HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI'NA GATS ÇEVRE HİZMETLERİ KONULU YAZI GÖNDERİLDİ

28.09.2010

Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’na 27 Eylül 2010 tarihinde Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) çerçevesinde çevre hizmetleri konulu yazı gönderildi.

T.C.
BAŞBAKANLIK
Hazine Müsteşarlığı‘na
ANKARA

İlgi: 03.09.2010 tarih ve B.02.1 HZN.0.09.06.01/42854 sayılı yazınız.

İlgi yazınızda Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)‘ın XIX‘uncu maddesi uyarınca, uluslararası hizmet ticaretindeki liberalizasyon ve şeffaflık düzeyinin artırılması amacıyla, 2000 yılında başlatılan, Katar‘ın Başkenti Doha‘da düzenlenen IV. Bakanlar Konferansı ile Doha Kalkınma Gündemi kapsamına dahil edilen hizmet ticareti müzakerelerinin halen devam ettiği, bazı hizmet sektörlerine ilişkin sınıflandırma önerilerinin tartışıldığı, bu sınıflandırma önerileri arasında çevre hizmetlerinin yer aldığı ve Deklarasyonun 31, 32 ve 33.maddelerinde ve özellikle 31(iii) paragrafında "çevresel mal ve hizmetlere uygulanan tarife ve tarife dışı engellerin azaltılması mümkünse kaldırılmasına yönelik müzakerelere başlanılması" kararlaştırılmıştır denilmektedir. Çevre hizmetlerinin CPC ve W/120‘deki sınıflandırılmasında ne tür değişiklikler yapılabileceği ile sınıflandırmaya ne tür hizmetlerin ilave edilebileceği, iklim değişikliği hizmetlerinin nasıl tanımlanacağı ve listeye eklenebileceği hakkında görüşlerimizin 24.09.2010 tarihine kadar iletilmesi istendiği belirtilmektedir.

Ulusal mevzuatta, ÇED Yönetmeliği gereğince ÇED, çevresel etki değerlendirmesi çalışmaları yürütülerek çevre üzerindeki olası etkileri belirlenmekte ve bunlara karşı alınabilecek önlemlerinde yer aldığı ÇED/ÇED Ön Araştırma Raporları hazırlanarak "ÇED Olumlu"/"ÇED Gerekli Değildir" kararlarının alınmış olması gerekmektedir. Böylece ÇED/ÇED Ön Araştırma Raporları hazırlanmaktadır. Raporlarda faaliyetin gerçekleştirileceği alanın; hava, su, gürültü, flora-fauna, toprak özellikleri, tarım alanları, koruma alanları, meteorolojik özellikleri, jeolojik özellikleri v.b. mevcut çevresel özellikleri belirtilmekte ve faaliyetin gerçekleştirilmesinin söz konusu alan üzerindeki olası etkilerinin neler olabileceği, çeşitli hesaplamalar ve modellemelerle yapılması gerekli olup, Çevre Kanununa istinaden çıkarılmış olan, Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği, Gürültü Kontrol Yönetmeliği v.b. yönetmeliklerde belirlenen sınır değerlerle karşılaştırılmakta ve bu değerleri aşması durumunda ise bu etkilere karşı alınabilecek önlemler listelenmektedir.

Ayrıca projenin işletme aşamasındaki faaliyetler ile bunların çevre üzerine etkileri ve alınabilecek önlemler de belirlenmesi, raporların kapsamında yol projelerinden kaynaklanabilecek çevresel etkilere karşı peyzajın korunması için alınabilecek önlemlerde detaylı olarak belirtilmesi gerekmektedir. Bu raporların kapsamında ayrıca yolun işletmeye açılmasından sonra oluşacak gürültüyü azaltmak üzere yol boyu ağaçlandırması ve gürültüye hassas kesimlerde bitkisel perdeleme işlemleri yapılacağı ifade edilmektedir.

ÇED Yönetmeliği‘nin EK- I LİSTESİ‘nde Çevresel Etki Değerlendirmesi Uygulanacak Projeler Listesi yer almaktadır. Bu liste ve mevzuat gereği ülkemizde icra edilen mevcut çevre hizmet tanımları kapsamı;

•         Karayolları Kuruluş Kanunu,

•         ÇED Yönetmeliği gereğince, ÇED /ÇED Ön Araştırma raporları hazırlanması,

•         Peyzaj tanımında "Avrupa Peyzaj Sözleşmesi"nde verilen peyzaj tanımı kullanılması,

•         Biyolojik çeşitliliğin korunması ile ilgili olarak Ülkemiz mevcut mevzuatının belirlenerek Avrupa Ülkeleri ile Ülkemiz mevzuatı karşılaştırılması,

•         Biyolojik çeşitliliğin korunması hizmetleri kapsamında önce proje konusu alanın mevcut durumu alana veya konulacak türe ya da türlere göre uygun koruma yöntemleri belirlenmeli, belirlenen yöntemin idarece onayından sonra proje hazırlanmalı ve projenin uygulanmasına geçilmesi,

biçiminde özet olarak ifade edilebilir.

Ulusal mevzuat böyle olmakla birlikte bu hizmetlerin büyük bölümü ve bu hizmetleri ifa edecek hizmet sunucuları tanımlı değildir. Çevre ve Orman Bakanlığı‘nın tek taraflı tasarrufu ile yönetmelik değişmekte ve buna bağlı hizmet ve sunucular da değişmektedir. Yani bu alan ihtiyaçlara ve hizmetin gereklerine uygun bir zemine henüz oturmuş değildir. Çevre hizmeti, mühendislik alanı olmasına karşın, "çevre görevlisi"  adı altında Bakanlığın verdiği belgeye sahip olanların hizmet sunucusu olduğu bir ortamda bu alanın serbestiye açılması ve ülkemizde olgunlaşmamış ve yeni açılan tartışmaların sonucu beklenmeden "iklim değişikliği" adı altında tanımlı olmayan bir alanın yaratılması ve hizmet ticaretine açılması maddi olarak olanaklı değildir. Kaldı ki, AB üyelik sürecinde "Çevre Faslının" açılması ile birlikte artan çevresel çalışmalarda ülkemize yoğun yabancı meslek mensubu akışının olduğu bir gerçektir. "Hizmet ticareti" olarak adlandırılan bu süreç çevresel konularda yapılan projelerde hali hazırda "tek taraflı" (ülkemize doğru) başlamış bulunmaktadır. Bunun yanında, kentsel çevre sorunlarında ve alt yapı çalışmalarında yine malların serbest dolaşımı ile birlikte faaliyetler yürütülmektedir. Örneğin, Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen projelerde başta Danimarka, Norveç, Almanya ve İngiliz uyruklu mühendisler çalışmaktadır. Mühendis ücretlerinin projelerin %80-85‘lik kısmını oluşturduğu düşünüldüğünde zaten ülke mühendisleri haksız rekabetin kurbanı olmuş durumdadır.

Sağlıklı bir çevrede yaşamanın temel insan hakkı olduğu gerçeğinden hareketle, çevresel hizmetler kar amacı güden kuruluşlara bırakılamayacak bir "kamu hizmeti"dir. Bu kapsamda, DTÖ vb. örgütlerin yapmış oldukları çalışmalar dahilinde çevre hizmetlerinin ticari hedefler doğrultusunda uluslar arası piyasanın koşullarına bırakılması tarafımızca uygun görülmemektedir.

Sonuç olarak; Tüm hizmet sektörlerinde olduğu gibi bu alandaki sunucuların yeterliliklerine ve uygulama kurallarına ilişkin iç mevzuat henüz AB ülkelerinde olduğu gibi tutarlı, paralel ve birbirini tamamlama ve teyit etmekten uzaktır. Bu süreç ülkemizde tamamlanmamıştır. Bu nedenle, iç mevzuatı tanımlı, uygulamanın önünü açan, objektif, nesnel bir düzeye çıkarmak öncelikli görev olmalıdır. Bu görevi tamamlamadan,  bu alanları kuralsız, denetimsiz yabancı meslek mensuplarına açmak, hem mühendis, mimar ve şehir plancılarına hem de topluma büyük haksızlıktır. İklim değişikliğinin sorumlusu olan ülkelerin ne yaptığından çok, az gelişmiş ülkelere hizmet sunma/satma istemine ülkemiz olumlu yaklaşmamalıdır.  Müsteşarlığınızdan beklentimiz, tartışma ve görüş oluşturma olanağı yaratmayan kısa sürelerde müzakerelerin sonuçlarının sorulduğu bir yazışma değil, bizatihi müzakerelerin yapıldığı toplantılara Birliğimizin katılımının sağlanmasıdır.      

Gereğini bilgilerinize arz ederiz.

Saygılarımızla,

 

N.Hakan GENÇ
TMMOB
Genel Sekreteri