TMMOB 44. DÖNEM II. DANIŞMA KURULU TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

11.02.2017

44. Dönem TMMOB II. Danışma Kurulu toplantısı, 11 Şubat 2017 tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk toplantı salonunda gerçekleştirildi.

Danışma Kurulu, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açış konuşmasıyla başladı. Ardından TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, 1. Danışma kurulu sonrası TMMOB’ye bağlı Odalar, İl Koordinasyon Kurulları, örgüt içi toplantıları, etkinlikler ve yayınlar konusunda geniş kapsamlı bir sunum yaptı.

Tüm illerden katılımın yoğun olduğu TMMOB 2. Danışma Kurulu toplantısı kapsamında saat 12.00’de bir basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda; Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları, “TMMOB HAYIR Diyor” kampanyası kapsamını ve programını kamuoyu ile paylaştı.

Basın toplantısı sonrası, üye ve katılımcıların da katkılarıyla TMMOB referandum çalışmaları kapsamında HAYIR programına ilişkin görüş alışverişinde bulunuldu. 546 TMMOB Yöneticisinin  katıldığı toplantı da sırasıyla; Danışma Kurulu üyeleri Kaya Güvenç (TMMOB YK eski BAŞKANI - MMO), Yavuz Önen (TMMOB YK eski BAŞKANI - MO), Mehmet Soğancı (TMMOB YK eski BAŞKANI - MMO), Hüseyin Yeşil (EMO), Ali Ekber Çakar (MMO), Özden Güngör (ZMO), Ertuğrul Candaş (HKMO), Ali Uğurlu (KMO), Hüseyin Alan (JMO), Cemal Gökçe (İMO), Birkan Sarıfakıoğlu (BMO), Yaşar Üzümcü (GIDAMO), Orhan Sarıaltun (ŞPO), Ayhan Yüksel (MADENMO), Zeyneti Bayrı Ünal (ÇMO), Tezcan Candan (MO), Melih Yalçın (MMO), Cevahir Efe Akçelik (ÇMO), Mehmet Orak (EMO), Vahap Tuncer (ZMO), Ayşegül Oruçkaptan (PEYZAJMO), Köksal Şahin (İMO), Battal Kılıç (MMO), Mehmet Mak (EMO), Mustafa Erdoğan (HKMO), Ferdan Çiftçi (ZMO), Zeki Arslan (MMO), Ali Ekinci (MO), Kubilay Özbek (EMO), Necmi Ergin (MADENMO), Çağdaş Kaya (İMO), İbrahim Mart (MMO), Yusuf Bozkurt (EMO), Mehmet Makar (MADENMO), İbrahim Tataroğlu (MMO), Gözde Akgün Demirci (BMO), Mert Özdağ (HKMO), Kadir Dağhan (GIDAMO), Barış Özel (BMO) Sami Yılmaztürk (MO) ve Hüseyin Sinan Omtan (MO) konuştu.

 

Anayasa değişikliği ve referandum gündemi ile toplanan kurulda Koramaz söyle dedi:

"Sevgili arkadaşlar,

Hepinizi şahsım ve TMMOB Yönetim Kurulu adına selamlıyor ve katılımınızdan dolayı Yönetim Kurulumuz adına teşekkür ediyorum.

TMMOB 44.Dönem 2.Danışma Kurulu toplantısına hoş geldiniz.

44. Dönem 1. Danışma Kurulu toplantısını 24 Eylül’de gerçekleştirmiştik. Çok değil aradan sadece 4,5 ay gibi bir süre geçti. Ancak bu kısa sürede sabır sınırlarımızı zorlayan pek çok olay yaşandı ülkemizde.

Diyarbakır’da, Adana’da, İstanbul Beşiktaş’ta, Kayseri’de düzenlenen bombalı saldırılarda onlarca yurttaşımızı kaybettik. 19 Aralık’ta Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, Ankara'da katıldığı bir sergide uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti.

2016 yılı terör saldırılarının ve bu saldırılarda yaşadığımız acının yılı oldu.

2017’den umutlu bir başlangıç bekliyorduk ama yılın ilk saatlerinde umutlarımızı yıkan bir saldırı oldu. İstanbul’un eğlence merkezlerinden Reina’da yılbaşı kutlayan insanlara yönelik saldırıda 39 kişi hayatını kaybetti.

Aynı hafta İzmir Adliyesi önünde meydana gelen patlamada ve yaşanan silahlı çatışmada 2 vatandaşımızı kaybettik.

Katliamlarda yitirdiğimiz tüm vatandaşlarımız için ülkemize başsağlığı diliyoruz.

İçeride ve dışarıda uyguladıkları politikalarla ülkemizi kaosa sürükleyenler yaşanan terör saldırılarının sorumluları, bugün hala koltuklarında oturmaya devam ediyorlar.

Cumhurbaşkanı ve çevresi bir süredir şehitlik makamına atıf yaparak, ölümü sık sık dile getirerek ülkede yaşanan bu şiddet sarmalını normalleştirmeye çalışıyor.

Bugün ‘terörle mücadele’ kendi bağlamından çıkarılmış ve iktidarın dilediğinin hayatını karartmasına imkân tanıyacak şekilde genişletilmiş durumda. AKP iktidarı terörü önlemek bir yana, kaldıraç gibi kullanarak her türlü yasa dışı eylemini meşrulaştırıyor.

Sevgili Arkadaşlar,

15 Temmuz kanlı darbe girişiminin bastırılmasının ardından ülkemiz bu kez AKP eli ile yeni bir darbe döneminin, “sivil darbe döneminin” içerisine sokuldu.

 İkinci kez uzatılan OHAL kapsamında ardı ardına çıkarılan KHK’lar ile iktidarın suçlarına ortak olmayı reddeden akademisyenler, mühendis, mimar ve şehir plancıları, memurlar, tüm kamu çalışanları işlerinden, aşlarından edildi. 150 binin üzerinde kamu görevlisi işten çıkarıldı ya da açığa alındı.

KHK listeleri üzerinde yaptığımız çalışmalardan edindiğimiz bilgilere göre OHAL süresince, aralarında çok iyi tanıdığımız, yol arkadaşlığı yaptığımız, odalarımızın şube yönetimlerinde, onur kurullarında, birliğimiz organlarında görev üstlenmiş, yaşamları boyunca özgür, demokratik, laik bir ülke için kararlı bir duruş sergilemiş; iş, emek ve hak arama mücadelesini sendikal faaliyetler üzerinden yürütmüş; terörün her türünü lanetlemiş; cemaat - tarikat yapılanmaları içinde olmak bir yana, bu yapılanmaların devlet içinde örgütlenmelerine şiddetle karşı çıkmış meslektaşlarımızın da bulunduğu 2276 mühendis, mimar ve şehir plancısı üyemiz kamudan ihraç edildi.

İşten çıkarmaların tamamı, sorgusuz, sualsiz gerçekleştirildi. Kurum yöneticileri çalışanlarını ihbar etmeye zorlandı.

Darbe öncesi 657 sayılı Kanun’un devlet memurlarını korumaya yönelik hükümlerinden defaten şikayet eden iktidar, OHAL’i fırsat bilip diş bilediği, fişlediği on binlerce kamu çalışanını işten çıkardı, geleceksiz, güvencesiz bir hayata mahkum etti.

Neredeyse okullarda, üniversitelerde ders verecek öğretmen ve öğretim görevlisi; bakanlıklarda çalışma yürütecek mühendis, belediyelerde hizmet üretecek memur kalmadı.

Sevgili arkadaşlar;

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, insan haklarının ayaklar altına alınmasına karşıdır.

İnsanların temel hukuk normlarına aykırı olarak işten atılmasına karşıdır.

Savunma haklarının ellerinden alınmasına karşıdır.

Bu çerçevede KHK’larla işten atılan yol arkadaşlarımızın yanında olduk, gerek basın toplantıları aracılığı ile gerekse kurumlarına yazı yazarak görevlerine iade edilmelerini istedik.

Mecliste görüşmeler gerçekleştirdik, KESK’in bu doğrultuda yürüttüğü mücadeleye omuz verdik.

Bilinmelidir ki, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, insanca bir yaşam, onurlu bir gelecek için hukuk dışı uygulamaların karşısında olmaya devam edecektir.

Bilinmelidir ki, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, yüzünü emekten, demokrasiden, barıştan yana dönmüş tüm üyelerinin ve kamu çalışanlarının mesleki ve demokratik mücadelesinde her zaman yanında olacaktır.

Sevgili arkadaşlar;

AKP darbeyi bir fırsata çevirmiş durumda. OHAL ile Meclis devre dışı bırakılarak, ülkemiz Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetiliyor.

Bu kararnamelerle pek çok yasada kalıcı değişiklikler yapıldı.

20 Temmuz - 31 Aralık 2016 tarihleri arasında toplam 178 medya kuruluşu kapatıldı. Bu kuruluşların sadece 9’u için kapatma kararı kaldırıldı.

Yine bu tarih aralığında 1425 dernek kapatıldı. Çok sayıda gazeteci gözaltına alındı ya da tutuklandı. 

Özellikle güneydoğu Anadolu bölgesinde bir çok belediyeye kayyımlar atıldı. Resmen kayyım atanmayan bazı belediyelerin faaliyet yetkileri ise kaymakamların onayına bağlanarak fiili kayyım uygulaması yapılıyor.

Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyım atanması, milli iradeyi yok saymaktır. Hukuk dışı uygulamalarda sınır tanınmadığının açık göstergesidir.

Yine bu dönemde, halkın iradesiyle seçilmiş milletvekilleri, gerilim ve çatışma ortamından beslenen siyasi iktidar tarafından keyfi olarak gözaltına alındı, tutuklandı.

Seçilmiş milletvekillerinin tutuklanarak devre dışı bırakılması, temsili parlamenter sisteme ve barış içinde, bir arada yaşama umudumuza yapılmış bir darbedir.

Barış yerine savaşa ve teröre davetiye çıkartmaktır. Ülkedeki yangına benzin dökmektir.

TMMOB, demokratik siyasetin tüm kanallarını kapatarak halklar arasındaki köprüleri yıkmaktan başka işe yaramayacak anti demokratik, hukuk dışı bu müdahalelerin derhal durdurulması gerektiğini her platformda ifade etmeye devam edecektir.

Sevgili arkadaşlar;

AKP, OHAL’i tüm iktidar dönemi boyunca çıkaramadığı ülke, doğa ve emek düşmanı akıl almaz yasaları çıkarmak için de çok iyi kullanıyor.

Bugüne değin, Uluslararası iş gücü Kanunu, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu, Türkiye Varlık Fonu Kanunu, Yatırımların proje bazında desteklenmesi kanunu, Bazı alacakların yeniden yapılandırılması kanunu, Bilirkişilik kanunu gibi yıkım ve talan yasaları birbiri ardına jet hızıyla meclisten geçirildi.

Geçen hafta, yine OHAL koşullarının sunduğu olağandışı yetkilerden yararlanan siyasal iktidar, yeni bir KHK ile TÜRKSAT, PTT, TELEKOM, BOTAŞ, TPAO, ETİ Maden, ÇAYKUR, Borsa İstanbul, THY, Ziraat Bankası ve Halk Bankası gibi ülkemizin 11 büyük kamu kurum ve kuruluşunun hisseleri ile Antalya, Aydın, İstanbul, İzmir, Muğla ve Isparta başta olmak üzere birçok ildeki devlet arazilerini Varlık Fonu’na aktardı.

Neredeyse  tüm ülke servetimiz, Cumhuriyetin aydınlanmacı kurumlarının varlıkları, kültür varlıkları, kıyılar, ormanlar, meralar , emekçilerin işsizlik ve kıdem tazminatları için biriken fonlar bir Anonim Şirkete devredilmektedir.

Bu şirkette istihdam edilecek personel seçiminde ve yargılanmasında kamu personel rejimi uygulanmayacaktır.

Şirket Kamu İhale Kanunu ve İktisadi Devlet Teşekkülü  hükümlerine tabi olmayıp, şirket faaliyetleri Sayıştay dolayısıyla yasama organının denetiminden muaftır.

Bu uygulama, açık bir şekilde Anayasa’ya aykırıdır; kamu yararı eksenli sosyal hukuk devleti ilkesinin tasfiyesi niteliğindedir.

TMMOB, ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına, kamu kuruluşlarına, kamu arazilerine ve üzerinde halkın alın teri olan tüm varlıklara sahip çıkılması için elinden geleni yapacaktır.

TMMOB, böylesi bir kamusal-toplumsal yoksullaşmaya karşı kamusal üretim, kamu mülkiyeti, kamu işletmeciliği ve kamusal denetimi kararlılıkla savunmaya devam edecektir.

Sevgili arkadaşlar;

İktidarın baskıcı uygulamalarından söz ederken örgütümüze yönelik saldırıları da unutmamamız gerekir. İktidarın gözden düşürerek, etkisiz hale getirmek için çabaladığı, fiili ve hukuki müdahalelerde bulunduğu kurumlardan biri de TMMOB’dir.

Bildiğiniz gibi, darbe girişiminin hemen ardı sıra yayımlanan Uluslararası İşgücü kanunu tasarısı ile Birliğimizin yasasında  önemli değişiklikler yapılarak, yabancı mühendislerin karşılıklılık ilkesi, akademik ve mesleki denklik kriterleri aranmadan ülkemizde çalışmasının önü açılmak istenmiş, yürüttüğümüz çok yönlü ve örgütlü mücadeleyle bu girişimi önlemeyi başarmıştık.

Bu mücadeleye omuz veren, güç veren, ter döken TMMOB kadrolarına bir kez daha teşekkür ediyorum.

Şimdi de 12 Eylül sonrası yine bir KHK ile TMMOB Yasası’na eklenen ama 35 yıl boyunca hiçbir iktidar tarafından uygulanmayan Odalar üzerinde bakanlıkların idari ve mali denetim maddesini  gündeme getirdiler.

Odalarımızı denetlemek gerekçesiyle bir kez daha üzerimizde baskı kurmaya çalışıyorlar. Anayasaya tamamen aykırı olmasına rağmen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 11 odamızı denetlemek üzere harekete geçti. Müfettişler kanalıyla Odalarımıza yazılar gönderdiler. Mali ve idari birçok doküman istediler.  Konuyla ilgili bir dizi çalışma yürüttük, örgüt içi toplantılar yaptık.

Yönetim Kurulumuz İdari ve mali denetim işleminin Anayasa’nın 2, 6, 8, 11 ve 135. maddelerine aykırı olduğu ve hukuki dayanağı bulunmadığı doğrultusunda bir karar alarak Odalara bildirdi.

11 Odamız da  ortak tutum içinde Odalarımızın denetlenmesinin hukuki dayanağı bulunmadığı ve bu nedenle , istemlerinin yerine getirilemeyeceğini Bakanlık Müfettişlerine yazılı olarak belirtti.

Bakanlıktan bu yazılara ilişkin henüz bir geri dönüş olmadı. 

Mevzuatımız gereği TMMOB ve odalarının mali denetimi, Genel Kurullarda seçilen Denetleme Kurullarınca, İdari Denetimi ise Yönetim Kurulu ve Genel Kurullarca  yapılmaktadır.

TMMOB ve Odalarının her türlü karar ve uygulaması için her zaman hukuki yollar da açıktır ve yargı denetimi vardır.

Şunu herkes bilsin ki, TMMOB ve bağlı Odalarının bütün karar ve tasarrufları Bakanlığın değil tüm halkımızın bilgi ve denetimine açıktır.  TMMOB şeffaf bir örgüttür.

Bu özelliğimizden dolayı, Odalarımız istenen dökümanları müfettişlere vermemiş,  Oda  WEB sitelerinde kamu oyu ile paylaşma kararı almıştır.

Bakanlığın bu girişimiyle amaçlanan açıktır. TMMOB ve Odalar üzerinde Anayasanın ilgili hükümlerine rağmen hiyerarşik bir ilişki tesis edilmeye, yönetimler korkuyla sindirilmek istenmektedir.

TMMOB ve bağlı meslek odaları “kanunsuz” bir şekilde yapılmak istenen idari ve mali denetimi kabul etmeyecektir.

Mesleğimize ve meslek örgütlerimizle ilgili yapılan her türlü yetkisizleştirmeye, etkisizleştirmeye ve tasfiye etme istemine karşı sessiz kalmayacağız, mesleğimize, odalarımıza ve TMMOB’ ne sahip çıkacağız.

Sevgili arkadaşlar;

TMMOB’ye yönelik saldırılar bunlarla sınırlı değil. Siyasi iktidarın doğrudan müdahale girişimlerinin yanı sıra, ırkçı, gerici, işbirlikçi  çevreler ile yandaş basın ve kalemşörlerinin de hedefindeyiz.

Yakın zamanda  HDP milletvekillerinin gözaltına alınması ve tutuklanması ile ilgili yapmış olduğumuz açıklama üzerinden malum çevreler yazılı ve sosyal medyada örgütümüzü terör ve PKK işbirlikçiliği ile suçlayan bir seferberlik başlattılar. 

Anayasa değişikliğine HAYIR tutumumuzun kamuoyu ile paylaşılması sonrası saldırılarının dozu daha da arttı.

 TMMOB kapatılmalı, yöneticileri derdest edilmeli, kampanyaları yürütüyorlar. 

Amaçları TMMOB’yi iktidarın hedefi haline getirmek, Birliğimizin antiemperyalist, yurtsever, ilerici, demokrat, halkçı, toplumcu çizgisinin tasfiye edilmesini sağlamaktır.

Belirtmek isteriz ki; TMMOB’nin terör saldırıları konusundaki duruşu açıktır. Defalarca yaptığımız basın açıklamalarında da vurguladığımız üzere, TMMOB, kimden gelirse gelsin tüm terör saldırılarını lanetleyen, ülkenin geleceğinin eksiksiz bir demokrasiden, barış içerisinde bir arada yaşamdan geçtiğini savunan bir örgüttür.

Basın açıklamamızda altını çizdik, bir kez daha yineliyoruz; HDP milletvekillerinin hukuka aykırı olarak gözaltına alınması, tutuklanması kabul edilemez.

Bu operasyon; seçimlere, temsili parlamenter sisteme ve barış içinde, bir arada yaşama umudumuza yapılmış bir darbedir.

Seçilmiş milletvekillerini devre dışı bırakılarak barış yerine savaşa ve teröre davetiye çıkartılmaktadır.

Bu gidiş, iyi bir gidiş değildir, ülkemizi kaosa sürükleyecek, geleceğimizi karartacaktır. Türkiye’nin geleceği dikta rejiminde değil, demokrasinin evrensel değerlerinde aranmalıdır.

Bu suçlama ve tehditlerin sahipleri şunu bilsinler, TMMOB’ye susturmaya kimsenin gücü yetmez. TMMOB sadece örgütlü üyesinden aldığı güçle aklın, bilimin ve Türkiye vicdanının sesi olmaya devam edecektir.

Sevgili arkadaşlar;

Temel hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı, cezaevlerinin muhaliflerle tıka basa doldurulduğu, basın yayının hükümet propagandası dışında aykırı tüm seslere kapatıldığı, ülke tarihimizin en kanlı, en karanlık ve en belirsiz günlerinden geçiyoruz.

Ülkemiz cihatçı örgütlerin merkezi haline gelmiş durumda. Her geçen güne yeni bir katliamla uyanıyoruz.

Sınır ötesi kara operasyonunun El Bab’a kadar uzanması, içerde ve dışarıda savaş hali ülkemizi geri dönüşü mümkün görünmeyen büyük bir yıkıma doğru sürüklüyor.

Adeta bir Ortadoğu ülkesi gibi her yeni güne acıyla yeni bir acıyla uyanır olduk. Can güvenliği endişesi ekonomik istikrarsızlığın, yoksulluğun işsizliğin önüne geçti. Sokaklarımız boşaldı. Gelecek güzel günlere olan inancımız azaldı.

Anayasa değişikliği işte böylesi bir ortamda iktidar partisinin zoruyla ve dayatmasıyla gündemimize girdi.

Anayasa’nın 65 maddesini değiştiren, 18 maddelik bir anayasa değişikliğini içeren paket toplumun önüne konuldu.

Bilindiği üzere, Anayasa, sadece devletin örgütlenme biçimini değil aynı zamanda bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan temel belgedir. Bu nedenle,  anayasa “toplumsal uzlaşma belgesi” olarak tanımlanmaktadır.

Bu uzlaşma belgesinin hazırlanışı ve değiştirilmesinde izlenen yöntem açık, şeffaf olmayı, toplumun tüm katmanlarında sağlıklı bir şekilde tartışılmasının sağlanmasını ve nihayetinde toplumsal mutabakatı gerektirir.

Gerçek demokrasilerde anayasa değişikliği çoğunluk iradesine indirgenmez, esas olan çoğulcu biçimde sürece katılıp, tartışıp, uzlaşmadır.

Bugün ise iktidar, “ister kabul et ister etme, ben halka giderim” mantığıyla kendi hazırladığı anayasa değişikliği paketini TBMM’ne getirmiş ve aynı hızla da meclisten geçirmiştir.

Yol ve yöntemin sorunlu olması yanında, paketin kendisi halkın güncel taleplerini içermemenin ötesinde bir rejim değişikliğini hedeflemektedir.

Bu anayasa değişikliği ile birlikte ülkemizde yaklaşık 140 yıllık geçmişi bulunan,  12 Eylül Anayasasında dahi korunan, parlamenter sistemin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerle bir edileceği,  yasama, yürütme ve yargı mekanizmalarının tek kişide toplandığı otoriter-totaliter bir rejime, açık faşizme geçiş söz konusudur.

AKP’nin yapacağı yeni Anayasa; kamu üretimi, kamu girişimciliği, kamusal denetim ve hizmetin tasfiyesinin yanı sıra yasama ve yargının önemli ölçüde budanmış bağımsızlığını tümüyle ortadan kaldıracak ve parlamentoyu, yürütme erkini tek kişi otoritesinin inisiyatifine tabi kılacak, diktatörlüğü kurumsallaştıracak, yeni tipte bir sermaye egemenliği, yeni tipte bir faşizm ve şeriat-hilafet anayasası olacaktır.

Sevgili arkadaşlar;

Biz çok iyi biliriz ki; ülkemizde “milli irade”ye yapılan kutsamalar aslında iktidarın kutsanmasından başka bir şey değildir.

Biz çok iyi biliriz ki; Siyasal Partiler ve Seçim Yasası’na dokunmadan yani siyasal partileri demokratikleştirmeden ve %10 seçim barajını düşürmeden, yapılacak Anayasa değişikliği ve atılacak her adım, iktidarın kalıcı kılınmasına hizmet edecektir.

Hükümetin Anayasa değişikliği paketi, yıllardır yaşadığımız garabete kılıf bulma gayretidir.

Halkın taleplerini karşılamayan, toplumsal, politik örgütlenmelerin aktif bir rol üstlenmediği hiçbir anayasa girişimi Türkiye’de demokrasinin de “istikrarın” da önünü açamaz.

Sevgili arkadaşlar;

Anayasa değişikliği, nice çatışmalar yaşamış, darbeler geçirmiş, demokrasisi zaman zaman büyük yaralar almış bu ülkenin bugüne kadar gördüğü en ağır tehdittir.

TMMOB Yönetim Kurulu’nun 21 Ocak 2017 tarihli toplantısında –Anayasa Değişiklik Teklifinin TBMM’de kabul edildiği gün- alınan 108 no’lu karar ile TMMOB’nin “Anayasa Değişikliğine HAYIR” tavrı üyelere ve kamuoyuna deklere edilmiştir.

TMMOB:

  • 60’lı yıllardan beri adım adım kurgulanan piyasacı, emek ve doğa düşmanı, laiklik karşıtı düzeni kalıcılaştırılacağı için,
  • Fiili olarak uygulanan dinci-mezhepçi dikta rejimine yasal statü kazandırılacağı için.
  • Bağımsızlık, Cumhuriyet, demokrasi, laiklik bütünlüğüne darbe vuracağı   için,
  • Çoğulcu ve katılımcı bir anlayışla hazırlanmayarak toplumsal çatışmayı sürekli kıldığı için
  • OHAL koşullarında hazırlanarak, OHAL koşullarında halkoyuna sunulacağı için

Bu  Anayasa Değişikliği teklifine HAYIR demektedir HAYIR diyecektir.

TMMOB :

  • Partili Cumhurbaşkanı’nın yasama, yürütme, yargı; devlet, siyaset, toplum ve iktisadi yaşamın bütünü üzerinde otokratik bir hâkimiyet kurmasına hizmet eden;
  • Parlamenter demokrasiyi, yasama, yargı, yürütme kuvvetleri arasındaki denge, fren ve denetleme mekanizmalarını yok eden;
  • Meclisin yasamaya dair tek ve en üst yetkili organ olma özelliğini; bağımsız yargının varlık koşullarını ortadan kaldırmaya çalışan;

Bu Anayasa değişikliği teklifine HAYIR demektedir. HAYIR DİYECEKTİR.

Sevgili arkadaşlar;

 Danışma Kurulu tarihini öne almamızın en önemli nedeni önümüzdeki referandum sürecinde yapacağımız eylem ve etkinliklerin tartışılması için zemin yaratmaktır.

Yönetim Kurulu olarak hazırladığımız referanduma ilişkin mücadele programımızı bugün birlikte değerlendirecek daha da zenginleştireceğiz.

Konuşmamın bitiminde Genel sekreterimiz hem geçen danışma kurulundan bu danışma kuruluna kadar geçen süre içerisinde yürüttüğümüz çalışmalar, hem de referandum mücadele programımızı sizlerle paylaşacak.

Referanduma kadar kalan sürede tüm üyelerimizle birebir ilişkiye geçerek  meslektaşlarımızın HAYIR oyu vermesini sağlamak, meslek uygulama alanlarımızdan yola çıkarak Anayasa değişikliğinin yıkıcı etkilerini halkımıza anlatmak olarak özetlenebilecek ikili bir görevimiz var.

Bu süre zarfında emek ve meslek örgütleriyle ortak etkinlikler düzenleyecek, emekten, halktan ve demokrasiden yana tutum alan tüm oluşumlarla da dayanışma içerisinde olacağız.

Referandumun olası sonuçlarına dair eğilimler HAYIR’ dan yanadır. Kendi içlerinde uzlaşmaz çelişkiler bulunan bir çok farklı kesim farklı saiklerle de olsa HAYIR oyu vereceklerini  birbiri ardına açıklıyor.

Bir blok görüntüsünden ziyade çok geniş kesimlere yayılan “hayır” kampanyalarının aynı yöne akması için çaba göstermemiz gerekiyor.

İktidarın yaptırdığı anketler de bu yöndedir ve iktidar aleyhine birçok göstergeyi barındırmaktadır.

Bu nedenledir ki, siyasi iktidar geleceğinden endişe duymakta, bırakınız bütünlüklü bir kampanyaya, HAYIR içerikli bildirilere bile tahammül edememekte, hukuksuz göz altılara başvurmaktadır.

Bu baskıcı ortamın ve hukuksuz uygulamaların referandum gününe kadar sürdürülebileceğini, hatta sandık sonuçlarıyla dahi oynanabileceğini aklımızdan çıkarmayalım.

Bu seçimde sandıklara sahip çıkmak her zamankinden çok daha önemli. Üyelerimizin sandıklarda görev almasını sağlamak gibi bir sorumluluğumuz da var.

İşimiz kolay değil. Biliyorum. Ancak sistemli bir çalışmayla bu Referandumdan HAYIR oyu çıkacağına, AKP faşizmine hak ettiği yanıtın verileceğine yürekten inanıyorum.

21. yüzyılda Nazi Diktatörlüğü yaşadığımız bu günlerde, gelecek özgür ve güzel günlere olan inancımla, sözlerimi Nazım’ın şu dizeleriyle bitirmenin anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Daha gün o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar. 
Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır. 
Safları sıklaştırın çocuklar, 
bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır. 

Hoş geldiniz."