HKMO: MAYINLI ARAZİLERDEN TOPRAK-TARIM REFORMU'NA

07.07.2009

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili Haziran 2006’da yürürlüğe giren Kanun üzerine, 4 Temmuz 2009’da sınır ilçesi Nusaybin’de bir basın açıklaması yaptı. Açıklama HKMO Başkanı Ali Fahri Özten tarafından okundu.

MAYINLI ARAZİLERDEN TOPRAK-TARIM REFORMU‘NA

Dünyada mayınların kullanılmasının yol açtığı ağır kayıplar, uluslararası kamuoyunda artan bir hassasiyet yaratmıştır. Söz konusu mayınların tamamen yasaklanmasına yönelik başlatılan girişimler sonucunda, "Anti-Personel Mayınların Kullanımının, Depolanmasının, Üretiminin ve Devredilmesinin Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme" (Ottawa Sözleşmesi) 4 Aralık 1997 tarihinde Ottawa‘da imzaya açılmış ve 1 Mart 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmeyi, bugüne kadar 142 ülke imzalamış, 122 ülke ise onaylamıştır. Bu çerçevede, Türkiye söz konusu mayınların kullanılmaması ve sınıra yakın bölgelerdeki mayınların temizlenmesi veya imha edilmesi amacıyla Bulgaristan ile 22 Mart 1999 tarihinde, Gürcistan ile ise 29 Ocak 2001 tarihinde birer Anlaşma imzalamıştır. Buna bağlı olarak 2003‘te Sözleşme uyarınca konuyla ilgili yasa TBMM de kabul edilmiştir.

Türkiye ile Suriye arasındaki 910 km.lik kara sınırında bulunan mayın ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlemlerini düzenleyen kanun, 04.06.2009 tarihinde TBMM‘de kabul edildi ve Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu kanuna göre, Türkiye ile Suriye arasındaki mayınlı arazilerin beş yıl içerisinde temizlenmesinin, hizmet satın alma yolu ile  yaptırılması, sağlanamıyorsa temizleme işlemini yapan yerli/yabancı kuruluşa 44 yıllığına tarım yapılması karşılığında verilmesi söz konusudur. Üzerinde durulması gereken konu, yaklaşık 216 bin dönüm (216 milyon metrekare) büyüklüğündeki bu arazinin nasıl toplumsal yarara dönüştürülebileceğidir. Sorulması kaçınılmaz olan soru ise bölgede yaşayan topraksız ve az topraklı köylüler ile topraksız çiftçilerin Toprak ve Tarım Reformu çerçevesinde toprakla buluşturulması mı, yoksa yerli ve yabancı küresel şirketlerin devreye girmesi ile yeni küresel ağaların yaratılması mı hedeflenmektedir? Tarihsel, sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel, politik ve toplumsal bir yapı içeren bu süreç çok iyi değerlendirilmelidir.

1938‘de başlatılan, 1970‘li yıllarda tekrar gündeme gelen ama bir türlü uygulamaya konulamayan toprak reformu ile topraksız köylülerin ve çiftçilerin toprakla buluşması sağlanamamıştır. Bölge insanı her yıl hasat zamanı ülkenin çeşitli yörelerine (Çukurova, Karadeniz) tarım işçisi olarak gitmektedir. Çocuklar okula gidememekte, insanlar da yollarda ve gittikleri yerlerde farklı sıkıntılar yaşamaktadırlar.

Mayınların temizlenmesiyle elde edilecek arazinin tarım yönünden önemi bilinmektedir. Bu toprak ve arazi, yarım yüzyıldır dinlenmektedir ve organik tarım için biçilmiş kaftandır. Bölgeye iyi uyum sağlayacak Antep fıstığı, badem, buğday, ayçiçeği, bağ alanları, mısır, zeytin vb. ürünlerin organik olarak yetiştirilmesi olanaklıdır. Toprak-insan ilişkisinin anlamlı kurulması ile sosyal refahı ve mutluluğu sağlayabilecek toplumsal içerikli bir proje yaratılmalıdır. Kırsal alan düzenlemesi yapılarak, toprak ve tarım reformu ile topraksız köylü ve çiftçiye toprak kazandırılmalıdır. Yöre insanını kapsayan bir proje yaratmak yerine siyasal iktidarca kısa vadeli çıkarlar uğruna bu arazilerin yerli ve yabancı sermayeye verilmesi tarihsel bir hata olacaktır.

Mayınlardan temizlenen sınır bölgesinin yabancı destekli şirketlere verilmesi sınır güvenliğinde sorunlara da neden olacaktır. Emperyalizmin bölgedeki hegomonik yapısının daha da güçlenmesini yaratacaktır. Bu yaklaşım bir bakıma ülkenin sınırlarındaki mayınların temizlenmesine karşılık devletin topraklarını geçici olarak yabancılara devretmesini gündeme getirecektir. Bu durum, neo-liberal dönüşümle yapılan diğer yapısal değişikliklere ilişkin Kamu İhale Yasası, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası, Tapu Kanunu, Özelleştirme Kanunu, Tahkim Yasası gibi düzenlemelerin ve değiştirilen kanunların küreselleşme sürecindeki anlamını daha net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak, diyoruz ki; mayınlar sadece sınırlarımızda değil döşendiği tüm alanlardan ivedilikle sökülmelidir. Suriye sınırımızdaki mayınlar hizmet satın alınarak temizlenmelidir. Ortaya çıkan 216 bin dönümde kırsal alan düzenlemesi-toprak, tarım reformu yapılmalıdır. Topraksız köylü ve çiftçi topraklandırılmalıdır. Yöre insanı toprakla kardeş olmalı ve toprak insan ilişkisinin kurulmasının önemi ve gerekliliği göz ardı edilmemelidir.

Suriye sınırındaki bu arazinin kontrolünün yabancılara verilmesine olanak sağlayabilecek bu yasal düzenlemenin toplum ve ülke yararına olmadığının altını çiziyoruz. Mayın temizleme ve organik tarım yapma işlerinin 49 yıllığına küresel sermayeye verilmesiyle ülke topraklarının başka bir ülkeye "kira"lanmasının kabul edilemez olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.

 Basına ve kamuoyuna duyurulur.
4 Temmuz 2009 Nusaybin/Mardin

TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası