
TMMOB 40. DÖNEM 3. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI ERTELENMEK ZORUNDA BIRAKILDI
TMMOB'nin 10 Ekim 2009 Cumartesi günü yapılmak istenen 40. Dönem 3. Danışma Kurulu toplantısı, Danışma Kurulu üyelerinin konuşmaları kendilerini Artı İvme olarak adlandıran bir grup tarafından engellenince, kısa süre içerisinde tamamlanmak üzere ertelenmek zorunda kaldı.
Yoğun katılımın olduğu Danışma Kurulu Toplantısı TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın TMMOB‘nin çalışmalarını anlatan sunumuyla başladı. Soğancı‘nın ekonomik kriz ve ülke gündemindeki gelişmeleri değerlendiren açış konuşması sonrası Danışma Kurulu üyelerinin konuşmalarına geçildi.
Sırasıyla Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp‘in konuşmaları tamamlandıktan sonra Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Musa Çeçen‘in konuşmasını adı geçen grup alkışlı protesto ile engellemeye çalıştı. Alkışlı protestoya rağmen konuşmasını tamamlayan Musa Çeçen‘den sonra söz Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı H. Tarık Şengül‘e verildi. Ancak, adı geçen grubun protestoları ve kürsüye yönelik sözlü müdahalelerinin devam etmesi ve salonda gerginliğin artması üzerine toplantıya ara verildi. Aradan sonra yeniden toplanan Danışma Kurulu‘nda H. Tarık Şengül kürsüye geldi. Adı geçen grubun tavırları ile konuşmaların yapılamaz durumda olması nedeniyle, toplantı kısa süre içerisinde tamamlanmak üzere ertelendi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın açılış konuşması aşağıdaki şekilde oldu:
Sevgili Arkadaşlar
Tarihin yeniden harekete geçtiği bir tarihsel konjonktürün içerisindeyiz. ‘Tarihin son‘, ‘kapitalizmin mutlak ve sonsuzluğu‘ üzerine kurulu olan kapitalist küreselleşme sürecinin önemli bir aşamasına geldik. Vahşi kapitalist sömürünün bugün ortaya çıkardığı sonuç milyonlarca yoksul, milyonlarca işsiz, yok oluşa sürüklenen dünya, savaş, felaket ve krizdir.
‘Başka bir gelecek yok‘ diyenler, şimdi kendilerini kurtaracak yeni bir alternatif arayışı içerisine girdiler. Patronların ve onların temsilcilerinin yaptığı dünya zirvelerinde kendileri için bir gelecek arıyorlar. Onlar için bir geleceğin olabilmesinin yolunun halklarının daha fazla sömürülmesinden, işsizliğin ve yoksulluğun artmasından geçtiğini biliyoruz. O zaman onların karşısında emekten yana olanların da, vahşi kapitalist düzenin ötesinde bir alternatif arayışını ve mücadelesini güçlendirmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.
Daha güzel bir gelecek için mücadele etmek öncelikle öyle bir geleceği tahayyül etmeyi ve ona inanmayı gerektirir. Kapitalist küreselleşmenin ‘alternatif yok‘ söylemi en çok zihinlerde tahribat yaratarak, insanlığı "ütopyasız ve tarihsiz" kıldı. O nedenle şimdi kapitalizm çökerken bizler kendi toplumsal mücadeleler tarihimizin yeniden keşfine çıkarak, halkın kendi gücüyle isyan etme ve direnme hafızasını tarihsel olarak ve bugünün içindeki mücadelemizle güncellemeliyiz.
Kapitalizmin de onun temsilcisi siyasetçilerin ve kurumların da bugün miadı dolmuştur. Biz onların kendi istekleriyle ve gönüllü olarak emekliliğe ayrılmayacağını, dünyayı ellerinden geldiğince son noktaya kadar sömürmeye çalışacaklarını biliyoruz. Miadı dolanları tarihin çöplüğüne göndermenin tek yolu emekten yana olanların, başka bir yaşam isteyenlerin mücadelesi ile mümkündür. Bunu biliyoruz.
O zaman şimdi, onların "tarihe gömüldü" dedikleri büyük korkularını, sınıf savaşını selamlamanın zamanıdır.
Sevgili Arkadaşlar
Onların sözlerinin tükendiğini son olarak İstanbul‘da yapılan IMF ve Dünya Bankası yıllık zirvesinde gördük. ‘İstanbul Kararları‘ olarak adlandırılan kararlarında az gelişmiş ülkelerden daha fazla kaynağı emperyalist merkezlere taşımak dışında bir karar almadılar. Krizden çıkış için yine çareyi "sömürü katmerleştirmekte" buldular.
Dünyanın geleceği ile ilgili söyleyebildikleri tek şey; "önümüzdeki yıllarda işsizliğin ve yoksulluğun artacağı, yoksulluk nedeniyle savaşların yaşanabileceği" oldu.
Bu kimsenin bilmediği bir konu zaten değil. TMMOB, DİSK, KESK, TTB olarak IMF ve DB‘ye yazdığımız mektupta şöyle ifade etmiştik,:
"Bugün yaşanan bunalım basit bir iktisadi kriz değildir. Bu artık tarihsel misyonunu tamamlamış bir üretim ve toplumsal sistemin yani kapitalizmin bütüncül bir krizidir ve yakın bir gelecekte derinleşmiş toplumsal krizlerle daha büyük yıkım ve acılara yol açması muhtemeldir. Bu nedenle sürdürmekte ısrar ettiğiniz sermaye yanlısı politikalar bugün olduğu kadar gelecekte de birer uygarlık suçu oluşturacaklardır."
Onların ‘İstanbul Kararları‘ olarak ifade ettikleri yeni sömürü politikaları karşısında bizim de yine mektupta ifade ettiğimiz ‘bizden aldıklarınızı geri verin ve geldiğiniz yere dönün‘ şeklindeki sözümüz ve bununla ilgili kararımız ve kararlığımız olacaktır.
AKP, IMF ve DB zirvesi için özel kongre merkezleri ile polis gücüyle, kırmızı halılarıyla bir karşılama hazırladı. AKP‘ye de IMF ve Dünya Bankası‘na da gerçek karşılama ise sokaklardaydı. IMF Başkanı o ‘ayakkabıyı‘ unutmayacaktır. Aslında onların anlamaları gereken; aç ve yoksul bıraktıkları halkların öfkesinden kaçamayacaklarıdır.
IMF protestolarının ardından bazılarının yazılı ve görsel medyada ‘IMF değişti‘, ‘yeni IMF‘ gibi sözlerle ‘iyi emperyalizm‘ üretme teorilerine ancak gülüp geçiyoruz. Piyasa tanrısına inananlarının sonu reklâm filmlerindeki ‘sakız alın‘ acizliğinde görülmektedir. Bu vesileyle emeğini halkın hizmetine sunan, halktan ve emekten yana çabalar içinde olan bizim bilim insanlarımızı da buradan selamlıyorum.
Sevgili Arkadaşlar
AKP‘nin ‘oyunlarının‘ da sonu geliyor. Demokrasi oyunu yine polis şiddeti ile yalanlandı. Tayyip Erdoğan zirvede ‘dışarıdaki sese kulak verelim‘ derken anlaşılıyor ki; emniyet güçlerine ‘susturun‘ talimatı veriyordu. Geçtiğimiz haftalarda İstanbul‘da bir doğa olayı sel tam bir felakete dönüşürken ortalıkta görülmeyen devlet, bütün ‘gücüyle‘ bir kez daha İstanbul‘da IMF ve Dünya Bankasına ses veren emekçilerin karşısına dikilerek ‘ben varım‘ derken, aslında bizlere IMF ve DB politikalarını uygulayarak gelişen neoliberal devletin ne olduğunu da gösteriyordu. Yani sosyal ve kamusal niteliği ortadan kalkmış, baskı ve zordan ibaret bir devlet gösterdiler hepimize.
AKP‘nin bir diğer oyunu da IMF‘ye karşı ‘sahte kabadayılıkları‘. AKP, IMF ile ister anlaşsın ister anlaşmasın, Orta Vadeli Program diye açıkladığı ekonomi politikaları IMF programının ta kendisidir. Orta vadeli programın verilerine göre, AKP‘nin hükümete geldiği 2002‘de %10,3 düzeyinde seyreden işsizlik oranı 2012‘de %13,3‘e yükselecek. Türkiye tam bir ‘kaybedilmiş 10 yıl‘ ile karşı karşıya gelecektir. Devlet Bakanı Ali Babacan ‘kemer sıkma politikası uygulayacağız‘ diyor. Özal‘dan hafızalarımıza kazınan ‘kemer sıkma‘ politikası bugün ustalarının yolundan sapmayan AKP için de tek ve yegâne program olmaya devam ediyor.
Hükümet Orta Vadeli Programda tamamen özel sektör ağırlıklı bir strateji benimsemektedir. Elektrik dağıtımı, şeker üretimi, telekomünikasyon ve liman işletmeciliğinin hızla özelleştirilmesi öngörülüyor. Tüm dünyada finansın üretimin önüne geçtiği, krizin temel nedeninin aşırı finansallaşma eğilimi olduğu kabul edilirken İstanbul‘u uluslararası finans merkezi yapma hülyası övünülerek dile getiriliyor. Benzer biçimde esnek istihdamın yaygınlaştırılmasından söz edilerek emek gelirlerini aşağı çeken, işten çıkarılma korkusu ile çalışanların karabasanı haline gelen ekonomik politikalar ortaya konuyor. Sağlıkta katkı payı arttırılarak en temel bir yurttaşlık hakkı olan sağlığın özelleştirilmesine doludizgin devam ediliyor. İşte IMF programı tam da budur.
Biz burada bir kez daha "IMF ve Dünya Bankası defol. Bu ülke, bu halk satılık değil" diyoruz.
Sevgili Arkadaşlar
Türkiye‘nin bir başka gündem konusu da ‘demokratik açılım‘ tartışmalarıdır. TMMOB olarak yıllardır demokrasi ve özgürlükler için, eşitlik için, adalet için mücadele yürütüyoruz. Evet, Türkiye‘nin demokratikleşmesi doğrultusunda atılacak her adımdan bizler ancak memnuniyet duyarız.
Ancak ortada bir yanılsamadan başka bir şey yok. Giderek daha baskıcı/otoriter uygulamaları hayata geçiren, toplumsal alanı dinsel gericilikle kuşatan bir iktidarın demokrasiyi geliştirmesi zaten mümkün de olamaz. Son dönemde gündeme gelen Kürt sorununun çözümü tartışmalarında da görüyoruz ki AKP bu sorunu da kendi renginden bir ülke yaratma uğraşı çerçevesinde ve ABD emperyalizminin bölgedeki yönelimleri doğrultusunda ele alıyor. Bugünlerde ‘Dağ fare mi doğuruyor‘ diye şüpheler dile getiriliyor. Evet şüpheniz olmasın tam da öyledir.
Herkesin dilini, kültürünü özgürce yaşayabileceği, insanımızın kardeşçe ve bir arada yaşadığı bir ülke ancak demokratik bir ülke olabilir. Bunun başarılması ise gerçekten demokrasiye ve barışa inananların mücadelesi sonucu gerçekleşecektir. AKP‘nin geliştirdiği bölgenin emperyalizmin çıkarları doğrultusunda düzenlenmesi ve ‘ılımlı İslamcılık‘ içerisinde ümmetçi temelde bir arada olma politikaları bugünkü karanlığının katmerlenmesi ve geleceğimizin teslim alınmasından başka bir anlama gelmeyecektir.
Sevgili Arkadaşlar
Önümüzdeki dönemde ABD‘nin kapitalist küreselleşmenin, emperyalizmin krizini aşabilmek için bölgenin enerji kaynaklarına yönelik başlattığı kontrol ve denetimi arttırmaya uğraşacağı, bu doğrultuda bölgede ve dünyanın başka yerlerinde savaşlar, iç savaşlar çıkartabileceği Dünya Bankası başkanının itiraflarından da kolayca anlaşılabilmektedir. Burjuvazinin yeni yalanı ‘yeni Amerika‘, ‘yeni IMF‘dir ki, artık bunlara kimse de inanmıyor. Emperyalizm bildiğimiz gibidir, yani azgın bir sömürü için dünyanın her yerini kontrol alma çabasını sürdürmekte, bunun için gerektiğinde darbelere, savaşlara, iç savaşlara başvurmaktan çekinmemektedir, çekinmeyecektir.
Bu nedenle, bugün ülkemizde emekçilerin, ezilenlerin birlikte mücadelesine ve dayanışmasına duyulan ihtiyaç ortadadır. Emperyalizme ve sömürüye karşı özgürlük, demokrasi ve bağımsızlık için verilen mücadeleyi ancak bir arada olursak, omuz omuza yürürsek, çabalarımızı ortaklaştırabilirsek büyütebiliriz. "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganı o nedenle bugün hiç bu kadar anlamlı ve gerekli olmamıştı.
Evet, Sevgili Arkadaşlar,
Başka bir dünya kurmanın zamanıdır. Şimdiki dünya düzeninin geleceği yoktur. Gelecek, eşitlik ve özgürlük için mücadele edenler tarafından bugünden kurulacak ve yarın mutlaka ama mutlaka kazanılacaktır.
TMMOB ve örgütlü yapısı bu bilinçle çabalarını sürdürmek zorundadır.
Biz biliyoruz; yolumuz uzun. Yolumuz meşakkatli. Ama herkes bilsin: gelecek güzel günlere olan inancımız tam.
Hepimize kolay gelsin arkadaşlar
TMMOB 40. DÖNEM III. DANIŞMA KURULU‘NA KATILIM LİSTESİ (10 EKİM 2009) |
|
|
KATILIM SAYISI |
TMMOB Yönetim Kurulu |
18 |
TMMOB Yüksek Onur Kurulu |
2 |
TMMOB Denetleme Kurulu |
3 |
TMMOB Genel Sekreterlik |
5 |
Çevre Mühendisleri Odası |
6 |
Elektrik Mühendisleri Odası |
21 |
Fizik Mühendisleri Odası |
3 |
Gemi Mühendisleri Odası |
2 |
Gemi Makina İşletme Mühendisleri Odası |
- |
Gıda Mühendisleri Odası |
11 |
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası |
18 |
İç Mimarlar Odası |
13 |
İnşaat Mühendisleri Odası |
70 |
Jeofizik Mühendisleri Odası |
15 |
Jeoloji Mühendisleri Odası |
12 |
Kimya Mühendisleri Odası |
22 |
Maden Mühendisleri Odası |
17 |
Makina Mühendisleri Odası |
94 |
Metalurji Mühendisleri Odası |
5 |
Meteoroloji Mühendisleri Odası |
- |
Mimarlar Odası |
12 |
Orman Mühendisleri Odası |
2 |
Petrol Mühendisleri Odası |
- |
Peyzaj Mimarları Odası |
9 |
Şehir Plancıları Odası |
2 |
Tekstil Mühendisleri Odası |
1 |
Ziraat Mühendisleri Odası |
12 |
İl Koordinasyon Kurulu Sekreterleri |
10 |
TOPLAM |
385 |