TMMOB, "İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KANUNU" TASARISI TASLAĞINA İLİŞKİN GÖRÜŞ BİLDİRDİ

21.07.2008

"İş Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu" Tasarısı Taslağına ilişkin TMMOB'nin değerlendirmesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü'ne iletildi.

TASLAĞI‘N GENEL DEĞERLENDİRMESİ

Bakanlığınız tarafından hazırlanan "iş sağlığı ve iş güvenliği kanunu" tasarısı taslağı Birliğimizce değerlendirilmiş olup, görüşlerimiz aşağıda sunulmuştur.

Ülke üretim politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında, ekonomik hedeflerin gerçekleşmesi ve ekonomik gelişimin sağlanmasında en önemli faktör; hiç kuşkusuz sorunsuz ve sağlıklı işleyen bir çalışma hayatıdır. Bu gerçekten hareketle; iş ve işçi sağlığı ve güvenliğinin yalnızca çalışma hayatı kapsamında değerlendirilemeyeceği açık olup, konunun genel kamu hukuku prensipleri ve kamu yararı ekseninde değerlendirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Birliğimiz, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun yasal düzeyde ele alınmasını desteklemiş ve Bakanlığınızca oluşturulan kanun tasarısı taslağı komisyon toplantılarına katılmış ve katkı koymaya çalışmıştır. Ancak gelinen noktada, komisyon bileşenlerinin görüşlerine itibar edilmediği gibi Bakanlığınızın yasa tasarısı taslağını ele alış biçimi ve yöntemi kabul edilemez noktaya ulaştığından alt komisyon toplantılarından çekildiğimizi 12.05.2008 tarihli toplantıda ifade ederek çalışmalardan çekilmiştik.

Yaklaşık iki yıldan bu yana, Bakanlığınızın 89/391/EEC sayılı Konsey Direktifinin çevirisinden esinlenerek bir bürokrata hazırlattığı taslak metin çerçevesinde dönüp dolaşmış durumdayız. Eleştirilerimiz karşısında zaman zaman palyatif düzenlemeler eklenmiş olsa da bu taslağın, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusunda, yeterli olamayacağı, sektör, işkolu, işyeri, işçi-işveren, işçi sağlığı ve iş güvenliği vb. unsurlardan oluşan çalışma hayatı mekanizmasının işleyişinde yaşanan sıkıntıları gideremeyeceği açıktır.

YÖNTEME İLİŞKİN ELEŞTİRİLERİMİZ

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Ulusal İş Sağlığı ve Konseyi kararı uyarınca, bütün çalışanları kapsayacak "İş Sağlığı ve Güvenliği Kanun Taslağı" Konsey bileşenlerinden oluşan Komisyonda tartışılırken, "İstihdam Paketi" adı altında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili 4857 sayılı İş Kanunu‘nun 78, 81, 82, 85. maddelerinde ve 7460 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eğitim ve Araştırma Merkezi Teşkilat Kanunun 2. maddesinde değişiklik teklifi hazırlanmış ve bu teklif yasama organınca da kabul edilerek "5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" adı altında yürürlüğe girmiştir.

Bakanlık bünyesinde Konsey bileşenlerinden oluşan "Alt Komisyon" yasa taslağı üzerinde tartışırken, Komisyonun haberi olmaksızın İş Yasasındaki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile ilgili maddeler deyim yerinde ise yangından mal kaçırırcasına değiştirilmiştir. Bu tutum karşısında, Bakanlığın ve ilgili birimlerinin samimiyetinden söz edilemeyeceği açıktır. Bu tutum aynı zamanda, demokratik katılıma inancın gelişmediği/geliştirilmek istenmediğinin açık göstergesidir de. Yasa taslağını iki yıldan bu yana Komisyonda tartıştırıp, taslağın kurucu unsurları olan iş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimlerini, yasa taslağından çıkarıp İstihdam Paketinde düzenleme, Bakanlığın ve hükümetin "İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasa"sından ne amaçladığını, AB direktiflerinden ve Başbakanlık mevzuat hazırlama düzenlemesinden ne anladığını gözler önüne sermiştir. Bu konuda samimi olmayan Bakanlığın, yeniden tarafımızdan görüş istemesini de manidar karşılamaktayız. Bakanlığın ve hükümetin, "yönetişim ilkesini" yazılı görüş sormaya indirgediğini ilk kez yaşamıyorsak da bu görüş isteme, demokrasi adına demokrasinin yok edilme aracı haline dönüştürülmüş olması üzüntü vericidir.

