HKMO: AFET RİSKİ, KENTSEL DÖNÜŞÜM RİSKİ!
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, 16 Mart 2012 tarihinde Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerine basın açıklaması yaptı.
AFET RİSKİ, KENTSEL DÖNÜŞÜM RİSKİ!
23 Ekim 2011‘de tarihinde meydana gelen Van Depremi‘nin ve yaşanan can kayıplarının ardından, Türkiye‘nin doğal afetlere karşı ciddi bir tehlike altında olduğu yeniden gündeme gelmiş, afet riski taşıyan alanlardaki yapıların denetlenmesi, güçlendirilmesi, yenilenmesi vb. yönünde bir kamuoyu oluşmuştur. Bu sürecin sonunda, "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı", Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nca hazırlanmış ve 02 Şubat 2012 tarihinde Meclis‘e sunulmuştur. Yasa Tasarısı 15 Mart 2012 tarihinde "Komisyon"da kabul edilmiş, görüşülmesi için Meclis Genel Kurulu‘na sunulmuştur.
Ülkemiz, 25 bin kilometrelik bir fay hattı üzerindedir ve ülkenin % 94‘ü birinci, ikinci ve üçüncü derece deprem riski altındadır. Diğer yandan Türkiye‘de toplam 14.8 milyon kaçak yapı bulunmakta ve bu yapıların % 40‘ı projesiz, % 67‘si ise projesine uygun yapılmamış ve iskân ruhsatı alınmamış durumdadır. Böylesi gerçeklere sahip bir ülkede, doğa olaylarının/afetlerin felaketlere dönüşmesini engellemek için yapılması gereken en önemli adım, kent ve kırsal alanlardaki yerleşim alanlarının ve yapıların bilim, teknik ve mühendislik ilkelerine uygun bir süreçten geçmesini sağlamak olmalıdır. İnsan yaşamının, kişisel çıkardan daha değerli olduğu gerçeği, hem zihniyet hem zorunluluk olarak öne çıkartılmalıdır.
Ülkenin yerleşim alanları, imar durumu, yapılaşma faaliyetleri ve kentleşme olgusunu yeniden ele alan böylesine önemli bir yasal düzenlemede konunun tüm taraflarının-yerel yönetimler, meslek odaları, üniversiteler görüşünün alınmaması, tasarının en büyük eksikliğidir.
Yasa Tasarısının, havale edildiği "Tali Komisyonlar" olan Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu‘nda daha görüşülmeden Genel Kurul‘a gönderilmesi aslında durumu özetlemektedir. Alt Komisyonlarda ise iki gün içinde hızla görüşmeler tamamlanarak rapor hazırlanmıştır.
Oysa Tasarı, birçok yönüyle, tali komisyon olarak saptanan bu komisyonların incelemesine muhtaçtır. Tasarıyla önemli mali hükümler getirilmektedir, birçok yasa değiştirilmekte ya da uygulanamaz kılınmaktadır. Tasarı‘nın Anayasa‘ya aykırılığı savlanmaktadır ve nihayet Tasarı yerel yönetim - merkezi yönetim ilişkilerinde önemli değişiklikler içermektedir.
Yasa tasarısına genel olarak bakıldığında yerleşim alanları, kentleşme, imar ve yapılaşma konularında neredeyse tüm yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ de toplandığı görülmektedir. Belediyelerin imar uygulamalarına ait mevzuat düzenlemeleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‘nın uygun görüşüne bağlanmaktadır. 3194 sayılı İmar Kanunu bu uygulama sürecinde yok hükmündedir.
Zeytincilik Kanunu, Mera Kanunu, Orman Kanunu, Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu, Turizmi Teşvik Kanunu, Kıyı Kanunu ve benzeri bazı Kanunlar yine bu uygulamada yok hükmündedir. Medeni Kanunun temeli olan mülkiyet hakkı, yurttaşın oluru alınmadan birçok değişikliğe maruz bırakılmaktadır.
Ülkenin yaşam alanları olan, su rejimin temelini oluşturan mera alanları ve hazineye ait araziler yeni yerleşim adı altında yapılaşmaya açılmaktadır. Bu uygulama ile 2005 yılı verilerinde 21.505 milyon hektar (Türkiye‘nin % 27‘si), 2011 yılı verilerine göre ise 14.467 milyon hektara (Türkiye‘nin % 18‘e) düşen mera alanları yeni bir tasfiye sürecine girecektir.
Ülkenin, soluk aldığı en önemli yaşamsal alanlar olan orman alanları da bu uygulama ile yapılaşmaya açılacaktır. Bu uygulama ile 2005 yılı verilerinde 23.228 milyon hektar (Türkiye‘nin % 30‘u), 2011 verilerine göre 20.763 milyon hektar (Türkiye‘nin % 26‘sı) alana düşen orman alanları da gözden çıkarılmaktadır. 2B alanlarının satışı ile elde edilecek gelirlerin bir kısmının ise bu uygulamaya aktarılacağı belirtilmektedir. Aslında yine gündemde olan 2B alanları ile ilgili yasa tasarısına bakıldığında ise 2B alanlarının satışı ile sağlanacak gelirlerden orman alanlarının iyileştirileceği vurgulanmaktadır.
Bakanlık ve TOKİ kentleşme ve yerleşim alanları ile ilgili her tür ve çeşit mühendislik ve planlama yetkileri ile donatılması yanında bu uygulama ile şimdide kırsal alan düzenlemesi ve tarım arazilerinin verimliliği ile ilgili "Toplulaştırma" mühendislik hizmetlerini yapma yetkisini de alması yetki donatımındaki aşırılığı öne çıkarmaktadır.
Bu uygulama ile Kamulaştırma Kanununda yer alan "Taşınmazların Değerleme" çalışmalarını meslek alanlarında tam yetkili olan mühendis ve mimarlar yok sayılarak Sermaye Piyasası Kanunu çerçevesinde tanımlanan ve bu yönde yetkisi olan "Değerleme kuruluşları"nın bu alana taşınması, Tasarının nasıl bir anlayışla hazırlandığını göstermektedir.
Yasanın uygulamasında gerekli olacak kaynağın ise geçen yıl tasfiye edilen İller Bankası‘nın aracılığı ile uluslararası finans kuruluşlarından temin edileceği ve dolayısıyla ciddi bir borçlanmayı beraberinde getireceği görülmektedir. Ülkemizin Hazine Müsteşarlığı verilerine göre dış borç toplamı 309 milyar dolardır. 2012 yılı içinde ödememiz gereken dış borç miktarı 135 milyar dolardır. 78 milyar dolar cari açıkla birlikte bu miktar 200 milyar doları aşmaktadır. Bu yasanın uygulamasında borç yükü daha da artacaktır. Zaten üretim ekonomisinden hızla uzaklaşmış, tüketime alıştırılmış olan Türkiye halkı ve ekonomisi, Dünyadaki genel ekonomik kriz de göz önüne alındığında büyük bir risk altına girmiş olacaktır.
Bu uygulama ile kent yoksulları, gecekondularda yaşayan yurttaşlar, yaşadıkları bölgelerden koparılarak barınma hakları ellerinden alınmakta ve kent yaşamından uzak bölgelere bir bakıma sürgün edilmektedir. İtirazı olan yurttaş yalnızca "rayiç bedeli"nin belirlenmesinde yargıya gidebilmekte, diğer uygulamalara yargı yolu kapatılmaktadır.
Anayasamızın 56. maddesinde, "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir" ve 57. maddesinde "Konut hakkı" başlığı altında, "Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler" denmektedir. "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı" açıkça Anayasa‘ya aykırılık oluşturmaktadır.
Ülkemiz gerçekleri göz önünde bulundurularak, katılımcı demokrasi gereği konunun tüm ilgilileri ile bir araya gelinerek, uluslararası sözleşmelerde ve Anayasa‘da belirtilen "barınma hakkı en temel insan hakkı"dır ilkesi çerçevesinde tüm doğal varlıkların korunması temelinde, mühendislik, mimarlık ve planlama ilkelerine uygun yerleşim alanları ve kentleşme olgusu yaratılmalıdır.
Ülkemizin hem yerleşim alanlarında hem de yapı alanlarında yenilenmesine ciddi bir gereksinimi olduğu kabul edilen bir gerçekliktir. Ancak bunu fırsat olarak değerlendirip "Afet Riski" adı altında ranta dönüştürülmesi daha büyük bir "afet" anlamına gelecektir.
TMMOB
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
MART 2012