PEYZAJ MİMARLARININ ÇAĞRISIDIR!
Peyzaj Mimarları Odası, 29 Mart yerel seçimleri öncesi yerel yönetimlere ilişkin bir basın açıklaması yaptı.
Önemli bir kulvarı döneceğiz 29 Mart‘ta..
Yapılacak yerel seçimler sonunda kentlerimizin, ilçelerimizin ve beldelerimizin yönetim kadrolarını dolayısıyla yerel geleceğimizi çizeceğiz.
Bugün ve yakın geçmiş değerlendirildiğinde ülkemizin doğal ve kültürel değerlerinin koruyarak kullanıma açılmasında ekolojik veri tabanlı fiziksel planlama ve tasarımında görev alan Peyzaj Mimarları açısından, soru işaretleri ile dolu, bu soru işaretlerine verilebilecek cevaplar düşünüldüğünde endişe verici bir süreç yaşanmaktadır. Bu endişelerin temel kaynağı ise mevcut ekonomik ve toplumsal politikaların, bugünden yarattığı sonuçlar ve ilerleyen süreçte bir yıkım beklentisidir.
"Kamu Yönetimi Temel Kanunu", "Yerel Yönetimler Yasası"nda yapılan değişikliklerle "yetki-devir" arasında ortaya çıkan kaos, "planlama" yerine "piyasa" kavramlarının , "işletme" yerine "işlettirme" modellerinin birbirinin yerini alması bütünlüklü bir yapısal değişimi ortaya çıkarmış, beraberinde işleyen özelleştirme politikaları buna eklenen ve derinleşen kriz ülkeyi sancılı bir yerel seçim sürecine taşımıştır.
Bu anlamda, yaşanan sancılı süreç ve bugünkü krizin ekonomik ve sosyal sonuçlarının 29 Mart sonrasına neler devredeceği bugünden öngörülebilir.
Ülke planlanması ve kentsel planlama disiplininde önemli hizmet alanı içerisinde yer alan peyzaj mimarları ve bilimden, aydınlanmacı değerlerden yana biz, meslek erbapları için; bilgiyi, etik değerleri, kamu/halkın yararını ve denetimini dışlayan son yıllardaki gelişmeler kaygı vericidir. 1980� lerle başlayan ve son yıllarda hız kazanan neo liberal politikaların kentlerimizi piyasa koşullarına göre şekillendirdiği ve buna paralel olarak kamusal alanların yok edildiği ortadadır.
Sermaye hareketleri ve hizmet ticaretinin serbestleşmesi içeren politikaları üreten AB, DTÖ, IMF ile sürdürülen ekonomik politikaların, kaynaklarımızın etkin kullanımını azalttığı ve giderek daha bağımlı hale yol açtığı, kendi kaynaklarımızı bilemez ve yönlendiremez hale getirdiği bilinmektedir.
Bilinen başka bir gerçek de sermayenin ihtiyaçlarına hizmet etme ilkesinden hareket eden, yapısal değişikliğin önünü açan, kapitalin sınırsız hareketliliğini ifade eden küreselleşme çağında sermayenin yaşamımızın bütün alanlarında egemenleşiyor olmasıdır.
Doğal-kültürel tüm değerlerin korunması ana prensibinde lisanslı olan, insan ve yaşam olanaklarına açılması/kullanılmasının hangi ilke ve kriterlerle olacağının bilimsel, teknik ve yasal sınırları içinde hareket eden peyzaj mimarları, ülkemiz ve kentlerimiz üzerinde yürüyen dönüşüm politikalarını endişe verici bulmaktadır.
Dönüşümün diğer bir boyutu ise, ulusal değerlerin; ormanların, havzaların, yer altı ve üstü kaynaklarının, havzaların, suyun üzerinde "dışsal dinamiklerin" egemenlik arayışlarıdır. Bu durum da kaygı verici bir süreç olarak işlemektedir.
Kentsel alanlarımızın, ormanlarımızın, yeraltı -yerüstü kaynaklarımızın, havzalarımızın korunması ve kullanıma açılmasında planlama ve tasarım disiplininden gelen peyzaj mimarları ve kuruluş amaçlarında toplumsal hak ve sorumluk ilkesi ile hareket etmek olan TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak, dünyada yaşanan ekonomik krizin geleceğine ilişkin kaygıların toplumsal dayanışmanın öne çıkarılması ile aşılabileceğini bilmekte ve yerel seçimler öncesi beklentilerimizi seslendirmeden önce ülke ve yerel gerçeklere bir ayna tutarak durum tespiti yapmak istiyoruz.
EMEĞİN YOKSULLAŞTIRILMASI İLE DOĞANIN KATLİAMI BİR VE AYNI SÜRECİN SONUCUDUR.
Emeğin niteliksizleştirilerek ucuz iş gücü haline getirilmesi, köleleştirilen, sadaka ile geçinme koşullarına itilen, suyunu, gıdasını, tohumunu, enerjisini yitiren bir toplum olmaktan çıkmanın olanaklarını gösteren ve talep eden meslek insanlarıyız.
Peyzaj mimarları için kaygılı ve kontrol edilemeyen bir süreç daha hızla yaşamımıza girmiştir: Küresel Isınma- İklim Değişikliği ...
Ekonomik ve siyasal yapı değişikliğinin yarattığı sıkıntılı sürecin yanı sıra peyzaj mimarları, soluduğumuz havanın, işlediğimiz toprağın ve içtiğimiz suyun kirletilmesi ve küresel ısınmanın ülkemizi yaşanılamaz hale getirebileceğinin bilincindedir.
İklim değişikliğinin diğer bir gerçek nedeni de; başta petrol, doğalgaz ve kömür olmak üzere fosil yakıtların kullanılmasıdır.
İkinci gerçek ise; ekonomik büyümenin tek ölçütü, insan ve doğaya doğrudan zararı olan çok büyük miktarda ürünler ve hastalık yaymadan, soluduğumuz oksijeni üreten ormanları yok etmeden, ekosistemleri tahrip etmeden ve sanayi atıklarından kurtulmak için suyumuzu ve havamızı kirletmeden üretilemeyecek metalar da dahil olmak üzere her gün, her hafta ve her sene ne kadar satışın yapıldığıdır. Bu politik anlayış ekolojik açıdan yıkıcıdır.
Sermaye egemen ekonomik bir yapı içinde doğa ve onun ürünleri, kullanım değerleri ile ele alınmakta var olma ve değişim değerleri ise genellikle gözardı edilmektedir. Toplumda metalaşma körüklenmektedir. Doğa bir yarar sağlama alanı haline gelmiştir. Oysa sermaye doğaya karşı yıkıcıdır, onu sürekli olarak devrimci biçimde değiştirir, üretici güçleri ise ihtiyaçların ve üretimin çok yanlı artmasını teşvik eder. Doğal kaynakları hızla tüketen bir üretim tarzı söz konusudur. Yaşam alanları ve yaşam kalitesi giderek bozulmakta, canlılar yok olmakta sonuç olarak yine insan doğal ve psikolojik dengesinden uzaklaşmaktadır. Bu durum en hızlı biçimde kentsel alanlarda ortaya çıkmaktadır.
Peyzaj mimarı Berman‘ın (1982) şu, ifadesi bu bağlamda yeterince açıklayıcıdır: "Öyle görünüyor ki, kentsel gelişme sürecinin kendisi, bir yandan çorak araziyi mamur bir fiziksel ve toplumsal mekana dönüştürürken, bir yandan da müteahhidin kendi içinde çorak araziyi yeniden yaratmaktadır. İşte gelişmenin trajedisi böyle işler".
Bu durum tespitlerinden sonra ülkenin önemli bir planlama ve tasarım disiplininden gelen peyzaj mimarlığı meslek insanları ve sesimiz olan TMMOB Peyzaj Mimarları Odası‘ nın 29 Mart Yerel Seçim öncesi yerel yönetimlere talip olan başkan adayları ve kadrolarından önemli talepleri vardır.
Öncelikle bilinmelidir ki:
Peyzaj; insan ve doğa ilişkisinin ortaya koyduğu bir alandır ve peyzaj; bir görüş açısı içerisine giren doğal ve kültürel özelliklerdir.
Bu çerçevede; mekân, sadece toplumsal ilişkilerin bir yan ürünüdür ve toplumsal amaçlar uğruna biçimlenmesi gerekmektedir. bundan ötürü de kent mekânı sadece belli bir toplumsal proje ise, mekân planlama anlayışında temel bir değişikliğin yapılması gerekmektedir.
"Ekolojik kaygılar" açısından bu değişimin özü, artık "doğanın özden gelen bir değere sahip olduğunu algılamaktır". Bunun mekân planlamaya yansıması olarak, zaman ve mekan boyutu içerisinde ekolojik değerleri, bileşenleri ve süreçleri dikkate alan bir eylem alanı oluşturulmalıdır. Ekolojik planlama/tasarım olarak da nitelendirilebilecek bu eylemin ortaya koyduğu ürünün toplumsal uzantısı da planlamanın bir bileşenidir.
Kentsel planlamalarda ki sorunlarının en önemli sebeplerinden biri "peyzaj kavramı içeriğinde ve boyutunda" insan-doğa ilişkisinin ve etkileşimlerinin analiz edilip değerlendirilmediği planlama uygulamalarıdır. İnsan-doğa ilişkisinin ve etkileşimlerinin analiz edilip değerlendirilmediği planlama pratikleri yaşam alanları sorunlarını tetikleyen önemli etmenlerdendir.
Kentsel peyzaj planlarının önemli bileşenlerinden sayılabilecek bu planlar doğal kaynakların etkin kullanımı ya da "Doğa ile Tasarımın" başarılı uygulamaları olmasına rağmen hala ülkemizde ne mevzuatta ne de pratikte yer almaktadır.
Yaşanabilir, sağlıklı ve kaynaklarının korunarak kullanıldığı mekânlar oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen peyzaj planlama, peyzaj tasarım ve peyzaj yönetimi uygulamalarına ülkemizin yasal süreçlerinde yer verilmesi, önemli bir sorumlulukla birlikte, bir zorunluluk noktasına gelmiştir.
- Sulak alanların tamamen korunarak, farklı kentsel kullanımlara açılmaması,
- Tarımsal faaliyetten ve alan kullanımından vazgeçilmemesi,
- Kentsel yeşil alan miktarının artırılması, planlanması, yöntemlerinin bire-bir
uygulanmasına özen gösterilmesi
Yerel seçim öncesi, emek eksenli, özyönetim anlayışına dayanan, toplumsal adalet ve eşitlik vurgusunu ön plana çıkaran, kamu yararı ve denetimini önemseyen peyzaj mimarları olarak; emeğin ve doğanın özgürleşmesi mücadelesinde ısrarlı olduğumuzu, özgürleşmenin ise sadece toplumsal bölüşüm ilişkilerinde kurulacak eşitlik temelinde değil toplumun kendi geleceğini hakkında karar verebilmesine olanak tanıyan özyönetim tarzlarının örgütlenmesi ile mümkün olacağını biliyoruz.
Ve...Diyoruz ki; toplum neyi, nasıl, ne kadar, kimin için ve hangi tarzda üretmesi ve tüketmesi gerektiğini sorgulaması ve kararını bu doğrultuda vermesi gerekir.
Peyzaj mimarlığı meslek ilkelerine aykırı uygulamalara neden olan yönetim anlayışlarına ve peyzaj mimarlığına gereken saygı ve özeni göstermeyen merkezi ve yerel otoriteyi mutlak takip edecek olan TMMOB Peyzaj Mimarları Odası; 2009 Mart Yerel Seçimler sonrası görevi üstlenecek olan tüm siyasi kadrolara; sorumluluklarını aldıkları kentsel/kırsal yönetim süreçlerinde planlama, uygulama ve yatırımlarının, toplumcu ve kamucu gelenek çizgisinde olan peyzaj mimarları tarafından izleneceğini, olumlu/olumsuz gelişmelerde mutlak müdahil olacağını, ülke coğrafyasının peyzaj plan ve tasarım projelerine olan ihtiyacın yerel yönetimlerin ilkesi haline getirilmesinden sağlanacak kamu yararı gerçeğinin usanmadan takipçisi olacağını kamuoyuna önemle duyurur.
Saygılarımızla.
TMMOB
Peyzaj Mimarları Odası
Yönetim Kurulu