
İZMİR İKK: YAŞAMA SAHİP ÇIKIYORUZ SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMAK İSTİYORUZ
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu 4 Mayıs 2012 tarihinde basın toplantısı düzenleyerek Aliağa`da kurulmak istenen termik santraller üzerine bir açıklama yaptı.
YAŞAMA SAHİP ÇIKIYORUZ SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMAK İSTİYORUZ
Değerli Basın Mensupları,
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, Aliağa‘da yaşanan sanayileşme, sanayi tesislerinin yarattığı çevresel kirlilik, demir çelik tesisleri, bu tesislerden kaynaklanan kirleticiler, kül ve cüruflar, gemi söküm tesisleri ve çevresel etkileri gibi ortaya çıkan çevre kirliliğinin yarattığı sorunlar süregelirken, halkın tüm karşı çıkış ve direnişine karşın gerçekleştirilmek istenen termik santral yatırımlarını büyük bir dikkatle izlemektedir.
1960 yılına kadar ekonomisini tarım ağırlıklı sürdürmekte iken; 1961 Anayasası uyarınca, "Ağır Sanayi Bölgesi" olarak kabul edilen Aliağa Bölgesi 1970‘lerden itibaren sanayi yoğunluklu ekonomiye dayalı bir sürece girmiş ve bugün ülkemizin önemli rafineri, petrokimya, demir-çelik, kağıt, gübre, gemi söküm, akaryakıt ve gaz dolum, atık geri kazanım ve enerji tesislerinin yanı sıra birçok işkolunda faaliyet gösteren işletmelerden oluşan bir sanayi kentine dönüşmüştür.
Tüm bu gelişmelerin doğal sonucu olarak Aliağa Bölgesi de plansız sanayileşmenin getirdiği çevre kirliliğinden payını almış ve bölgesel olarak çevresel kirlilik kapasitesi sınır değerlere ulaşmış olup yaşanan kirlilik problemleri ile İzmir‘in tarımsal üretim alanı olan Menemen, turizm alanları olan Foça, çevre yerleşimler ve İzmir Kent Merkezini bile olumsuz etkilemektedir.
Bölgede bulunan sanayi tesisleri, demir çelik üretimi, gemi söküm faaliyetlerinin yarattığı çevresel kirlilik ile ilgili yapılan araştırmalar, son olarak Çevre ve Orman ( Şehircilik ) Bakanlığı, Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen Aliağa ve Çevresi Durum Tespit Raporu ile ilgili çalışma da bölgenin çevresel kirlilik kapasitesinin dolduğunu, ortaya koymuştur. Tüm bu süreçler yaşanırken, bölgede yeni termik santrallerin yapılmaya çalışılması kabul edilemez. Asıl yapılması gereken bölgede yeni kirlilik kaynakları yaratmak değil, var olan kirlilik yükünün azaltılmasına yönelik çalışmaların yapılmasıdır.
Son günlerde basında ve kamuoyunda yapılması planlanan termik santrallerin çevreyi kirletmeyeceğine dair ifadeler bulunmaktadır. Aliağa Bölgesi yaşanılan kirlilik problemi nedeni ile bölgesel olarak değerlendirilmesi gerekirken, tesis bazında yapılan açıklamalar ile kamuoyu yanıltılmaktadır. Aliağa‘da, mevcut demir çelik tesisleri, gemi söküm faaliyetleri, ve diğer sanayinin yarattığı ve üst limitlere ulaşmış olan kirlilik ile Bölgede yapılacak en ufak bir kirletici etki çevresel açıdan büyük sonuçlara yol açacak ve bardağın taşmasına neden olacaktır. Bu da İzmir Halkına başta kanser vb ağır sağlık sorunları olarak geri dönecek, tarım alanları, yeraltı su kaynakları, deniz kirlenecek, gıda güvenliği ve güvencesi tehlikeye düşecektir.
Henüz Yatağan ve Afşin - Elbistan termik santrallerinin doğa ve insan üzerinde yarattığı tahribat onarılamazken Aliağa gibi çevresel açıdan kirlilik yükü dolmuş bir bölgede yeni kirlilik kaynağı oluşturacak olan termik santralleri kabul etmek mümkün değildir.
Bölgede 19 yıl önce Japon ithal kömürüne dayalı olarak yapılmak istenen termik santral girişimi, İzmir‘den Aliağa‘ya insan zinciri oluşturulması biçimindeki demokratik halk tepkisi ve alınan yargı kararları ile önlenmişti. O günden bu güne Aliağa‘da kurulan sanayi tesisleri nedeniyle Aliağa ve yöresinin, zaten kirliliğin yoğun yaşandığı ve sınır değerlerin fazlasıyla aşıldığı bir bölge halini aldığı ortadadır. Demir Çelik Fabrikaları, Gemi Söküm Tesisleri ve diğer tesislerin yarattıkları kirlenme nedeniyle, Aliağa yöresi zaten çevre sağlığı ve canlı yaşamının çok büyük risk altında olduğu bir bölge halini almıştır. Var olan kirletici faaliyetlerin önüne geçilmesi gerekirken, yeni bir kirletici faaliyetin gündeme getirilmesi kaygı vericidir. Aynı tür tesislerin yeniden gündeme getirilmesi, binlerce insanın sağlıklı çevrede yaşama hakkının gasp edilmesi ve yargı kararlarının arkasına dolanılması anlamına gelmektedir.
Planlanan Termik Santraller, teknolojik tüm önlemler alınsa bile, yalnızca Aliağa için değil, Menemen Foça ve tüm İzmir Kenti ile Kuzey Ege kıyıları ve bölgenin tamamı için büyük bir çevresel felaket yaratacaktır.
Bölgenin tarım bölgesi olduğu ve özellikle zeytin ve diğer meyve ağaçlarının uzun dönem etkilenmelerine açık tarım alanları, olduğuna dikkat çekmek gerekmektedir. Özelde Ege bölgesinin ancak genelde tüm ülkemizde ormancılığın korunmasının zorunluluğu karşısında, bölgenin tarım ve orman alanları işlemden etkilenecektir
Aslında, Aliağa‘da kömür yakıtlı termik santralle elektrik üretiminin sağlanacağı projeye ilişkin olarak, çevreye uyumlu olup olmadığının belirlenmesi için bir ön çalışma yapılmasına dahi ihtiyaç bulunmamaktadır. Çünkü aynı bölgede kurulacak bir termik santralin olumsuz etkilerinin olacağı yıllar önce Danıştay 10. Daire 1990/2278 E ve 1992/1672 K sayılı kararı, Danıştay 6.Daire 1999/1498 E. 2000/6482 K. sayılı kararı, Danıştay İ.D.D.G.K. 1989/422 E. sayılı kararları ile sabittir.
Başka bir bilirkişi raporunda da Aliağa‘daki kirliliğin İzmir‘in hava kalitesini nasıl etkilediği incelenmiştir. Stuttgart Üniversitesi Araştırma-İnceleme Tekniği ve Buhar Tekniği Enstitüsü, Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü ile Ege Üniversitesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü‘nün işbirliği ile hazırlanan 1999 tarihli İzmir‘de Hava Kalitesi Raporu‘nda "...Kentin kuzey kesimindeki emisyonların büyük bir miktarı İzmir Büyükşehir Belediyesi sınırları dışından taşındığı için, kent dışındaki bu kaynakların emisyonların azaltılmasına yönelik tüm imkanlar araştırılmalıdır. Örneğin, Aliağa‘da emisyonların azaltılması doğrultusunda önlemler alınmalıdır. (...) İzmir Kentinin hava kalitesine bölgesel ve yerel rüzgarların da büyük etkisi vardır. Özellikle yaz aylarında kuzey-batıdan esen hakim rüzgar vasıtasıyla, kente Aliağa‘dan taşınan emisyonlar hava kalitesini daha da kötüleştirmektedir..." vurgusu yapılmaktadır.
Bütün bu veriler elimizdeyken Aliağa‘da termik santral kurulması, kamu yararına açıkça aykırı olacaktır. Kesinlikle izin verilmemelidir.
Aliağa Bölgesi sanayileşme süreci ile artan çevresel kirliliği bölgenin kapasitesini doldurduğu ve aştığı yapılan çalışmalarla ortaya konmuş bir gerçektir. Bu tablo doğrultusunda yaşanan çevresel kirlilik bölge halkının, çevre yerleşimlerin ve İzmir kentinin yaşam kalitesini tehdit etmektedir.
Bölgede acil bir çevresel değerlendirme çalışması yapılmalı, mevcut durumun getirdiği çevre kirliliği net olarak belirlenmelidir. Bölgede yapılması planlanan termik santral yatırımları durdurulmalıdır
· Anayasa‘nın 17/1. maddesine göre; ".. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.."
· Anayasa‘nın 56/2 maddesine göre de "...çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir..." Anayasanın 56. Maddesi ile sadece bizlerin değil, gelecek nesillerin de yaşama hakkı güvence altına alınmıştır.
İnsan ve canlı yaşamının devamlılığı adına, adil ve sürdürülebilir çözümler üretilebilmesi için, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının bir insan hakkı olarak ve kamusal bir anlayışla ele alınması mücadelemizi sürdüreceğiz.
Buradan bir kez daha vurguluyoruz. 7 Adet Termik Santralin yapıldığı bir bölgede Sağlık Temasıyla EXPO kazanılamaz.
Yaşama sahip çıkıyoruz!
Tüm üyelerimizi ve İzmirlileri aileleriyle birlikte 6 Mayıs‘ta Aliağa Cumhuriyet Meydanı‘nda yapılacak Mitinge davet ediyoruz.
Basına ve kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TÜRK MÜHENDİS VE MİMAR ODALARI BİRLİĞİ
İZMİR İL KOORDİNASYON KURULU