TMMOB 41. DÖNEM 3. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI-9 EKİM 2011/ANKARA

10.10.2011

Statüko-değişim, darbe-demokrasi gibi ikilemler arasında sürdürülen yeniden yapılanma süreci AKP eliyle tamamlanmış ve yeni bir Türkiye, yeni bir düzen inşa edilmiştir. "AKP devlet mi, hükümet mi?" gibi tartışmalar artık geride kalmıştır. Yukarıdan aşağıya devletin bütün kurumları ele geçirilerek ekonomik alan neoliberal politikalarla, toplumsal alan da cemaat ağlarıyla kuşatılmış ve klasik sağ partilerin düzeyi aşılarak siyasetin merkezi yeniden tanımlanmıştır.

AKP eliyle oluşturulan yeni düzen, ABD‘nin farklı bir yöntemle sürdürmeye çalıştığı Büyük Ortadoğu Projesi için de kritik öneme sahip bir konumdadır. NATO‘nun Lizbon Zirvesi‘nde kararlaştırılan ‘yeni stratejik konsept‘in ilk olarak uygulandığı Libya sonrası gelişen Kuzey Afrika ve Ortadoğu‘nun yeniden dizaynı konusunda yeni Türkiye de yerini almış durumdadır. Mısır ve Tunus‘da başlayan halk hareketlerinin bölgeye yayılması üzerinden alternatifsizliğin yarattığı boşluğu dolduran emperyalist politikalar ile meşruiyet zemini de yakalanmıştır.

Türkiye, ‘piyasacılıkla bütünleşmiş demokratik İslamcılık‘ olarak ifade edilen tanımlama ile, emperyalizmin Ortadoğu planlarının gerçekleştirilmesi için aynı zamanda bir rol model ülke olarak bölgede büyük bir işlev görmektedir. ABD‘nin Ortadoğu‘ya müdahalesindeki en önemli ideolojik ve askeri güç olarak konum alan yeni Türkiye, Suriye konusunda aldığı tutum ile de bunu açık bir bicimde göstermiştir. Ayrıca AKP‘nin Türkiye‘de üstlendiği misyonun bölgedeki tamamlayıcısı konumundaki Müslüman Kardeşlerin aldığı pozisyon, emperyalizmin isteklerine cevap verir niteliktedir.

Kürecik‘e kurulacak olan NATO füze kalkarı radar sistemi ile hem emperyalist egemenliğin güvencesi hem de İsrail‘in güvenliği sağlanacaktır. AKP‘nin bu dizginsiz işbirlikçiliği, bölgemizde ve ülkemizde halkları birbirine düşman edecektir.

AKP‘nin, arkasında emperyalizmin yeni egemenlik ve paylaşım arayışlarının ve kapitalizmin krizini aşmaya dönük olarak ekonominin askerileştirilmesinin yattığı büyük çaplı politikaların taşeronluğunu yapma hevesi geleceğimizi yok edecek bir dönemecin eşiğindedir. Bu dönemeç bağımsız bir Türkiye için ayağa kalkmanın gerektiği bir dönemeçtir.

Ülkemiz emperyalizmin egemenlik planlarının kıskacında şekil almakta ve küresel kapitalizme entegrasyonunun sağlanması yolunda yapılandırılmaktadır. AKP eliyle oluşturulan yeni Türkiye‘nin yeni statükosunun bu amaçla muhafaza edilmesi ve sürekliliğinin sağlanması ihtiyacından dolayı da büyük bir baskı ve korku rejimi yaratılmıştır. İktidara karşı gelişen her tepki ve muhalefet yok edilmek istenircesine baskıya ve zorbalığa maruz kalmaktadır. Hopa‘dan, Tortum‘a ve Gerze‘ye kadar her düzlemde halkın karşısına devletin baskı ve zor aygıtları çıkmakta ve terör estirmektedir. Artık sadece muhalif kesimler değil halkın doğrudan kendisi de iktidarın potansiyel hedefi haline gelmiştir.

Dağdan ovaya gibi betimlemeler ardından Kürt sorununun çözümünde demokratik sürecin işletileceği aldatmacasıyla iç savaş koşullarını olgunlaştıran şiddet yöntemlerine başvurulmuş, yasal siyaset temsilcilerinden belediye yöneticilerine kadar tüm demokratik temsilciler cezaevlerine atılmıştır. Kör şiddetin kol gezdiği, sivil ölümlerinin ve kaçırmaların, gözaltı ve tutuklamaların yaygınlaştığı şu günlerde barış, kardeşlik ve bir arada yaşam cümleleri edebi bir nitelemenin ötesine geçmemektedir. Barışın ve bir arada yaşamın sesi boğulmaktadır. Bu koşulların bozulması gerekmektedir. Bu koşullar da ancak demokratik alanın yeniden kurulması ve silahların yerini sözlere bırakması ile mümkündür.

12 Eylül faşist darbesi ile hesaplaşma söylemleri üzerinden siyasi alanı biçimlendiren AKP, Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisini yangından mal kaçırırcasına kullanarak kamu yapısını yeniden düzenlemiştir. 12 Eylül‘ün AKP ile sürdüğü gerçeği, ileri demokrasi ve darbe karşıtlığı söylemlerinin duvara çarptığı KHK‘ların çıkarılması sürecinde yeniden görülmüştür. Kamu anlayışı, kamu idari yapısından artık tamamen tasfiye edilmiştir. 24 Ocak kararları ile başlayan ve 12 Eylül faşizmi ile şekillenen piyasalaştırma ve özelleştirme uygulamaları ile günümüze kadar kademeli olarak sürdürülen neoliberal politikalar ile birlikte "devlet,  planlama, denetim, düzenleme" kavramlarına adeta savaş açılarak piyasacı düzenin alt yapısı inşa edilmiştir. AKP de doğal olarak, alt yapısı yıllar içerisinde oluşturulan bu piyasacı düzenin üst yapısını oluşturmak için KHK‘lar ile kamu idari yapısını düzenleme görevini yerine getirmiştir. Bu süreci izleyecek olan adımları da, bu ihtiyaca uygun bir anayasanın oluşturulmasıdır.

Hem mesleğimiz hem de örgütümüz, yapısı gereği KHK‘lar ile ortaya çıkan sonuçtan doğrudan etkilenmektedir. Bakanlıkların yapısında meydana gelen değişiklikler sonucu hem mesleğimizin Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS)‘nın da bir gereği olarak uluslararası ticarete açılması sağlanmakta hem de TMMOB‘nin örgütlülüğü Meslek Hizmetleri Genel Müdürlüğü Çatısı altında yok edilmeye, tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Öte yandan meslek alanlarımız ile ilgili olarak; akıttıkları suyun önünde var saydıkları tüm çakılları da bu şekilde oluşturdukları kamu yönetimi eli ile temizlemiş bulunmaktadırlar.

Bugün AKP‘nin mesleğimizi ve örgütümüzü hedef alan KHK saldırısı karşısında direnmek, sadece biz mimar, mühendis, şehir plancıları ve onların örgütü olan TMMOB‘nin korunması ve kurtarılması anlamına gelmemektedir. Çünkü bizim mesleğimiz, örgütümüz halkımızın ve ülkemizin yaşamının odak noktasında yer almaktadır. Doğal olarak bu saldırı dalgasına karşı direnmek ülkemiz ve halkımızın geleceği için de direnmek anlamına gelmektedir.

Bunun gereklerinin emek ve demokrasi güçleri ile ortaklaştırılan bir mücadele hattı ile yerine getirilebileceğini de çok iyi biliyoruz. "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber, ya hiç birimiz" sözümüz şimdi her zamankinden daha fazla anlamlı.

Şimdi önümüzdeki görev dün gerçekleştirdiğimiz 8 Ekim mitinginde oluşturduğumuz sokak meclisinin oturumlarını tüm Türkiye‘de emek ve demokrasi güçleri ile birlikte gerçekleştirmek. Bu ülkenin sokakları ve alanları bizi bekliyor.

Hepimize kolay gelsin.

 

Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı