TAŞERONLUĞUN YAYGINLAŞTIRILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

10.06.2014

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, “İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” üzerine 10 Haziran 2014 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

 

TAŞERONLUĞUN YAYGINLAŞTIRILMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

 

AKP iktidarı "İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" adı altında bir torba yasayı  TBMM`ye getirmiştir. Tasarı, 05 Haziran 2014 tarihinde Plan Bütçe Komisyonunda görüşülerek alt komisyona gönderilmiştir. Tasarı, değişik konulardaki 60 maddeden oluşmakta olup komisyonda ve Genel Kurul`da verilecek önerilerle daha da artacağı düşünülmektedir. Meslektaşlarımızı da yakından ilgilendiren bu düzenleme ile çalışma yaşamımızda çok daha olumsuz bir yapı yasal hale getirilecektir. Kapalı kapılar ardında hazırlanan, asıl hedefi taşeron çalışmanın yasallaştırılarak kapsamının daha da genişletilmesi olan tasarıya eklenen kısmi olumlu düzenlemeler vitrine çıkarılmakta,  kamuoyuna "müjde" olarak sunulmaktadır.

Bilindiği üzere, taşeronluk (alt işverenlik) 4857 sayılı İş Kanunu`nun 2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alt işverenliğin (taşeron) yardımcı hizmetlerde olması esastır.  Asıl işte taşeron çalıştırılması konusunda ise önemli kısıtlamalar söz konusudur. TBMM`ye sunulan tasarıda, işverenleri rahatlatma arayışına hukuki kılıf olarak alt işverene, işçilerine asıl işverenin işçilerine ödenen "emsal ücreti" ödemesi şartı ile yasadaki taşeron istihdam sınırlarını "ihlal etme hakkı" tanınmaktadır. Bunun adı muvazaalı (hileli) veya yasaya aykırı alt işveren çalıştırmanın yaptırımını ortadan kaldırmak için hukuksuz işleme yasallık kazandırmaktır. Böylece asıl işveren sorumluluktan kurtarılırken hukuksuzluğun yaptırımı azaltılarak taşeron ilişkisinin devamlılığı sağlanmaktadır.

 

Kamu hizmetlerinin büyük bölümünde taşeronlaşma ve güvencesiz istihdam son yıllarda artırılmıştır. Yardımcı hizmetler adıyla kamuda çalıştırılmak için alınan taşeron firma çalışanlarının asli kamu hizmetlerinde çalıştırıldığı da bilinen bir gerçektir. Hemen hemen her kamu kurum ve kuruluşunda taşeron istihdam temel istihdam biçimlerinden birisi haline getirilmiştir. Kamu idaresine ait bir işyerinde "yeterli nitelikte veya sayıda personel olmaması durumunda" hizmet alımı ihalesine çıkma hakkı tanınması kamuda taşeron istihdamın önünü açan düzenlemelerden biri olarak dikkat çekmektedir.

 

Öte yandan, tasarı ile yapım işi olan asıl işlerin de hizmet alım sözleşmesiyle ihaleye çıkarılmasının yolu açılmaktadır. Bu düzenleme Kamu İhale Kanunu`nda yer alan yapım işi-hizmet işi ayrımının da ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Ayrıca kamuda yaygın olan norm kadro uygulaması ile yeni kadro açılmadığı bilinmektedir. Bu gerekçeye dayanarak yeterli sayıda veya nitelikli personel olmadığı gerekçesiyle hizmet alımı yoluna gidilebilecektir.

 

Diğer taraftan AKP, milyonlarca emekçinin hayatının alt üst edilmesi pahasına hayata geçirmeyi planladığı saldırıda daha önce defalarca uygulayarak "ustalaştığı" yönteme bir kez daha başvurmaktadır. Buna göre taşeron yasa tasarısına karşı muhalefeti engellemenin yolu "Maden Yasa Tasarısı" ve başta Genel Sağlık Sigortası primleri olmak üzere çeşitli prim-vergi borçlarının yeniden düzenlenmesini içermesine rağmen abartılı bir şekilde "Af Yasa Tasarısı"  olarak sunulan tasarılarla birleştirilmesinde aranmaktadır.

Oysa AKP iktidarı, "Maden Yasa Tasarısı"  ile Soma katliamı sonrasında iş cinayetleri konusunda toplumda artan hassasiyetten nemalanmayı hedeflemektedir. Maden emekçilerinin yıllardır yaşadığı olumsuz çalışma koşullarını görmezden gelen AKP iktidarının Soma katliamının sorumluluğunu unutturmak için her yola başvurduğu bilinmektedir. Oysa Soma katliamı, işçi sağlığı ve güvenliğinden uzak koşullarda, düşük ücretle, günde 10 saate kadar çalıştırılan 301 maden işçisinin hayatına mal olan hileli taşeronluk düzenlemesi rödovans (kiralama) sisteminin gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır.

