HKMO: "YABANCI SERMAYELİ ŞİRKETLERİN SINIRSIZ TOPRAK EDİNİMİNE ANAYASA MAHKEMESİ'NDEN BEŞ YIL SONRA İPTAL"
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, Anayasa Mahkemesi'nin Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu'nun 3. maddesinin (d) bendini iptal etmesi üzerine 18 Mart 2008 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
Anayasa Mahkemesi, 05 Haziran 2003 günlü 4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu‘nun 3. maddesinin (d) bendini 11.03.2008 tarihli kararı ile iptal etti. Söz konusu maddenin "d" bendi "Taşınmaz edinimi: Yabancı yatırımcıların Türkiye‘de kurdukları veya iştirak ettikleri tüzel kişiliğe sahip şirketlerin, Türk vatandaşlarının edinimine açık olan bölgelerde taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı aynî hak edinmeleri serbesttir." şeklindeydi. Anayasa mahkemesine 2003 yılında bu maddenin iptali için yapılan başvuru ancak beş yıl sonra sonuçlanıyor. Yasanın bu maddesine göre beş yıl içinde birçok arazi satın alma işlemi yapılmıştır. Karar geriye dönük işlemediği için bugüne kadar yapılan satışlar iptal kararından etkilenmeyecek.
Üretim ekonomisinden uzaklaşan Türkiye‘de yabancı yatırımlar artıyor diye övünülmektedir. Oysa, üretim yerine toprak satışı yoluyla bütçeye 2003 yılında 998 milyon dolar sağlandı. Küresel şokların yaşandığı ve ABD‘de mortgage balonunun patladığı 2007 yılında yabancıların, özellikle şirketler aracılığı ile Türkiye‘de satın aldıkları taşınmazların değeri 2 milyar 952 milyon dolara yükseldi. Yabancılar, son 5 yılda toplam 10 milyar dolarlık taşınmaz satın aldılar. 1930‘lu yıllardan 2001‘lere kadar, yabancı gerçek kişiler yıllık ortalama 400 adet taşınmaz edinirken, 2001 sonrası bu sayı yıllık olarak yaklaşık 7 500 adet düzeyine çıkmıştır.
Ancak, tapu kayıtlarından alınan bilgiler sadece gerçek kişilere ait olup, yerli ve yabancı tüzel kişilikler ile ilgili istatistiki bilgi tutulmamaktadır. Dolayısıyla satılan taşınmaz sayısı hakkında sağlıklı bilgi almak mümkün değildir. Bunun yanında Doğrudan Yabancı Yatırımlar Yasası çerçevesinde kurulan yabancı uyruklu uluslararası sermayeli 18.308 adet şirketin ne kadar toprak satın aldığı bilinmemektedir. Zaten ne karşılıklılık ilkesi ne de herhangi bir sınırlama ve kısıtlama bulunmaktadır. Ayrıca, yabancıların borsadaki işlemleri dahil iştirak ettikleri ya da satın aldıkları yerli bir şirket el değiştirmesine (ticaret sicilinde) rağmen malik oldukları taşınmazların tapu kayıtlarında herhangi bir değişiklik işlemi gerektirmediğinden, şirket adına kayıtlı taşınmazlar, şirket ortaklığı veya satın alma nedeniyle yabancıların mülkiyetine geçmektedir.
Uluslararası Sermayeli Firmaların Sayılarının Sektörlere Göre Dağılımı,
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı
Bilindiği gibi 1854 Kırım Savaşı döneminde dış borç almaya başlayan Osmanlı Devleti, 1875 yılında moratoryum (borçlarını ödeyemeyeceğini) ilan etti. 1876‘da ödemeler durduruldu ve 1881 Muharrem Kararnamesi‘ne (dış borçları ödemek amacıyla Duyunu Umumiye yönetiminin kurulması için çıkarılan kararname) kadar sürdü. Osmanlı devletine borç veren ülkeler, borç verme koşulları arasında yabancılara toprak satışının serbest bırakılmasını koşul olarak öne sürmüşlerdir. Osmanlı Devleti 1868 yılında İstimlak Nizamnamesiyle yabancılara toprak satışını serbest bırakmıştır. 1914‘e gelindiğinde Osmanlı Devleti‘nin borcunun daha da arttığı, ekonomide iflasın yaşandığı, başta Ege Bölgesi olmak üzere tarım arazilerinin satıldığı bir süreç yaşanmıştır.
Günümüzde ise, IMF‘ye verilen 18.01.2002 tarihli Niyet Mektubunda, 2002-2004 hedefleri arasında "Orta vadeli büyüme ve istihdam beklentilerini daha da iyileştirmek amacıyla yatırım ortamını geliştirmeye ve doğrudan yabancı yatırımları arttırmaya yönelik bir dizi tedbir alınmaktadır. Bu kapsamda, özelleştirmenin hızlandırılması, idari işlemlerin kolaylaştırılması, yargı sisteminin verimliliğinin arttırılması…" ibaresi yer almaktadır. 23 Haziran 2003 tarih ve 2003/5930 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında ise, "Sermayenin Serbest Dolaşımı" başlığı altında, "Türkiye‘deki bütün sektörlerde (AB menşeli) yabancı yatırımların önündeki bütün kısıtlamaların kaldırılması…, Avrupa (AB) vatandaşları ve tüzel kişilerinin gayrimenkul ediminin önündeki bütün kısıtlamaların kaldırılması" AB‘ye taahhüt edilmiştir. Açıktır ki, Türkiye‘de devlet ekonomiden tasfiye edilerek, ekonomisi özel ve yabancı tekelci sermayeye teslim edildiği için hızlı bir ekonomik çöküş yaşayan Osmanlı Devleti‘nin durumuna düşmeye başlamıştır. Bu durum siyasi iktidarlar tarafından reform adı altında yapısal değişikliklere yönelik politikalarla gerçekleştirilmiştir. Bu politikaların arasında ülkemizin günü ve geleceği açısından en olumsuz olanı, 4875 Sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu ile yabancıların Türkiye‘de kurdukları veya iştirak ettikleri şirketlere Türk vatandaşların edinimine açık her yerde diledikleri kadar taşınmaz edinme hakkı tanınması idi. Anayasa Mahkemesi‘nin iptal kararı bu olumsuzluğu geç de olsa ortadan kaldırmıştır. Diğer yandan, Tapu Kanunu‘nda 2005 yılında yapılan değişiklik ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticari şirketlerin özel kanunlar çerçevesinde taşınmaz edinimi gibi düzenlemeler yer almaktadır.
Bu tür örnekler ülkemizin rantı yüksek bölgelerinde göze çarpmaktadır. Ülkemizin göz bebeği İstanbul Boğazı‘nda 57 500 m2 lik Sevda tepesinin Suudi Kralına satışı, Katar Emiri‘nin İstanbul‘da arazi almak istediğini Cumhurbaşkanı‘na ilettiği haberleri, Ofer-Kutman‘ın çeşitli yerlerden değişik adlar altında taşınmaz satın alması ve Galataport Projesi gibi örnekler sayılabilir. Dubai Şeyhi El Maktum‘un özellikle İstanbul‘da arazi satın almak için uğraş verdiği bilinmektedir. Mecidiyeköy‘deki 100 bin m2‘lik likör fabrikasının arazisini satın almak istediği belirtilmektedir. El Maktum, Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu çerçevesinde kurduğu Sama Dubai adlı firma ile İETT arazisi için ihaleye girmiş ve kazanmıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi‘nin iptal kararı ile altı ay içerisinde gerekli ödemeyi yapmadığı taktirde El Maktum söz konusu araziyi alamayacaktır.
TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak; tapu kayıtlarında geçen yerli ve yabancı şirketlerin Sanayi Bakanlığı verileri ile ilişkilendirilerek yabancı uyruklu gerçek kişilerin hisse oranları ve taşınmaza ortaklığının net olarak belirtilmesini ve yıllık takibinin yapılmasını; Doğrudan Yabancı Yatırım şirketlerinim taşınmaz edinimine mutlaka karşılıklılık ilkesi ve bir sınırlama getirilmesini; gerçek kişilere konulan İl yüzölçümünün binde beşi oranındaki sınırlamanın Anayasa Mahkemesince iptali esas alınarak yeni düzenlemede sınırlamanın il yüzölçümü değil imar planlarından ormanlar, kamuya ait alanlar, korunması gerekli tarım arazileri, su havzaları, vb. alanlar düşüldükten sonra kalan alanlar üzerinden konut alanlarında karşılıklılık ilkesi ve demografik yapı dikkate alınarak belli bir sınır değerinin verilmesini; yabancılara satışların şeffaf, uygulanabilir kayıtlarla takip edilmesini; karşılıklılık ilkesinin hem hukuken hem de fiilen uygulanabilirliğinin sağlanmasını ülkemizin geleceği açısından çok önemli görüyoruz.
Ayrıca, yabancıların taşınmaz edinimine ilişkin Tapu Yasası‘nda yer alan 25.000m² nin normal bir konut alanına çekilmesini, Anayasa Mahkemesince Tapu Kanunu‘nda değişikliğin iptaline ilişkin gerekçeli karar açıklandığına göre, Tapu Kanunu ile ilgili yeni düzenleme yapılıncaya kadar yabancılara taşınmaz satışının durdurulmasını ivedilikle talep ediyoruz. Saygılarımızla…
TMMOB
HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
Mart 2008