ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI'NA JEOTERMAL KAYNAKLAR UYGULAMA YÖNETMELİĞİ İLE İLGİLİ GÖNDERİLEN GÖRÜŞ
T.C. ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI Hukuk Müşavirliği‘ne ANKARA
İlgi :12.09.2007 tarih ve 10.03.4272-11678 sayılı yazı hk.
İlgi yazınızda, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan "Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliği" taslağına ilişkin Birliğimizden görüş sorulmaktadır.
Jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular önemli yer altı doğal kaynaklarımızdan olup devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Jeotermal kaynak yerkabuğunun sahip olduğu ısıyı yer altı suyuna aktarması ile oluşur. Doğal mineralli sular ise yine yerkabuğunda bulunan minerallerin suya geçmesi sonunda oluşurlar. Bu kaynaklar kısa sürede yenilenemez; doğal yapısı ile uyumlu, bilinen uygun teknikler kullanılarak işletilmemeleri durumunda ise yaralanılamaz hale gelirler.
Tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmeleri için su ve bazı minerallere gereksinimi vardır. Bunların elde edilme yollarından biri de mineralli sulardır. Jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli sular uzun yıllar boyu sadece sağlık amaçlı kullanılsa da, günümüzde bu kaynaklardan sağlık amaçlı kullanıma ek olarak turizm, tarım ve enerji sektöründe de yaralanılmaya başlanmıştır.
Artan nüfus, değişen insan gereksinimleri ile kullanılabilir kaynakların sınırlılığı, ekonomiklik ve çevre duyarlılığı gibi değerler gelişmiş toplumlarda, doğal kaynakları toplumsal mülkiyetin nesnesi yaparken devlete de sorumluluklar yüklemiştir.
Anayasamızın başlangıç bölümünde vurgulanan " sosyal hukuk devleti ilkesi" ve 168. maddesi hükümleri gereği devlet tarafından yapılacak düzenlemeler, doğanın bir parçası olan insanın geleceği için tabii servet ve kaynakların korunmasını ve denetimini sağlayacak kurallar içermeli ve bu düzenlemeler temel olarak sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde yapılmalıdır. Şimdiki ve gelecek kuşaklar için kısa dönemli ve uygulanamaz ve/veya uygulanmaları halinde teknik ve hukuki sorunlar yaratabilecek düzenlemeler yerine, uzun yıllar uygulanma olasılığı olan, toplumsal fayda yaratacak düzenlemelere gidilmesi zorunludur.
Anayasanın 168. maddesinde "Tabiî servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir." hükmü yer almaktadır. Anayasanın bu hükmü gereği tabii servet ve kaynaklar Devletin güvencesi altına alınmış, bu kaynakların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu kabul edilmiş, mülkiyetinin gerçek ya da tüzel kişilere devri yasaklanmış ve arama ve işletme hakkına da sahip olan Devletin bu hakkını ancak belli bir süre için gerçek veya tüzelkişilere Yasa‘nın açık oluru ile devredilebileceği öngörülmüştür.
Anayasa‘da doğal servetler ve kaynaklar için öngörülen hukuksal durum bunların sosyal, ekonomik ve stratejik önemlerinin doğal sonucudur. Tabi servet ve kaynaklara ilişkin yapılacak yasal düzenlemelerin de kaynakların korunmasını, denetimini ve sürdürülebilirliğini sağlayacak hükümleri içermesinin zorunlu olduğu açıktır.
Jeotermal kaynaklar için ise yapılacak yasal düzenlemede, genel hükümler haricinde, bu kaynakların özelliğine uygun olarak, kaynağın bilimsel ve teknik araştırmalara bağlı korunmasını sağlayacak, sıcaklık ile basınçlarının düşmesini engelleyecek tedbirler ile etkili denetim ve kontrol mekanizmalarını oluşturacak, kaynakların sürdürülebilir biçimde ve çevreye zarar vermeden kullanımını ve işletilmesini sağlayacak düzenlemeler getirilmeli, bu kaynaklara ilişkin uygulamada ortaya çıkan yetki karmaşasının engellenerek, yetkinin tek bir kurumun çatısı altında toplanması gereklidir.
Ancak, 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu, Anayasa ile getirilen ilkelere ve kendi amaç maddesinde belirtilen içeriğe uygun olmayan biçimde, kaynakların kamu yararına ve sürdürülebilir kullanımına ilişkin esasları düzenlemekten uzak; getirmiş olduğu temel tanımların dahi bilimselliği tartışmalı, yürürlükteki birçok yasaya ve özellikle de Anayasaya aykırı hükümler içeren bir nitelikte, Birliğimiz ve diğer tüm tarafların olumsuz görüşlerine rağmen, kamu yararı gözetilmeden, yasalaşarak yürürlüğe girmiştir.
Yönetmelik taslağını da, Yönetmeliğin dayanağı olan 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu hakkında ki bu genel değerlendirmemiz dışında tutmamız mümkün değildir.
Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu Uygulama Yönetmeliği Taslağına Genel Bakış
Öncelikle idarenin, Birliğimize bağlı bir çok Odamızın mesleki uzmanlık alanı olan konuya ilişkin Birliğimizden sadece biçimsel, teknik olarak görüş istemesi, taslağın hazırlanış sürecine Birliğimizi katmamış olması yerinde değildir. İlgili taraflar bilgilendirilmeden, sadece arama seviyesinde donanımlı bir kurum tarafından yapılan çalışmanın yeterli olmadığı, esaslı hataların yapıldığı, Yönetmeliğin uygulama alanının olmadığı taslak metinden de açık biçimde anlaşılmaktadır.
Şöyle ki, Kaynakların etkin ve verimli kullanımını sağlamak için arama ve bulma, projelendirme ve işletme hizmetlerinin üretilmesi gerekir. Bu hizmetlerin sağlıklı yürütülebilmesi için Yönetmeliğin işin niteliğine uygun ve ayrıntılı hükümler içermesi zorunludur. Taslak Yönetmelik metninde ise, ayrı yönetmelikler biçiminde düzenlenmesi gereken hususlar tek yönetmelikle düzenlenmeye çalışılmış ve ciddi bir karmaşaya neden olunmuştur. Öncelikle jeotermal kaynaklar ve doğal mineralli suların niteliklerinin farklılığı göz önüne alınmadan tek bir yasa ile düzenlenmesinin sakıncaları ortada iken aynı yanlış birbirinden farklı bu iki kaynağa ilişkin tek yönetmelik yapılmış olmasında da devam etmektedir.
Yönetmelik taslağı bu konuların hepsini düzenlemeye çalışarak, Kanunun bir tekrarından ileriye geçememiş, uygulamada meydana gelen karışıklığı gidermek açısından yetersiz kalan Kanunun bu açığı yönetmelik taslağında da giderilememiş ve var olan sorunların çözümüne yönelik düzenlemeler yapılamamıştır.
Yönetmelik taslağı halen yürürlükte bulunan 5686 sayılı Kanuna ve bir çok yasal düzenlemeye aykırıdır.
Anayasanın 124 maddesi yönetmeliklerin, kanunların ve tüzüklerin "uygulanmasını sağlamak üzere" ve "bunlara aykırı olmamak şartıyla" çıkarılabileceğini vurgulamak suretiyle bu konuya yeterince açıklık getirmiş bulunmaktadır
Ancak Yönetmelik taslağında, 5686 Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanununa aykırı, Kanunun emredici hükümlerini değiştiren, Kanunda yer almayan ve Kanunla düzenlemesi gereken pek çok hüküm yer almaktadır. Taslak Yönetmeliğin tanımlar bölümündeki tanımlamaların bir çoğu Kanun metninde getirilen tanımlara aykırıdır. Yine Yönetmelik taslağında yer alan, süreler (madde 7, 11, vs), İzinsiz yapılan işlemler, ruhsat harçları, denetim, alan bazında intibak vb ( geçici madde 1) ve örneklerini çoğaltabileceğimiz pek çok düzenleme ile 5686 sayılı Kanunla getirilen hükümler değiştirilmiş, Kanuna aykırı düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca Yönetmeliğin 11. maddesinde atıfta bulunulan 10. maddenin 6. fıkrası bulunmamaktadır.
Yönetmelik taslağında İşletme ruhsatı verildikten sonra Çevresel Etki Değerlendirme işlemlerinin yapılacağı yönünde düzenleme mevcuttur. Bu durum 2872 sayılı Çevre Kanununa açıkça aykırıdır. Çevre Kanununun 10 uncu maddesi " Çevresel Etki ve Değerlendirmesi olumlu kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir kararı alınmadıkça projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilmez. " hükmü getirilmiştir. Kanunun bu açık ifadesine karşı Yönetmelik taslağında getirilen düzenleme açıkça Kanunun emredici hükmüne aykırıdır.
Yukarıda genel hatları ile açıkladığımız üzere Yönetmelik taslağı başta 5686 sayılı Jeotermal Kaynaklar ve Mineralli Sular Kanunu ve Çevre Kanunu olmak üzere ilgili Kanunlar ve yönetmeliklerle de çelişkili hüküm ve düzenlemeler içermektedir.
Yönetmelik verimlilik ve geri dönüşümün sağlanmasına, kaynakların etkin kullanımına denetimine uygun hükümleri içermediği gibi ücretlendirmeler ve ruhsatlandırmalar konusunda getirdiği düzenlemelerle de sorunludur. Özellikle Yönetmelik taslağında yer alan ruhsatlandırma bölümü, objektif ve kamu yararına düzenlemelerden uzaktır. Örneğin aynı anda müracaatlar halinde ruhsatlandırmada istenen kriterler en hızlı ve en fazla yatırım olarak belirlenmiştir. Bu durum ise kaynakların etkin verimli sürdürülebilir ve kamu yararına kullanılması ilkesine aykırı olduğu gibi bu kıstaslarda kamu yararı anlayışında ölçüt olarak alınamaz. Ayrıca Yönetmeliğin kimi maddeleri de subjektif ve istismara açık nitelik taşımaktadır (madde 6). Bu yönetmelikle arama ve işletme hakkının verilmesi raporların düzenlenmesi ve denetimin sağlıklı yürütülebilmesi olanaklı değildir.
Yönetmelikte geçen ilgili mühendis ve teknik sorumlu tanımları açık değildir. Bir çok mühendislik disiplininin ortaklaşa çalışma alanı olan bu konunun Yönetmelikte ayrıntılı olarak açıklanması gerekmektedir. Yönetmeliklerin objektif, açık, belirli ve anlaşılır olması zorunludur. Yönetmelik taslağı da yukarıda verilen örneklerden de anlaşılacağı üzere bu açıdan da pek çok olumsuzluğu taşımaktadır.
Sonuç olarak başta Anayasaya, sonra dayanak Kanunu ve ilgili diğer Kanunlara aykırı hükümler içeren, kendi içersinde bir bütünlüğü olmayan, bir çok çelişkili ve hatalı ifadeyi barındıran, sorun çözme yerine yeni sorunlara kaynaklık edecek olan Yönetmelik taslağına Birliğimiz tarafından olumlu görüş verilmesi mümkün değildir.
Bilgilerinize sunarız.
Saygılarımızla,
N. Hakan GENÇ
Genel Sekreter Vekili