TMMOB VE EĞİTİM

13.03.2006

Kanaltürk'de yayımlanan ve gazeteci Tuncay Özkan'ın sunduğu Söz Meclisi programının 24 Şubat 2006 tarihinde yayımlanan bölümünün konusu "Eğitim" oldu. Söz Meclisi her ayın son Cuma akşamı emek ve meslek örgütü başkanlarının katılımı ile canlı olarak yayımlanıyor. Programa TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı da katıldı.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı konuşmasında şunları da söyledi:

Teşekkür ediyorum Sayın Tuncay. Ben öncelikle şunu belirteyim: Görüşlerimizi sorduğunuz "imam hatip ve türban" konularına hiç girmeyeceğim. Çünkü o gündemin Türkiye‘nin gerçekleriyle çok örtüşen bir gündem olduğunu biz düşünmüyoruz. Bizim gündemimizde olan meslek alanımızla ilgili olarak mühendislerin, mimarların ve bunların eğitimleri. Bunun da çok sorunu olduğunu biliyoruz. Ben sizlerle onları paylaşmak istiyorum.

Şimdi Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği olarak burada tıpkı Tabipler Birliği gibi bir meslek örgütü temsilcisi olarak bulunuyoruz. Ben Ülkemizdeki Eğitim sorunu üzerine değil de kendi mesleğimizin eğitimi ile ilgili sorunlarla da biraz da somut sorunlar üzerinden konuşmak isterim. Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği "mühendislik mimarlık eğitimi konusunu çok önemsemek durumundadır. Yaptığımız mesleğin en önemli unsuru üniversite eğitimidir, meslek içi eğitimdir. Bunu TMMOB çok önemsemek durumundadır. Neden? Bilimi ve teknolojiyi insanla buluşturan bir mesleği yürütenlerin oluşturduğu bir meslek örgütüsün. Bilim ve teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir dönem yaşanıyor. Üniversitede eğitiminin çeşitli sıkıntıları ve sorunları var. Mezuniyet sonrasındaki her yıl bilgi kaybı bilimsel verilere göre yüzde 5‘lere varıyor. Mesleğin emekli olma durumu yok, yüreğin ve beynin sana ihanet edene kadar "yeni"yi almak zorundasın. Böylesi bir mesleğin örgütü de bu konuyu şüphesiz önemsemek ve çalışmalarının önemli bir yerine koymak durumundadır.

Sayın Özkan, bu programa da denk geldi: Geçtiğimiz günlerde "TMMOB ve Mühendislik Eğitimi" adı altında bir kitap yayımladık. Burada size ve katılımcı arkadaşlara da birer tane getirdim. Bu kitabımızda 2000 yılından beri "eğitim" konusunda ne söyledi isek, TMMOB ne söylemişse, Odalarımız ne söylediyse, gerçekleştirdiğimiz etkinliklerin sonuç bildirilerinde neler söyledi isek, ülkemizdeki mühendislik eğitiminin tarihinde bizim bildiğimiz ne varsa bir araya getirdik. İlgilenenlerin de kullanımı görüşlerimizi topluca sunduk. Kitabımız, en azından, eğitim konusunun gündemimizdeki yerini anlatan önemli bir belge oldu. TMMOB "her şeye karşıyız" sözünü değil, sorunları tespit eden, çözüm yolları üreten ve anlatan da bir örgüt. Bu kitabımızla da eğitim sorununda yapılması gerekenleri her kesime iletmiş olduk.

Öncelikle şu tespitlerde bulunuyoruz: Neoliberal küreselleşme ideolojisinin toplumsal ve kamusal alanlarını yeniden tanımlayarak, bu alanları bireysel yarar ve piyasa süreçlerine bağlı kıldığını ve toplumsal bütün ilişkilerde olduğu gibi eğitim sürecinin de bu ilişkilerle şekillendiğini biliyor ve söylüyoruz. Gene biz halen üniversitelerimizin çoğunda çağdaş nitelikli ve bilimsel bir eğitim verilemediğini söylüyoruz. Mühendisin iyi eğitim almış olarak ve yeterli sayıda öğretim elemanı, yeterli laboratuar olanaklarının olmadığı, çağa uygun bir eğitim programıyla donatılmadan diplomalandırıldığını tespit ediyoruz. Mühendislik alanındaki eğitimde gerek açılan okullar ve gerekse de kontenjanlarda kesinlikle bu ülkede hiçbir planlamanın yapılmadığını, siyasilerin keyfi davranışları ile bunların belirlendiğini tespit ve ifade ediyoruz. Şöyle bir şey var: İşte meslektaşlarımızın yüzde 25 i ya meslek dışı bir işte çalışıyor yada işsiz. Bir mühendisin ilkokul birden üniversiteden mezuniyetine kadar maliyeti yüz bin dolar. Böylesi bir israfın bu ülkenin kaynaklarının nasıl har vurup harman savrulduğunun açık göstergesi değil midir? Diğer meslek alanlarında da böyledir bu iş. Böyle olduğunu biliyor ve bunun yanlışını ifade ediyoruz.

Mühendislik ancak üniversite öğreniminin üstüne yeni bilgi ve deneyim koyarak yapılabilecek bir meslek. Bu meslekte deneyim çok önemli. Sanayileşmeden uzaklaşılmış ve ranta dayalı ilişkilerin hakim olduğu bir sistemde istihdam büyük sorun, işsizlik büyük sorun. Bizim mesleğimizde işsizlik, esas itibarı ile deneyimin esas olduğu bir alanda mesleki erozyonu da beraberinde getiriyor. Bunu böyle tespit ediyor ve söylüyoruz. Bizim meslek insanlarımızın tümüyle sürecin içinde dışında kalarak mesleğe karşı bir yabancılaşmasını getiren bir ortamda yaşadığını tespit ediyor ve söylüyoruz. İşte sonuç itibariyle bütün bu eğitim ve mühendislik eğitimi toplum çıkarları noktasında değil de esas olarak o uluslar arası iş bölümünde ülkeye dayatılan politikalarda insanlara ne yükleniyorsa Türkiye‘de de bizim başımıza gelen odur diye tespitte bulunuyoruz.

Şimdi sayılara da çok boğmadan Sayın Özkan şunları söyleyelim: 77 üniversite var ülkemizde bunların 53‘ü devlet üniversitesi, 24‘ü vakıf yada özel üniversite. Bunların 71 adedinde mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı eğitimi verilir. Ciddi bir iştir. Ama eşitsiz bir durum vardır. Yani bu kadar geniş bir yapı içerisinde bu özellikle işte yüksek öğrenim kurumu yasasında tanımlanmamıştır. Bunlar arasındaki statü farklılıkları çok açıktır. Türkiye‘nin bir gerçeğidir bu. Üniversiteden üniversiteye değişen temel program farklılıkları vardır. Bu özel kamu vakıf hiç fark etmez. Laboratuar problemleri vardır, öğretim elemanları problemleri vardır ve bunun arasında bir denetleyici olacak YÖK‘ün de bu işlere hiçbir şekilde bu noktada müdahil olmadığı da bir ülke gerçeğidir. Bunları belirtmekte yarar var. Beş yıl ortalamasına göre her yıl 30-35 bin öğrenci mühendislik, mimarlık, şehir plancılığı alanında üniversitelere alınıyor.. Mezun olan arkadaşlarımız beş yıl ortalamasına göre 25 bin civarında. Sonuçta bunların yüzde 25‘i -biliniyor ki- meslek dışı bir alanda çalışacak veya işsiz kalacak. Türkiye‘de bu Türkiye‘nin kendi kaynaklarını israfı konusunda hakikaten önemli bir problemdir.

Mühendisliğin sözlük tanımında diyor ki: "Bilim yolu ile elde edilmiş tüm bilgilerden akıl ve deneyim yoluyla somut sentezlere vararak insana ya da genel kapsamıyla canlıya yararlı oluşumları yaratma gücü ve çabası." Biz bunu kendi yorumumuzla "bilim ve teknolojiyi topluma sunan onu insanla buluşturan insan odaklı bir meslek." Olarak söylüyoruz. Mühendislik kavramında nereden bakarsanız bakın dört önemli konudan bahsetmek zorundasınızdır. Bunların birincisi eğitim, ikincisi uygulama, üçüncüsü deneyim ve dördüncüsü ki işte kapitalist yönetim ilişkilerinde de tartışılan ve belki başka ekonomik modellerde sosyalist bir ekonomik sisteminde de tartışılabilecek olan bir konu: etik Çünkü insan odaklı bir mesleğin uygulamaları sonucunda bireye yada topluma verilecek zararların giderilmesi noktasında etik kurallar. Bu dört önemli hadisenin bütünleşmesiyle bir mühendislik alanı ortaya çıkıyor. Eğitim şüphesiz bunun en önemli ayağı. Bu saptamayı da yapmak gerekir.

Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği 2003 yılında topladığı "Mühendislik Mimarlık Kurultayı"nda. eğitim alanında da çeşitli konularda tespitlerde bulundu. Kurultayda dendi ki: Bir ülkenin eğitim politikaları, bilim, teknoloji ve sanayi politikalarından ayrı düşünülemez. Türkiye‘deki eğitim ve mühendislik,mimarlık eğitimi toplum çıkarlarına göre değil, uluslararası iş bölümünün bir sonucu olarak şekillenmiştir. TMMOB emperyalist ülkeler tarafından Türkiye‘ye dayatılan uluslararası iş bölümünü reddeder; toplumcu bilim, teknoloji ve sanayi politikaları geliştirecek bir kurumsal altyapının örgüt bünyesinde oluşturulması çalışmalarını başlatır. Mesleki yeterlilik tartışmalarının odağında Türkiye‘deki mühendislik eğitimi olmalıdır. Ülkemizde mühendislik eğitimi, sistemin ana gereksinmelerine göre belirlenmemelidir, Sanayileşememenin ve teknoloji ithal eden bir ülke olmanın sonucu olarak, mühendisler tasarım sürecinin dışında büyük ölçüde üretim kontrolü ya da hizmet üretimi gibi alanlarda istihdam edilmektedirler. Dolayısıyla mühendislik eğitimi, geleceğin mühendislerine teknolojik ilerlemeyi sağlayacak birikim ve beceriyi değil; üretim sürecinin sürekliliğini sağlayacak donanımı sağlamaya çalışır. Eğitim ile ilgili sorunların ancak eğitim süreci içinde çözülebileceği unutulmamalıdır. Mühendislik ve mimarlık eğitiminin , teorik ve pratik süreçleri kapsayacak biçim ve içerikte düzenlenmesi gerekmektedir. Bilim ve teknolojinin günümüzdeki ilerleme hızı göz önünde tutularak TMMOB‘ye bağlı Odalar tarafından meslek içi eğitim verilmeli ancak bu meslek içi eğitim sürecinin lisans eğitimini ikame edeceği düşünülmemelidir. Mevcut lisans eğitiminin gerek süresinin gerekse de şeklinin baştan sona tartışılması gerekliliği açıktır. Bu anlamda TMMOB‘ne düşen, mühendis ve mimarlar ile birlikte öğrencilerin ve akademisyenlerin katılacağı tartışma ortamının sağlanmasıdır. TMMOB‘nin kapsadığı meslek disiplinlerinin her biri için eğitim kurultayları düzenlenmesi, yapılan tartışmalar ve sonuçlan üniversite kamuoyuna mal etmelidir. Bunların dışında yapılacak her türlü çalışma, mevcut eğitim sisteminin tüm eksiklik ve yetersizlikleriyle meşrulaştırılması ve onaylanması anlamını taşıyacaktır.

Türkiye‘de başka bir sorun alanı da yeni Üniversite açılması kararıdır. Bu gerçekten büyük bir sorun olarak siyasal iktidarlarca karşımıza çıkarılmaktadır. 2006‘da 10 ilde Karaman, Nevşehir, Kilis, Yozgat, Siirt, Batman, Ağrı, Karabük , Kırklareli, Sinop‘ta açılacaktır. Eksik saydıklarım da olabilir. Hangi planlama sonucunda alındı bu kararlar? Hangi organlarda tartışıldı? Kimle tartışıldı? Sanayici mi ile tartıştılar? Meslek örgütleri ile mi tartıştılar? Böyle bir ihtiyaç kimin ihtiyacıdır? Bu doğru bir iş değil. Mevcut üniversiteler öğrencilere eş ve yeterli olanak sağlamakta mıdır? Bunlar çözümlenmeden yeni üniversite açmak hangi ihtiyacı giderecektir? Ülkemizde yeni üniversite açmada, sadece ucuz maliyet anlayışı ve politik baskı gücünü kullanma yaklaşımı mevcuttur. Yeni üniversitelerin kuruluşu iller arası bir yarışma konusu haline getirilmiştir. Türkiye‘de bu yeni üniversitelerin açılması kararı da yüksek öğrenimde çok ciddi bir sorun alanıdır.

Bizim evrensel üniversitelerin evrensel koşulları olarak bildiklerimiz arasında da yüksek öğrenimde fırsat eşitliği, yaşam boyunca öğrenim olanağı, yalnız beceri kazandırmak değil en geniş anlamı ile eğitim anlayışı, toplumun geleceğini biçimlendirmek için öncülük işlevi, etik bağlamda her zamankinden daha önemli rol, kurumlar arası dayanışma, topluma karşı sorumluluk temelinde özerklik, kalite güvencesi gibi ana başlıklar vardır. Bu başlıklar altında mevcut üniversitelerimiz değerlendirilmelidir. Burada belki bugün bunların tartışılmasına zaman bulamayacağız ama bu başlıklarla tartışıldığında YÖK‘ün durumu da ortaya çıkacaktır.Ülkemizde bu konular bu başlıklar ile tartışılırsa Türkiye‘deki bir üniversite tartışması anlam kazanacaktır diye düşünüyorum..

Ülkemizde yüksek öğrenime giren arkadaşlarımız bir mayın tarlasındalar: Eşitlik, öğretim üyesi, derslik, laboratuar, yabancı dil, müfredat, harç-kredi, yurt, burs, üniversitenin özerkliği, üniversitede demokrasi, üniversitede araştırma, mühendislerin çok ilgilendiren uygulamanın ön adımı staj, unvan olayı bir başka sorun alanıdır. YÖK bir karar aldı daha doğrusu kendi yasasına göre bir uygulama yaptı şimdi. Bu dönem bunun uygulamasına bütün üniversitelerde başlanıyor. Bundan böyle diplomalarda mühendis ünvanı yok. Üniversitelerarası kurul kararı çıkıyor YÖK‘te bunu uygulamaya karar veriyor. Öneriyi karar haline geliyor. Bu nerede tartışılmıştır? Bunun da yanıtı yok maalesef.

Sayın Özkan, şimdi ilk tur konuşmamı son bir konu ile bitiriyorum. İkinci turda da bizim eğitim konusunda önerilerimiz ve tespitlerimizi sizlerle paylaşacağım. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği‘nin üslubu sadece "biz buna karşıyız" demek şeklinde değil. Biz ev ödevini biraz fazla yapıyoruz. Yaşadığımız bu sistem içerisinde ne yapılabilirse, emekten ve halktan yana bir çaba olması kaydı ile, yani yüzü insana dönük, yüzü topluma dönük , yüzü emeğe dönük bir çalışmayı da ısrarla yapıyoruz. Şöyle bir karar aldık: Bu kadar eşitsiz durumu olan üniversiteden mezun olmuş mühendislerin gerekli donanımlarının sağlanarak belgelendirilmesi gibi bir derdimiz oldu. Meslek içi eğitim adına verdiğimiz bir çalışmayı çalışmalarımızın odağına koyduk. 2003 Mühendislik- Mimarlık kurultayından çıkan kararlar ve 2005 yılında ki geçen Genel Kurulumuzda aldığımız kararlar doğrultusunda üyelerimizin meslek içi eğitimleri ve uzmanlıklarının belgelendirilmeleri noktasında önemli adımlar attık. Ben şunun tarafındayım: Mühendislik biraz zor zanaat. Yaptığınız işin sonucunda işin yanlış olmasında direkt olarak insana yönelik bir zarar veriyorsun. Yanlış yaparsan bina yıkılır, kazan patlar, yol çöker, trafik kazası olur, ışıklar söner, ısınamazsın. Yani o sizin bilgi birikiminizi yansıtmanıza bağlı olarak gelişen bir iştir. İşte tam bu noktada Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, arkadaşlarımızın bütün bu eşitsiz gelişime rağmen meslek hayatlarını iyiden, güzelden ve doğrudan yana, halktan ve insandan yana yürütülebilmeleri için o çabanın içine girdi. Meslek içi eğitim çabasını önemsedi ve bunun üzerine gereğini yapmaya çalıştı.

Zaman kalırsa ikinci turda da eğitim ile ilgili tespitlerimizi aktaracağım.

2. tur konuşmada:

Ben bu turda son gerçekleştirdiğimiz Mühendislik eğitimi sempozyumunun sonuç bildirisinden bazı cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum:

- Planlamacı bir anlayışla toplumsal gereksinimleri üretimi, istihdamı ve yaşam boyu eğitimi ülkenin bilim ve teknoloji yeterliliğinin güçlendirilmesini temel alan ulusal eğitim politikaları yaşama geçirilmelidir.
-Toplumsal eşitsizliğin her çeşidine sürekli ve sistemli olarak üreten eğitim yapısı terk edilmelidir, eğitim her kademede eşit ve parasız olmalıdır.
- Üniversite öncesi eğitim öğretim laik, demokratik, çağdaş ve bilimsel ilkelere göre tepeden tırnağa yeniden yapılandırılmalıdır, üniversiteler bilimsel bilgiyi üretme mekanları olmalıdır.
- Çok sayıda niteliksiz mühendis yetiştirmek ve yine çok sayıda donanımsız üniversite ve bölüm açmak yerine ülkenin gereksinim duyduğu elemanları yetiştirmeli ve yine gereksinim doğrultusunda yeterli eğitim kadrosu ve kütüphane, derslik, laboratuar, yurt ve benzeri alt yapısı tamamlanmış kuruluşlar oluşturulmalıdır.
- Uygun nitelik ve sayıda öğretim üyesi yetiştirilmeli, öğretim üyelerinin eğitim dışında ticari faaliyette bulunması engellenmeli eğitim hizmetini üreten öğretim üyelerinin ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözülmeli öğretim üyeliği mesleği saygın ve çekici hale getirilmelidir.Öğretim üyelerinin düşüncelerinden, sendikal eylemlerinden ve demokratik taleplerinden dolayı karşılaştıkları her türlü ceza ve sürgün uygulamalarına son verilmelidir.
- Üniversiteler özerk ve demokratik bir anlayış temelinde yeninden düzenlenmeli, üniversitenin bütün bileşenlerinin yönetim ve kara sürecine katılmaları güvenceye alınmalıdır.Üniversitenin üç temel bileşeni olan öğretim üyeleri, öğrenciler ve üniversite çalışanlarının üniversite yönetimine katılmaları sağlanmalıdır.
- Mühendislikle ilgili hizmeti veren üyelerimizin bilgilerinin hızla yenilenmesi gereksinimine uygun olarak çağdaş teknikleri izleyebilmelerine yönelik sürekli mesleki eğitime tabi tutulmaları odalarınca sağlanmalıdır.
- Lisans eğitimi meslek içi eğitim programları ile sürekli ve yaşam boyu desteklenmelidir.
- Mühendislik eğitim ve bizim için çok önemli bir şeydir bu eğitim ve öğretimi programların akredite edilmesi, yetersiz ve donanımsız bölümlerin açılmasına engel olacağı gibi bölümlerin gelişmelerinin de önünü açacaktır.
- Eğitim programlarının akreditasyonun da yabancı akreditasyon kurumları yerine birliğimiz inde içerisinde yer aldığı mühendislik dekanları konseyince oluşturulmuş MÜDEK ve benzeri çalışmalar yaygınlaştırılmalıdır.
- TMMOB ve bağlı odalar üniversitelerde yeni mühendislik , mimarlık ve şehir planlama ile ilgili yüksek öğrenim planlanmasında, yeni fakülte ve bölümlerin açılmasında, eğitim programlarının oluşturulmasında kontenjanların belirlenmesi süreçlerinde yer almalı bu süreçte birliğimizin öneri ve onayı ilgililerince istenmelidir.

Ben diğer konuşmacı arkadaşlarımın eğitim konusunda kesiştiğimiz diğer noktalarda da birliğimizin aynı düşündüğünü ifade ediyorum. Sorunlu bir alanda herkesin durduğu noktada konuya müdahil olmasının önemli olduğunu söylüyorum. Sadece bu iş böyle demekle, tespit etmekle sorunları ortaya koymakla yetmiyor herkesin durduğu noktada belki de çok şeyleri yapmakta gerekir diye düşünüyorum.