 

Buna rağmen tasarıda, madenlerde rodövans (kiralama) sisteminin, taşeronlaşmanın yasaklanmasına ilişkin hiçbir düzenleme yoktur. Bunun yerine yeraltı işlerinde çalışan işçilerin günlük çalışma sürelerinin 6 saat, haftalık çalışma sürelerinin ise 36 saatle sınırlanması, yıllık ücretli izinlerinin dört gün artırılması düzenlenmektedir. Ayrıca çalışma süreleri zorunlu ve olağanüstü hallerde artırılabilecektir. Diğer taraftan çalışma süresinin, ekipmanların hazırlanması, galerilere iniş-çıkış gibi normal şartlarda çalışma sürelerini kapsayıp kapsamadığı belirsizdir. Yani çalışma süresinden yeraltında kalınan sürenin mi yoksa çalışmadan sayılan hazırlık sürelerini de kapsayan sürenin mi kast edildiği net değildir. Bu durumun netleştirilmesi gerekmektedir. Çünkü bilindiği üzere Soma katliamında günlük çalışma süresi 7,5 saat olmasına rağmen hazırlık, galeriye iniş-çıkış süreleri dahil edilmeyen işçilerin, mesai ücreti ödenmeden 10 saate kadar çalıştırıldığı ortaya çıkmıştır.

 

Tasarıdaki bir diğer düzenleme ise Soma katliamında hayatını kaybeden işçilerden geride kalan hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanmasıdır. Ancak katliam sonrasında işçilerin yakınlarına bol bol vaatte bulunan AKP iktidarı, ölüm aylığının kaynağı olarak dörtte biri işçilerin ücretlerinden kesilen İşsizlik Sigortası Fonunu göstermektedir.

 

Basında "en büyük af geliyor" diyerek sunulan yasa tasarısında sigorta primlerinin, idari para cezalarının, bazı vergilerin yeniden düzenlenmesi vardır. Yani af değil, borçların tahsili için yeniden düzenleme yapılmaktadır. Düzenlemeden daha çok çalışanlarının sigorta primlerini yatırmayan işverenler yararlanacaktır.

 

Bu değerlendirmeler ışığında;

- Çalışanlar için kölelik ve ölüm anlamına gelen taşeron istihdam ve taşeronluktan farkı olmadığı Soma katliamı ile bir kez daha ortaya çıkan  rodövans (kiralama) yasaklanmalıdır.

- TBMM`ye gönderilen yasa tasarısının taşeron istihdamı yaygınlaştırmayı hedefleyen düzenlemeleri (özellikle 1,10,11,12,13. maddeler) tasarından çıkarılmalıdır.

- Kıdem tazminatının ödenmesi işverenin asli sorumluluğudur. Kıdem tazminatının kamu bütçesinden karşılanarak yağmalanması engellenmelidir.

- Soma katliamında beşi meslektaşımız 301 emekçinin yaşamına mal olan iş cinayetlerinin engellenmesinin bir adımı olarak, Maden Kanunu acilen değişmeli, 19 yıldır imzalanmayan Uluslararası Çalışma Örgütü‘nün (ILO) 176 sayılı Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi derhal imzalanmalıdır.

 

 - Güvenceli iş, insanca yaşam için yukarıda sıralanan mevzuat değişikliklerinin ve ILO sözleşmesinin imzalanması tek başına yeterli değildir. Bu düzenlemelerin hayata geçmesi ve sürekli hale getirilmesi için kamunun etkin denetimi sağlanmalıdır.

 

- Her yıl binlerce emekçinin hayatına mal olan iş cinayetlerinin engellenmesi için, bir hizmet değil hak olan işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının piyasaya terk edilmesinden vazgeçilmelidir. Kamu, patronların kâr hırsının cezasını emekçilerin canıyla ödemesini engellemek için alanda gerekli personel istihdam etmeli, istikrarlı, yaygın ve sürekli denetimi sağlamalıdır.

TMMOB; kısa sürede aşırı kar hırsıyla, meslektaşlarımızın baskı altında aldığı, mesleklerimizin doğru icrasını sınırlayan taşeronluğun tamamen kaldırılması ve güvenceli bir çalışma yaşamının mesleklerimizin icrası için olmazsa olmaz olduğunu bilerek, güvenceli çalışma için mücadele edecektir.

Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı