TMMOB MÜHENDİSLİK, İSTİHDAM VE ÜCRETLENDİRME SEMPOZYUMU DÜZENLENDİ

24.09.2007

TMMOB Mühendislik, İstihdam ve Ücretlendirme Sempozyumu, 22-23 Eylül günlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi Oditoryumu'nda düzenlendi. İki gün süren sempozyumda, "Çalışma Yaşamında Ücretli, İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları", "Mühendislik, Mimarlık, Şehir Plancılığında Çalışma Yaşamını Düzenleyen Yasalar", "Sempozyum Bölge Toplantıları", "İşsiz ve Ücretli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Örgütlenmesinde Odalar ve TMMOB ve Sendikalar" ile "Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Forumu" başlıklı oturumlar gerçekleştirildi.

Sempozyumun açılışında Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Tevfik Peker, Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, DİSK Genel Sekreteri Musa Çam, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, TTB adına Prof. Dr. Nergis Erdoğan birer konuşma yaptılar.

MMO İstanbul Şube Başkanı Tevfik Peker, gizli işsizler ordusuna mühendisler, mimarlar ve şehir plancılarının da dahil olduğunu belirterek, mühendis mimar ve şehir plancılarının istihdamının beklenen düzeyde gerçekleşmemesinin düşük ücrete, mesleki tatminsizliğe, gelecek belirsizliğine, meslek alanı dışında çalışmaya ve beyin göçüne yol açtığını söyledi.

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz da, yeni liberal politikalar ve özelleştirmelerle ülke sanayisi, madenleri ve tarımının bitirildiğini ifade ederek, "Meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltılmaktadır. Çalışan üyelerimizin yaklaşık yüzde 75‘i yoksulluk sınırının altında ücret almaktadır. Yeni mezun olan meslektaşlarımızın yüzde 32,5‘i mezuniyetlerinden sonra bir yıl içinde, yüzde 22,4‘ü ise 2 yıl içinde iş bulamamaktadır. Meslektaşlarımız arasında kronik işsiz oranı 18,5‘tir" dedi. Bunların kayıtlara geçmiş bilinen işsizlik rakamları olduğunu anlatan Koramaz, kayıtlara geçmeyen bir o kadar daha mühendis bulunduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Hal böyle iken ‘büyüme‘ masallarıyla pembe tablolar sunulmaktadır. Oysa istihdam azalmış, işsizlik artmış, çalışanların reel gelirleri yerinde saymıştır. Yoksulluk sınırındaki 15 milyon insan ile 5,6 milyon işsiz insan görmezden gelinmektedir. 35 milyar dolara ulaşan cari açık dış borçlarla kapatılmaktadır. Türkiye spekülatif sermayenin boyunduruğu altına sokulmuştur. 2002-2006 yılları arasında sanayide istihdam düşüşü yüzde 16‘ya çıkmıştır."

Birçok AB ülkesinin mühendislik hizmetlerinin serbest dolaşımına çekince ve özel hükümler koyarken Türkiye‘nin bu anlaşmayı koşulsuz olarak imzaladığını söyleyen Koramaz, 10. Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilen "Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"un şu an TBMM‘de bulunduğunu hatırlattı. Koramaz, bu kanunla yabancı mühendislerden istenmesi zorunlu olan denklik belgesinin kaldırıldığını, yabancı mühendis ve mimar istihdamında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile TMMOB‘nin görüş bildirmesi uygulamasına son verilmek istendiğini söyledi.


TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da konuşmasında şunları söyledi:

"Değerli Konuklarımız,
Sevgili Arkadaşlarım,

Sermayenin sınırsız hareketliliğini ifade eden kapitalist küreselleşme çağında sermaye, yaşamın bütün alanlarında egemenleşiyor. Bu süreçte ülkemiz, uluslararası sermayenin küresel istemlerine uygun olarak enerjiden haberleşmeye, eğitimden sağlığa, tarımdan sosyal güvenliğe kadar tüm alanlarda yapısal bir dönüşüm programına tabi tutuluyor. Uluslararası sermaye çevrelerinin çıkarları doğrultusunda ve ayrıca AB ile uyum adı altında sunulan bu dönüşümden; kentlerimiz, köylerimiz, yaşam çevrelerimiz, tüm yaşamımız yanı sıra mühendislik uygulamaları, mühendislerin sosyal konum ve koşulları da doğrudan olumsuz biçimde etkileniyor.

