TMMOB ESKİŞEHİR KENT SEMPOZYUMU BAŞLADI

28.02.2008

TMMOB Eskişehir Kent Sempozyumu 28 Şubat 2008 tarihinde açılış konuşmaları ile başladı. TMMOB adına sekreteryası Eskişehir İl Koordinasyon Kurulu tarafından yürütülen sempozyum iki gün sürecek. Toplam 8 oturum ile "Eskişehir'de Eğitim ve Sağlık" başlıklı bir forumun gerçekleştirileceği sempozyum Anemon Otel'de düzenleniyor.

Sempozyumun açılışında sırasıyla; Maden Mühendisleri Odası Eskişehir İl Temsilciği‘nden Derya Özkar, Eskişehir İKK Sekreteri M. Simavi Bakır, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ve Eskişehir Vali Yardımcısı Ekrem Erdoğan konuştular.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı‘nın konuşması şöyle:

Değerli Konuklar,
Sevgili Arkadaşlar

Öncelikle hepinizi, TMMOB Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum. TMMOB adına Eskişehir İl Koordinasyon Kurulu‘nca düzenlenen Eskişehir Kent Sempozyumu‘na hoş geldiniz.

TMMOB‘nin meslek alanları üzerinden insanımıza dair, ülkemize dair söyleyeceklerine bu çalışma dönemimizde kentlerimizi de kattık ve sırasıyla Bursa, İstanbul, Ankara, Kocaeli‘nde kent sempozyumları düzenledik. Bu etkinliğimizden sonra da Denizli ve Adana‘da da benzerlerini önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğiz. Bodrum‘da da gelecek hafta Bodrum yarımadasını konuşacağız.

Bu etkinliklerimizde kentlerin mevcut durum tespitleri yapılırken aynı zamanda bu tespitten yola çıkarak "Nasıl Bir Kent İstiyorum" sorusuna yanıt aranmakta.

Bugün de sizlerle birlikte Eskişehir üzerine söyleyeceklerimiz var. Eskişehir üzerine uzmanların, bilim insanlarının, yerel yönetim temsilcilerinin, Eskişehirlilerin söyleyecekleri var.

Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası, Devlet Opera ve Balesi‘nin temsilleri, Eskişehir Fuarı... bütün bu kurumsallaşmalar ve olumlu etkinliklerde gerek üniversitelerimizin ve gerekse Eskişehir Büyükşehir Belediyesi‘nin katkıları ve çabaları açıkça görülmektedir. Olumsuz örneklerine sıkça rastladığımız kent haberlerinin Eskişehir‘de olumlu başlıklar ile anılıyor olması ve farklı bir düzeyin yakalanmış olması umut vericidir. TMMOB adına İl Koordinasyon Kurulu‘nca düzenlenen bu etkinlikte bu tür umut ve moral verici cümleler ile başlamak bugüne kadar düzenlediğimiz birçok etkinlikte yapamadığımız bir başlangıç oldu.

Opera ve bale temsillerinin gerçekleştirildiği 6. kent olan Eskişehir‘de bu kurumsallaşmada Belediye‘nin öncülük etmesi, kentin yıl boyunca olumlu birçok sanat, kültür ve bilim etkinliğine ev sahipliği yapması, kentin ekonomik, sosyal ve kültürel yönleriyle anılıyor olması ve sokakta yürürken mekânda kentin yaşanabilirlik hissi vermesi gibi bu olumlu gelişmelerin daha da ilerletilmesi, yeni adımların atılabilmesi amacıyla TMMOB ve paydaşımız olan demokratik kitle temsilcileri adına katkı koymak üzere bu etkinliğimizi sizlerle birlikte başlatmaktayız.

Değerli katılımcılar,

Kentleri salt fiziki ortamlar olarak gören yakın dönemdeki yaklaşımların; politika, planlama ve yatırımları, ağırlıklı olarak yatırımlar üzerinden parasal ve siyasal kazanç elde etme çabaları birçok kentimizde farklı düzeylerde kendini göstermektedir. Bu olumsuz tablo karşısında az da olsa bazı kentlerde toplumun geniş kesimlerinin beklentilerine, toplumsal yaşama, sanata, kültüre, bilime ve toplumsal dayanışmaya önem veren bunları yönetim anlayışının merkezine alan bütün kişi ve kurumlara her türlü katkı ve desteğimizi sunmak görevimizdir. Ancak eksiklikleri tespit etmek ve daha ileri adımlar atmak için düşünce sınırlarımızı zorlamak, perspektifimizi olumsuz örneklerden arındırmak ve toplumsal gelişmenin önünü açacak proje ve uygulamaları önermek, araştırmak ve somutlaştırmak durumundayız.

TMMOB, kent sorunlarına ilişkin olarak özellikle son yirmi yıldır yerel yönetimler, kamu kaynaklarının dağılımı, afetler, çevre, altyapı, ulaşım, konut, turizm, kentsel koruma ve kentsel dönüşüm temalarında sorun tespitlerini ve çözüm önerilerini kamuoyuna sunmaktadır.

Kamuoyunun dikkatine sunduğumuz önerilerimiz kimi zaman gündemi oluşturmuş, kimi zamansa dönemin siyasetçilerince görmezlikten gelinmiştir. Siyasal alan, bu önerileri çoğunlukla özünden ve amacından uzaklaştırıp farklı bir kurguda değerlendirmektedir.

Burada TMMOB‘nin kente ve yerel yönetimlere dair tespitlerini özetle sizlerle paylaşmak isterim.

Türkiye‘de, yıllardır sürdürülen plansızlık ve denetimsizlik, yanlış arazi kullanım politikaları, kaçak yapılaşma ve imar affı gibi süreçlerle de beslendiğinden sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentler oluşturulamamıştır. Plansızlığın ve denetimsizliğin ağır sonuçları, özellikle 1999 Doğu Marmara depremlerinin yol açtığı felaketler ve yakın zamanlarda yaşanan sel, heyelan, bina çökme örnekleri ile de gözler önüne serilmiştir.

Rantın, yağmanın kıskacına sokulan kentlerimizin doğal ve kültürel değerleri, ormanları, yeşil alanları, sahilleri yok edilmekte, kamu arazileri elden çıkarılmakta, çevresel kirlilik ülkemizi bir ekolojik felaketin eşiğine getirmektedir.

Bilimi, planlamayı ve kamusal denetimi dışlayan, planlı bir ekonomi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bu model; bir çaresizliğin ve yetersizliğin sonucu değil, siyasal iktidarların tercihi olmuştur. Bu tercihin yanlışlığı ve korkunç sonuçları açıkça ortaya çıktığı halde gereken ders alınmamış, sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir yerleşim alanlarının oluşturulması için gerekli politika ve uygulamalar gündeme getirilmemiştir.

Demokrasinin evrensel değerlerinin ayaklar altına alındığı, planlamanın ve kamusal denetimin devre dışı bırakıldığı böylesi bir süreçte; merkezi yönetimler gibi yerel yönetimler de rant paylaşımın odakları haline getirilmiştir. Yerelleşme adı altında sürdürülen yağma hızlandırılmıştır. Türkiye‘de yerel yönetim alanında, özellikle 1980‘den bu yana hareketli bir süreç yaşanmaktadır.

Yerel yönetimlerde yaşanan bu hareketliliğin, kentsel kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi, kentlerin imar, planlama, altyapı, ulaşım, çöp, su-atıksu gibi hizmetlerindeki yolsuzlukların artması, rant ve rüşvetin yaygınlaşması gibi niteliklere sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Merkezi vesayet altında, çıkar tezgahı gibi çalışan bir yerel yönetim dünyası oluşturulmuştur. Özelleştirme, yerelleşme ve ticarileşme böylesi bir dünyanın önemli ayaklarını oluşturmaktadır.

Bugün yaşadığımız kentlerin mekansal ve çevresel olarak sağlıksız, yaşam açısından güvensizliğinin ardında; sosyal, kültürel yapının yozlaşması, gelir dağılımında ortaya çıkan uçurumlar, yoksulluk, yasadışı kazanç alanlarının egemenliği vardır. Pazarlanacak bir meta olarak görülen kentlerimiz, paranın simgelediği mekanlar haline gelmiş, sermaye egemen anlayışlı bir yaşamın belleği olmuştur.

Ülkesel ölçekte yerleşmelerin yaşanabilirliğini ortaya koyacak olan bölge, çevre düzeni, nazım imar ve uygulama planı gibi planlar, o mekânın sosyal, ekonomik ve peyzaj değerleriyle kalkınmasına hizmet etmek durumunda iken; bugün bölge planlarından başlayarak, mekânın fiziksel organizasyonunu kalkınmaya dayanan bir açılımla ele alınması beklenen planlar, arsa ve arazi spekülasyonlarını körüklemekten öteye gitmemiştir.

Günümüzde kentsel dönüşüm ile konut üretimi amacından farklı biçimde, inşaat sektörü üzerinden ekonomiyi canlandırmaya yönelik bir siyaset olarak sunulmaktadır. Üzerinde çokça oynanan, sürekli değiştirilen ve temel hedefi sermaye gruplarına rant aktarmak olan ‘‘kentleşme, planlama, imar, yapı ve afet yasaları‘‘ çalışmaları bu amaçlarından mutlaka uzaklaştırılmalıdır. Bu konular tam bir bütünsellik içinde ve tutarlı bir yasal düzenlemeler perspektifinde yapılmalıdır.

Ülke yararını göz ardı edenler, tüm değerlerimizi görmezden gelerek "kentsel dönüşüm projeleri" adı altında çağdaş kentleşme ve kalkınma politikaları yerine, siyasal ve kişisel çıkarlar uğruna, kentsel ve bölgesel rant yağmasına dayanan politikaları benimsemişler ve finans çevrelerinin yönlendirdiği kentsel projeler ile karşımıza çıkmışlardır.

Hemen her ölçekte ve bölgede kullanılmaya başlanan dönüşüm kavramı, kent ve peyzaj değerlerinin belirlediği anlamdan çok finansal olarak "arazi geliştirme" anlamında kullanılmaya başlanmış ve özellikle ülkemiz peyzaj alanları olan bölgelere saldırıları artmıştır.

Değerli Konuklar,

TMMOB kent yaşamını ilgilendiren imar, kültür ve turizm, çevre, kamu yönetimi ve yerel yönetim sistemini düzenleyen yasaların eksiklik ve yetersizliklerinden bahsederken insan sağlığı, doğal çevre, insan hakları-kentli hakları, katılım, yaşanabilirlik gibi kavramları referans almaktadır.

Toplumsal yaşama, kente dair sağlıklı karar verebilmek o konuda bilgili olmakla mümkündür. Günümüzde bilgi, yalnızca sınırlı sayıda bazı kesimlerce erişilebilir niteliktedir. Bu durumda kararlara çok kişinin katılımı ile ulaşılmış olması da, tek başına süreci demokratik kılmaz. Dolayısıyla yöre halkının bilgiye özgürce erişme olanakları geliştirilerek, akılcı ve sağlıklı karar üretme süreçleri yaşama geçirilmelidir. Yerel yönetimlerin çalışmaları yüksek duvarlar, açılmaz kapılar ardına saklanmamalıdır.

Sağlıklı bir kent yönetimi ve planlaması ancak kent halkının karara katılacağı süreçlerin yaratılması, bilgi dolaşımının ve saydamlığın sağlanabilmesi ile mümkün olacaktır.

Yerel yönetimlerin akçeli tüm işlemleri (ihaleler, kredi anlaşmaları vb.) şeffaf olmalı, halkın ve onun örgütlerinin bilgisi dahilinde, denetimi altında olmalıdır.

Bir kente sahip çıkacak o kentte yaşayan bireylerdir. Kente dair her türlü kararda kentlilerin katılımının sağlanması vazgeçilmez bir hak olmalıdır. Yatırım önceliklerinin belirlenmesinde halkın ve kitle örgütlerinin görüşlerine başvurulmalıdır. Yatırımlarda sadece ve sadece kentlinin çıkarları düşünülmelidir.

Eskişehir özelinde söylememiz gerekirse;

Bölgede ekonomik gelişme adına doğal kaynakların ve çevresel değerlerin tahrip edilmemesi, bu kaynakların gelecek nesillere korunarak aktarılmasını,
Kentte ekonomik ve sosyal gelişmeye katkı yapacak yatırımların farklı toplumsal katmanlara yönelik geliştirilmesini,
Sürdürülen toplumsal kültürel etkinliklerin geniş kesimlerin yararlanmasına yönelik olarak yaygınlaştırılmasını,
Kültürel mirasın ve kent kimliğinin korunmasına yönelik çabaların arttırılmasını,
Sağlıklı kentsel yaşam çevrelerinin üretilmesine yönelik projelerin yaygınlaştırılmasını,
Ulaşımda uygulanmaya başlanan ve başta raylı sistemler olmak üzere çağdaş yöntem ve teknolojilerin yaygınlaştırılmasını,
Konut projelerinin yoksul kesimlerin barınma sorunu temelinde uygulanmasını,
Doğal olayların afetlere neden olmaması için atılan adımların devam ettirilmesi bu yöndeki uygulamaların yaygınlaştırılmasını ifade ediyoruz.

Büyükşehir Belediyesi‘nce "Eskişehir‘in Yeniden Doğuşu" sloganıyla başlatılan birçok proje ve uygulamanın mühendis, mimar, şehir plancısı ve diğer uzmanlardan oluşan bu kitle tarafından daha geniş bir perspektife kavuşturulması, Eskişehir‘in ulusal ve uluslararası alanda model uygulamalar ile anılan bir kent olması dileklerimizi burada bir kez daha ifade ediyoruz.

Değerli Katılımcılar,

TMMOB adına bu sempozyumun oluşmasını sağlayan Düzenleme Kurulu üyelerine ve Sempozyum Yürütme Kurulu üyelerine, Sempozyum Sekreterine ve Danışmanlar Kurulu üyelerine, sempozyumun gerçekleşmesi için görev üstlenen birimlerimizin Yönetim Kurulu üyelerine ve çalışan arkadaşlarıma, İKK Sekreterimiz Simavi Bakır‘ın şahsında teşekkür ediyorum.

Bitirirken son cümlemiz de şu olsun:

Ev kadınları, gençler, öğrenciler, işçiler, kentin esnafı, emekliler, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları, doktorlar, hangi meslekten ve hangi yaş grubundan olursak olalım, bu kentte yaşıyorsak mutlaka "Kentin Sakini Değil Sahibi Olalım ve Bunun İçin Mücadele Edelim".

Hepinize saygılar sunuyorum.