı değildir.

Bu ülkenin ihtiyacı, yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik verilmesidir. Enerjinin etkin ve verimli kullanılmasıdır. İhtiyacımız kadar enerji üretilmesidir.

Çevreye en az zarar verecek enerji kaynaklarına ve üretim teknolojilerine yatırım yapılmasıdır. Üretim yapılacak alanlarda önce halka danışılmasıdır. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılmasıdır.

Bu ülkenin ihtiyacı, enerji sektöründe konunun uzmanları ve meslek örgütlerinin de katılımıyla hazırlanacak bütünleşik strateji belgeleri ile geleceğimizi güvence altına alan bir enerji politikası ortaya çıkartılmasıdır. Bu enerji politikasının temelinde ise rant değil, toplumsal fayda ve kamusal çıkar olmalıdır.