Bu durumun somut göstergeleri; insan yaşamının her aşamasından sorumlu olan mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığının hızla işlevsizleştirilmesidir. Bilim, akıl ve mesleki birikim dışlanarak yaşam çevrelerinin, alanlarının ve kaynaklarının tahrip edilmesidir. İşlevsizleştirilen meslek insanlarının hızla işsizleşmesi, ücretli mühendislerin toplum içindeki konumunu yitirmesi, kimliksizleşmesi ve yoksullukla baş başa bırakılmasıdır.

Mesleki birikimlerinden yola çıkarak ülke ve toplum sorunlarına da çözüm arayan mühendislerin çalışma yaşamında; toplumun tüm kesimleri gibi, bugün önemli sorunları bulunmaktadır. İş güvencesine sahip olmamak, çalışma koşullarının giderek ağırlaşması, yetersiz ücret, işsizlik tehlikesi, sigortasız çalıştırılma, insan onuruna yaraşır emeklilik sürecini yaşayamama bunlardan bazılarıdır.

Bu koşullarda varlığını sürdürmeye çalışan mühendislerin bu süreci durdurmak için; daha örgütlü, daha bütünleşmiş, daha etkin ve insana seslenen, bilimsel, mesleki, kültürel girdilerle zenginleştirilmiş daha politik bir tavra ihtiyacı bulunuyor.

Bu gerçeğin bilincinde olan TMMOB, düzenlediği sempozyum, kongre ve benzeri etkinliklerle ülke sorunlarına çözüm aramasının yanı sıra, kendi mesleki sorunlarını, çalışma koşullarını da masaya yatırıyor. İşte bu sempozyumumuz bu amaçla düzenlenmiştir. TMMOB adına bu Sempozyumun oluşmasını sağlayan Düzenleme ve Yürütme Kurullarında görev alan arkadaşlarıma, Makina Mühendisleri Odamıza, Makina Mühendisleri Odamızın İstanbul Şubesi Yönetim Kuruluna, Şube çalışanı arkadaşlarıma ve bu sempozyum için emek verenlere Birlik Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyorum.

Değerli katılımcılar

Bugün ülkemizde eğitimli işsizlik oranı resmi rakamlara göre % 20‘ye yakındır. Mühendislik eğitimi alanların neredeyse dörtte biri meslek dışı işlerde çalışıyor ya da işsiz. Hal böyleyken yalnızca tabela üniversiteleri kurularak, işsizler ordusuna yeni işsiz mühendis, mimar, şehir plancısının katılmasına yol açılmaya devam ediliyor. Onlarca yılın emeğiyle kurulmuş, halkımızın, emekçilerin ve mühendislerin büyük fedakârlıklarıyla oluşturulmuş büyük sanayi kuruluşlarımız yok pahasına sermayeye peşkeş çekiliyor, özelleştirmelerle yeni işsizler yaratılıyor. Biz bu gerçekleri görüyoruz ve işsizliği "neo-liberal politikalar nedeniyle" yaşadığımızı biliyoruz.

Meslektaşlarımız iş yaşamının acımasızlığı ve işsizlik tehdidi altında; çoğu kez mesleki hizmetlerin ve bu hizmetler için gereken sürelerin dışında çalışmak zorunda bırakılıyor. Oysaki bir meslek insanı olarak, sağlıklı bir iş düzeninin önemli bir parçasını oluşturan mühendis, mimar ve şehir plancılarının çalışma hayatının her alanında sağlıklı hizmet üretmesi; uluslararası anlamda kabul edilen insani-mesleki hizmet üretim koşullarının oluşmasına bağlıdır. Özel sektörde olsun, kamuda olsun bu tür baskılarla çalıştırılan meslek insanlarının görev tanımlarının hukuki güvenceye kavuşturulması; mesleki kimliğin korunması ve geliştirilmesi açısından zorunluluktur. Ücretli çalışanlar açısından mesleki hizmet normlarının belirlenmesi ve uygulanması konusundaki çalışmalar TMMOB ve bağlı odalarının yönlendirmesiyle yapılmalıdır. Bu anlamda kamuda idari vesayet altında mesleki hizmet üretiminde yaşanan güçlükler nedeniyle, kadro görev tanımları, mesleki eğitime, uzmanlıklara, deneyim ve bilgi birikimine saygı temelinde düzenlenmeli, çoğu kez bir sürgün tehdidi olan uygulamalara derhal son verilmelidir.

Ne yazık ki; içinde bulunduğumuz ekonomik-politik yönlendirme sürecinde kolaycılığa teslim olan ve "üretici" olmayan "iş bitirme-iş görme" alışkanlıkları; bilimsel, teknik ve sanatsal niteliğin yarattığı kültürel değerler üretme yerine, mevcut değerlerin de "yozlaşmasına" neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak çalışma yaşamında bir "meslek insanı" olarak var olmak giderek daha az değer görmektedir. Çoğu kez de o mesleğin gerektirdiği hizmetlerde, gerekli ve yeterli eğitimi bulunmayanlar çalıştırılabilmektedir. Hatta bu durum belli zorunluluklar dışında bir eğilim olmaya başlamaktadır. İstihdamı giderek niteliksizleştiren bu akıldışı durumun; kamu-toplum yararı ve geleceği açısından derhal durdurulması gerekmektedir.

Mühendis, mimar ve şehir plancısı olarak çalışanların aynı hizmeti üretirken farklı statülerde çalıştırılması ve farklı ücretler alması kabul edilemez. İşletmelerin hızla yapı değiştirdiği ve buna bağlı olarak çalışma yaşamının hızla değiştiği, esnekleştirildiği ve kuralsızlaştırıldığı bu süreçte; genişleyen ve farklılaşan hizmet-çalışma koşullarının, aynı hızla mesleki normlarla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda ülkemizde kanıksanan "statü" farklılıkları bu temelde yeniden ele alınmalıdır. Çalışma yaşamının esnekleşmesine ve kuralsızlaştırılmasına karşı çıkmalıdır. Kamuda ve yerel yönetimlerde çifte standart oluşturan sözleşmeli uygulaması ve buna bağlı olarak özel sektörde ve kamuda ücret dengesizliği derhal ortadan kaldırılmalıdır.

Neo-liberal politikaların kamu kaynaklarına, sosyal güvence ve sağlık sistemine müdahalesi sonucu yeniden düzenlenen Sosyal Sigortalar, Genel Sağlık Sigortası yasaları ile tüm yurttaşların sosyal güvence hakkı "mezarda emekliliğe", sağlık hakkı "paran kadar sağlığa" indirgenmektedir. Olumsuz emek piyasası koşullarında, çoğu kez zaten güvencesiz bir biçimde çalıştırılan mühendis, mimar ve şehir plancılarının; bu değişikliklerle geleceğe ilişkin hiçbir umudu kalmamaktadır. Bu anlamda sosyal devletin yeniden kurumlaşması ve sosyal güvence mekanizmalarının yeniden örgütlenmesi zorunluluktur.

TMMOB üyelerinin üçte birini oluşturan 70.000‘e yakın mühendis, mimar ve şehir plancısı, kamuda çalışmaktadır. Ancak bu önemli kesimin, toplu sözleşme ve grevi de içeren sendikal hakları; uluslararası normlara uygun olmayan bir biçimde engellenmektedir. Özel sektörde ise parçalı bir biçimde istihdam edilen ücretli çalışan mühendis, mimar ve plancıların çok az bir kısmı, ancak büyük işyerlerinde sendikal örgütlenmeler içinde yer alabilmektedir. Kamuda ve özel sektörde çalışan mühendis, mimar ve plancıların uluslararası hukuka uygun grevli- toplu sözleşmeli sendikal hakların kullanımı mutlaka sağlanmalıdır.

Kamuda çalışan mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları açlık ile yoksulluk sınırları arasına sıkışan ücretleriyle yaşam mücadelesi vermek zorunda kalmaktadır. Siyasal iktidar, kamu emekçilerinin insanca yaşayacak bir ücret alması yerine, tahmin edilen enflasyon rakamları kadar zam yapma anlayışından vazgeçmiyor. Bu zammı da bir lütufmuş gibi kamuoyuna sunuyor. Uluslararası güçlerin yönlendirdiği kamunun etkinliğinin azaltılması stratejisinin bir parçası olan bu politikaya derhal son verilmelidir. Kamuda çalışan mühendis, mimar ve plancıların ücretleri diğer tüm kamu çalışanları da dahil derhal insanca yaşanabilecek bir düzeye çıkarılmalıdır.

Mühendis, mimar ve şehir plancıları için kamuda ve özel sektörde çağdaş yaşamın gerektirdiği yeni istihdam alanları yaratılmalıdır. Güncel gereklere uygun ciddi bir istihdam politikası oluşturulması gerekirken; bu yapılmamakta, ülkemiz kaynaklarının sömürüsüne dayanan politikalarla, yalnızca nitelikli işgücünün ihracı teşvik edilmektedir. Ancak kendi işsizlik krizini çözmeye çalışan gelişmiş ülkelerin yönlendirdiği uluslararası nitelikli emek pazarı, giderek ülkemiz meslek insanlarına daha kapalı hale gelmektedir. Bu nedenle, bir yandan bu sürece ciddi bir direniş göstermek, diğer yandan da ülkemiz insan kaynaklarının heba olmamasını sağlayacak politikaların; meslek alanlarında örülmesini sağlayacak adımları hızla atmak gerekiyor. Uluslararası gelişmeler bu gereklilik temelinde değerlendirilmeli; mühendis, mimar ve şehir plancıları için çağdaş yaşamın gerektirdiği yeni istihdam alanları yaratılmalıdır.

Meslek alanlarımızda istihdam politikaları, çalışma koşulları ve ücretler konusunda birçok olumsuzluk bulunmaktadır. Bu olumsuzlukların giderilmesi saydığımız taleplerin hukuki güvenceye kavuşması ile olanaklıdır. Gelecek hem ülkemiz mühendislik, mimarlık ve şehir plancılığı hizmetleri açısından, hem de mühendis, mimar ve şehir plancıları açısından kaygı vericidir. Sıraladığımız birçok talebin, ülkemizin uluslararası neo-liberal politikalara direnen ve "kamu ve toplum" yararını gözeten bir anlayışla yönetilmesiyle karşılanabileceği açıktır. Bu politikaların desteklenmesi ve taleplerimizin hukuki güvenceye kavuşturulmasıyla, mesleki kimlik kaybına karşı insan odaklı ve bilimden yana toplumsal bir hizmetin sağlanacağı unutulmamalıdır.

Programı TBMM‘de görüşülen 60. hükümetin ekonomiden sorumlu bakanı ilk üç ay için öncelikli hedeflerinin işsizliği gidermek olduğunu söylüyor. Bu hedefleri yıllardır egemen sınıflar ve sözcüleri dile getiriyorlar. Bu kendileri açısından gerçekleşebilir bir hedef değildir. Var olan neo-liberal düzende işsizlik ve istihdam sorunu çözülemez. Ucuz işgücü, çalışma sürelerinin çalışanlar aleyhine giderek artması ve sosyal güvenliğin kayıt dışı ekonomiyle bütünleştirilerek ortadan kalkması gibi neoliberal düzene özgü olgular sanayi sektörünü istihdam sağlayan bir sektör olmaktan çıkarmıştır. Artan kalkınma rakamlarına karşılık, artmayan istihdam rakamları bunu ispatlamaktadır.

Biz mühendisler, mimarlar, şehir plancıları kalkınmanın, büyümenin ve sanayileşmenin olduğu ve konuşulduğu zeminlerde varız. Borsa, döviz ve faiz gibi üçkağıdın temel olduğu bir ekonomik yapıda sıkıntılarımızın büyüyeceği açıktır. TMMOB kendi ortamlarında, her etkinliğinde büyüme, kalkınma ve sanayileşmeyi temel almakta ve sürekli dile getirmektedir.

17 eylül 2007 günü açıklanan haziran ayı işgücü piyasası rakamları da istihdam artışında ki yavaşlama eğilimini teyit etmektedir. Açıklanan bu rakamlarda bizim için ilginç olanı ise devam eden işsizlik eğilimlerinin diplomalı yani eğitimli işgücünü kapsamasıdır. Bir başka ifade ile diplomalı ve eğitimli işgücümüz iş bulamamaktadır.

Yine bu rakamların bize gösterdiği ülkemizdeki bir başka ayrımcılıktır. İstihdam olanaklarının daralması kadınlarla erkekler arasındaki işsizlik uçurumunu daha da derinleştirmesidir. Son aylarda genç işsizlik oranındaki hızlı artış çok büyük ölçüde eğitimli genç kadınların iş bulmakta giderek zorlanmalarından kaynaklanıyor. İlk işten çıkarılanlar kadınlar oluyor ve ondan sonra da arzın bollaştığı bir ortamda da erkeklere kıyasla iş bulmaları zor oluyor. Tüm dünya olduğu gibi ülkemizde de iş piyasasında cinsiyet ayrımcılığı hayli yaygın. Kadın mühendis, mimar ve şehir plancısı üyelerimiz istihdam olanakları açısından iki kere daha sıkıntılı. TMMOB olarak işe alımlarda dile getirilen cinsiyet ayrımcılığına karşı birçok dava açtık ve hepsini kazandık. Bu sempozyumda kadın meslektaşlarımızın genel sorunların yanında cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanan sorunlarına da özel bir vurgu yapmamız gerekiyor.

Neoliberal dünya düzeni geniş çalışan kesimler aleyhine işlemekte, kamu yatırımlarının azaldığı ve devreden çıkarıldığı, stratejik sanayi işletmelerinin haraç mezat satıldığı veya yerli-yabancı sermayeye peşkeş çekildiği ve kayıtsız işgücü ile birlikte artan işsiz sayısı sendikaları da işlevsiz hale getirmektedir. Bu sempozyumda bunlar da konuşulacaktır.

Öte yandan şu sayıları da sizlerle paylaşmak isterim: Dünyanın önde gelen 30 madencilik şirketinin bir araştırmasına göre dünyanın yıllık maden mühendisi ihtiyacı 600-800 arasında tespit edilmiş. Ülkemizde ise 2006 yılında mezun maden mühendisi sayısı 694. Dünyanın ihtiyacını sadece ülkemiz karşılıyor herhalde. Birçok disiplinde benzer rakamlar söz konusu.Bu sempozyumda mühendislik mimarlık eğitimi de konuşulacaktır.

Değerli Katılımcılar

TMMOB, yeniden, yeniden ve yeniden kalkınan büyüyen ve sanayileşen bir Türkiye talebini dile getirecek. TMMOB, yetersiz olan eğitim sisteminden sadece diploma sahibi olarak mezun olan, mesleğinin gerektirdiği donanımları eksik ve yetersiz olan üyelerinin bilgi ve becerilerini arttırmak için meslek içi eğitim ve belgelendirme çalışmalarını daha örgütlü ve etkin yapacak. Bunlar bilinmelidir

Kapitalist küreselleşmenin emeği baskı altına alan stratejilerine karşı TMMOB diyor ki: İstihdam bir hak olarak kabul edilmelidir. Çalışma saatleri azaltılmalıdır. Çalışmanın doğayı ve çevreyi tahribatı en aza indirilmelidir. Her türlü ayrımcılığa son verilmelidir. Fırsat eşitliği değil eşitliğin kendisi bir değer olarak kabul edilmelidir. Grevli toplu sözleşmeli sendikal haklar tüm çalışanlara sağlamalıdır. Sanayileşme, kalkınma ve büyüme, istihdam ve refah sağlanacak ise mutlaka kamu yararına bir yatırım ve üretim planlaması yapılmalı, yıllardır tek yanlı uygulanan, IMF‘ye ve Dünya Bankasına teslim edilen ekonomi politikalarına derhal son verilmelidir.

TMMOB diyor ki; "Kapitalist küreselleşme döneminde mühendislerin, mimarların, şehir plancılarının sorunları toplumun sorunlarından ayrı tutulamaz".
TMMOB diyor ki; "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz".

Değerli Katılımcılar,

Aydınlık bir Türkiye ve aydınlık bir gelecek için; meslek örgütlerinin bir büyük sorumlulukla ve öznesine insanı koyan bir çalışma anlayışı ile meslek alanları üzerinden bu ülke için, bu halk için, insanımız için bıkmadan, usanmadan, yılgınlığa düşmeden doğruları söylemeyi sürdürmeleri gerekiyor. Bu anlamda bile emek ve meslek örgütlerine bu ülkede çok fazla görev ve sorumluluk düşüyor.

Hepimiz biliyoruz; burada bir kez daha ifade ediyorum:

TMMOB‘nin sözü yaşama dairdir. İnsana dairdir. Ve gelecek güzel günlere dairdir. TMMOB diyor ki; "Talep etmek yetmez, bunun için mücadele gerekir".

TMMOB; karanlığa karşı aydınlığı; baskıcı, otoriter yönetim anlayışına karşı, özgürlük ve demokrasiyi; ırkçı ve milliyetçi anlayışın beslediği linç kültürüne karşı, bir arada kardeşçe ve barış içinde yaşamayı; her şeyin para - kâr olduğu piyasa anlayışına karşı eşitliği ve adaleti savunmaya devam edecektir. Emekçi sınıfların haklar mücadelesine; halkımızın işsizlik, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele taleplerine sahip çıkacaktır.

Evet şimdi tam da, eşit, özgür, demokratik bir Türkiye talebini yükseltme ve bunun için mücadele etme zamanıdır.

Herkes bilmelidir ki; TMMOB, emekten ve halktan yana olan dost örgütlerle birlikte korkmadan, sinmeden, geri adım atmadan temel hak ve özgürlüklere sahip çıkacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum."