HATAY SAMANDAĞ İLÇESİ'NDE KURULACAK RÜZGAR ENERJİSİ SANTRALLERİ İLE İLGİLİ TMMOB RAPORU HAZIRLANDI

04.11.2009

TMMOB Yönetim Kurulu kararıyla "Hatay Samandağ Belediyesi'nin talebi üzerine Samandağ'da bazı tarım arazileri ve yaşam alanları üzerinde kurulmaya çalışılan rüzgar enerjisi santralleri ile ilgili inceleme yapmak ve teknik rapor hazırlanması" amacıyla kurulan TMMOB Samandağ Çalışma Grubu 11 Eylül 2009 tarihinde Hatay Samandağ'da yaptığı incelemeler sonucu raporunu hazırladı.

 

 

HATAY SAMANDAĞ İLÇESİ‘NDE KURULACAK

RÜZGAR ENERJİSİ SANTRALLERİ İLE İLGİLİ

TMMOB RAPORU

Giriş:

 

Hatay Samandağ Belediyesi‘nin talebi üzerine Samandağ‘da bazı tarım arazileri ve yaşam  alanları üzerinde kurulmaya çalışılan Rüzgar Enerjisi Santralleri ile ilgili inceleme yapmak ve teknik rapor hazırlamak üzere, TMMOB Yönetim Kurulu‘nun 5 Eylül 2009 tarih ve 343 sayılı kararıyla kurulan Samandağ Çalışma Grubu 11 Eylül 2009 tarihinde Samandağ‘da gerekli inceleme ve görüşmeleri yaparak aşağıdaki raporu hazırlamıştır. Samandağ‘da inceleme yapan Çalışma Grubu‘nda TMMOB Yönetim Kurulu Üyeleri Emir Birgün, Cemalettin Küçük, Gülay Odabaş, TMMOB Genel Sekreteri N.Hakan Genç, Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Şuayip Yalman, Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Diren, Çevre Mühendisleri Odası Üyesi Mehmet Ali Uslu, Elektrik Mühendisleri Odası Üyesi Kemal Ulusaler, Ziraat Mühendisleri Odası Üyesi Mehmet Ali Dayıoğlu yer almıştır.

Rüzgar Enerjisi:

Rüzgar enerjisi binlerce yıl boyu insanlar tarafından kullanılmaktadır. Önceleri deniz taşımacılığında yelkenlilerde ve hububat öğütülmesi amacıyla yel değirmenlerinde rüzgar enerjisinden yararlanılmıştır. Yine tarımda  yer altı suyunun çıkartılmasında rüzgar enerjisinden faydalanılmıştır. Günümüzde elektrik enerjisi üretmek üzere rüzgar enerjisinden yararlanılması ise giderek yaygınlaşmaktadır. Fosil yakıtların tükenme eğilimine girmesi ve fiyat dalgalanmaları enerjide alternatif arayışlarını beraberinde getirmiştir. Enerji çeşitliliği açısından son çeyrek yüzyılda yoğun bir biçimde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim olmuştur. Özellikle fosil yakıtların neden olduğu çevre sorunları ve iklim değişikliliği yenilenebilir enerji kaynaklarının ve rüzgarın önemini arttırmıştır. Ayrıca kaynak olarak bir maliyeti bulunmayan rüzgar enerjisi kendisine yönelimin en önemli nedenlerinden biri olmuştur.

Dünya rüzgar enerjisi potansiyeli 121.2 gigawat olup bu potansiyelin henüz % 1,5‘i kullanılmaktadır. En yoğun kullanım AB içerisinde Danimarka, İspanya, Portekiz ve Almanya‘dadır. Türkiye‘de ise 48.000 MW. potansiyel olup bunun % 1.07‘sine tekabül eden 513.6 MW‘lık bölümü kullanılmaktadır.

EPDK verilerine göre Mayıs 2009 itibariyle lisans alan ve yatırım aşamasında olan rüzgar santrallerinin kapasitesi 2844.70 MW‘dır. Bu durumda işletmede olanlar, lisans alan ve yatırım aşamasında olan tüm rüzgar santrallerinin kapasitesi 3386.40 MW‘dır. Başka bir ifade ile Türkiye rüzgar enerji potansiyeli %93 atıl durumda olup değerlendirilmeyi beklemektedir. Halen 39.60 MW kapasitede 3 adet lisans başvuru aşamasında olup, 31.918 MW kapasitede 724 adet lisans başvurusu da inceleme ve değerlendirme aşamasındadır.

Rüzgar Enerjisi Mevzuatı:

Ulusal mevzuat;

Enerji Piyasası Yasası,

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımına İlişkin Yasa,

Orman Yasası,

Çevre Yasası,

Tarım Arazilerinin Korunması, Kullanılması ve Arazi Toplulaştırılmasına İlişkin Yasa,

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası.

2001 yılında yürürlüğe giren Enerji Piyasası Yasası, Türkiye‘de elektrik enerjisi üretim ve dağıtımında özelleştirmeyi getirmiş olup, özel sektöre üretim ve dağıtım izni vermektedir. Yine anılan Yasa ile enerji piyasasını denetlemek ve düzenlemek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kurulmuştur. Yasa gereği üretimde bulunacak şirketlere EPDK lisans vermekte ve süreci denetlemektedir. Şirketlere verilen lisanslar Elektrik İşleri Etüt İdaresi‘nce (EİEİ) incelemeye tabi tutulup bu İdare‘nin oluru sonucu inşa faaliyetlerine başlanabilmektedir.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanılmasına İlişkin Yasayla (YEK) "YEK Belgesi" ve teşviklerin düzenlenmesi ve uygulamasına yönelik çalışmalar gerçekleştirilmektedir.  Bu yasanın 8. Maddesi, Orman İdaresi veya Hazine‘nin özel mülkiyetinde ya da devletin takdir ve tasarrufunda olan gayrimenkulun, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretmek amacıyla kullanılması durumunda, santral, erişim yolu ve şebeke bağlantı noktasına kadar olan enerji iletim hattı için arazi kullanım iznini, Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın ya da Maliye Bakanlığı‘nın vereceğini belirtmektedir. 2011 yılının sonuna kadar hizmete sokulacak olan bu enerji santralleri, erişim yolları ve şebeke bağlantı noktasına kadar olan enerji iletim hatları, işletmenin ilk on yıl boyunca izin, kiralama, irtifak ve kullanım haklarına ilişkin ücretlerde % 85 indirimden yararlanma hakkına sahip olacaktır. Ayrıca, yenilenebilir enerji yatırımlarından muhtelif ağaçlandırma gelirleri ücretleri de alınmayacaktır.

1956 yılında yürürlüğe giren Orman Yasası‘nda, Devlet‘e ait orman arazilerinin, turizm bölgeleri ve merkezleri içinde olanlar haricinde, gerçek ve tüzel kişiler tarafından, ÇOB‘dan gerekli izinler alındıktan ve yeterli ödeme yapıldıktan sonra, kamu yararına tesisler için kullanılabileceği belirtilmektedir.

Çevre Yasasında ise projelerin çevre performansını düzenleyen bir dizi yönetmelik mevcuttur. Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) ve ekleri de bu yönetmeliklerden biridir. ÇED raporlarının takibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı‘na (ETKB) verilmişse de yine yasayla bu yetkinin ETKB‘nca valiliklere devredilebileceği belirtilmekte olup, ETKB bu yetkisini Valiliklilere devretmiştir.

EPDK‘nın 26.05.2009 tarihli toplantısında aldığı karar gereği 10 MW. ve üzeri RES projeleri için ÇED belgesi sunma zorunluluğu kaldırılmıştır. Ancak daha sonra 14.09.2009 tarihinde yine EPDK toplantısında ÇED raporu düzenleme zorunluluğuna ilişkin yeni bir karar alınmış ancak bu karar henüz Resmi Gazete‘de yayınlanmamıştır.

Tarım Arazilerini Koruma Yasası gereğince RES‘lerin kurulacağı tarım arazisi konusunda tarımsal amaç dışı kullanım izni verilmektedir (Bu yetkide Bakanlık tarafından Valiliklere devredilmiştir).

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası gereğince de ilgili kurumlardan görüş alınmaktadır.

Bütün bu ulusal mevzuat ötesinde yabancı finans kurumlarından kredi alan şirketler için Uluslararası Finans Kurumu‘nun (UFK) Performans Standartları söz konusudur.

Bu standartlar;

Sosyal ve çevresel değerlendirme ve yönetim sistemi,

Çalışma koşulları, kirliliğin önlenmesi ve güvenlik,

Toplum sağlığı ve güvenliği,

Arazi iktisabı ve zorunlu yeniden yerleştirme,

Biyoçeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir doğal kaynak yönetimi,

Yerel halklar ve kültürel miras,

ana başlıklarını içermektedir.

Bu standartlar sağlanmadığı koşullarda ilgili şirketin kredi alması olanaklı olmamaktadır.

 

Rüzgar Enerjisi Teknolojileri:

 

Rüzgar türbinleri beş megawata kadar güçlerde üretilmektedir. Her bir türbin temel, direk, gövde ve kanatlardan oluşmaktadır. Türbin temelleri güçlerine göre maksimum 15mx15mx3.5m boyutlarında betonarme temel olarak tesis edilmektedirler (karada). Zeminin durumuna göre bu ölçüler ve temel tipi değişebilmektedir. Ancak hemen hemen hiçbir durumda akiferlere etkisi olmayıp yer altı su kaynaklarını tahrip etmezler. Türbin direkleri kafes direk ya da çelik pilonlar şeklinde imal edilmektedirler. Türbin gövdeleri ise elektrik üretimine yönelik sargılar, dişli kutusu, gerilim trafosu gibi ekipmanları içermektedir. Dişliler içi yağ dolu bir kutu içerisinde bulunmakta olup periyodik olarak bu yağ değiştirilmektedir. Ayrıca son dönem türbin gövdelerinde gürültü önleme amacıyla izolasyon mevcuttur. Türbin kanatları ise cam elyaf takviyeli fiberden imal edilmektedirler. Her bir türbinde genellikle iki veya üç kanat bulunmaktadır. Türbin gücüne göre direk boyları 165m.‘ye kadar imal edilebilmektedir. Kanat boyları 70 m.‘ye kadar ulaşan türbinler de mevcuttur.

Türbinlerde rüzgarın şiddetine göre frenleme sistemleri mevcut olup belirli rüzgar güçleri üzerinde türbin kendini kilitlemektedir. Şartname gereği tüm türbinlerde topraklama tesis edilmek zorundadır.

RES‘ler birden çok sayıda tesis edildiklerinde bunlara Rüzgar Çiftlikleri (RÇ) adı verilmektedir. RÇ‘lerde elde edilen elektrik enerjisi kablolar aracılığıyla belirli bir şalt tesisinde toplanır ve buradan enerji iletim hatları (EİH) ile nakledilir. Çiftlik içerisinde kablolama ortalama 80 cm. derinlikte yer altına tesis edilir. Tesis tamamlandığında zemin işlenmeye uygun olacak şekilde eski haline getirilir. Yani çiftlik içerisinde tarım ve hayvancılık yapılabilmektedir.

Rüzgar türbinleri çiftlik içerisinde birbirlerinin rüzgarını engellemeyecek ve türbülans oluşturmayacak bir biçimde yerleştirilirler. Yine RES‘ler topoğrafik olarak çevrelerinde türbülans oluşturacak yerlerden uzak tesis edilirler. Dolayısıyla yüksek ağaçlardan oluşan örtülü arazi ve binalardan (yerleşim yerlerinden) uzak yerlere tesis edilmektedir.

Rüzgar Enerjisinin avantaj ve dezavantajları:

 

Avantajları:

  • Temiz bir enerji kaynağıdırlar. Fosil enerji kaynaklarında olduğu gibi CO2 emisyon salınımlarına neden olmaz. Nükleer enerji santralleri gibi radyoaktif atıkları bulunmaz. Geniş alanları kaplamadığı için tarımsal üretime olumsuz etkisi  kısıtlıdır. Hidroelektrik santraller gibi büyük alanları işgal etmezler. Özellikle karbondioksit salınımları ve dolayısıyla asit yağmurları açısından yenilenebilir enerji kullanımı önem arz etmektedir. Zira hava kirliliği nedeniyle akciğer hastalıkları, astım atakları, düşük doğum ağırlıkları, erken doğum ve bebek ölümleri meydana gelebilmektedir. Aynı zamanda asit yağmurları nedeniyle toprak ve su kirlenmekte ve kara ve su hayvanları olumsuz etkilenmektedir.
  • Yine RES‘ler su tüketimi açısından diğer enerji kaynaklarına göre çok avantajlıdırlar.  Kwh. başına litre olarak su harcaması;

Nükleer enerji santrallerinde, 2,3

Kömür santrallerinde, 1.9

Petrol santrallerinde. 1,6 ve kombine çevrim doğalgaz santrallerinde 0.95‘ tir. Oysa rüzgar türbinlerinde su tüketimi kwh. başına sadece 0.004 litredir.

  • RES‘ler rüzgar enerjisiyle çalıştığı için kaynak olarak sıfır maliyetlidirler.
  • RES‘lerde öz kaynağımız kullanıldığından kaynak bakımından dışa bağımlılık yaratmazlar.
  • İşletme maliyetleri son derece düşüktür.

Dezavantajları:

  • Rüzgarın kararsızlığı nedeniyle elektrik enerjisinin regüle edilmesinde alt yapıya ihtiyaç duyarlar.
  • Baz enerji santralleri değildirler.
  • Kuş göç yolları üzerinde kurulurlarsa doğal yaşama olumsuz etki ederler.

Kuş ölümlerinde; avcıların rolü %55, kedilerin rolü %10, kentsel ve sanayi   kirliliğinin rolü %15, enerji iletim hatlarının rolü %10 iken RES‘lerin rolü %1 civarında olduğu tespit edilmiştir.

  • Kanat ve gövde gürültüleri mevcuttur.

Çeşitli gürültü seviyeleri dB (A);

Kırsalda gece boyunca arka planda duyulan, 20-40

Yatak odasında, 35,

RES‘lerde 350 m. uzakta, 35-45,

Genel ofiste (çalışma saatlerinde), 60,

Kamyon (100m. Uzakta), 65,

Matkap (7m. Uzakta), 95,

Jet uçağı (250 m. Uzakta), 105,

Ağrı eşiği, 140.

  • Elektromanyetik kirlilik yaratırlar, ancak bu kirlilik seviyesi 65 m. sonra (yani      direğin dibine erişmeden) sıfır düzeyine iner. 
  •  Büyüklüklerine göre 2-3 km. çevresinde radyo, tv. haberleşme dalgalarına    olumsuz etki yaparlar. (Uydu ve kablolu yayınlar hariç)
  • Görüntü kirliliği ise kişiden kişiye değişmektedir. Peyzaj açısından uygun yerleştirildiğinde ilgi çektiği, olumlu bulunduğu gibi kimi kişilerce de olumsuz olarak görülmüşlerdir. Kimi yerlerde karşı çıkılırken kimi yerlerde turizm  vb tanıtım broşürlerinde reklam unsuru olarak da kullanılmaktadırlar.
  • Yerli türbin üretimi söz konusu olmadığından elektro mekanik malzeme temini açısından dışa bağımlılık yaratırlar.
  • Rüzgar türbinlerinin döner kanatları, stroboskopik bir etkiye yol açabilirler. Bu etkiye yüksek frekansla ortaya çıkan gölge oyunları neden olur. Bu gölge oyunları yaklaşık 500 m. yarıçapta hissedilmektedir. Düşük dönme hızlarında pek görülmezler.

RES‘lerin Maliyetleri ve Getirileri:

Türkiye‘de rüzgar türbinlerine ilişkin elektro mekanik donanım üretimi yapılmadığından rüzgar türbinleri ve kanatları ithal yoluyla sağlanmaktadır. Yalnızca türbin direkleri Türkiye‘de üretilmektedir. Ancak türbin üreticileri çoğunlukla bunları da kendi ülkelerinden teminini şart koşmaktadırlar. Direk ve gövdelerin nakliyesi, boyutları nedeniyle bir hayli yüksek maliyet gerektirmektedir. Ayrıca türbin üreticisi firma sayısı sayılı olduğundan en az üç-dört yıl ötesine sipariş kabul etmektedirler. Genel olarak 1 MW‘lık bir türbin ortalama 1,2 milyon €‘ya mal olmaktadır. YEK beraberinde teşvikler getirmiş olup yenilenebilir enerji içerisinde yer alan rüzgardan üretilen elektriğe 5,5 euro-cent/kwh alım garantisi vermektedir. Bu garanti on yıl boyunca geçerlidir. Taslak bir yasada ise bu alım garantili fiyatlar 8,5 euro-cent olarak geçmektedir. Bu şartlarda bir RES en fazla altı yıl içerisinde kendini amorti edebilmektedir. 

Samandağ Hakkında:

Samandağ, Asi Nehri‘nin Akdeniz‘e ulaştığı deltada Musa Dağı, Keldağ ve Saman Dağı arasındaki düz ovada yer almaktadır. Samandağ ovası 3,200 ha alana sahip olup bunun 2,200 ha (%68,8) lık bölümü sulanmaktadır. İlçe 13 belde ve 31 köyden oluşan 446 km2 lik yüzölçüme sahiptir. Tarım arazileri 10-50 da olup, çok küçük ölçeklidir.

2007 nufus sayımı verilerine göre ilçe merkezinde 42012 kişi, belde ve köylerde 82818 kişi olmak üzere toplam 124830 kişi yaşamaktadır. İlçede kilometre kareye 256.6 kişi düşmektedir. İlçede tarım, özellikle sebzecilik, narenciye üretimi ve balıkçılık yaygındır. Ayrıca son yıllarda, 3500 da alan ile seracılık sektöründe gelişme görülmektedir.

Samandağ‘da maydanoz üretimi kârlı olduğu için ön plana çıkmıştır. Maydanoz üretim masrafları az, geliri yüksek bir üründür. Bu nedenle, tarımsal boyutunu ortaya koymak için bölgede yoğun olarak yapılan maydanoz üretimi ele alınmıştır. Samandağ‘da yaklaşık 10,000 da arazide maydanoz tarımı yapılmaktadır. İklim uygun olduğu için maydanoz yılda 4 kez hasat edilmektedir. 1 da araziden yılda 4 ton maydanoz üretilmektedir. 1 dekar araziden yıllık gelir 6000 TL seviyesindedir. (Bu yurtiçine yapılan üretimden elde edilen gelir, yurtdışına üretimde iki katı) Ayrıca, hasadında günde 3000 bağ kesilmekte; 30-40 çuval maydanoz toplanmaktadır. İşçiler çuvalını 4 TL‘ye toplamaktadır. Maydanoz tarımı, üretiminden hasadına kadar bir geçim kaynağı olarak önemli bir ekonomik kazanç kaynağıdır. Üretimi yapılan maydanozun yurt içinin yanı sıra Macaristan, Moldova, Romanya, İtalya, Sırbistan, Hollanda, Ukrayna ve Rusya‘ya da ihraç edilmektedir. Sadece türbinin kapladığı alan esas alındığında 100 m² alan üzerinde maydanoz üretilirse yılda 600 TL gelir elde edilmektedir. Ayrıca, dağıtım ve iletim hatları da dikkate alınmalıdır.

Samandağ fauna ve florası irdelendiğinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından RAMSAR Uluslar arası sözleşmelerinde geçen Samandağ kumulları faunası dikkat çekmektedir. Bu alan korunması gereken RAMSAR alanı olarak belirlenmiştir. Yine oldukça uzun bir sahile sahip Samandağ kumsalları caretta-carettaların yumurtlama alanlarından biri olarak tespit edilmiştir.

Samandağ uygun florası nedeniyle arıcılık yapılan bölgelerden birisidir. 4600 kadar modern kovandan 92 ton bal ve 1400 kg. balmumu üretilmektedir.

Hatay ili 1. derece deprem bölgesindedir. Samandağ depremsellik bakımından Ölü Deniz fay zonuna oldukça yakındır. Reyhanlı ve  Ölü Deniz fay zonları doğuda sınır boyunu takip etmektedir. 

Tespitler:

Samandağ‘da yapılan incelemelerde;

  • Yerel yöneticilerin ve halkın çevreleri konusunda hassasiyetleri olduğu, bu doğrultuda yaşam alanları ve çevrenin korunması doğrultusunda çaba içerisinde oldukları,
  • 9 adet RES için yer seçiminin tamamlanmış olduğu ve pilon yerlerinin sulu ve nitelikli tarım yapılan arazi üzerine denk geldiği,
  • RES‘lerle ilgili malzeme nakil amacıyla yol yapım çalışmalarına başlanıldığı ancak bu çalışmalar için DSİ‘den geçici dolgu izni alınmasına rağmen bölge yerel yönetimlerinden herhangi bir iznin alınmadığı,
  • Asi Nehri üzerine dolgu yapılmış olduğu ve ani bir taşkın için önlem alınmadığı,
  • Yol yapım çalışmalarının bir plan olmadan, tarım arazileri ve Asi nehrinin çeşitli yerlerinin doldurularak yapılması düşünüldüğü görülmüş ve tespit edilmiştir.

Ayrıca yerinde yapılan tespitler dışında belgeler üzerinde yapılan incelemelerde;

  • RES tesis edecek Ezse Elektrik Üretim Limited Şirketi‘nin lisans başvurularını yapıp EPDK‘dan 27.01.2004 tarihinde üretim lisansı aldığı ve bu lisans gereği yapacak olduğu üretim tesisinin her biri 2,5 *MW.‘lık dokuz (9) üniteden oluşan, toplam 22,5  Mw.gücünde olduğu,
  • RES‘in yıllık çalışma süresinin 3333 saat olacağı kabulü ile yıllık toplam üretiminin 75.000.000 kwh. olarak öngörüldüğü,
  • Lisans verileme sonrası, tesis tamamlama süresinin 62 ay olarak verildiği, ancak çeşitli süre uzatımları sonucunda tesisin tamamlama tarihi olarak, 27.08.2009 tarihinin tespit edildiği,
  • Tesisin 154 kV. Sebenoba RES-Antakya ili TM EİH‘na girdi çıktı şeklinde nokta bağlantı yapılacağı, dolayısıyla bu noktaya kadar EİH tesis edilmesi gerektiği,
  • Lisans süresinin 49 yıllık olduğu ve % 99,99 hisse ile doğrudan ortağının Falck Renewables PLC olduğu,
  • Hatay Valiliği‘nin 13.09.2005 tarihinde "ÇED Gerekli Değildir Belgesi" verdiği,
  • Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü‘nün  9 türbinlik tesis için "Yapılan tarımsal faaliyetlere zarar vermeyecek tedbirlerin alınması şartıyla tarım dışı amaçlı arazi kullanılması uygundur" görüşü verdiği,
  • ETKB‘nın 04.10.2004 tarihinde kamulaştırma için kamu yararı yerine geçmek üzere lüzum kararı aldığı,
  • Hatay Müze Müdürlüğü‘nün 1 nolu rüzgar türbininin yerinin 3. derece sit alanına denk geldiği ve yerinin değiştirilmesini istediği, bunun üzerine 1 nolu pilonun yerinin değiştirildiği, bunun üzerine sit alanı dışına tesis edilen tesis için uygun görüş verdiği,
  • Hatay Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü‘nün İl İmar ve Kentsel İyileştirme Müdürlüğü‘ne İskenderun ve Yakın Çevre Düzeni Planı‘nda Leke değişikliği yapılması hakkında uygun görüş verdiği,
  • Antakya ve Samandağ Çevre Koruma Derneklerinin, AB standartlarına, sit alanlarına, milli parklara, sulak alanlara, herhangi bir nedenle koruma altına alınmış alanlara ve kent dışına kurulması şartıyla RES‘lerin tesisine olumlu görüş verdikleri tespit edilmiştir.

Sonuç:

Enerji elde edilmesinde ve ülke enerji yapılanmasında öz kaynakların değerlendirilmesi, temiz ve çevre ile uyumlu yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanılması; enerjiye en ucuz ve en kaliteli bir biçimde ulaşımın  en temel bir insan hakkı olduğunun kabul edilmesi ve bu doğrultuda enerji üretiminin, iletiminin ve dağıtımının kamu eliyle yapılması; rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kullanımını teşvik eden yasaların ve çalışmaların desteklenmesi ancak bu teşviklerde kamu yararının gözetilmesi; bunlara bağlı olarak da, enerji tesislerinin yer seçimi, çevre etkileri ve halkın olurunun alınması konularında gerekli şartların yerine getirilmesi gereklidir.

Rüzgar türbini yapılacak bölgeler için arazi etüdü, dağıtım ve iletim hatları etüdü ayrı ayrı yapılmalıdır. Bunlar toplam yönetim bakış açısı altında çevre, tarım, turizm, mühendislik ölçütlerine göre birleştirilmelidir.

Sayılan bu hususlar göz önüne alınarak, çevresel etkilerin daha ayrıntılı ve dikkatli bir biçimde irdelenmesi için bölgedeki RES‘lerle ilgili ÇED Raporu‘nun zorunlu olması gereklidir.

Bölgede yapılacak olan çalışmalarla ilgili olarak halkın görüşüne başvurulmalıdır. Ancak, Samandağ bölgesindeki enerji tesislerinin kurulumu öncesi Bakanlıklar, Valilikler, Müzeler ve derneklerden görüş alınırken yerel ile hiçbir ilişki kurulmaması, yerel yönetime bilgi verilmemesi, görüş alınmaması doğru ve uygun bir tavır değildir.

Oysa Avrupa Konseyi tarafından 1985 yılında hazırlanan ve üye devletlerin imzasına açılan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, Türkiye Cumhuriyeti tarafından 21 Kasım 1988 tarihinde Strasbourg‘da imzalanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 08.05.1991 tarih ve 3723 sayılı yasa ile onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Şart, daha sonra bir kez de Bakanlar Kurulu kararıyla 1992‘de yeniden onaylanmış ve 03.10.1992 tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanmıştır. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı; vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının demokratik ilkelerden biri olduğu ve bu hakkın en doğrudan kullanım alanının yerel düzeyde olduğunu belirtmektedir. Şartın 3. maddesi, Özerk Yerel Yönetim Kavramına "yerel makamların, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanı" olarak açıklık getirmektedir. Bu maddeden de anlaşılacağı üzere yerel halkın çıkarları ancak onların doğrudan seçtiği yerel yönetimlerce gözetilebilir.

Yine anılan maddenin devamında, "Bu hak, doğrudan, eşit ve genel oya dayanan gizli seçim sistemine göre serbestçe seçilmiş üyelerden oluşan ve kendilerine karşı sorumlu yürütme organlarına sahip olabilen meclisler veya kurul toplantıları tarafından kullanılacaktır. Bu hüküm, mevzuatın olanak verdiği durumlarda, vatandaşlardan oluşan meclislere, referandumlara veya vatandaşların doğrudan katılımına olanak veren öteki yöntemlere başvurulabilmesini hiçbir şekilde etkilemeyecektir." denilmektedir.

Görüldüğü üzere yerel yönetimlerin ve halkın yaşam alanındaki her türlü gelişmede söz sahibi olması esastır, demokrasinin olmazsa olmazıdır.

Dolayısıyla bölgedeki RES‘lerin kuruluşu ile ilgili halkın uygun görüşü önem kazanmaktadır. Bölge halkının gösterdiği hassasiyete önem verilerek, görüşleri doğrultusunda yatırım düşünülmeli, tersine işlem yapılmamalıdır. Halka rağmen bir tesisin yapılamayacağı bilinmelidir.