"İstihdam Paketi" yargı kararlarını ve görüş istenen taslağı işlevsiz bırakmıştır.

89/391/EEC sayılı Konsey Direktifi önce Yönetmelik sonra Tüzük ve en sonunda Yasa tasarısı olarak önümüze gelmiştir. Bilindiği üzere, anılan yönetmelik yargı tarafından iptal edilmiş, tüzük düzenlemesine de yargı olumlu görüş vermemiştir.

Yine bildiğiniz üzere, Komisyon bileşenleri (meslek odaları, işverenler, sendikalar vb.), yapılacak yasal düzenlemede yargı kararlarının göz ardı edilmemesini ısrarla talep etmiştir. Yargı, Yönetmelik ve Tüzük düzenlemeleri hakkında hukuka aykırılıkları tespit ederken bu aykırılıkların çalışma hayatında ne gibi zorluklar doğuracağına da işaret etmiştir. Yapılması gereken, sosyal tarafların ve Yargı yerlerince işaret edilen eksikliklerin giderilmesi yönünde bir yasa taslağı hazırlamak iken, Bakanlık öncelikle, İstihdam paketiyle yargı denetimini ortadan kaldırıcı bir yasal düzenlemeye gitmiştir. Bu durum, hem taslağın gerekçesini ortadan kaldırmış hem de hukuk devleti ilkesini ihlal etmiştir.

Yürütme, İstihdam Paketi olarak geçen 5763 sayılı Yasa ile Danıştay 10. Daire‘nin 2004/1942 Esas dosyası "İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği"ni iptal eden kararını, Danıştay Birinci Daire‘nin 2005/1187 Esas, 2006/174 sayılı "İş Sağlığı ve Güvenliği Tüzüğü Taslağı"nı Başbakanlığa iade eden kararını, yine Danıştay 10. Dairesi‘nin 2004/6075 Esas 2006/2159 sayılı "İş Güvenliği ile Görevli Mühendis veya Teknik Elemanların Görev, Yetki ve Sorumlulukları ile Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin" iptali yönünde verilen kararları işlevsiz bırakmıştır.

Bunun açık anlatımı, Anayasa‘nın 138. maddesi yürütme ve parlamento eliyle ihlal edilmiştir. Bir hukuk devletinde hiçbir argümanla gerekçelendirilemeyecek ve asla onaylanamayacak, telafisi de olanaklı olmayan bir ihlal yaşanmıştır. Bu ihlal yaşandıktan sonra, görüş sormanın hangi argümana dayandığı tarafımızca merak konusudur.

Oysa yapılması gereken, yargı kararları ışığında, öncelikle bu taslağın felsefesinin çalışma hayatının ihtiyaçlarına, İLO sözleşmelerine ve Avrupa Konseyi Direktifleri doğrultusunda ortaya konmasıdır.

 

İÇERİĞE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELERİMİZ:

1.) İş güvenliği mühendisi ve iş yeri hekimi, işyerinde işçi sağlığı, iş güvenliği ve kaza önleme konularında işverene rehberlik edecek kişiler ise, bu kişiler taslakta yer almamaktadır. İş güvenliği mühendisi ve işyeri hekimi taslakta yalnızca tanım olarak var - bu tanımı da kabul etmek olanaksız- bunun dışında bu kişilerin hak, yetki ve sorumluklarına ilişkin bir ibare dahi yoktur.

2.) İş Güvenliği Mühendisinin bağımsızlığı ve iş güvencesi yasal düzeyde ele alınması gerekirken bu konulara da taslakta yer verilmemiştir. İş güvenliği mühendisi, güvenlik teknolojisi hakkında mesleğini ifa ederken işverenin emrine tabi olmamalı tamamen bağımsız olmalıdır. Buna bağlı olarak da iş güvencesi yasal düzeyde korunmalıdır. Basit iş akdi çerçevesinde yapılacak mesleğin icrasından, amaçlanan iş güvenliğinin sağlanamayacağı açıktır.

3.) Bilimsel bilgi ve teknik yeterlilik ölçütü belirsiz ve düzenlemeye konu edilmemiştir. Aynı zamanda iş güvenliği mühendisi ve iş yeri hekiminin işçi temsilcileri ile işbirliği içinde olmaları gerektiği yönünde düzenlemeye de yer verilmemiştir.

4.) ÇASGEM‘e 5763 sayılı Yasa ile (İstihdam Paketi) "işyerindeki sağlık ve güvenlik risklerini önlemek ve koruyucu hizmetleri yürütmek üzere görevlendirilecek işyeri hekimi, mühendis, teknik elemen, hemşire ve diğer sağlık personeline iş sağlığı ve güvenliği konusunda gerektiğinde Bakanlık birimleri veya ilgili kurum ve kuruluşlar ile birlikte, eğitim programları hazırlamak, eğitim vermek veya eğitim hizmeti satın almak, sertifikalandırmak" biçiminde mühendisleri eğitmek, eğitim hizmeti satın almak ve sertifika vermek gibi bir yetki tanınmış olsa da bu yetkiyi ÇASGEM, TMMOB ve bağlı Odaları ile üniversiteleri ortadan kaldırmadıkça kullanamaz. İş güvenliği mühendislerinin eğitimini, yani mesleğin icrası, bakanlığın bir müdürlüğüne teslim edilemez. Bu bilimsel ölçütlere ve güvenlik teknolojisinin gelişimine aykırıdır.

5.) ÇASGEM‘in yetkisinde yapılan değişiklik ile işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimi ticarileştirilmiştir. İş güvenliği mühendisliği eğitimini kendi uhdesine alan Bakanlık, aynı zamanda eğitimi ve hizmeti de özelleştirmiştir. "eğitim hizmeti satın almak" düzenlemesi, iş güvenliği mühendislerinin eğitimi alanında bir sektörün doğacağını haber vermektedir. Piyasaya teslim edilen bir alanda kamu yararının gerçekleşmeyeceği açıktır.

6.) Taslakta, iş kazalarının yoğun yaşandığı KOBİ‘lerde iş kazalarını önlemeye ilişkin bir yapılanma söz konusu değildir. İşçi sağlığı ve iş güvenliği kurulu 50 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerleri için zorunlu kılınmış, bunun altında işçi çalıştıran işyerleri için bir düzenleme söz konusu değildir. Komisyon bileşenlerinin önerisi olan küçük işletmeler için ortak işçi sağlığı ve iş güvenliği kurulları yine göz ardı edilmiştir.

7.) Taslakta, "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi" önerisinin yine içi doldurulmamış, göstermelik bir kurum olarak yer almıştır. Üstelik taslağın son versiyonunda, "Ulusal" ibaresi yerine "Milli İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi" ismi konularak, işçi sağlığı ve iş güvenliğini kendi yasa taslağımızla millileştirmiş durumdayız. Bunun gerekçesi izaha muhtaç olup, yanıt bekleyen sorulardan biri olacaktır. Ayrıca, "Milli Konsey"in Yürütme Kurulunu düzenleyen maddenin (23) son fıkrasında "eylem planları, milli İSG politikası, yıllık faaliyetler ve istatistikler, parlamentodan gelen teklifler ile hükümettin genel politikaları dikkate alınarak hazırlanmalıdır" denilerek ifade edilen bu düzenleme ne hukuk tekniğine uygundur ne de işçi sağlığı ve iş güvenliği ile amaçlanan felsefeye uygundur. Ulusal işçi sağlığı ve iş güvenliği politikasını sosyal tarafların katılımı ile belirlenmesi amacından uzaklaşarak Konsey "Hükümet Konsey"ine dönüştürülmüştür. Bu yaklaşım, iki yıldan bu yana çalışılan bir yasa taslağının, yürütme yönünden ne ifade etiğini açığa vurması yönünden anlamlıdır.

8.) Danıştay‘a göre, "İdare hukuku bir statü hukuku olup, bir hukuk düzeninde idare ancak statülerle belirlenen hukuki durumlara dayanılarak kendisine tanınmış bir yetkiyi kullanabilir". Kanun taslağında, işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev alacak asli unsurların sorumlulukları açık ve somut olarak düzenlenmemiştir. Taslağın her maddesi yeni yönetmelikleri zorunlu kılmış ve sayısız yönetmeliklerle bu alan düzenlenmeye çalışılmıştır. Yasa‘da hak, yetki ve sorumluluklar olmaksızın, Bakanlığa verilmiş sınırsız düzenleme yapma yetkisi her şeyden önce kanunilik ilkesine aykırıdır. Anayasa ve yasa yapma tekniğine aykırı olan bu taslağın yasalaşması halinde her düzenlenen yönetmelik dava konusu olacaktır.

9.) Yargının geçit vermediği konularda Bakanlık, İş Yasası‘nın demokratik ve katılımcı maddeleri olan iş sağlığı ve iş güvenliği konularını düzenleyen 78, 81 ve 82. maddelerinin değiştirilmesi yoluna gitmiştir. AB‘ne uyum ve çağın gerisinde kaldığı iddia edilen iş mevzuatlarını çağın gereklerine uygun hale getirme, sosyal boyutu ihmal edilmemiş ve sosyal aktörlerin iş yaşamına aktif katılımı gibi gerekçelerle yürürlüğe konulan İş Yasası, İstihdam Paketi ile 4857 sayılı İş Yasası‘nın çıkarılış amacını gerekçesiz bırakmıştır. Görüşe sunulan yasa taslağının içi de boşaltılmıştır.

 

SONUÇ OLARAK;

Bildiğiniz üzere, taslağa ilişkin madde bazında önerilerimizi daha önce Bakanlığınıza iletmiş olduğumuzdan bu değerlendirmemizde madde bazında bir irdelemeye gidilmemiştir.

Bakanlığınızca "İstihdam Paketine" yerleştirilen İş Yasası‘nın 78, 81 ve 82 maddeleri ile ÇASGEM‘in yetkilerinde yapılan değişiklik ile bu süreç sakatlanmıştır. Bakanlığınızın oluşturduğu güvensizlik ortamını yine Bakanlığınızın sosyal tarafların mutabık kaldığı görüşlere riayet ve yargı kararlarına göstereceği saygı ile giderebilir. Bu güven sorunu aşılmadan sosyal tarafları bir araya getirmeniz bugün için olanaklı gözükmemektedir.

Bugün sanayileşmeye koşut, rekabetin küreselleşmesi sonucu işçi sağlığı ve iş güvenliğinin kalite denetiminden devlet sorumludur. Bu nedenle devlet, sosyal sorumluluk standartlarını yaşama geçirmek zorundadır. Bu standartların başında işçi sağlığı ve iş güvenliği gelmektedir. Yani, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, toplum kadar işletmelerin geleceğini de çok yakından ilgilendirmektedir. Bu kadar önemli bir alan, ne siyasal iktidarın tek başına düzenleyeceği ne de işverenlerin inisiyatifine bırakılabilecek bir alandır. Taslakta, ne standart belirlenmiş ne de çalışma hayatına nasıl uygulanacağına ilişkin somut bir düzenleme mevcuttur.

Bakanlık tarafından yapılan her müdahale, taslağı içerik bakımından geriye götürmüş olup, mevcut haliyle taslağınızın ihtiyaca yanıt vereceği kanısında değiliz.

N.Hakan GENÇ
TMMOB
Genel Sekreter