IV. ENERJİ VERİMLİLİĞİ GÜNLERİ DÜZENLENDİ

19.01.2017

Elektrik Mühendisleri Odası İzmir şubesi sekreteryalığında Yaşar Üniversitesi Konferans Salonu'nda 19-20 Ocak 2017 tarihlerinde "4. Enerji Verimliliği Günleri" etkinliği düzenlendi. Etkinliğe TMMOB adına TMMOB Yürütme Kurulu üyesi Cengiz Göltaş katıldı.

Göltaş, yaptığı açış konuşmasında şöyle dedi:
 

Sayın Konuklar, Değerli Meslektaşlarım…

Sizleri şahsım ve TMMOB Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle EMO İzmir Şubemizi kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum. Önemli bir çalışmaya daha imza atıyorlar. Enerjinin verimli kullanılmasına dair meslek alanımız ile ilgili bilimsel- teknik bir yaklaşım ile örgütsel düzeyde tarihsel ve toplumsal bir sorumluluk sergiliyorlar. Emeği geçen tüm arkadaşları kutluyorum.

Değerli Katılımcılar;

Elbette biz bu etkinlikler ile üzerimize düşen görevi gerçekleştiriyoruz. Enerjinin sanayide, ulaşımda, günlük yaşantımızda, yani yaşamın tüm alanlarında verimli kullanılmasının temel mantığını ve araçlarını kamuoyu ile paylaşıyoruz. Doğru da yapıyoruz.

Tabi, birde madalyonun diğer yüzü var. Bizler böylesine sorumlu davranırken, eşitlik ve adaletin olmadığı bu OBURLUK çağında “Verimlilik” meselesini hangi çerçeveye oturtacağız sorusuyla da karşı karşıyayız.

Dünya Ekonomik dengelerine dair yapılan son bir değerlendirmeye göre, Dünyada en zengin 62 kişinin toplam geliri 3,5 milyar insanın gelirine eşitmiş. Dünya nüfusu 7 milyar. Yani dünyanın yarısı 62 kişiye çalışıyor. Yani sermayenin giderek merkezileştiği tarihsel bir dönemdeyiz.

Evet, insanlık bir uygarlık krizi yaşıyor. Bir yanda sınırsız zenginlik, diğer yanda derin bir yoksulluk ve açlık. Sürekli hale gelen ve yayılma riski taşıyan bölgesel savaş ve çatışmalar toplumları tehdit ediyor. İnsan eliyle oluşan doğa tahribatı giderek şiddetleniyor ve dönülmez eşiğe doğru hızla yol alıyor ve doğal olarak insani değerlerde ciddi bir erezyon yaşanıyor.

Tam da bu nedenle, Enerji Verimliliği konusunu küresel ölçekte üretim ve tüketim sarmalından bağımsız ele almak, mümkün değildir. Enerji verimliliğini tartışırken, enerjinin verimli kullanılmasıyla yaratılan artı değerin yaşamın tüm alanlarına eksiksiz olarak yansımasının sağlanması gerektiğini de savunmak zorundayız. Enerji Verimliliği, toplumsal yaşamın düzenlenmesine dair tüm kamusal alanlarda uygulandığı  noktada mümkün ve anlamlı olacaktır.

Öbür türlü, Ortadoğu ve Afrikada açlık yoksulluk pençesinde yaşayan insanlar için kalori hesabı  üzerinden diyet önerileri geliştirmek, ya da sağlık için spor proğramları yapmak bugün için ne kadar anlamsız ise, kapitalizmin sürdürülebilir sömürüsüne karşı “Verimlilik” kavramını küresel bir adalet ve eşitlik vurgusu yapmadan tartışmak  o denli anlamsız olacaktır.

TMMOB ve EMO  bir bütün olarak verimlilik kavramının tartışılmasında planlama olgusuna, başta enerji olmak üzere kaynakların doğru kullanımı ve adil paylaşımı meselesine geçmişten bugüne vurgu yapmaktadır. Tam da bu nedenle, sermayenin kendini genişletilmiş ölçekte yeniden üretmek adına ekonomik büyümenin gerektirdiği sınırsız pazar arayışına bir çare bulmak için geliştirdiği, doğanın finanslaştırılması ve dünya ölçeğinde toprak, hava, su dahil tüm canlıların metalaştırılmasına karşı başka bir uygarlığın mücadelesini vermektedir.

Değerli Konuklar;

Hepinizin de bildiği gibi bazı sözcükler üzerinden bir genel kabul hatta tabu yaratılmıştır. Kalkınma, Büyüme, Sanayileşme vb. başlıklar ile deyim yerindeyse yoksul ve aç çoğunluk uzun yıllar içerisinde umut tacirlerinin kölesi haline getirilmiştir. Bu ifadelere karşı çıkmak ise, çağdışılık olarak lanse ediliyor. Krizlerin sürdüğü koşullarda ise kapitalizm ikiyüzlülüğünü sürdürmek adına bu sözcüklerin yanına yeşil ekonomi, yeşil büyüme, yeşil enerji vb kavramlar ilave edilmiş durumda. Kapitalizm, yarattığı kendi krizine karşı doğa dostu olduğunu ve ekolojik krizi yine kendisinin çözeceğini ilan ediyor.

Özetle deniliyor ki, doğa temel hayati hizmetler üretiyor. Ormanlar oksijen yayıyor, doğa kendi döngüsü içerisinde karbon gazını çekiyor, suyu temizliyor, topraklar ve su kaynakları ise bu süreçte herkesin kullandığı varlıklar olarak aşınıyor, kalitesizleşiyor. Tüm bunlardan bedava yararlanılması doğanın kuralsızca kullanılması anlamına geliyor. O halde bu kuralsızca kullanım ile bozulmayı durdurmak, iyileşme sağlamak için bunların da hızla metalaştırılması lazım. Yani, havanın, toprağın ve suyun da her ölçekte piyasalaştırılması bu kar zincirine katılması gerekir. Karbon emisyonlarının alınıp satılması üzerine uluslararası kongreler düzenlenmesi, suyun ticarileştirilmesi, tarımsal alanların büyük ölçekli yatırımlara açılması hep insanlığın iyiliği adına pazarlanıyor.

21.Yüzyılda enerji kaynaklarını kontrol etmek adına ülke politikalarının ulusla­rarası sermayenin talepleri doğrultusunda yönlendirildiği, bu yönlendirmede yaşanan krizlere darbeler, savaşlar ve işgaller ile müdahale edildiği bir dönemde insan ihtiyaçlarının hangi önceliklere göre belirlendiği, enerji gereksiniminin sanıldığı gibi sonsuz mu olduğu ve enerjinin eşitsiz kullanılmasından sorumlu olanların yarattığı tüketim çılgınlığının gezegeni nereye sürüklediği öncelikle sorgulanmalıdır.

Bugün merkez sermayenin birikimini arttırmak adına, doğal kaynaklar, madenler, SİT alanları, tarımsal araziler, içme suları ve ormanların yok edildiği, küresel ısınma ve çölleşme ile radyoaktif sızıntıların sürdüğü, genetik çeşitliliğin bozulduğu ve canlı türlerinin giderek azaldığı bir dönemi yaşıyoruz.

Şimdi  temel bir soruda insanları ortaklaştırmak gerekiyor. Herşeyin sonlu olduğu bir dünyada insan ihtiyaçlarını ve tüketimi sınırsız olarak gören bu barbarlık dünyasında, kimin için, nereye kadar ve neye rağmen enerji üretimini sürdüreceğiz. Bu soru hepimiz açısından ortak bir yanıt bulduğunda enerji verimliliği tartışmaları meslek odamızın etik bir sorumluluğu ile ele alınan bir  konunun ötesine taşınacaktır.

Son söz olarak hepimizin bildiği umudun ve ısrarın bir öyküsü olarak kuşaklar boyu ifade edilen Nasrettin Hoca’nın özdeyişi ile bitireyim sözlerimi. Göle maya çalan Nasrettin Hocaya yıllarca  Göl maya tutarmı hocam diye sorduk. Şimdi bu barbarlık çağında bu kadar yoğurdu nasıl pazarlayacağız hocam diye değiştiren sömürgenler ile karşı karşıyayız.

TMMOB olarak diyoruz ki öyle yağma yok.   Ya tutarsa diye değil, tam da inanarak  büyük insanlığın kurtuluşu için göle maya çalmaya devam edeceğiz.

Hepinizi saygıyla dostlukla selamlıyorum.

Cengiz GÖLTAŞ – TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi / 19 Ocak 2017 -  İZMİR