METEOROLOJİ MO: KYOTO KABUL EDİLDİ (ŞARK OYUNU MU?)

09.02.2009

Meteoroloji Mühendisleri Odası, TBMM Genel Kurulunda alınan Kyoto Protokolü'ne katılımın uygun bulunması üzerine 7 Şubat 2009 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

Türkiye‘nin, Kyoto Protokolü‘ne katılmasının uygun bulunduğuna ilişkin kanun tasarısı, TBMM Genel Kurulu‘nda 5 Şubat 2009 tarihinde kabul edilmiştir. 2012‘de yürürlükten kalkacak olan Kyoto protokolüne imza atılmış olması, prosedürün şekilsel olarak yerine getirilmesi dışında fazla bir anlam taşımamaktadır. Zira çok değil, iki yıl öncesinde sera gazı salımı artış hızında dünya lideri olan Türkiye, şu anki küresel ekonomik krizin de etkisiyle sera gazı emisyonlarını önlemeye yönelik herhangi bir adım atması da çok mümkün görünmemektedir. Krizinin olumsuz etkilerinin en az 2 yıl devam edeceği de unutulmamalıdır. Ayrıca krizden çıkma adına diğer ülkelerde olduğu gibi teşvik ve destek, öncelikle otomotiv sektörüne verilmektedir. Otomotiv sektörünün sera gazı için anlamı ise son derece nettir.

Eğer Kyoto protokolü gerçekten çevresel kaygılar ile kabul edilmişse şimdi SORUYORUZ:

1. Ülkemizde enerji politikalarında ithal kömür neden önemli bir yer tutmaktadır? İthal linyite dayalı santrallerin başvuruları ve izinleri neden her geçen gün artmaktadır?
2. Yine sanayi alanında çimento fabrikalarının ülkemizde yoğunlaştığı görülmektedir. Çimento fabrikalarının kuruluşunda yer seçiminde neden tarım ve orman alanlarının varlığı hiçe sayılarak hareket edilmektedir? En son K.Maraş Narlı Ova‘sına kurulan iki adet çimento fabrikası bunun en belirgin göstergesi değil midir? Bunların benzerleri devam etmektedir.
3. Ormanlar özellikle CO2 için en önemli yutak alanlarından birisidir ve korunması gerekir. Küresel ısınma ile mücadele için sera gazı yutak alanlarının korunması ve arttırılması gerekirken son yıllarda özellikle maden işletmeciliği adı altında orman alanları yok edilmektedir. Bunun benzeri örneklerini ülkemizin her tarafında görmek mümkündür. 2B yasası da bunun en son örneklerindendir. Öyle ise, 2B yasası ile, neden orman alanlarının daraltılmasına göz yumulmaktadır?
4. Kömür yardımları ile özellikle büyük şehirlerimizdeki kirli havalar yeniden hortlatılmıştır. Zamlı doğalgaz faturalarını ödeyemeyen vatandaşımıza kömür dağıtmak yerine neden yüksek doğalgaz ücretleri sübvanse edilmemiştir?
5. Öncelikle Enerji ve Sanayi Bakanlıkları sera gazi emisyonlarında 2020‘li yıllara kadar nasıl bir değişim öngörmektedir?
6. Ülkemiz için uygulanmasını sorunlu görerek bugüne kadar imzalamayan hükümetler, nasıl bir olumluluk gördülerde imzalanmasına karar verdiler?
7. Sera gazı emisyonlarının azaltılması için bugüne kadar somut hiç bir adım atmayan yöneticiler, Kyoto ile ne yapmak istemektedirler?
8. Kent içi ve ulusal ulaşım politikaları değişecek midir?
9. Kentleşme politikalarında nasıl bir değişim öngörülmektedir?
10. Tarım ve orman alanlarının korunması geliştirilmesi reklam panolarıyla gerçekte sağlanacak mıdır?
11. Su kaynaklarının planlanmasında neden havza ölçekleri dikkate alınmamaktadır?
12. Su kaynaklarını yok edenler, suya kavuşmayı Kyoto ile mi sağlayacaklardır?

Yukarıda belirtilen soru yada sorunlardan dolayı azaltılamayan sera gazi emisyonlarından dolayı nükleer santrallerin enerji üretiminde sera gazi emisyonlarını önlemede alternatif bir çözüm gibi gösterilmesi ve bu durumun yakın gelecekte kalkınma planlarında ve hükümet politikalarında yer alması kuvvetle muhtemeldir.

Sera gazı emisyonlarının azaltılması yüksek teknoloji kullanımı ile mümkündür. Ancak yine küresel ısınmadan sorumlu gelişmiş ülkelerin Kyoto dayatması ile protokolü imzalayan ülkeler, sera gazı emisyonlarını azaltabilmek için yüksek teknolojiyi yine bu ülkelerden satın almak durumundadırlar. Bir başka deyişle Kyoto, kirletenlerin ortaya koyduğu bir ticaret mekanizmasıdır. Kyoto, küresel ısınmaya bağlı iklim değişimi sürecini durdurmak yada ötelemek amacını güdüyor gibi görünse de, mekanizmaları ve yaptırımları dikkate alındığında amacının daha çok gelişmemiş ülkeler üzerinden ekonomik çıkar sağlamaya yönelik olduğunu anlamak çok da zor değildir. Bu yönü ile Kyoto çare olmaktan çok uzaktır.

Küresel varlıklar insanlığın ortak malıdır. İnsanlığın Ortak geleceği olarak korunmalıdır. Parası olanın kirletme ve fazla kullanma hakkının olduğu anlayışı egemen kılınamaz. Ticari çıkarlara malzeme edilemez. Ticari olgular dünyayı korumaz, yok eder. Kyoto küresel ticaretin bir aracıdır. Sera gazlarını azaltmaya dair yaptırımları değil, halka yeni vergi yükleri getirmektedir. Diğer uluslararası anlaşmalarda olduğu gibi bununda sonuçları yakında görülecektir.

UNUTULMAMALIDIR Kİ, KÜRESEL ISINMANIN ÖNÜNE GEÇİLEBİLMESİ İÇİN ÖNCELİKLE BEYİNLERİN DEĞİŞMESİ GEREKİR, KYOTO‘NUN İMZALANMASI DEĞİL..!

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

TMMOB
Meteoroloji Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu