ODALARDAN 12 EYLÜL 1980 DARBESİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

12.09.2013

TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası ve Makina Mühendisleri Odası, 12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbenin 33. yıldönümünü dolayısıyla birer basın açıklaması yaptılar.

HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
BASIN AÇIKLAMASI

12 EYLÜL" 33. YILINDA DA FELSEFESİ VE KURUMLARIYLA DEVAM EDİYOR...

Biz mühendisler olarak 12 Eylül 1980 darbesini anlamanın onun arkasında, "yaptıran" güçleri anlamaktan geçtiğini düşünüyoruz.

Bundan 33 yıl önce 12 Eylül 1980 günü beş general tarafından kaleme alınan ve General Kenan Evren tarafından okunan bildiriyle TBMM ve yasal hükümetin lağvedildiği, Cumhurbaşkanının görevine son verildiği açıklanmış, 1960 Anayasasının kaldırıldığı bildirilmiş, yeni anayasa yapılana dek askeri "konsey"in ülkeyi yöneteceği dünyaya ilan edilmişti.

Darbe sabahı bütün ülkede sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, devlet kurumları tanklar tarafından sarılmış, "ülke genelinde" şüpheli bulunan köydeki çobandan meclisteki siyasal parti başkanına dek binlerce baskınla büyük tutuklamalar yapılmış, insanlar suçlu/suçsuz işkenceden geçirilmiş, hapishanelere atılmıştı.

Darbeden sonra ülkedeki insan hakları ihlalleriyle ilgili rakamlar korkunçtur. Yalnızca 50 kişinin asılarak öldürüldüğünü belirtmek bile yeterlidir.

Ülkemiz bugün ekonomik olarak sömürge ekonomisine dönüşmüşse, dış politikada emperyal güçlerin oyuncağı olmuşsa, cemaat ve tarikatlar devlet kurumlarında etkin konuma gelmişse, yerli ve yabancı tekeller ekonomik ve kültürel alanları ele geçirmişlerse, iç barış yok olmuşsa bunun müsebbibi ülkenin güzel ve aydınlık yarınlarını biçerek karartan işte12 Eylül 1980 askeri darbesidir.

"12 Eylül", "24 Ocak kararları"denen neoliberal kararlarla birlikte anılır. 24 Ocak kararlarının mimarı olan Turgut Özal, "12 Eylül olmasaydı bu ekonomik programın neticelerini alamazdık" açıklaması da darbenin gerçek ve bir diğer anlamını ortaya koymaktadır.

Darbeden bu güne dek, kamu ekonomisine saldıran IMF/Şikago Okulu/Friedman çıkışlı ekonomik uygulamaların sonuçlarını bugün yaşıyoruz.

12 EYLÜL‘ÜN ARKASINDAKİ GÜÇLER...

Biz mühendisler olarak 12 Eylül 1980 darbesini anlamanın onun arkasında, "yaptıran" güçleri anlamaktan geçtiğini düşünüyoruz.

Unutmayalım ki darbe yapıldığı yıl, Brezilya, Uruguay, Şili, Arjantin de CIA destekli "Generaller Darbesi"yle kurulmuş hükümetlerce yönetiliyordu!

ABD Başkanı J. Carter, Paul Henze, Ankara Büyükelçisi J. Spain, NATO Komutanı General Rogers, dönemin CIA başkanı gibi kişilerin darbenin arkasında yer aldıkları artık açıkça biliniyor.

Generaller ve onları destekleyenler Türkiyeyi yıkmak, ekonomik olarak içini boşaltmak, laik/demokratik birikimini yok edip etnik ve dinsel temelde paramparça etmek istiyorlardı.

Ne yazık ki bu yöndeki çabaları bugün de bölgemizde ve ülkemizde bütün hızıyla sürmektedir.

12 Eylül 1980 faşist askeri darbenin etkisinin diğer darbeler gibi kısa sürede aşılacağını ve sona ereceğini sananlar ise yanıldılar.

33 yıl sonra halk olarak 12 Eylül‘ün, Türkiyenin temel taşlarını yıkan, dönüştüren ve sonuçta ülkeyi iflasa sürükleyecek olan ana felsefesini yok edemedik: Darbenin etkisi 33 yıldır kesintisiz sürüyor.

"12 Eylül 1980" faşist darbesini bu bilinçle değerlendiriyor, bir daha -açık ya da kapalı!- hiçbir darbeye ülkemizin tahammülü olmadığını vurgulamak istiyoruz.

TMMOB
HARİTA ve KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI
EYLÜL 2013
 




İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
BASIN AÇIKLAMASI

12 EYLÜL TÜRKİYE‘Sİ İLE AKP TÜRKİYE‘Sİ ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Türkiye 12 Eylül 1980 askeri darbesinin yıldönümünü 12 Eylül günlerini aratmayan bir ortamda karşılamaya hazırlanıyor.

Bırakalım ideolojik-politik-ekonomik yönelimlerin örtüşmesini, Gezi süreci direnişi gösterdi ki, devletin kolluk güçleri vasıtasıyla uyguladığı şiddet hız kesmeden devam etmektedir. Gezi Parkı merkezli başlayan ve bütün bir ülkeye yayılan olaylar sırasında beş genç yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmış, en demokratik hak olan gösteri ve protesto hakkı şiddetle bastırılmıştır. Gezi Parkı süreci arkasında binlerce gözaltı, yüzlerce tutuklu bırakmıştır. Bizzat Başbakan, toplumsal gerginliğe, kitlesel çatışmalara yol açacak şekilde tehlikeli konuşmalar yapmış, şiddet uygulayan polisleri ödüllendirmiş, şiddeti adeta meşrulaştırmıştır. Türkiye`nin askeri vesayetten polis vesayetine geçişi, Gezi Parkı olayları sırasında net bir şekilde açığa çıkmış, darbelerle hesaplaşma iddiasındaki bir siyasi iktidar, her türlü demokratik hakkı askıya almış, demokratik hakkını kullanan vatandaşlarına şiddet uygulamış, muhalifleri baskıyla susturmakta sakınca görmemiştir.

2013 Haziran ayı süresince yaşananlar hâlâ belleklerimizdedir. Birkaç gündür ODTÜ`de, Tuzluçayır`da, Dikmen`de, Okmeydanı`nda yaşanan polis şiddetini unutmak mümkün değildir. Dün, Başbakan`ın "destan yazdığını" iddia ettiği polis, Antakya`da 22 yaşındaki Ahmet Atakan`ı öldürmüştür. Ahmet Atakan`ın öldürülmesi, kolluk güçlerinin şiddet kullanmaktan vazgeçmeyeceğini göstermektedir. Türkiye genç ölümler diyarı bir ülkedir; ülkemizin kötü sicili son dönemdeki olaylarla daha da görünür kılınmıştır. Ahmet Atakan`ın öldürülmesini protesto etmek isteyenlere karşı polisin orantısız güç kullanmış, Türkiye`nin 20 ilinde protesto gösterileri şiddetle dağıtılmıştır. Türkiye`de insanlar, acısını bile yaşayamaz haldedir.

Şu noktayı açıkça belirtmeliyiz ki Türkiye hâlâ 12 Eylül karanlığında tutulmakta, baskıcı devlet yapısı varlığını devam ettirmektedir. Başta 1982 Anayasası olmak üzere darbe dönemi yasaları ve kurumları hâlâ yürürlüktedir. Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı 12 Eylül günlerini aratmayacak ölçüdedir. Toplumsal tepkiler şiddetle bastırılmakta, muhalifler hapse atılmakta, onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmaktadır. Kürt siyasetçiler hapiste tutulmakta, gazeteciler, öğrenciler hapis cezasına çarptırılmakta, farklı etnik, dini ve mezhepsel kökene sahip vatandaşların sorunları varlığını korumaktadır. Meslek Odaları, demokratik kitle örgütleri, medya politik-ekonomik kıskaç altına alınmakta, yasaları bir gecede değiştirilmekte, köşe yazarları işsiz bırakılmaktadır.

Özelleştirme uygulamaları görülmedik bir hızla devam etmekte, kamunun sorumluluğundaki pek çok iş taşeron şirketler üzerinden görülmekte, çalışma yaşamını güvencesizlik belirlemektedir. YÖK üniversitenin, öğretim üyelerinin, öğrencilerin üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam etmekte, eğitim gericileştirilmektedir. Türkiye`ye Orta Doğu ve Kuzey Afrika`nın emperyalizm eliyle yeniden düzenlenmesi sürecinde rol verilmekte, Türkiye adım adım Ortadoğu batağına ve komşularıyla savaşa sürüklenmektedir. Türkiye`nin bugünkü panoraması böyledir. Bu panoramanın hiçbir yerinde ve hiçbir aralığında demokrasi olmamıştır. Türkiye 12 Eylül dönemini büyük ve derin bir yara alarak geçirmiştir; 2013 Türkiye`sinde yara içten içe kanamaya devam etmektedir.

İnşaat Mühendisleri Odası soruyor: 12 Eylül Türkiye`si ile AKP Türkiye`si arasındaki fark nedir?

İnşaat Mühendisleri Odası, 12 Eylül`ün bütün sonuçları, kurum ve kuruluşlarıyla ortadan kaldırılmasını, 12 Eylül yasalarının ve uygulamalarının yok sayılmasını, toplumsal yaşamın demokratik teamüller, evrensel kabuller ve temel insan hakları çerçevesinde yeniden düzenlenmesini, 12 Eylül darbesini yapanların ve uygulayıcısı kadroların yargılanmasını, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü önündeki bütün yasakların kaldırılmasını, demokratik ve eşitlikçi bir Anayasa hazırlanmasını talep etmektedir.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
11 Eylül 2013

  


MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
BASIN AÇIKLAMASI

AKP İKTİDARI, 12 EYLÜL FAŞİZMİNİ SÜRDÜRÜYOR

12 Eylül askeri darbesinin üzerinden 33 yıl geçmiştir. Bundan 33 yıl önce, tank sesleriyle ve marşlarla uyandırılmamızla başlayan süreç Türkiye‘yi siyasal, sosyal, hukuksal ve bilimsel alanlarda büyük yıkımlara uğratmıştır. Hukuk, adalet, bilim, emek ve çalışma yaşamı yok edilmiş, emekçilerin kazanılmış bütün hakları zorla ellerinden alınmıştır. 12 Eylül; IMF ile bağıtlanan 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının üzerine gerçekleşmiş emek ve demokrasi karşıtı, kapitalizmin neoliberal uygulamalarına geçişi sağlayan faşist bir darbedir.

12 Eylül sürecinde 650 bin kişinin gözaltına alınması, 1 milyon 683 bin kişinin fişlenmesi, 230 bin kişinin yargılanması, idam cezaları ve yüzlerce yıla varan cezaların verilmesi, bir toplu yok edişin göstergesi olmuştur. Aynı süreçte, 517 kişiye idam cezası verilmiş, idam cezası verilenlerden 50‘si asılmıştır. 388.000 kişiye pasaport verilmemiş, 30.000 kişi "sakıncalı" olduğu için işten atılmış, 14.000 kişi vatandaşlıktan çıkarılmıştır. 30.000 kişi "siyasi mülteci" olarak yurtdışına gitmek zorunda kalmış, 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldürülmüş ve 171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelenmiştir.

12 Eylül‘ün anti-demokratik anayasası ve kurumları, sermaye yanlısı-emekçi düşmanı düzenlemeleri, dinci gericiliğe açtığı kapılar, bugün AKP iktidarı aracılığıyla mantıksal ve fiili gelişmesinin doruğuna ulaşmıştır. Serbestleştirme, özelleştirme, kamunun tasfiyesi, güvencesiz çalışma biçimleri, sendikasızlaştırma, eğitim ve sağlık alanlarında yürütülen neoliberal "dönüşüm" operasyonları, yerli ve yabancı sermaye güçleri lehine, yeni bir sermaye birikimi sürecinin gereksinimleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.

Anti-demokratik 12 Eylül anayasası, arada yapılan birçok anayasa değişikliği ve en son 2010 referandumu ile pekiştirilmiştir. Yine anti-demokratik muhtevadaki siyasi partiler ve seçim yasaları AKP tarafından korunmaktadır. Meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerine yönelik anti-demokratik düzenlemeler, 12 Eylül‘ün devamı niteliktedir.

12 Eylül döneminde önce "Türk-İslam Sentezi" adı altında desteklenen dinci gericilik, bugün üniversite, gençlik, spor, aile vb. alanlar üzerinden toplumsallaştırılarak yaygınlaştırılmış ve laiklik geriletilmiştir. 12 Eylül faşizminin desteklediği Suriye‘nin Müslüman Kardeşlerine, bugün AKP‘ nin desteklediği Mısır‘ın Müslüman Kardeşleri ve El-Kaide, El-Nusra gibi yeni çok uluslu şeriatçı örgüt eklenmiştir.

Gezi Parkı merkezli başlayan ve bütün bir ülkeye yayılan olaylar sırasında altı genç yaşamını yitirmiş, yüzlercesi yaralanmış, en demokratik hak olan gösteri ve protesto hakkı şiddetle bastırılmıştır. Gezi Parkı süreci arkasında binlerce gözaltı, yüzlerce tutuklu bırakmıştır. Bizzat Başbakan, toplumsal gerginliğe, kitlesel çatışmalara yol açacak şekilde tehlikeli konuşmalar yapmış, şiddet uygulayan polisleri ödüllendirmiş, şiddeti adeta meşrulaştırmıştır. Türkiye`nin askeri vesayetten polis vesayetine geçişi, Gezi Parkı olayları sırasında net bir şekilde açığa çıkmış, darbelerle hesaplaşma iddiasındaki bir siyasi iktidar, her türlü demokratik hakkı askıya almış, demokratik hakkını kullanan vatandaşlarına şiddet uygulamış, muhalifleri baskıyla susturmakta sakınca görmemiştir.

Türkiye, hâlâ 12 Eylül karanlığında tutulmakta, baskıcı devlet yapısı varlığını devam ettirmektedir. Başta 1982 Anayasası olmak üzere darbe dönemi yasaları ve kurumları hâlâ yürürlüktedir. Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı, 12 Eylül günlerini aratmayacak ölçüdedir. Toplumsal tepkiler şiddetle bastırılmakta, muhalifler hapse atılmakta, onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmaktadır. Kürt siyasetçiler hapiste tutulmakta, gazeteciler, öğrenciler hapis cezasına çarptırılmakta, farklı etnik, dini ve mezhepsel kökene sahip vatandaşların sorunları varlığını korumaktadır. Meslek Odaları, demokratik kitle örgütleri, medya politik-ekonomik kıskaç altına alınmakta, yasaları bir gecede değiştirilmekte, köşe yazarları işsiz bırakılmaktadır.

Özelleştirme uygulamaları görülmedik bir hızla devam etmekte, kamunun sorumluluğundaki pek çok iş taşeron şirketler üzerinden görülmekte, çalışma yaşamını güvencesizlik belirlemektedir. YÖK; üniversitenin, öğretim üyelerinin, öğrencilerin üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanmaya devam etmekte, eğitim gericileştirilmektedir. Türkiye`ye, Orta Doğu ve Kuzey Afrika`nın emperyalizm eliyle yeniden düzenlenmesi sürecinde rol verilmekte, ülkemiz adım adım Ortadoğu batağına ve komşularıyla savaşa sürüklenmektedir.

Maden Mühendisleri Odası; TMMOB çatısı altında, örgütlerimize, tüm halkımıza ve bilimsel-teknik mesleki gerekliliklere yönelik saldırılara tüm gücüyle karşı duracaktır.

