ODALARDAN 1 MAYIS AÇIKLAMASI
Çevre Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası ve Mimarlar Odası 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla birer basın açıklaması yaptı.
ÇMO: 1 Mayıs/May/Mai/...
1 Mayıs; emekten, özgürlükten, dayanışmadan ve üretmekten yana olan emekçilerin ıslıklarlarla, halaylarla, umutlarla ve evrensel kutladığı Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışmanın Günüdür.
1 Mayıs; Emek güçleri ve dostlarının sömürünün ve saltanatın adaletsizliğine karşı hep bir ve beraber olacaklarını haykırdıkları Karşı Duruşunun Günüdür.
1 Mayıs; Anaların, babaların ve çocukların emeğin değerine değer katmak için evlerinden, sokaklarından, şehirlerinden alanlara Omuz Omuza ve El Ele Gelişinin Günüdür.
1 Mayıs; Fabrikalardan, iş yerlerinden emeğinin verdiği cesaret ve bilinçle geleceğin sevdasını kurmak için marşlarla ve ezgilerle alanlarda İşçi Sınıfı Oluşunun Günüdür.
1 Mayıs; Yoksulun, yoksunun, ezilenin, dışlananın, sömürülenin sesinin her yerde ve her zamanda duyurulduğu ve haykırıldığı, her sesin bir sese dönüştüğü Kitlesel Seslenişin günüdür.
1 Mayıs; Emeğin şenlikli heyulasına toprağı yırtan tohumların, güneşe şakıyan kuşların, masmavi gökyüzünün, engin denizlerin, tertemiz havanın ve doğanın Şenlenişinin günüdür.
Yukarıda saydığımız bütün güzelliklerin kazanılması ve daim olması için canını, kavgasını ve hayatını feda edenler oldu. Diğer bir yandan, yukarıda saydığımız güzellikler için kavga etmediğimiz için canından, emeğinden ve geleceğinden olanlar oldu.
1 Mayıs İşçi Bayramı çalışma saatinin sekiz saate düşürülmesi için 1856 yılında Avustralya`da İşçi Sınıfının omuzlarında yükseldi. Avustralya İşçi Sınıfı ilk toplantının iş bırakma eylemiyle gerçekleştirmesinin ardından dünya İşçi Sınıfına birliktelik şiarını ve mücadele belleğini miras bırakmışlardır. Sonrasında İşçi Sınıfının gücünün farkında oluşunun ilk eylemleri Amerika`dan başlayıp, tüm dünya emekçilerini sarmıştır. 1 Mayıs Kavganın Burjuva ve Egemen Sınıfın çıkarlarına karşı kazanılacağının bayramına dönüşen bir gündür.
Uluslararası alanda yıllar önce kazanılmış "Dayanışma ve Emek Günü" olan 1 Mayıs, Türkiye gerçeğinde çalkantılı bir tarihe sahiptir. İktidar güçlerinin insafına bırakılmış bir gün gibi sunulmaktadır. 1 Mayıs tartışmaları günün tatil olup olmaması ya da kutlamaların nerede yapılıp yapılamayacağına dair tartışmalar ile geçiştirilmektedir. Cumhuriyet tarihi boyunca bazen tatil edilmiş, bazen yasaklanmıştır. Egemen söylemin ürettiği yanlış bilgilendirme ve yönlendirme ile kısır bir tartışmaya çekilmektedir.Olması gereken ise hangi hakların kazanıldığı ve hangi haklar için kavga edildiğinin bilinmesidir.
Küresel ölçekte günden güne artan yoksulluk ve doğa sömürüsü kapitalist üretim biçiminin son kullanma tarihinin yaklaştığını muştulamaktadır. İnsanlık tarihinde yalnızca bireysel düzeyde artan sömürü ve çalışma dinamikleri ile değil, kitlesel kıyımlar ve çevre tahribatları ile de kanlı bir dönemi kapitalizm insanlığa yaşatmıştır ve yaşatmaktadır. Savaşların en organize ve en acımasız olduğu, totaliter rejimlerin burjuva sınıfının çıkarları için insanı, insanca yaşamı ve doğayı yok etmek pahasına katletmekte sakınca görmediği bir üretim ilişkileri dönemidir. Yani kapitalist üretim ilişkilerinin hem fikir hem de uygulama olarak eli ve eylemi kanlıdır ve hep kanlı olacaktır.
Unutmamalıyız! 1 Mayıs bu modernize olmuş vahşetin madunlarının ve mağdurlarının birbirine omuz verdiği ve vereceği evrensel kavganın günüdür.
Örgütlü emek güçlerinden korkan hükümetler, sürekli onlarla baş etmek için stratejiler üretmekteler. Yasal alanda yok edemedikleri kazanımları, kendi "sarılı" ve "aklı" sendikaları ile çözmektedirler. Günden güne ‘örgütsüz`, ‘güvencesiz`, ‘kimsesiz` ve ‘korumasız` ücretli kölelik için piyasa koşullarını düzenlemekte ve sömürünün ağır koşullarını meşrulaştırmaktadırlar. Mevcut iktidarın taşeron şirketler aracılığı ile kaçtığı sosyal ve siyasal haklar anaysa da ve yasalarda yazılı olmaktan öteye gidememektedir. ‘Adalet` yürütmenin ellerinde can çekişmektedir. Sürekli egemen sınıfın "arka" ya da "ön" bahçesi olarak ve en nihayetinde o bahçe denilen "mülkün temeli" olarak adalet ellerinde kalacaktır. ‘Sağlık` piyasanın insafına bırakılmış, sağlık sistemine kızanlar hınçlarını sağlık emekçilerinden almaktadırlar. Bütünsel olarak baktığımızda marazlar üreten bu ekonomik ve sosyal sitem tümüyle tarihin tozlu raflarına gönderilmelidir.
Eğitim sisteminde yıllardır devam eden düzensizliğe bir yenisi daha eklenerek durum tam bir ‘4+4+4` lük "eşitsizliğe" ve "adaletsizliğe" dönüştürülmektedir. Ez cümle, iktidar tüm imkânları ile toplum mühendisliğine soyunmuş durumdadır. Sanatımızı, sağlığımızı, eğitimimizi, evimizi ve geleceğimizi satmakta mevcut iktidar bir beis görmemektedir.
Eleştirel ve karşı olanları Baskı ve Şiddet ile susturmak için elinden geleni yapan iktidar, doğanın tahribatında da sınır ve eleştiri tanımıyor. Toplumsal muhalefete rağmen HES`lerin inşaatına yurdun her yerinde devam etmektedir. Yurt dün uygulanan liberal politikalarla "rantiye" alanıyken, şimdi"şantiye" alanı olarak yine ve yeniden kendi zenginlerini yaratmaktadır. Nükleer`i halka rağmen, piyasa için yapmakta ısrarcı olan iktidar, bu süreçte doğa ve insan geleceğini kendi çıkarları doğrultusunda yıkıma uğratmaktadır.
İşçi hayatını ve sağlığını hiçe sayan bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizde 2008 yılında 865 işçi cinayeti gerçekleşti. Bu rakam 2010 yılında 1.434 işçiye çıktı. 2011 yılı rakamları hala net olarak açıklanmadı. 2012 yılının Şubat ayında gerçekleşen iş kazasında Meslektaşlarımız Serkan TÜRKOĞLU ve Kadir ŞEN sağlıksız ve güvencesiz çalışma koşullarından kaynaklı bir cinayete kurban edilmişlerdir.
1 Mayıs kendini kadim olarak gören, bu düzendeki haksızlıklara karşı birlikte olmanın ve olabilmenin ve en çokta 1 Mayıs 1977 taksimde ve tüm emek mücadelesinde solan canların omuzlarında tekrar yükseldiği gündür.
Yaşasın BİRLİK, MÜCADELE ve DAYANIŞMA
Yaşasın HAKLI ve HAKÇA EMEK KAVGASI
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
11. Dönem Yönetim Kurulu
EMO: 1 Mayıs‘ta Enerji Alanından Yansıyan Kara Tablo
ÖLÜ CANLAR ÜZERİNDEN YÜKSELEN PİYASA
İşçi sınıfının mücadele, birlik ve dayanışma günü olan 1 Mayısı, bu yıl Elektrik Mühendisleri Odası olarak mesleki alanlarımız açısından iş cinayetlerinin yoğunlaştığı, hak kayıplarımızın giderek arttığı, mühendislerin meslekleri üzerindeki egemenliklerinin yok edildiği, meslektaşlarımızın şirketlerde düşük ücretlerle çalışmaya zorlandıkları bir süreç içinde kutluyoruz.
Bir kamu hizmeti alanı olan enerji, giderek taşeronlaştırılmakta, özelleştirme ve piyasalaştırma süreçleriyle şirketlere teslim edilmektedir. Ne yazık ki bu süreç enerji alanında çalışanları güvencesiz, düşük ücretli, iş güvenliği sağlanmaksızın çalışmak zorunda bırakmaktadır. Kamunun enerji alanındaki ağırlığının yok edilmesine paralel olarak kamu kurumlarının da içi boşaltılmakta, burada çalışanlar da bir taraftan siyasal ve dini kadrolaşma baskısı altında kalmakta, diğer taraftan zorlu şartlar altında çalışmalarını sürdürmek zorunda bırakılmaktadırlar. Şişirilmiş piyasa ve enerji alanındaki büyüme balonları, enerji iş kolunda yaşanan ölümlü iş kazalarıyla patlak vermektedir.
Maden sahalarında, Afşin-Elbistan‘da olduğu gibi kar hırsı uğruna canlar toprağın altına gömülürken, ocaklardaki kömürün karası "mesleğin kaderi" anlayışıyla ülkemizin alnına çalınırken, tüm yaşanan bu kazalardan ders çıkarılmayarak kamunun malı olan suların satışıyla HES inşaatlarında yaşanan kazalarla artık suların da çürümekte olduğunu üzülerek görüyoruz. Afşin-Elbistan‘da heyelanda 10 kişi halen toprağın altında iken, en son Adana‘da 24 Şubat 2012 tarihinde Gökdere Barajı‘nda kapağın patlamasıyla 10 işçi sulara gömüldü. Son dönemlerde giderek artan hidroelektrik santralı (HES) inşaat kazalarına, ne yazık ki bakım yapan işçiler de dahil olmuştur. Erzurum Aşkale‘de Karasu HES Göleti içinde kalan direklerde tamirat yapmak üzere gönderilen 1‘i TEDAŞ, geri kalanı taşeron işçisi 5 çalışan göz göre göre boğulmuştur.
Ne yazık ki 2012 yılı 1 Mayısı, enerji iş kolunda ölü canlar üzerinden yükseltilen piyasanın ortaçağ sömürgeci zihniyetinin geri döndürüldüğü vahşi kapitalizm uygulamalarına sahne olmaktadır.
Benzer bir durum, odamızın mesleki alanlarını oluşturan iletişim ve bilişim sektörlerinde de geçerlidir. AKP Hükümeti döneminde Türk Telekom‘un özelleştirilmesiyle iletişim sektörü tamamen yabancı sermayeye devredilirken, çalışma yaşamı açısından da tam bir yıkıma sahne olmuştur. Özelleştirme öncesinde haberleşme işkolunda 52 bin 995 olan istihdam sayısı, siyasal iktidarın ve sektörün ifade ettiği büyüme rakamlarına rağmen 46 bin 253‘e inmiştir. (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı son olarak Temmuz 2009‘da işkollarına göre istihdam verilerini açıklayabilmiştir.) Sendikalaşma oranı da yüzde 99 iken yüzde 62.32‘ye kadar düşmüştür.
Bilişim sektörü ise başından itibaren esnek çalışma koşullarında güvencesiz bir iş dünyasına adım atmıştır. Başlangıçta yüksek olan ücretler gün geçtikçe düşmüş, çalışanlar acımasız bir rekabet ağı içerisinde ezilmekte, her türlü örgütlenme girişimi işten atmalarla sonuçlanmaktadır.
Ülkemizde 4+4+4 sistemiyle dini bir çehre kazandırılmak istenen eğitim ile meslek sahibi olma arasındaki ilişki ve sorunlar gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu‘nun (TÜİK) son açıkladığı verilere göre "Mühendislik ve İşleri" kapsamında yüksekokul ya da üniversiteden mezun olanlardan işgücü piyasasına dahil olanların sayısı 2010 yılında 414 bin iken 2011 yılında 462 bine, işsiz sayısı da 43 binden 45 bine yükselmiştir. Böylece iddia edilen büyüme döneminde işsizlik yüzdesinde düşüş olmakla birlikte mühendislik ve işleri alanında üniversite mezunu olanlar arasında işsizlik sayısı azalmamış artmıştır.
Bilgisayar alanında ise durum daha da dramatiktir. Bu alanda üniversite eğitimi alıp işgücüne dahil olanlar arasında işsizlik oranı 2010 yılında ulaştığı yüzde 21‘lik düzeyinden 2011 yılında yüzde 16.5‘e düşmekle birlikte, bu alan en yüksek işsizlik oranına sahip meslek alanı olma rekorundan ancak ikinciliğe inebilmiştir.
Bugün ülkemizde üniversite sınavında en yüksek puanlarla gençlerimiz mühendislik fakültelerine yerleştirilmekte, ancak mezun olduklarında kendilerini düşük ücret, hatta işsizlik cenderesi içinde bulmaktadırlar. Mühendislerin iş alanlarındaki yetki ve güvenlikleri giderek yok edilmekte, meslek erbabı olan mühendisler, doktorlar, avukatlar ve gazeteciler gibi şirketlerin düşük ücretli çalışanları konumuna getirilmektedirler. AKP Hükümeti döneminde yapılan yasal düzenlemelerle bu süreç hızlanmıştır. Yapı denetimi sistemi ile yapı denetçisi olarak istihdam edilen mühendis üyelerimiz düşük ücretlerle, hatta bu ücretleri bile alamadıkları bir piyasa koşuluna mahkum kılınmıştır. Çünkü yapı denetimi, uygulamada denetimsizliği müteahhit şirketlere emanet edilmiştir.
Bu çerçevede sermaye ile işbirliği içerisinde yürürlüğe konulan yasal düzenlemelere en son örnek hukuk devletini yok eden bir anlayış olarak karşımıza çıkmıştır. Özelleştirme ile ilgili açılan davalarda verilen kararların uygulanıp uygulanmayacağına Bakanlar Kurulu‘nun karar vereceği belirtilerek; halkın, çalışanların hak arama yolları tamamen kapatılmak istenmektedir. İş dünyasının olumlu bulduğu bu düzenlemenin çalışanların dünyasına yansıması en hafif deyimiyle adaletsizliktir.
Tüm bu gelişmeler karşısında Elektrik Mühendisleri Odası olarak, elektrik, elektronik, elektrik-elektronik, elektronik haberleşme, bilgisayar, yazılım ve biyomedikal mühendisi üyelerimizi 1 Mayıs‘ta başta Taksim olmak üzere bulundukları illerde TMMOB çatısı altında toplanmaya ve mesleklerine, iş alanlarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.
Elektrik Mühendisleri Odası
43. Dönem Yönetim Kurulu
30.04.2012
İMO: EMEKÇİLERİN MÜCADELE GÜNÜNDE 1 MAYIS‘TA ALANLARA
İnsanca bir yaşam insanca bir düzen için başta taksim meydanı olmak üzere Türkiye emekçileriyle birlikte sesimizi daha fazla yükseltmek için 1 Mayıs‘ta alanlarda olacağız.
Dünya emekçilerinin mücadele günü olan 1 Mayıs‘ta, bizler İnşaat Mühendisleri olarak;
İnşaat Mühendislerinin ve ülke emekçilerinin maruz bırakıldığı hak kayıplarına, ağır çalışma koşullarına, güvencesizliğe ve iş cinayetlerine karşı; güvenceli geleceği savunmak için,
Türkiye‘nin deprem gerçeğinin suiistimal edilmesine, yeni rant alanları yaratmak için uygulanan kentsel dönüşüm projelerine ve ormanlarımızı tehdit eden 2B yasasına karşı; ülkemizi rant hırsına kurban etmemek için,
Mesleğimizi, onurumuzu hiçe sayan ve örgütümüzü işlevsiz, etkisiz bir hale getirmeye çalışan KHK lara karşı; sesimizi yükseltmek için,
Suriye‘yi işgal politikalarına, Füze Kalkanına, savaşa ve emperyalizmle tüm bağımlılık ilişkilerine karşı; bağımsızlığı ve barışı savunmak için,
İleri demokrasi adı altında rejimin giderek otoriterleşmesine, darbe dönemini aratmayan baskı uygulamalarına, özel yetkili mahkemelere ve terörle mücadele yasasına karşı; adaleti ve demokrasiyi savunmak için,
4+4+4 sistemine, eğitim özelleştirilmesine, dindar nesil yetiştirilme stratejilerine karşı; parasız, nitelikli ve kamusal eğitimi savunmak için,
Karanlık ve zorbalığa karşı umudu çoğaltmak için, emeğin örgütlü mücadelesini daha da güçlendirerek geleceğimize sahip çıkmak için, eşit, özgür ve demokratik bir yaşam hakkını savunmak için, tüm üyelerimizi İnşaat Mühendisleri Odası pankartı arkasında omuz omuza olmaya çağırıyoruz.
TMMOB
İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu
MADEN MO: İŞSİZLİĞE, YOKSULLUĞA, SÖMÜRÜYE HAYIR DEMEK İÇİN 1 MAYIS‘ TA ALANLARDAYIZ
Ülkemizde yıllardır uygulanan neoliberal politikalar sonucu işsizlik ve yoksulluk artmış, borçlarımız katlanarak çoğalmıştır. Planlama düşüncesinden vazgeçilerek yatırım yapılmaması ve her şeyin piyasanın önceliğine bırakılması sonucu dışa bağımlı cılız bir sanayi sektörü yaratılmıştır. Ucuz işgücü ve emek sömürüsüne dayanan üretim modelleri, iş güvencesini, örgütlenmeyi ortadan kaldırırken aynı zamanda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasını da engellemiştir. Son yıllarda özellikle madencilik sektöründe ve diğer sektörlerde yaşanan iş kazaları bunun açık göstergesidir.
Mevcut istihdam modeli; sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, sözleşmeli, sözleşmesiz çalıştırma, ödünç işçilik, kısa süreli iş, sosyal güvenceden yoksunluk, en alt düzeylerde ücret ve çalışanların yoksullaşması sonuçlarını yaratmaktadır. Genç nüfus içinde işsizlik çok yüksek oranlara ulaşmıştır. Yine kapitalizmin krizini ötelemek ve kimi çevrelere rant sağlamak amacıyla "bin bir emek ve özveriyle yaratılan kamu varlıkları"nın satışı devam etmektedir. Bu varlıkların satışı; hem yılların birikimi emeğin yok edilmesi hem de emekçilerin işsizleşmesi anlamına gelmektedir. Bu gerekçelerle gündem, emek eksenli politikaları zorunlu kılmaktadır.
1 Mayıs‘ta başta Taksim olmak üzere tüm kentlerimizin alanlarını 1 Mayıs‘ı kutlama alanına çevirmek, yeni liberal saldırılara artık dur demek ve haklı taleplerimize sahip çıkmak için tüm meslektaşlarımızı alanlara davet ediyoruz.
TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
MMO: BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA GÜNÜ 1 MAYIS‘ TA ALANLARDA OLACAĞIZ
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü 1 Mayıs`ta Alanlarda Olacaktır
Türkiye kapitalizmini yeni bir sermaye birikimi sürecine yönlendiren 24 Ocak 1980 ekonomi kararları sonrasında uygulanan serbestleştirme politikaları, bilindiği üzere bugünkü iktidarla doruğa ulaşmıştır. Sanayi ve çalışma yaşamında gerçekleşen dönüşümler 12 Eylül`ün ekonomi politikalarının devamı ve emek aleyhine düzenlemelerin yeni bir evresi niteliğindedir. Bu kapsamda sanayide küresel rekabet ile ucuz işgücüne dayalı fason üretimi ve taşeronlaşmayı ön plana çıkaran yöntem, strateji ve modeller; esnek üretim, yalın üretim, toplam kalite yönetimi ve benzeri yapılanmaları gündeme getirmiştir. Bu durum, sermaye kârlarının azamileşmesi, ücretlerin ve istihdamın düşürülmesi, mühendisliğin işlevsizleştirilmesi, sömürünün yoğunlaşmasını beraberinde getirmiştir. Yaratılan katma değerin dağılımında ücretlerin payı azalmakta, kârlar ve faiz ödemelerinin payı ise artmaktadır. Bu politikalar sonucunda sanayi istihdamı yüzde 19,2`ye gerilemiş, sanayi sektöründe işsizlik yüzde 15`in üstüne, sektörler toplamında ise yüzde 20`ye çıkmıştır. Önemli bir gösterge olan emek verimliliği 2002-2011 yıllarında yüzde 70`e ulaşmasına karşın reel ücretler yüzde 12,5 gerilemiştir. Bu oran bazı sektörlerde çok yükselmekte, örneğin makine ve ekipman kurulumu alt sektöründe yüzde 26`ya çıkmaktadır.
AKP iktidarı ile yeniden şekillenen emek piyasasında güvencesiz ve esnek işgücü biçimleri yaygınlaşmakta, emeğin değeri düşürülmekte, çalışma koşulları daha da ağırlaşmaktadır. Çalışma yaşına gelmiş insanların yarısı bile istihdama dahil değildir. İstihdamın yüzde 42,1`i kayıt dışıdır. Özelleştirmeler sonrası işten çıkarmalar yüzde 68,2`ye sendikasızlaştırma oranı yüzde 89`a ulaşmıştır. Kamuda gerçek sendikaların içinde yer almadığı bir toplu sözleşme düzeni yaratılmaya çalışılmaktadır. Sendikalaşma oranı yüzde 11`e gerilemiştir. Eşitsiz koşullardaki toplu iş sözleşmeleri sendikalıların yüzde 20`sini ancak kapsamaktadır.
Emek-gücü piyasasının yeniden yapılandırılmasını hedefleyen "Ulusal İstihdam Stratejisi" bu doğrultudaki düzenlemeleri çeşitli yasalara içerme yoluyla parça parça uygulanmaktadır. Esnek çalışma modelleri, mesai saatlerinin yeniden düzenlenmesi, özel istihdam büroları-geçici iş ilişkisi ve bölgesel asgari ücret, çalışanların aleyhine olarak yeniden düzenlenecektir.
TBMM gündeminde bulunan Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı mevcut sorunları artıracak; İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Tasarısı da işçi sağlığı ve iş güvenliğini piyasaya açarak bu
alandaki sorunları derinleştirecek, yeni "iş cinayetleri"nin önünü açacak bir mahiyettedir.
Bu koşullarda kutlayacağımız 1 Mayıs, vahşi sömürü düzeninin yarattığı yıkımlara karşı emeğin haklarının ve başkaldırısının kürsüsü olacaktır. TMMOB Makina Mühendisleri Odası işçilerin, tüm emeğiyle geçinenlerin uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutlamaktadır. Odamız Taksim`de ve Türkiye`deki bütün 1 Mayıs alanlarında yerini alacak ve bütün emekçilerin başka bir dünya ve Türkiye özlemini paylaşacaktır.
Ali Ekber ÇAKAR
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
MİMARLAR ODASI: 1 MAYIS‘TA EMEKÇİLERLE BERABERİZ..!
Dünya emekçilerinin "Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü" 1 Mayıs‘ta, çalışanların anti-demokratik baskılarla etkisizleştirilmeleri, hak kayıplarına uğratılmaları ve açlık koşullarda yaşamaya mahkum edilmeleri gibi dayatmalar karşında sürdürdükleri hak arama çabalarında her zaman yanlarındayız ve onlarla dayanışma içinde olmaya kararlıyız.
Bütün dünya emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs, 1886 yılından bu yana geçen 126 yıldır yaşanan uyanışın birikimini geleceğe taşıyan bir bayram günü olarak kutlanmaktadır. Aynı zamanda bu süreç, emek - sermaye çelişkisinde emekten yana güçlerin mücadelesinin tarihi olmuştur.
Genel olarak dünyada emekçiler aleyhine bir sürecin işletildiği günümüz koşullarında, ülkemizde çalışanların durumu çok daha fazla ağırlaşmaktadır. İktidarın izlediği "emek karşıtı" politikalarla, var olan ekonomik, sosyal ve demokratik kazanımlar ortadan kaldırılırken, en küçük insani talepler dahi akıl almaz baskılarla yok edilmeye çalışılmaktadır.
Ülkemizin hukuk ve demokrasi tarihini bakımından "12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu" ile başlayan yeni süreçte; önce yargının iktidarın kontrolüne alınması; ve daha sonra 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri sürecinde çıkarılan KHK marifetiyle Meslek Örgütlerine ve Sendikalara yönelik "işlevsizleştirme ve yok etme" operasyonları gerçekleştirilmektedir. Buna gelişmelere bağlı olarak meslek mensupları ve emekçiler güvencesiz bırakılmaktadırlar. Mimarlar odası olarak; çağdaş ülke normlarıyla ve örgütlenme haklarıyla bağdaşmayan bu anti-demokratik ve "otoriter" politikaları şiddetle kınıyoruz.
Öte yandan emek birikimlerimizle var edilen bütün kamusal ve toplumsal varlıklarımıza "yağmacı" anlayış göz dikmiştir. Bu amaçla kamusal varlıklar "haraç-mezat" pazara sürülerek talan edilmektedir. Ve emeğin istismarı daha kapsamlı ve her alanda sistemli bir şekilde sürdürülmektedir.
Bin bir emek, özveri ve alın teri ile yaratılan kamu kaynaklarının küresel ve yerli kimi sermaye gruplarına peşkeş çekilmesi, son yıllardaki emek sömürüsünün en önemli şekillerinden biri olmuştur. Bu çerçevede iktidar tarafından gündeme getirilen "kentsel dönüşüm" ve "çılgın" projelerle kentsel ve doğal alanlarımız küresel sermayeye sömürü ve iş alanı olarak sunulmakta ve bunun sonucunda yaşam kaynaklarımız yok edilmektedir.
Yeni "rant" yaratma anlayışı doğrultusunda emekçilerin yaşadığı mahalleler hedef alınmaktadır. Bu yaklaşımlarla kentsel mekânda var olan "varsıl-yoksul" ayrışmasının daha da derinleşmesi, kültürel zenginliklerimizin ve toplumsal barışın tamamen ortadan kaldırılması, emekçiler ve toplumsal süreçler açısından var olan kaosun daha da derinleşmesi gündeme gelmektedir.
İnsanlığın yarattığı evrensel değerlerle bağdaşmayan, toplum ve çevre haklarını yok sayan bu "yıkım ve yağma" dayatmalarını reddediyoruz.
Çok önemli diğer bir konu ise, Türkiye‘nin emperyalizmin taşeronluğunda adım adım Suriye ile savaşa sürüklenmesidir. Bizler, ülkemizde, bölgemizde ve dünyada barış için çabaların öneminin arttığı koşullarda; savaş kışkırtıcılığı yapılmasını ve Suriye halkına karşı savaş açılmasını asla kabul etmiyoruz.
Gerçekte toplum olarak ihtiyacımız; bilimin rehber alındığı, demokrasi ve hukukun esas olduğu, emeğin hak ettiği saygınlığı kazandığı, barış ve esenliğin yaşandığı bir geleceğin birlikte inşasıdır.
Bu sorumluluk doğrultusunda ve 58 yıllık birikin ve gelenekleri ışığında çalışmalarını sürdüren Mimarlar Odası olarak, ülkemizde yaşanan her türlü baskı, istismar, ayrımcılık, sömürü, hukuksuzluk karşısında emekçilerle birlikte ve omuz omuza mücadele edeceğimizi kamuoyumuza duyuruyoruz.
Bu ilkesel yaklaşımlar ve en samimi duygularla tüm çalışanların ve meslektaşlarımızın birlik, mücadele ve dayanışma günü olan "1 Mayıs Emek Bayramı"nı kutluyoruz.
TMMOB MİMARLAR ODASI