SAVAŞA VE İŞGALE KARŞI; BARIŞ, EŞİTLİK VE ADALET İÇİN MÜHENDİSLER, MİMARLAR VE ŞEHİR PLANCILARI 8 EKİM'DE ANKARA'DA TMMOB MİTİNGİNDE BULUŞUYOR

23.09.2005

8 Ekim 2005 tarihinde Ankara'da yapılacak olan "TMMOB mitingi" için TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı 23 Eylül 2005 tarihinde basın açıklaması yaptı.

11 Eylül saldırılarının hemen ardından ABD Başkanı Bush‘un "terörizme karşı savaştayız" sözleri ile dünya yeni bir döneme girdi. 11 Eylül saldırılarının ardından yükselen tek ses "savaş çığlıkları" değildi. Dünyanın daha adil ve eşit olmasını isteyenler, insanlığa karşı işlenmiş bu suçun trajedi olduğunu, ancak felakete dönüştürülmemesi gerektiğini söylüyordu. Savaş değil "barış", intikam değil "adalet" istiyordu.

Bush savaş ilanını 11 Eylül saldırılarının tüm dünyada yarattığı korku ve dehşetten besleyerek, "koruma, kollama, güvenliği sağlama, demokrasi ve özgürlüğü tesis etme" söylemleriyle Afganistan‘a, ardından da Irak‘a müdahale etti. Demokrasi ve özgürlük getirme adına yapılan katliamların Afganistan‘daki bilançosu 10 bine yakın sivilin ölmesi oldu. Irak‘ta devam eden işgalde ise 100 binden fazla sivil ve 50 binden fazla asker öldü. Irak toprakları işgal altında yok edilmeye devam ediyor. ABD‘li yetkililer her gün "istikrar sağlandı, demokratik işleyiş kuruldu" diye açıklamalar yapsa da Irak gün geçtikçe iç savaşa ve kaosa sürükleniyor. Irak‘tan her gün intihar saldırıları, çatışma haberleri gelmeye, insanlar ölmeye devam ediyor.

Savaşa karşı barış, eşitlik ve adaletten yana olanlar ise dünyanın tüm sokaklarını isyanla sarmaya, savaşa ve işgale karşı barışı savunmaya devam ediyorlar. Türkiye‘de de savaş karşıtları ABD‘ye destek vermek için tezkere pazarlığı yapan, İncirlik üssünü kullanıma açan işbirlikçilere karşı barıştan, emekten ve demokrasiden yana bir Türkiye ve dünya mücadelesini sürdürüyor.

Bizler, Savaşın Nedenlerinin Söylenen Yalanlar Değil, Emperyalizmin Çıkarları Olduğu Biliyor, Emperyalizme ve İşbirlikçilerine Karşı Barış İçinde Bir Dünya ve Türkiye İçin 8 Ekim‘de Ankara‘da Buluşuyoruz

ABD, savaşı "özgürlük ve demokrasi" gibi kavramlarla meşrulaştırmaya çalışsa da, Afganistan ve Irak‘a yapılan müdahaleler küreselleşmenin dayandırıldığı temellerin bizzat sürecin aktörleri tarafından yalanlamasını ifade ediyor. IMF, Dünya Bankası eliyle "yeniden yapılanma planları" doğrultusunda tüm dünyayı piyasacı mantıkla dönüştüren kapitalist küreselleşme süreci dayandığı sınırları aşmak, sermayenin etkinlik alanını genişletmek amacıyla yasaların yanında bombaları bir araç olarak kullanmaya başlandı. Kapitalizmin işleyişine içkin olan bu durumu ABD‘li gazeteci Thomas Friedman şöyle açıklıyor, "Piyasanın gizli eli, gizli bir yumruk olmadan asla işlemez. F-15 uçaklarının imal eden McDonel Douglas olmadan, McDonald‘s büyümez".

Irak müdahalesi öncesinde Bush tarafından sürekli dile getirilen "nükleer silahlar ve terörizme bağlantı", bugün artık kimse tarafından konuşulmuyor. Irak‘a yapılan müdahalenin ardında, Irak‘ın petrol kaynakları, enerji havzasında önemli bir yer tutması ve ABD dünyaya tek başına hükmetme isteği olduğu artık herkes tarafından biliniyor.

ABD Başkanı Bush savaş istiyor, Sermaye savaş istiyor. Çünkü:

- Savaş, silah ticareti yapan şirketler için en büyük ve en kazançlı yoldur. Silahlar savaş tehdidi ile pazarlanırlar. Tehdidin, dolayısıyla satışın sürekliliği için bazen savaşın gerçek olması gerekir.
- Dünya enerji darboğazını yaşamaya doğru ilerliyor. Yeni enerji kaynakları arayışı ile birlikte var olan enerji kaynaklarına sahip olmak dünya egemenliği açısından zorunluluk haline gelmiş durumda. ABD, dünyanın ikinci büyük petrol rezervlerine sahip Irak‘a müdahaleyi, rezervlerin kontrolünü sağlamak ve enerji havzasında etkinlik kazanmak amacıyla başlattığını artık herkes biliyor.
- ABD Başkanı Bush‘un Texas Valiliği döneminden ABD Başkanlığı‘na kadar Petrol Şirketleri ile kurduğu bağ, seçim kampanyalarında Petrol Şirketlerinden aldığı destek ve Irak‘ın yeniden yapılandırılması adı altında Irak petrolünün özelleştirilerek bu şirketlere devredilmesi savaşa ilişkin bir başka gerçeği gösteriyor.
- Küreselleşme süreci ile birlikte sermaye uluslararası bir niteliğe bürünmüş, sınırsız hareket yetisi ve hayatın tüm alanları sızan bir derinleşme yaratmıştır. 1970‘lerde başlayan liberalizasyon politikaları IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası örgütler aracılılığı ile birlikte yasal düzenlemeler eşliğinde yürütülmüştür. Dünyanın büyük bölümü küresel liberalizasyon sürecine eklemlenirken, bunun dışında kalan bölgelere ise askeri müdahaleler yapılmıştır. Dünya düzeni bir yandan yasalarla diğer yandan da savaşlarla tesis edilmeye çalışılmıştır. Bunun son örneği de Afganistan ve Irak yönelik müdahalelerdir. Savaş karşıtı mücadele içerisinde kullanılan "Bir Özelleştirme Harekatı: Irak" sloganının savaşın bu yönünü açıklamaktadır.
- Afganistan ve Irak‘a yapılan saldırılar, enerji havzasının kontrol altına alınması, sermayenin genişleyeceği bir alan yaratılması gibi nedenlerle birlikte ABD‘nin küresel egemenliğini dünyaya kabul ettirmek amacıyla yaptığı bir müdahaledir.
- AKP, Irak savaşında etkin rol oynamak, ABD‘nin yanında olmak için Türkiye‘nin gündemine “tezkere”yi getirdi. ABD‘den alınacak kredi karşılığında Türkiye‘de hava üslerinin Irak savaşı için kullanıma açılması, ABD askerinin Türkiye‘de konuşlanması istendi. ABD‘nin Irak‘a müdahalesi sırasında Türkiye‘de iktidarın aldığı pozisyon emperyalizmle ilişkiyi en açık şekilde gösterdi.

Savaşın ve işgalin faturası insanlığa çıkıyor, ABD Ortadoğu‘da dünya halklarının kalbine bir hançer sapladı, o hançer insanlığı kanatmaya devam ediyor. Savaşın bilançosu ABD saldırganlığını açıkça ortaya koyuyor.

İşte Irak‘ta "demokrasi‘nin faturası,

- Yıllardır biriktirilmiş tarih, Irak halkının emeği ve birikimleri ile oluşturulmuş bir ülke yerle bir edildi.
- Televizyonlarda övgüye mahzar görülen "akıllı bombalar", "füzeler" insanların hayatlarının üzerine düştü.
- Irak hapishaneye, işkence haneye dönüştürüldü. Ebu Gureyp Cezaevi insanlığın utancı olarak tarihe geçti.
- Afganistan‘da 10 bine yakın sivil öldürüldü. Dünyada 120 askeri üssü olan ABD, Afganistan‘da da bir üs kurdu.
- Zırhlı araçları durdurmak amacıyla seyreltilmiş uranyum kullanan ABD, Irak topraklarına radyasyon ekti.
- ABD‘nin Irak müdahalesi sonrasında 100 bine yakın sivil ve 50 binden fazla asker öldü.
- Irak‘ta devam eden işgal savaş ortamının sürmesine neden oluyor, Irak‘ta elektrik ve içme suyu yok; sağlık ve eğitim hizmetleri tamamen durmuş durumda.
- Irak‘ta yapılan seçimlerle ABD istikrarın sağlandığı görüntüsünü vermeye çalışsa da, Irak gün geçtikçe iç savaşa doğru sürükleniyor, kaos büyüyor.

Savaş Karşıtlarının Sesi Tüm Dünya Sokaklarını Savaşı ve İşgali Durdurmak İçin Sarıyor. Mühendisler, Mimarlar ve Şehir Plancıları da 8 Ekim‘de, Sesini Bu Sese Katmak İçin Ankara‘da Buluşuyor

1. Dünya Savaşı sırasında, dönemin İngiltere Başbakanı Lloyd George, "İnsanlar gerçekleri bilselerdi savaş hemen yarın sona erecekti. Ama tabi bilmiyorlar ve bilemezler" diyordu. Dünyanın bütün sokaklarında savaşa ve işgale karşı yürüyenler savaşın nedenleri herkese anlatmak ve savaşı durdurmak için yürüdü. ABD‘nin tüm yalanları gerçeklerin devrimciliği ile parçalanıp "ABD Çıplak" diye haykırıldı.

"Onlar bir avuç biz milyonlarız, onlar değil biz kazanacağız" diye başlayan yürüyüş, dünyanın her yerinde milyonlarca insanı bir araya getirdi. ABD‘li savaş karşıtlarından, Londra‘da, Madrid‘de alanları dolduranlara, İsrailli barış yanlılarından, Türkiye‘de "halk bu savaşı durduracak" diye yürüyenlere kadar, her gün her yer barış mücadelesine dönüştürüldü.

Türkiye‘de savaşa ve emperyalizme karşı mücadele ABD‘nin saldırganlığını durdurmak, savaşın nedenlerini deşifre etmek ve Türkiye‘nin ABD‘ye desteğini önlemek amacıyla yürütüldü. 1 Mart‘ta "halk bu savaşı durduracak" diye yürüyen 100 bin kişi, "emperyalizme bağlılığın belgesi tezkere"nin meclisten geçmesini engelledi. Türkiye‘de eşitlik, adalet ve barış mücadelesini yürütenler tezkerenin reddi ile ABD‘ye en büyük çelmeyi taktı, Türkiye‘nin Irak işgaline ortak olmasını engelledi. Türkiye‘nin işgale ortak olmaması ABD‘nin işgale yönelik tüm planlarını alt üst etti, ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld‘in tezkerenin reddinden iki yıl sonra yaptığı açıklamada söyledikleri Türkiye‘deki mücadelenin başarısının ne derece önemli olduğunu gösteriyor, "Dördüncü Piyade Birliğinin Irak‘a Türkiye‘den girmesini sağlayabilmiş olsaydık, bence çok daha az sayıda Baas taraftarı ve rejim yandaşı unsur kaçmayı becerebilecekti. Ve bunun sonucunda direniş bugün olduğundan daha düşük yoğunluklu olacaktı".

Biz her zaman bunları söyleyeceğiz:

-Günümüzde günlük hayatı dahi baskı altına alan terör olayları ile mücadele etmenin yöntemi savaş değildir. Savaş, yaşanan trajediyi felakete dönüştürmekten başka bir anlam ifade etmez. Bush, 11 Eylül sonrasında terörün nedenleri üzerinde düşünmeye dahi fırsat vermeden "teröre karşı savaş" ilan etti, Afganistan‘da, Irak‘ta "ABD terörü" yaşanmaya başladı. Küreselleşme süreci dünyada hiç olmadığı kadar eşitsizlik ve dışlanmaya yol açıyor. Bugün ortaya çıkan terör ve şiddet olaylarını ortaya çıkaran da yaşanan eşitsizlikler ve dışlanmadır. Bu nedenle bizler "barış, eşitlik ve adalet" için mücadele ediyoruz. Yoksulluğun ve savaşın nedenlerinin neo-liberal politikalar olduğunu biliyor, neo-liberalizme karşı emekten yana tavır alıyoruz.

-ABD saldırganlığına, Irak‘ta devam eden işgale karşı tüm dünya sokaklarında yankılanan "savaş karşıtı ses"e sesimizi ve gücümüzü katıyoruz. Savaşı durdurabilecek olan, savaşa karşı mücadele birlikteliği ve yeteneğidir. Irak Savaşı ile birlikte tüm dünyada sağlanan bu birlikteliğin bir parçası olan bizler, bundan sonra da Türkiye‘nin sokaklarında tüm savaş karşıtları ile birlikte barışın, eşitliğin ve adaletin sesini yükseltmeye devam edeceğiz.

-Tezkerenin reddedilmesiyle savaşa ve işgale ortak olmayan Türkiye, AKP hükümeti tarafından ısrarla ABD emperyalist işgalinin destekçisi olmaya sürükleniyor. AKP, ABD‘ye destek olmak amacıyla son olarak kamuoyundan gizli yürüttüğü pazarlıklarla İncirliğin ABD çıkarlarınca kullanılmasına izin verdi. AKP‘nin bu desteği, işgalin daha çok derinleşmesini ve ABD‘nin Ortadoğu‘da başka ülkelere yönelik yapacağı saldırılarda güçlenmesinin yolunu açacaktır. Tezkerenin meclisten geçmesine engelleyenlerin bugün görevi İncirlik üssünün kullanılmasının engellenmesidir. Türkiye bu utancı daha fazla taşımamalı, İncirlik üssü kapatılmalıdır. Bu görev Türkiye‘de barış, eşitlik ve adalet mücadelesi yürütenlerin sorumluluğundadır.

Bizler bu sorumluluğumuzla bugün yaşanan yoksulluğa, işsizliğe, eşitsizliğe ve savaşa karşı barış, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük istiyoruz.

Savaşa karşı ses çıkaran,
Benim adıma savaşma diyen,
Savaşı durdurabiliriz diye yürüyen,
Katil Bush‘tan hesap soran,
NATO‘ya İstanbul‘u dar eden,
Dünya halklarının vicdanı ile Bush ve çetesini yargılayan,
Filistin‘e Özgürlük Kervanı‘na omuz veren,
1 Mart‘ta tezkere‘nin meclisten geçmesine engel olarak emperyalizme çelme takan,
Savaşsız bir dünya için mücadele eden,
Çocuklar ölmesin şeker de yiyebilsin diyen,
Emperyalizme karşı 6.Filo Defol diyenlerin ruhuyla mücadele eden,
Savaşın acısını en derinden hisseden,
İncirlik üssü kapatılsın diye İncirlik‘e yürüyen,
Ülkede, bölgede, dünyada barış isteyen,
Emekten, demokrasiden, barıştan yana olan,

Mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları
8 Ekim‘de Ankara‘da
TMMOB Mitingi‘nde buluşuyoruz.

Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı