MÜHENDİSLER VE MİMARLAR ÜLKESİNE SAHİP ÇIKIYOR

24.07.2001

Ülkemiz; IMF ve Dünya Bankası politikalarının denendiği bir laboratuar, halkımız da kobay durumuna düşürülmüştür.

Ülkemiz; uluslararası tekeller ve onların temsilcileri aracılığı ile yıllardır oynanan oyunlardan birini daha yaşamaktadır.

Özelleştirme politikaları ile devlet tüm toplumsal görevlerinden soyutlanmaya çalışılmakta, ulaşım, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim alanları yerli ve yabancı tekellere yeni bir yağma ve kar alanı olarak sunulmaktadır. Yer altı ve yer üstü kaynaklarımız, stratejik madenlerimiz uluslararası tekellere peşkeş çekilmeye çalışılmaktadır.

Hayat damarlarımız olan ormanlarımız, tekellerin kullanımına sunularak tahrip edilmektedir. Kamusal bir mülkiyet olan tarım alanlarımız, ormanlarımız, meralarımız yok edilmeye çalışılmaktadır. Tarım ülkesi olan ülkemiz, IMF politikaları ile tarım yapamaz hale getirilmiş, Şeker Piyasası, Tütün Piyasası vb. gibi kanunlarla uluslararası tekellere bağımlı bir hale sokulmuştur.

Enerji sektöründe yaratılan sanal krizler, yapısal reform adı altında süren yasal düzenlemeler ile, özelleştirilmelere hız verilmektedir. Enerji Piyasası, Doğalgaz Piyasası ve Petrol Piyasası kanunları gibi IMF yasaları ile halkımız daha fazla sömürülmeye ve yoksullaştırılmaya çalışılmaktadır. TELEKOM gibi stratejik bir kurum IMF direktifleri ile uluslararası tekellere satılmaya çalışılmakta, hatta IMF bu satışın çabuklaştırılması için TELEKOM Yönetim Kurulunu belirleme konusunda kendini yetkili görmektedir.

Ülkemizde; her yıl doğal afetlerde yitirdiğimiz can ve bedeli hesap edilemeyen mal kayıpları oluşurken, bunun nedenlerinin mühendislik, mimarlık uygulamalarından uzak kaçak yapılaşmanın olduğu belirtilmesine rağmen, aynı oyunlar devam etmektedir. Bütçe açıklarının kapatılması için hazine arazilerine göz diken yeni bir imar affı ile ülkemiz ve halkımız daha da büyük bir karanlığa sürüklenmektedir. Herkes bilmektedir ki bütçe açığının kapatılmasının yöntemi, hazine arazilerinin satışı değildir. Eğer bütçe açıklarının kapatılmasının yöntemleri bunlar olsaydı, yıllardır uygulanan politikalar sonucu bütçe açık vermezdi.

Yapı denetimsizliğinde ısrarlarına devam edenler, 595 sayılı KHK‘nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine karşın, Yapı Denetimi Hakkında Kanunun TMMOB devre dışı bırakılarak TBMM‘den geçirmişlerdir. Bu yasanın ülkemizdeki yapı denetimi konusuna çözüm getirdiğini savunanlar, aslında yapı denetimini rant elde edilir hale getirmek için kamusal denetim alanında kalması gereken yapı denetimini ticarileştirmektedirler. Ülkemizde il merkezi bazında I. derece deprem bölgesi olarak 32 il bulunurken, TBMM‘de kabul edilen yasada ilan edilen pilot illerin içerisinde sadece 13‘ünün yer alması , yapı denetiminin bir rant alanı olarak görüldüğünün açık bir göstergesidir.
Yıllardır uygulanan, üretimi dışlayıp rantı temel alan uygulamalarla kalkınma ve sanayileşmeden vazgeçilmiş, ülke iç ve dış borç kıskacı içerisinde uluslararası finans kuruluşlarının güdümüne sokulmuştur.

Bu politikalar sonucu sürekli olarak yaşanan krizlerin faturası yine halkımıza çıkarılmış ve yoksullaşma ölçülemeyecek bir yıkım haline gelmiştir. Ülkemiz; IMF ve Dünya Bankası politikalarının denendiği bir laboratuar , halkımız da kobay durumuna düşürülmüştür.

Maden ocaklarından enerji santrallerine, fabrikalardan tarlalara, şantiyelerden bürolara dek hayatın her alanında çok zor koşullar altında görev yapan mühendis ve mimarlar da tüm emeği ile geçinenler gibi , uzun bir süreden beri giderek büyüyen sıkıntılar içinde yaşamaya çalışmaktadırlar. Bu gün nicel ve nitel yönden her işi görecek teknik elemana sahip bulunan ülkemizde bütün önemli işler, 3.000 / 4000 dolar aylıklar ödenerek sözde yabancı uzmanlara gördürülmekte, gelişmenin kalkınmanın denetimi ve yönetimi yabancılara terk edilmiş bulunmaktadır. Bu yapı içinde bilimi ve tekniği emekçi halkın çıkarları doğrultusunda ve yalnızca onun hizmetine sunması engellenen mühendis ve mimarlar; tüm yurtsever işçi, köylü, memur, teknik eleman, hukukçu, doktor, eczacı, bilim adamı vb. gibi bir yandan işsizliğe, açlığa ve yurtdışına göçe zorlanmakta; öte yandan baskılara, sürgünlere ve kıyımlara hedef olmaktadırlar.

Uygulanan siyasi programlar ve ekonomik politikalar sonucunda; mühendis ve mimarların üretim süreçlerinden dışlandıkları, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uymayan onur kırıcı ücretlerle çalıştıkları bir ortam yaratılmıştır.

Kamuda çalışan 80 bin mühendis ve mimarın ekonomik ve sosyal durumları son derece kötüleşmiştir. Ülkenin yatırım, üretim , sanayileşme ve kalkınmasının temel unsuru olan mühendis ve mimarların ücreti son on yıl içerisinde 750 dolardan 350 dolara düşmüştür. Alım gücü ise on yıl öncesini 100 birim kabul edersek , bu gün 60 birime düşmüştür. Ücretleri ise grevli - toplu sözleşmeli sendikal haklara sahip olmadıkları için tek taraflı olarak IMF politikaları ile belirlenmektedir.

Özel sektörde ücretli olarak çalışan üyelerimizin büyük bir çoğunluğu iş güvencesinden yoksun ve yoksulluk sınırının altındaki ücretlerle isdihdam edilmektedirler. Kalkınmayı, sanayileşmeyi , yatırımı dışlayan uygulamalar sonucu işsiz üyelerimizin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.

Serbest çalışan mühendis ve mimarlar yaşanan krizlerin faturasını bürolarını, işyerlerini kapatarak ödemektedir.

Üniversitelerin, Mühendislik - Mimarlık Fakültelerinde eğitim gören öğrenciler geleceğe olan güvenlerini yitirmiş durumdadır.

Bu gün mühendis ve mimarlar, örgütleri TMMOB‘nin öncülüğünde ve tüm diğer çalışanlar ve örgütlerinin desteğini alarak anayasal haklarını kullanmaya kararlıdır. Göz ardı edilmeye çalışılan ülkemizin gerçeklerinin takipçisi olacağız. Ülkemiz ve halkımıza dayatılan küreselleşme politikalarından vazgeçilmez ise her alanda, üretimden gelen gücümüzü kullanacağız.

Çözümsüzlüğün , ilgisizliğin sürdüğü günümüzde artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Mühendis ve mimarlar olarak, haklarımızı almak için ülke çapında bir eylem programını başlatmış bulunuyoruz. Artık sokaklar sesimizi duyacak, kamuoyu bilgilenecek ve hükümet gücümüzü görecektir. Türkiye‘nin bir çok bölgesinde üye toplantıları yaparak 28 Temmuz 2001 Cumartesi günü Ankara‘da alanlardayız.
TMMOB olarak;

Meslek onurumuzu ayaklar altına alan, bizleri ve meslektaşlarımızı insanca yaşayamayacak hale sokan ücret politikalarının sorumlularına,

IMF yasaları ile rant ekonomisini yaratarak ülkemizin geleceğini karartanlara,

Kamusal denetim alanlarını özelleştirerek şirketlere devredenlere,

Bizlerin yalnızca grevli-toplusözleşmeli sendika hakkımızı engellemekle kalmayıp, açlık sınırında yaşamaya zorlayan, keyfi yasalarla iş güvencesini yok edenlere,

Eğitimi ve sağlığı paralı hale getirenlere ve YÖK!ün uygulamalarına ,

Özelleştirme, taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma uygulamalarını hayata geçirip bizlere işsizlik dayatanlara,

KİT‘lerin satılmasını hayata geçirerek özlük haklarımıza yönelik saldırılara ve sürgün politikalarına,

Ormanlarımızın yok edilmesini, sanayileşmeden vazgeçilmesini, hazine arazilerinin satılmasını, tarımın bitirilmesini, yer altı ve yerüstü kaynaklarımızın uluslararası sermayeye yok pahasına satılmasını onaylayanlara,

Tütün, Şeker, Enerji Piyasası, Doğalgaz Piyasası, Petrol Piyasası, Yapı denetimi vb.gibi "IMF yasalarını" ve bu yasaları ülkemizde hayata geçirenlere,

Yolsuzluk ve Yoksulluk Düzenini Yaratanlara,
DUR DEMEK ve TALEPLERİMİZİ DİLE GETİRMEK İÇİN 27 TEMMUZ 2001 TARİHİNDE TMMOB VE ODA YÖNETİM KURULU ÜYELERİ İLE BİRLİKTE GÜVENPARK‘TA,
28 TEMMUZ 2001 TARİHİNDE ÜYELERİMİZ İLE BİRLİKTE ANKARA‘DA
ALANLARDA OLACAĞIZ.