TMMOB YÖNETİM KURULU BAŞKANI MEHMET SOĞANCI, KANALTÜRK'TE "5. BOYUT" PROGRAMINDA ANAYASA ÜZERİNE GÖRÜŞ BİLDİRDİ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, 26 Eylül 2007 tarihinde Kanaltürk'te yayınlanan Merdan Yanardağ'ın hazırlayıp sunduğu "5. Boyut" programına katılarak, anayasa tartışmaları ile ilgili görüş bildirdi. Anayasa hazırlanırken, emek-meslek örgütleriyle mutlaka uzlaşılması gerektiğini belirten Soğancı, yeni Anayasanın "12 Eylül hukukuyla hesaplaşma Anayasası" olması gerektiğini ifade etti.
Merdan Yanardağ‘ın anayasanın yapılış şekli ve çalışanlar açısından, TMMOB açısından nasıl değerlendirildiği şeklindeki sorusu üzerine Mehmet Soğancı şu görüşleri dile getirdi:
"Bir anayasanın ne şekilde yapıldığı, siviller ya da askerler tarafından yapılıp yapılmadığı şüphesiz onun sivil mi asker mi anayasası olduğunu göstermiyor. Esas itibariyle anayasanın yapılış zihniyeti sivil olup olmadığını gösteriyor. Karakteri onu söylüyor. AKP, hazırlanan anayasanın sivil olduğunu iddia ediyor ama biz öyle tanımlamıyoruz. Biz kendimizi sivil toplum örgütü olarak nitelendirmiyoruz ama onlar öyle nitelendiriyorlar. Onların deyimiyle sivil toplum örgütü olan bizimle, direkt ilgili olan bir madde de bile konuşmuyorlar. 135. madde direkt bizimle ilgilidir. Bununla ilgili tanımlar yapılırken bizimle görüşülmüyorsa başından itibaren bu anayasa bizim durduğumuz noktadan asla sivil değildir.
82 Anayasası toplumun ne istediğini hiç merak etmeyen, onu tebaa olarak gören zihniyetin ürünüydü hocalarımızın da ifadesiyle. Şu anda var olan AKP‘nin anayasa değişikliği tartışmalarının da farklı bir zihniyetle yürütüldüğünü söylemek mümkün değil. AKP de o anlamda altını çizerek söylüyorum askeri bir anayasa hazırlamış ve topluma dayatmıştır. Taslakları asla sivil değildir.
Anayasa bir uzlaşı metni olmalı. Bizim örgütümüz 300 bin üyeye sahip ve bu mesleği icra edenlerin zorunlu üye oldukları bir mesleki demokratik kitle örgütü. Şimdi biz bu toplumun bir kesimi isek, bir kesimini temsil ediyorsak anayasa hazırlanırken bizimle de uzlaşılmasını istiyoruz. Bu anayasayı ister kurucu meclis, ister şimdiki Meclis, ister siyasal iktidar, kim yaparsa yapsın bizimle de uzlaşılması talebimizdir. Anayasa hazırlamak isteyenler mutlaka bizimle uzlaşmak zorundadırlar, meslek örgütleriyle, emek örgütleriyle uzlaşmak zorundadırlar.
Bir başka tartışma var bizi rahatsız eden. Çoğu zaman görüyoruz ki anayasa değişikliği tartışmaları bir rejim tartışması içine sıkıştırılmaya çalışılıyor; bu yanlış. Biz esas olarak, işsizliği, yoksulluğu yaratan sistemin karşısına çıkacak, bunun toplumsal mutabakatını yaratacak tüm cümlelerin anayasa metnine yansıtılmasını istiyoruz. Yoksa sadece bir rejim tartışması içerisinde yaratılmış olan bir anayasa tartışması ve buna bu şekilde karşı çıkış en azından bizim meslek alanlarımız açısından, neoliberal politikaların yansıtılmasının ötesinde hiçbir anlam ifade etmeyecektir.
İşte AKP‘nin hazırladığı taslak olarak söylenen ve bizim de elimizde sadece cümleler ve metinler bulunan ve asla tartışılmayan buradaki esas husus; bu neoliberal politikaların tamamının reddedilmesi olan bir yazım şekline getirilmelidir. Biz böylesi bir uzlaşmadan yanayız. Yoksa bu şekilde neoliberal politikaları anayasa maddesi haline getiren, özelleştirmeleri dayatan ve insanlara işsizliği, yoksulluğu, yolsuzluğu dayatan tüm politikalar bizim uzlaşma sınırlarımızın içerisine giremez, teğet bile geçemez. Bunun da altını çiziyorum. Dolayısıyla bu taslak kesinleşirse bir uzlaşma anayasası olmayacaktır.
Yeni Anayasa‘da, 82 Cunta Anayasası ruhundan uzaklaşılmalıdır ve adı değiştirilmelidir. Yani 61 Anayasası gibi, 82 Anayasası gibi başka bir yılın adı konularak oluşturulmalıdır. Çünkü 12 Eylül Anayasası hukuken ve ruhen itiraz ettiğimiz, kabul etmediğimiz bir anayasadır, bu kaldırılmalıdır. Katılımcı bir anlayışla yeni bir anayasa hazırlanmalıdır, anti demokratik kısımlar ayıklanmalıdır, demokratikleşmeye katkı sağlayacak yasalar ve uygulamalar getirilmelidir.
Bizim söyleyeceğimiz, bu ülkenin yeni Anayasası 12 Eylül hukukuyla bir hesaplaşma anayasası olmalıdır, ona meydan okuma anayasası olmalıdır. AKP‘yi bilmiyoruz ama biz böyle bir anayasa istiyoruz.
Başka bir husus: Anayasa‘nın dışında temel sorunlar da var tabii. Uygulamada görülenler ve yasaların oluşumundan söz ediyorum. Mevcut Siyasi Partiler Yasası, Sendikalar Yasası, YÖK Yasası, Basın Yasası, RTÜK gibi yasalarda sorun vardır. Şunu söylemek istiyorum: AKP‘nin yasalardan değil de Anayasa‘dan başlattığı bir süreç kesinlikle samimi değildir, gerçekçi değildir. Siyasal iktidarın 5 yıllık icraatlarına baktığımızda, çıkardığı yasalara baktığımızda, bizler demokratik kamuoyu hep çıkarılan yasaların Anayasa‘ya aykırılığını ileri sürdük. Yani AKP‘nin geçen yasama dönemi içinde kabul ettiği yasalar, 12 Eylül Anayasası‘ndaki kimi var olan hakları sınırlayan yasalar olmuştur. Bu bile sivil anayasa yapacağız diyenlerin samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır.
Yeni Anayasa tartışmalarının yoğunlaştığı bu günlerde siyasetin üzerindeki militarist gölgelerin kaldırılması yanı sıra çok temel başka parametreler de gözetilmelidir.
Bazılarını sıralarsam şöyle söyleyeyim:
Yeni Anayasa‘da;
neoliberal ekonomi politikalarının reddedilmesi ve dolayısıyla ülkemizin ekonomik-siyasal bağımsızlığı, planlama-sanayileşme-kalkınma üçlüsünün bütünlük içinde benimsenmesi, demokratik hak ve özgürlüklerin eksiksiz olarak tanımlanması, sosyal devlet ilkesi,
yasama-yargı-yürütme ayrılığının demokratik bir çerçevede sağlanması, siyasetin toplumsallaşmasının önündeki engellerden biri olan seçim sistemindeki baraj ve diğer bütün engellerin tamamen kaldırılması, toplu sözleşme düzeninin emek kesimini gözeterek yeniden yapılandırılması, farklı kimliklerin kültürel haklarının sağlanmasının, kardeşçe bir arada yaşam ve sosyal hukuk devleti içinde güvenceye alınması gerekiyor.
Bu çerçevede;
1. Anayasa‘da düşünce özgürlüğünü sınırlayan değil, geliştiren bir yaklaşım egemen olmalıdır.
2. Örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
3. Yargı bağımsızlığını zedeleyici hükümler Anayasa‘da yer almamalıdır.
4. Anayasa‘da katılımcılığa önem veren, halkın özgür iradesini yansıtan adaletli bir seçim sistemini getirecek düzenlemeler yer almalıdır.
5. Geçici madde ile darbecilerin yargılanması sağlanmalıdır.
6. Anayasa her bireyin sağlık ve eğitim hizmetlerinden herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmadan eşit ve ücretsiz olarak yararlanmasını sağlayıcı hükümler içermelidir.
7. Anayasa‘da neoliberal politikaların uygulanmasını, özelleştirmelerin uygulanmasını engelleyici hükümler yer almalıdır.
İşte böylesi demokratik, eşitlikçi ve özgürlükçü bir Anayasa ile sosyal hukuk devleti gerçekten egemen kılınabilir, 12 Eylül Anayasası ve düzeni gerçekten aşılabilir, ekonomi ile dış politika ülke ve halk çıkarlarına göre ancak böylece düzenlenebilir. Türkiye‘nin siyasal, sosyal yaşamı ancak böylece normalleşebilir. Başka türlü bir normalleşme mümkün değildir. Olsa olsa, neoliberal politikaların savunucularının kendi içlerindeki bir cepheleşmenin tezahürleri, bugüne kadar olduğu gibi toplumun önüne bir kez daha yanıltıcı bir biçimde sunulur. Biz bize dayatılan kırk katır kırk satır ikilemlerinden birini biz seçmek istemiyoruz.
Biz ne yapıyoruz?
Bugün emek ve demokrasi güçlerinin, bu anayasa tartışmasındaki pozisyonu; özgürlüklerle ilgili önerileri, olmazsa olmazları ortaya koymak; eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye umudunu ileriye taşımaya çalışmaktır. İşte biz de yani emek ve meslek örgütleri olarak bunu yapmaya çalışıyoruz."