TMMOB, ANKARA NUMUNE HASTANESİ ÖNÜNDE KESK İLE BİRLİKTEYDİ.
TMMOB, Toplu Görüşme Süreci'nde bir dizi eylemlilik içinde bulunan KESK'e 24 Ağustos 2005 tarihinde Ankara Numune Hastanesi önünde destek verdi. Etkinlik KESK'e bağlı SES tarafından düzenlendi.
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın da katıldığı etkinlikte, SES Genel Başkanı Köksal Aydın ile KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul birer konuşma yaptılar.
SES Genel Başkanı Köksal Aydın, konuşmasında şunları söyledi:
Gün geçmiyor ki sağlık alanında yeni bir sorun açığa çıkmasın. Başkent Ankara‘da 21. yüzyılda ortaya çıkan kolera vakaları, Edirne‘den başlayıp Kayseri‘ye uzanan yeni doğan ölümleri, şarbondan Kırım - Kongo ateşine kadar halk sağlığını etkileyen sağlık sorunları ve en son Ağrı-Doğubeyazıt‘ta 2000 insanımızı etkileyen ve 2 yurttaşımızın ölümüne yol açan salgın...
Bütün bunlar buzdağının görünen kısmı bile değil. Yaşanan tablo sağlık alanında uygulanan İMF, DB orijinli sağlıkta özelleştirme planlarının, projelerinin sonuçlarıdır. Son 20 yıldır adım adım yürütülen "sağlıkta dönüşüm"ün ne anlama geldiğinin somut örnekleridir. Sağlık hizmetlerini piyasaya açan, ticarileştiren, sağlık hizmetlerinin toplumsal özünü yok sayan, sağlığı bireyselleştiren zihniyetin ürünleridir. İnsanları hastalandırmamak amaçlı koruyucu sağlık hizmetlerini bir kenara bırakıp, piyasa talepli hasta ve hastalık, yani tedavi edici sağlık hizmetlerini özendiren politikaların sonuçlarıdır.
Sendikamız SES yıllardır, "herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli sağlık hizmeti sunumu" için mücadele ediyor. Talebimizin ne denli haklı ve anlamlı olduğunu yaşanan dram yeterince gösteriyor.
Yıllardır alanlarda ve yayınlarımızda söylediğimiz "sağlıkta ticaret ölüm demektir" sözünün hergün gerçekleşmesinden dolayı ÜZGÜNÜZ!
Yaşanan sorunların nedenleri bellidir:
Birer ticari işletme mantığıyla bakılan sağlık kuruluşlarında personel açığı artık dayanılamaz boyutlara ulaşmıştır. Yeni doğan ölümlerinin en önemli nedeni de budur. 2 yeni doğana bir hemşire istihdam edilmesi gerekirken, ortalama 10-12 yeni doğana bir hemşire hizmet sunmaktadır.
İşletme mantığı kar amaçlı olduğu için hasta sirkülasyonu insan kapasitesini, hatta fiziki koşulları bile zorlamakta, sıklıkla ihmallere yol açmaktadır. Sağlık çalışanlarının sağlığı tehlikededir.
Bölgeler arası eşitsizlikler sağlık alanında da derinleşmektedir.
Piyasa zihniyetine uygun çok uluslu şirketlerin talepleri hızla yasalaştırılırken, toplumumuzun ihtiyaç ve taleplerine uygun sağlık yatırımı yapılmamakta, alan hızla özel sektöre terk edilmektedir. Aile Hekimliğinin -adının cazibesi dışında- hiçbir derde deva olamayacağı, Genel Sağlık Sigortasının bir yıkım olduğu ve uygulanma olanağının olmadığı bilindiği halde, hükümet tarafından makyajlanarak topluma dayatılmaktadır.
Ortalama bir AB ülkesi bütçeden sağlığa %13.5 pay ayırırken, ülkemizde bu pay %3‘ü geçmiyor. Bütçe büyüklükleri de dikkate alınırsa aramızdaki fark 20-30 kata ulaşmaktadır. Üstelik ülkemizde ayrılan bu pay koruyucu sağlık hizmetlerine harcanmıyor.
Ülkemizin sağlığa harcanması gereken kaynakları türlü yollarla özel sektöre akıtılıyor. SSK‘nın devri ve özel hastanelerden hizmet alımı, SSK ilaçlarının çürümeye bırakılması, memurların özel sağlık kuruluşlarına yönlendirilmesi (2005 yılında konsolide bütçe tedavi yardım ödeneği 3.4 milyar YTL) Sağlık Bakanlığı Hastanelerinde uygulanan performansa dayalı döner sermaye sistemi bu uygulamalara yalnızca birkaç örnektir.
Henüz geç değil!
Sağlığa ayrılan bütçe payı %10‘lara çıkarılmalı, koruyucu sağlık hizmetlerine yatırım yapılmalıdır. Bölgesel eşitsizlikler giderilmelidir.
Özelleştirme politikalarıyla sağlık sorunlarının çözülemeyeceği acı deneyimlerle görülmüştür. Özelleştirme politikalarından vazgeçilmeli ve sağlık hizmeti sunumu bütçeden finanse edilen kamusal bir yükümlülük olarak benimsenmelidir.
Personel açığı kadrolu istihdam yoluyla giderilmeli, sözleşmeli çalışanlar kadroya geçirilmelidir. Çalışanlar arasındaki ücret adaletsizliğini artıran "performansa" dayalı ücretlendirme uygulamaları terk edilmeli, yerine emekliliğimize de yansıyacak temel ücretimizin insanca yaşayacak düzeye çıkarılmalıdır.
Toplumumuzun sosyal güvenlik hakkını gasp eden, sağlık hakkını yeni bir vergiye endeksleyen, parası olana, paran kadar sağlık hizmeti anlayışının ürünü Sosyal Sigortalar Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı derhal geri çekilmelidir. Kamusal sosyal güvenlik ve kamusal sağlık hizmeti sunumunu sağlayacak gerçek bilimsel ve sosyal içerikli politikalar üretilmelidir.