İMO: "ÇOCUKLARIMIZ ATEŞE ATILIYOR; KATLİAMA DAVETİYE ÇIKARTILIYOR"
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp, Okullardaki güçlendirme çalışmaları ile ilgili olarak 5 Eylül 2008 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
-Güçlendirme çalışmaları tamamlanmadan okul binalarını eğitime açmak, katliama davetiye çıkartmaktır
-Sorumluları açıklama yapmaya çağırıyoruz: Okullardaki güçlendirme çalışmaları ile ilgili kamuoyunu bilgilendirin
-Kamu kuruluşlarının verdiği bilgiler birbirini tutmuyor. Güçlendirme çalışmalarıyla ilgili tam bir bilgi kirliği yaşanıyor
-Okullar, yurtlar, kreşleri kullanacak çocuklarımız hayati tehlike altında bulunmaktadır
2008-2009 ders zili çaldı. İlkokula yeni başlayan çocuklarımız ilk defa okulla tanıştı. 8 Eylül‘de ise 15 milyona yakın çocuğumuz ders başı yapmış olacak. Eğitimin kendine has sorunları üzerinde tartışmalar yavaş yavaş gündeme gelmeye başladı ama ne yazık ki asıl ve büyük sorun görmezden geliniyor.
Okullar açılırken kamuoyu hâlâ şu soruların yanıtını arıyor: Okul binaları depreme karşı ne kadar güvenli? Gözümüz gibi koruduğumuz, canımızdan değerli çocuklarımız sağlıklı, güvenli yapılarda eğitim görebilecek mi? Çocuklarımızın neredeyse tam günlerini geçireceği okul binaları olası bir depreme karşı güvenli mi?
Can güvenliği ülkemizin asli sorunudur ancak ne yazık ki siyasi iktidar sorunun yakıcılığının farkında değildir; sorunun ne kadar ciddi olduğu gerçeği, kamu yöneticileri tarafından toplumun bilgilendirilmesi zorunluluğu yok sayılmaktadır.
1999 depremlerinden bu güne geçen sürede, ne ihtiyaç duyulan yasal değişiklikler gerçekleştirilmiş ne de güçlendirme çalışmaları tamamlanabilmiştir.
Sorunun doğal muhatabı olan İnşaat Mühendisleri Odası‘nın yıllara yayılan ısrarına ve bu konudaki görüş, öneri, uyarılarına; 2004 yılında toplanan Deprem Şurası kararlarına rağmen siyasi iktidarın gerekli önlemleri almaması, toplumun içini rahatlatacak adımlar atmaması açıkçası yeni ölümlere davetiye çıkartmaktadır.
Binlerce insanımızın hayatına mal olan, ekonomide büyük zararlara yol açan, toplumsal travma yaratan 1999 depremleri bile siyasi iktidarı harekete geçirmemişse, ne yazık ki, geleceğe güvenle bakabilmek mümkün olmaktan çıkmaktadır.
Bilindiği gibi Türkiye bir deprem ülkesidir. Topraklarının yüzde 93‘i aktif deprem kuşağında bulunmaktadır. Nüfusunun yüzde 98‘i ise deprem kuşağı üzerinde yaşamaktadır. Depreme önlemlerini almamak, tehlikenin büyüklüğünü görmemek telafi edilmesi mümkün olmayan sonuçlara yol açacaktır.
Çocuklarımızı bekleyen büyük tehlike
Bütün bu gerçekler ışığında, okulların açılmasına sayılı günler kala, okulların depreme karşı güvenli olup olmadığını, güçlendirme çalışmalarında alınan mesafeyi gündemimize almak zorundayız.
İlk dikkat çekilmesi gereken nokta; kamu kurumları arasında bir eşgüdüm olmadığı doğrultusundadır ki, bu gerçeklik tam bir bilgi kirliği halini almıştır. Deprem güvenliği açısından bina envanteri bile olmadığı sık sık dile getirilmektedir. Bunun okuması şudur: Binaların depreme güvenli olup olmadığını bilinmemektedir.
Okullara, yurtlara dönük güçlendirme çalışmaları ise ülke gerçeğinin bir başka ifadesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hangi kurumun hangi alanda çalıştığı, sorumluluk sınırları, güçlendirme için ayırdığı bütçe, çalışmaların tamamlanması için daha ne kadar bütçeye ihtiyaç olduğu, merkezi ve yerel idarenin sorumlulukları, Milli Eğitim Bakanlığı ve valilikler arasındaki uyumsuzluk, merkezi düzeyde bir araya getirilmiş bilgi olmaması, kaç okulda güçlendirme çalışması yapılması gerektiği, kaç okulda çalışmaların tamamlandığı gibi konular, sorunlu noktalardır. Çünkü kurumlarımız ne yaptığını bilmez haldedir.
Bilinen tek gerçek; çocuklarımızın güvenli olmayan yapılarda eğitim göreceği gerçeğidir.
İSMEP‘e göre; durum vahimden de öte
1999 depremlerinden sonra İSMEP (İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) çalışmaları çerçevesinde ortaya çıkan tablo, okullar, kreşler, yurtlar başta olmak üzere toplu kullanım alanlarının açık tehdit oluşturduğunu göstermektedir.
İSMEP verilerine bakıldığında; güçlendirilmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması gereken 1738 okul bloğundan sadece 114 tanesinin güçlendirildiği anlaşılmaktadır. Aynı verilerden çıkan sonuç, güçlendirilmesi gereken öğrenci yurdu blok sayısı 55 iken, gerçekleşen rakamın 5 olduğu görülecektir.
PİO‘lar tehlike altında
Pansiyonlu Ortaöğretim Kurumları (PİO) ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) güçlendirme çalışmaları ile ilgili olarak Milli Eğitim Bakanlığı‘nın sorumluluk alanında bulunmaktadır. Türkiye genelinde ortalama 550-560 YIBO bulunmakta, bunlardan 330 civarında okul 1. ve 2. deprem kuşağında yer almaktadır. Depremler sonrası 84 okulda güçlendirilmesi gerektiği tespit edilmiş, 2005 yılında ihalesi çıkmış, çalışmalar büyük oranda tamamlandığı duyurulmuştur.
Pansiyonlu Ortaöğretim Okulları ise çocuklarımızı açısından büyük tehlike içermektedir. Türkiye genelinde 900 civarında PİO bulunmakta, bunlardan 426 tanesi 1. v e2. deprem bölgesinde yer almaktadır. Bu okullar incelenmiş, yüzde 35-40‘ının güçlendirilmesine ihtiyaç olduğu tespit edilmiştir. Güçlendirme projelerinin hazırlandığı, ihale edilmeyi beklendiği basında yer almıştır.
MEB‘in 21 Kasım 2007 tarihinde kurumuzun talebi doğrultusunda paylaştığı verilere göre; pansiyonlu okullarda toplam 1087 blok bulunmaktadır. Eğitim, pansiyon, lojman, atölye, spor salonu ve yemekhaneden oluşan 1087 bloktan yalnızca 72 tanesi sağlamdır. Bunun anlamı açıktır: Geriye kalan 1015 blok çocuklarımızın hayatı için tehdit oluşturmaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı Yatırım ve Tesisler Genel Müdürlüğü‘nün, Nisan 2007‘de açıkladığı bir başka rapora göre; ülke genelinde MEB‘e bağlı okulların toplam 240 milyon metrekare kullanım alanı bulunmaktadır ve 120 milyon metrekarelik alanda güçlendirme çalışması yapılması gerekmektedir. Güçlendirme için yaklaşık 15 milyar YTL bir paraya ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu bilgiler Nisan 2007 tarihine aittir. Daha yakın bir tarih olan 21 Eylül 2007 ise Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Abdussamet Arslan basına açıklamada; Türkiye‘de 60 bin okulun bulunduğunu, bunlardan 44 bini kullanıldığını belirtmiş, son dört buçuk beş yılda bu 44 bin okulun yüzde 14‘ünde yani yaklaşık 6 bin binada güçlendirme yapılabildiğini sözlerine eklemiştir.
44 bin okulun yüzde 40‘ının 1. ve 2. deprem bölgesinde yer aldığı düşünülürse çocuklarımızın nasıl bir tehlike altında bulunduğu daha net anlaşılacaktır. Dokuz yılda yüzde 14‘ü bitirilmiş, 1. v 2. deprem kuşağında bulunan yüzde 26‘sına çivi bile çakılmamıştır. Bu binalarda eğitim gören çocukların canı Allaha emanet edilmiştir.
Tablo vahimdir; vahim olduğunun kanıtı yukarda verilen rakamlar ve oranlardır. Okullar, yurtlar, kreşlerin mevcut durumu katliama davetiye çıkartmaktadır. Ayrıca güçlendirme çalışmaları haricinde, kullanılmaması gereken binaların yıkılıp yıkılmadığı konusunun da muamma olduğu hatırlanırsa, çocuklarımızı bekleyen tehlikenin boyutu daha net anlaşılacaktır.
Türkiye toplumuna, anlaşılan o ki, sadece deprem olmaması için dua etmekten başka bir yol bırakılmamıştır. Siyasi iktidarın ideolojik tercihleri zaten böyle bir toplumsal hayatın hüküm sürmesini, böyle bir kültürün hakim olmasını hedeflemektedir. Bilim devre dışı bırakılacak, insan hayatı değil, kadere razı olan bir psikolojik hal hayatımıza nüfuz edecektir.
1 metrekarelik alanın güçlendirilmesi için 200 milyon YTL gerekmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin 2008 yılı hariç, 5 yıl boyunca lalelere 670 milyon YTL harcadığını, bu parayla 3 milyon 350 bin metrekarelik bir alanın güçlendirileceği bilmek bile başlı başına siyasi iktidarın hangi tercihlerde bulunduğunu açığa çıkartmaktadır.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak; kamuoyunu bilgilendirmeyi, gerekli uyarıları yapmayı asli görev sayıyoruz. Vurdumduymazlık, telafi mümkün olmayan sonuçlara yol açmadan, gerekli önlemler alınmalı, güçlendirme çalışmaları bir an önce bitirilmeli, yıkılması gereken binalar yıkılmalı, çocuklarımız güvenli yapılarda eğitim görmelidir.