JFMO: "DEPREM RİSKİ OLAN YERLEŞİM BİRİMLERİMİZDE HAYAT DEVAM ETMEKTE; AFETLER BİR KADER (!) OLARAK KABULLENİLMEKTE, HİÇBİR ÖNLEM ALINMAMAKTADIR!"
Jeofizik Mühendisleri Odası, 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümü nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.
17 Ağustos 1999 depreminden bu yana çok şey değişti. Bu değişim birçok eksik ve yanlışları da beraberinde getirdi. Bilim toplumlarında bu değişim hızlı ve bilimsel olmakta iken; ülkemizde toplumsal ve sosyal dengeler bilimin önünde gittiği için ciddi hatalar yapılmaktadır. Gerek Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘nın, gerekse Bakanlığa bağlı Afet İşleri ve Yapı İşleri Genel Müdürlüklerince çıkarılan tüm Genelgeler incelendiğinde; ulusal ve uluslararası uygulamalara rağmen maalesef jeofizik bilim ve mühendislik göz ardı edilmekte, belirli mühendislik disiplinlerinin kadrolaşması yüzünden Genelgeler o mühendislikler lehine çıkmakta, bilimsellik, gelişmişlik standartları ve bütünleşik çalışmalar görmezden gelinmektedir. Ülkemizin %98‘i deprem tehlikesine sahip olmasına rağmen, Genelgeler deprem tehlikesine yönelik zemin araştırma uygulamalarını içermemekte; aynı zamanda çıkarılan Genelge ve Yönetmelikler birbiri ile çelişkili durumdadır.
Ülkemizde yeni fark edilmiş gibi sunulan ancak, dünyada kabul gören, "Bütünleşik Afet Yönetim Sistemine" baktığımızda sistemin safhalardan oluştuğunu ve söz konusu safhaların Afet Döngüsü sistemiyle aynı olduğunu görmekteyiz. Bu da bize, afet safhalarının yıllar öncesinden bilindiğini ve bu safhaları ülkemizde uygulanabilir duruma dönüştürmemiz gerektiğini göstermektedir. Ayrıca afet ile ilgili mevzuatlarımızı birleştirmeye ve mevzuatımızın içermediği safhaların planlamalarını yapabilme yollarını aramaya yönlendirmelidir. Bu bağlamda baktığımızda, yürürlükteki mevzuatlarımız; 7269 sayılı kanun ve bu kanun kapsamında çıkan 88/12777 no‘lu yönetmelikler ve 7126 sayılı Sivil Müdafa Kanunu; afet anından itibaren müdahale ve iyileştirme safhalarına, yani Kriz Yönetimine hazırlık için planlama yaptırmaktadır. İşte burada, afetler nedeniyle yaşanacak kayıpları azaltmak amacıyla Bütünleşik Afet Yönetim Sisteminin, afete maruz kalmayı önleyici tedbirleri içeren "Zarar Azaltma Safhası"nın planının da olması gereği ortaya çıkmaktadır ki, Afet bölgelerinde yapılacak yapılar hakkındaki yönetmelik bir zarar azaltma etkinliğidir. Bu etkinlik Bütünleşik Afet Yönetim Sistemi içinde en önemli zarar azaltma olarak değerlendirilmelidir. Bu yönetmeliğin uygulanmasındaki mesleki bilgi eksikliği veya yanlışlığı ile ilgili sorunlar, meslek odaları tarafından verilen ve zorunlu alınması gereken eğitimlerle giderilecek yasal düzenleme yapılabilir ve yapılmalıdır. Uygulamalardaki yanlışlar caydırıcı ceza sistemiyle çözümlenmelidir. Bu oluşumu sağlaması için gerekli alt yapı ve yasal destek Türkiye Acil Durum Yönetimine verilerek, söz konusu kurum etkin çalışır hale getirilmelidir. Şu an olduğu gibi Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü sadece afet anından itibaren müdahale ve iyileştirme safhalarına, yani Kriz Yönetimine yönelik olmamalıdır. İhtiyaç duyulan Bütünleşik Afet Yönetim Sisteminin her safhası bünyesinde yasal desteklerle oluşturulmalı ve illerdeki bazı merkezler yasal iç düzenlenmeleri sağlandıktan sonra buraya bağlanmalı veya afetin her safhasını kapsayan Afet Yönetim Sistemleri illere yayılmalıdır. Afet öncesindeki hazırlıklı olma ve zarar azaltma evrelerini kapsayan ‘Risk Yönetimi‘ yapmayı sağlayacak yasal organizasyon yapılarak, Risk Yönetimi konusunda da Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü yetkilendirilmelidir. ‘Risk Yönetimi‘ yasalarımızla tanımlanmalı mevzuatımıza girmelidir. Afet zararlarını azaltmaya yönelik yapılan çalışmalar eksik, yetersiz ve bilimsellikten uzaktır. Jeofizik mühendisliğinin deprem konusunda yapacağı çok şeyler olmasına rağmen; mevcut yasa, yönetmelik, genelgeler vs. hukuki durumlar, jeofizik mühendisinin görev yapmasını engellemektedir. Bu nedenle deprem afetinin azaltılması için Jeofizik biliminden yararlanılmalıdır.
Avrupa Ülkeleri ve Amerika‘da jeofizik yöntemlerin zemin araştırmalarında öncelik taşımasına ve bunların belgelenmesine rağmen ülkemiz yönetmeliklerinde, jeofizik uygulamalar mevcut değildir. Yönetmeliklerimizin Avrupa Birliği Standartları dikkate alınarak revize edilmesi gerekmektedir. İl Bayındırlık ve İskân Müdürlüklerinde, yerel yönetimlerde ve kamu kurumlarında ihtiyaç olmasına rağmen yeterince jeofizik mühendisi istihdamı yapılmamaktadır.
Doğal afetler nedeniyle uğranılan can kaybı ve yapısal hasar istatistikleri, afetler içinde en büyük payın depremlere ait olduğunu göstermektedir. Bu pay tüm afetler nedeniyle uğranılan kaybın 2/3‘ü civarındadır. Bu nedenle ülkemizde afet ile deprem eş anlam taşımaktadır. İstatistik bilgiler doğal afetler nedeniyle uğranılan kayıpların GSMH‘nın % 1 – 4‘ü düzeyinde olduğunu göstermektedir. Tüm ülkenin yerleşime uygunluğu bitirilirse topoğrafik ve meteorolojik afetler de önlenebilecektir.
Depreme dayanıklı yapı için etkin denetleme yapılmalı, yeni yerleşim alanları için mikro bölgeleme çalışmaları sonucu planlama yapılmalıdır. Kaçak yapılaşmaya izin verilmemelidir. Mevcut yapı stokunun depreme dayanıklılığı için de halka yol gösterici olunmalıdır. Tarihsel mirasın korunması için tedbirler alınmalıdır. Kamu yapıları öncelik sırasına göre elden geçirilip gerekiyorsa takviyeleri yapılmalıdır (büyük boyutlu yapılar, köprüler, viyadükler, v.b. dahil olmak üzere). Yerel imkanlarla halk eğitimi yapmalıdır.
Sonuç olarak, ülkemizde deprem, doğal ve doğal olmayan sel afetleri ülkenin neredeyse tamamı için risktir. Afetler nedeniyle yaşanacak kayıpları azaltmak amacıyla ve özünde insan hayatının söz konusu olduğu mevzuatlar geliştirilmeli, geliştirilen mevzuatları anlatmaya yönelik eğitimler düzenlenmeli, mevzuatı uygulamayanlar ve uygulatmayanlar için caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
"DEPREMLERİN CAN VE MAL KAYBINA NEDEN OLMADIĞI NİCE GÜNLERE."
Saygılarımızla,
TMMOB JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
17.08.2007