Maden Mühendisleri Odası; eşit, özgür, demokratik, laik, tam bağımsız bir Türkiye‘yi savunmayı sürdürecek, emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı toplumsal muhalefet içinde yerini almaya devam edecektir.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

TMMOB
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
12 Eylül 2013, Ankara

 




  

MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
BASIN AÇIKLAMASI

12 Eylül Faşizmi AKP İktidarı ile Sürüyor

12 Eylül 1980‘de yapılan askeri faşist darbenin 33. yıldönümündeyiz. 12 Eylül, IMF ile bağıtlanan 24 Ocak 1980 ekonomi kararlarının üzerine gerçekleşmiş emek ve demokrasi karşıtı, kapitalizmin neoliberal uygulamalarına geçişi sağlayan faşist bir darbedir.

12 Eylül‘ün anti-demokratik anayasası ve kurumları, sermaye yanlısı-emekçi düşmanı düzenlemeleri, dinci gericiliğe açtığı kapılar, bugün AKP iktidarı aracılığıyla mantıksal ve fiili gelişmesinin doruğuna ulaşmıştır. Serbestleştirme, özelleştirme, sanayisizleştirme, tarımın tasfiyesi, güvencesiz çalışma biçimleri, sendikasızlaştırma, eğitim ve sağlık alanlarında yürütülen neoliberal "dönüşüm" operasyonları, yerli ve yabancı sermaye güçleri lehine, yeni bir sermaye birikimi sürecinin gereksinimleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.

Anti-demokratik 12 Eylül anayasası, arada yapılan birçok anayasa değişikliği ve en son 2010 referandumu ile pekiştirilmiştir. Yine anti-demokratik muhtevadaki siyasi partiler ve seçim yasaları AKP tarafından korunmaktadır. Meslek örgütleri ve demokratik kitle örgütlerine yönelik anti-demokratik düzenlemeler, 12 Eylül‘ün devamı ve doruğu niteliktedir. 2011 yılında gündeme gelen ve temsili parlamenter sistemi dışlayan anti-demokratik Kanun Hükmünde Kararnameler aracılığıyla kamu idari yapısında yapılan değişiklikler, tekelci, otoriter ve yeni sermaye birikimi süreçleriyle uyumlu bir tarzda sürdürülmüştür.

12 Eylül‘ün darağaçlarında, cezaevlerinde, dağlarda ve sokaklarda gerçekleştirdiği katliam, baskı ve terör ağı bugünün özgül koşulları içinde sürdürülmekte, Haziran Direnişi ile birlikte AKP iktidarı ülkeyi polis ve gaz cumhuriyetine dönüştürmüştür.

12 Eylül döneminde önce "Türk-İslam Sentezi" adı altında desteklenen dinci gericilik, bugün üniversite, gençlik, spor, aile vb. alanlar üzerinden toplumsallaştırılarak yaygınlaştırılmış ve laiklik geriletilmiştir. 12 Eylül faşizminin desteklediği Suriye‘nin Müslüman Kardeşleri‘ne, bugün Mısır‘ın Müslüman Kardeşler‘i ve El-Kaide, El-Nusra gibi yeni çok uluslu şeriatçı örgütler eklenmiştir.

12 Eylül genç canları hedef almış ve katletmişti, şimdi AKP iktidarı yine genç canları bu kez polisleri aracılığıyla katlediyor. Onlarca Erdal Eren, Necdet Adalı, Serdar Soyergin, İlyas Has, Hıdır Aslan‘larımıza şimdi Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Medeni Yıldırım, Ahmet Atakan‘larımız eklendi.

Ancak bütün olumsuzluklara karşın Türkiye‘de ciddi bir birikim oluşmuş ve toplumsal muhalefet Haziran Direnişi ve onun devamı niteliğindeki direnişlerle kendini ortaya koymuştur. Bugün başka bir Türkiye ve dünya özlemi yayılmaktadır.

Makina Mühendisleri Odası, TMMOB çatısı altında, bilimsel-teknik mesleki gerekliliklere, örgütlerimize ve tüm halkımıza yönelik saldırılara karşı; eşit, özgür, demokratik, tam bağımsız, barış içinde bir Türkiye‘yi savunmaya, sermaye egemenliği ve faşizmi lanetleme ve geriletmeye yönelik toplumsal muhalefetin içinde alanlardaki yerini almaya devam edecektir.

Ali Ekber ÇAKAR
TMMOB Makina Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
11 Eylül 2013