PEYZAJ MİMARLARI MESLEKLERİNE SAHİP ÇIKMAK İÇİN ANKARA'DA BULUŞTU

02.10.2006

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası, 30 Eylül 2006 Cumartesi günü, Türkiye'nin dört bir yanından Ankara'ya gelen peyzaj mimarları ve öğrencileriyle birlikte, orman mühendislerine peyzaj mimarlığı yapma yetkisi veren Orman Mühendisliği Yasası'nın değiştirilmesini istedi.

Sabah saatlerinde Ankara Garı‘nda buluşan peyzaj mimarları, buradan Yüksel Caddesi‘ne kadar yürüyerek hükümeti protesto etti. "Mesleğimize ve geleceğimize sahip çıkıyoruz" pankartı taşıyan öğretim üyeleri eyleme cüppeleriyle katıldı.

Grup adına konuşan Peyzaj Mimarları Odası Başkanı Ayşegül Oruçkaptan, Orman Mühendisliği Yasası‘nın değiştirilmesi gerektiğini ifade ederek, yasanın Türkiye‘de yaşayan 6 bin peyzaj mimarını yok sayarak çıkartıldığını söyledi. Yasanın, peyzaj mimarlarının uzmanlık alanlarını gasp ettiğini belirten Oruçkaptan, mesleklerinin orman mühendislerine açıldığını ve koruma altına alınmış sit alanları ile kıyıların dahi ticarileştirildiğini kaydetti. Oruçkaptan, "Peyzaj mimarlığını bu eğitimi alanlar yapmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilmemiz sağlanmalıdır. Kamuda çalışan üyelerimizin ücret yetersizliği ve dengesizliği giderilmelidir. Meslek alanlarımıza yönelik yasa ve yönetmelikler hazırlanırken bizlerden görüş alınmalıdır. Ama her şeyden önce Orman Mühendisliği Yasası değiştirilmelidir" şeklinde konuştu.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da bir mektup göndererek Peyzaj Mimarları Odası‘nın eylemine destek verdi.

- Sevgili Peyzaj mimarı arkadaşlarım,

Hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına sevgiyle selamlıyorum.

Uzun bir çalışmanın ardından mesleğiniz için, haklarınız için bir aradasınız.
Şimdi Ankara buluşmanıza geldiniz. Hoş geldiniz.

Aranızda olamadığımız için üzgünüm. Siz orada geleceğinize sahip çıkarken, bizler de burada İstanbul‘da Türkiye Sosyal Forumu‘nda sizin adınıza emek ve meslek örgütleri ile birlikte, "Bir başka dünya"nın şarkılarını söylemekteyiz.

Bu şimdi her şeyden daha fazla önem taşıyor.

Hepimiz biliyor ki; örgütümüz TMMOB; odağında, öznesinde insanın olduğu bir mesleğin uygulayıcılarının örgütü. İnsan odaklı olmasından dolayı, bizim mesleğimiz onurlu bir meslek ama bir o kadar da sorumlulukları olan bir meslek. Dolayısı ile bu mesleğin örgütünün, TMMOB‘nin ve bağlı odalarının sorumlulukları ona göre fazlalaşıyor.

Biz, bir yandan insana ve insanlığa karşı işlenmiş suçlara karşı çıkıyoruz, öte yandan da insana ve insanlığa olan sorumluluklarımızı biliyoruz ve sorumluluklarımızın gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Bir yandan da üyelerimizi haklarının elde edilmesine, taleplerinin gerçekleşmesine yönelik çabalarda bulunuyoruz.

Öte yandan, sorunlarımızın, toplumun ve halkın sorunlarından ayrı tutulamayacağını da biliyoruz. Sıkıntılı, sancılı, sorunlu bir ülkede yaşıyor olmanın tüm sonuçları mühendis, mimar kimliğimizle birlikte, yurttaş kimliklerimiz dolayısı ile gene bizi buluyor. Bunun için yazdıklarımızın sonunda, kamuoyuna duyurularımızın sonunda mutlaka "kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz" diyoruz.

Dünyaya çeviriyoruz yüzümüzü, insanlık bu gün hangi koşullarda yaşamını sürdürüyor onu sorguluyoruz:

Dünya küreselleşmenin yıkıcı etkisi ile şekilleniyor. Sermayenin sınırsız hareketliliğini ifade eden küreselleşme çağında, sermaye fiili ve ideolojik olarak yaşamın bütün gözeneklerinde tahakküm kuruyor. Küreselleşme ile dünya kaos ortamına sürükleniyor; ülkeler, bölgeler, şehirler, mahalleler arasındaki eşitsizlikler gün geçtikçe artıyor, yoksulluk, açlık ve işsizlik yaygınlaşıyor, şiddet günlük yaşamın her noktasında boy gösteriyor, ABD Ortadoğu‘yu kan gölüne çevirdi, işgal derinleşerek devam ediyor. Uygulanan neo-liberal politikalar dünyayı bir karabasana sürüklüyor. İdeolojilerin sonu, kapitalizmin sonsuzluğunun ilan edildiği dönemde, egemenlerin tüm dünyaya sunduğu refah, demokrasi ve özgürlük vaadini yoksulluk, savaş, işsizlik ve açlık yalanlıyor.

Türkiye‘nin küreselleşme sürecine eklemlenmesi ‘Türkiye çağ atlıyor‘ reklamları ile başlamıştı. Gerçek olan ise Türkiye‘nin çağ atladığı değil, dünyayı sermayenin ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenleyen ‘küreselleşme çağına‘ eklemlenmesiydi. Sermayenin dünyayı içselleştirdiği, sınırları, kuralları kendi lehine ortadan kaldırdığı, bütün alanlara etkin ve doğrudan müdahale ettiği bir dönem Türkiye‘de de yaşanmaya başladı. Türkiye açısından son dönem yapılan yasal düzenlemeler bu durumun son hamlesi olarak gerçekleşiyor. Bir yandan kamu hizmetleri paralı hale getirilirken, diğer yandan da kamu kurumlarının mülkiyeti sermayeye devrediliyor. Yaşanan durumun toplumsal sonuçları daha derin olacak, uzun yıllardır uygulanan neo-liberal politikalarla yoksullaşan halk bu uygulamalarla eğitim, sağlık gibi en temel insani haklardan bile yararlanamayacak duruma gelecek, yoksulluk derinleşecek, toplumsal dışlanma yaygınlaşacak.

Üretimin yerini finans hareketlerinin aldığı, sosyal devletin ortadan kaldırıldığı, devlet-yurttaş ilişkisinin sermaye-müşteri ilişkisi olarak yeniden tanımlandığı, tüm hizmetlerin paralı hale getirildiği günümüzde, yaşam gün geçtikçe güvencesizleşiyor.

Türkiye‘nin politik yönelimlerinden, çalışanların ücretlerine kadar her şey IMF, Dünya Bankası ve AB ile kurulan ilişkiler çerçevesinde belirleniyor. Finans kapitalin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hazırlanan bütçe, rant, faiz ve dış borç ödemeye endeksleniyor. Ekonomik istikrar, büyüme, enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi gibi sürekli gündemde olan gelişmeler halkın yaşamına yansımıyor. Hükümet kamu çalışanları ile yaptığı toplu görüşmelerde sefalet ücretinde ısrar ediyor, IMF‘ye verilen sözlerin dışına çıkılamayacağı ifade ediliyor. AKP iktidarı, Türkiye‘nin en önemli kamusal varlıklarını ‘parayı veren düdüğü çalar‘ sözleri ile satıyor. Bütün bu politikalar Türkiye‘de yaşanan dönüşümün yönünü gösteriyor.

Kısacası sıkıntılı, sorunlu ve sancılı bir ülkede yaşıyoruz.

Bunlar yetmiyormuş gibi, şimdi Peyzaj mimarlarının, sizin başınıza gelene bakın.

Evet, sevgili peyzaj mimarları,

Bu hiç olmadı.
Siyasal iktidarın yaptığı iş iş değildir...
Siyasal iktidarın tuttuğu yol yol değildir.

Peyzaj Mimarları Odamızın yürüttüğü haklı mücadele TMMOB‘nin mücadelesidir.

TMMOB, siyasal iktidarın yarattığı bu anlamsız sorunun peyzaj mimarları ile orman mühendislerinin el ele, kol kola mücadeleri ile aşılacağını bilmektedir.

Şimdi peyzaj mimarlarına düşen "bir olmak"tır, "diri olmak"tır, “odamıza sahip çıkmak‘tır

Hepinize mücadelenizde başarılar diliyorum.

Yolunuz açık olsun.