TÜRKİYE'DE NÜKLEER SANTRAL KURULMASI; ÜLKENİN DEĞİL, NÜKLEERCİ ŞİRKETLERİN İHTİYACINI KARŞILAMAYA YÖNELİKTİR

15.11.2007

Jeoloji Mühendisleri Odası, 14 Kasım 2007 tarihinde TBMM'de kabul edilen Nükleer Santral Yasa Tasarısı'na ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

Önceki dönemde TBMM de kabul edilen ancak, Cumhurbaşkanı tarafından bazı maddeleri veto edilen Nükleer santraller yasası, meslek örgütleri, sendikalar, bilim insanları, yerel dinamikler, siyasi partilerin ve çevre örgütlerinin kısaca kamuoyunun karşı çıkmasına rağmen yeniden gündeme getirilerek yasalaştı. Siyasal iktidar böylesine önemli bir konuda, yine bir oldu bitti anlayışı ile konunun tartışılmasına imkan vermeyerek inatla yasayı geçirmiştir.
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha belirtiyoruz ki,
Nükleer santrallerin yeniden gündeme getirilmesi, ülkenin enerji ihtiyacından değil, siyasal bir tercihten kaynaklanmaktadır.
Türkiye‘nin kesinlikle nükleer santrallere ihtiyacı yoktur:

- Bugün 28 bin megavat puanta karşın, 41 bin megavat kurulu gücümüz bulunmaktadır.

- 130 milyar kwH hidro elektrik,120 milyar kwH rüzgar, 70 milyar kwH linyit, 5 milyar kwH taş kömürü, 5 milyar kwH jeotermal olmak üzere toplam 330 milyar kwH yerli kaynaklara dayalı ilave elektrik üretim potansiyelimiz mevcuttur.

- Şu an ki teknolojiyle bile 2020‘lerin elektrik ihtiyacının, ülkemizin hidrolik, kömür, rüzgâr, jeotermal, güneş ve diğer yerli kaynaklarından karşılanması olanaklıdır.

- Resmi rakamlarda bile %20‘ler seviyesinde açıklanan kayıp-kaçak oranının AB ülkeleri ortalaması olan %6 seviyelerine indirilmesiyle, enerji tasarrufu ve enerjinin verimli kullanımı ile, birkaç nükleer santralin üreteceği enerjinin karşılanabilmesi mümkündür.

Yerli enerji kaynaklarımız kamusal bir hizmet anlayışı ve planlama içinde değerlendirildiğinde, çalıştırılan santrallerin kapasite kullanım oranlarının yükseltilmesi ve enerjinin etkin ve verimli kullanılması ile Türkiye hiç bir zaman enerjisiz kalmayacak, nükleer santrallere ihtiyacı olmayacaktır.

Nükleer santraller kurulmazsa karanlıkta kalacağımız doğru değildir:

- Kurulması öngörülen nükleer santrallerin kapasitesi, her biri 1500 MW olmak üzere toplam 4500 MW‘dir.

- Bu santrallerin, 2020 yılı için ETKB verilerine göre enerji ihtiyacının karşılanmasında sahip olacağı pay, elektrik üretimi kurulu gücünün ancak %5‘i olacaktır.

Bu açıdan bakıldığında bile, nükleer santraller kurulmazsa elektriksiz kalacağımız söylemi tamamiyle gerçek dışıdır.
Nükleer santraller pahalı ve güvensiz bir yatırımken, ucuz enerji kaynağı da değildir:

- Bir çok ülkede yeni nükleer santral yapılmadığı gibi, mevcutlar ise belirli bir plan dahilinde kapatılmaktadır.

- Sayıştay Raporlarında bile "nükleer enerji en pahalı yatırım" olarak değerlendirilmektedir.

- İlk yatırım maliyetleri diğer yakıtlı santrallere göre çok daha pahalıdır.

- Kurulması öngörülen 1.500 MW‘lık her bir santral için 4,5-6 milyar dolar, üç santral için toplam 13,5-18 milyar dolar yatırım söz konusu olacaktır.

- Yatırım dönemleri asgari (10-12 yıl) olup, çok uzundur.

- Teknoloji ve yakıt yönünden tamamen dışa bağımlıdır.

- Üretilen elektrik ucuz değil, aksine pahalıdır.

- 35-40 yıllık ekonomik ömürleri boyunca sıkça arıza ve güvenlik sorunları yaşanmaktadır. İşletilmeleri teknolojik riskler içermektedir.

- Atıkların korunması sorunlu ve pahalıdır.. Halen dünyada nükleer atıkları kalıcı olarak depolayacak lisans alınmış bir depo mevcut değildir.

- Ekonomik ömürleri dolunca, söküm maliyetleri ilk yatırım maliyetlerini aşabilmektedir.
Tüm dünya ilk yatırım ve işletim maliyetleri çok yüksek, 35-40 yıllık ekonomik ömürleri boyunca sıkça arıza ve güvenlik sorunları yaşayan, atık sorunlarına çözüm bulunamayan bu pahalı enerji üretiminden vazgeçerken Türkiye‘de NÜKLEER SANTRAL Kurulması; ülkenin değil, uluslararası lobilerin ihtiyacını karşılamaya yöneliktir.

Nükleer enerji santral yasası;

- Tercüme, derleme ve ısmarlama bir yasadır.

- Pazar bulamayan nükleer lobilerin dayatması sonucu çıkarılmıştır.

- Açıklık ve netlik taşımamakta, santral yapımında önem taşıyan bütün konuları ikincil mevzuatlara, yönetmeliklere bırakmaktadır.

- Şirket seçiminin, belirlenecek ölçütlere göre yapılması ile pazarlık şansı bile bırakmamıştır.

- Nükleer santral kuracak bir şirkete ürettiği elektriği ülke içinde satış zorunluluğu da getirmemiştir.

- Taşınması bile dünyada büyük protestolara yol açan atık sorunu geçiştirilmiştir.

- Denetim konusu belirsizlikler içermektedir.

- Nükleer santral söküm maliyetinin büyük kısmı TETAŞ üzerinden halk tarafından karşılanacaktır.

- Bir kaza olması durumunda zararın tazmininde şirketlerin yükümlülükleri Paris Sözleşmesi ile sınırlandırılarak büyük yük devlete bırakılmaktadır.

- Üzerinde nükleer santral kurulacak taşınmazın kullanılmasından, atıkların nakli, depolanması ve bertarafına, santralın işletme süresinin sonunda devreden çıkarılması ve sökümüne kadar tüm süreçlerde oluşturulacak fonlara, sembolik düzeyde katkı koymaları suretiyle şirketlere birçok maddi kolaylıklar sağlanmış, hazine‘ye ve devlete ise büyük mali yükler getirilmiştir.

Nükleer lobilerin baskıları sonucu çıkarılan bu yasa, belirli birkaç şirkete nükleer santral kurdurulmasının hukuki zeminini yaratma amacındadır. Nükleer santrallerin kurulması işletilmesi ve enerji satışı gibi çok önemli bir konuyla ilgili olmasına rağmen; kurulum, işletim, denetim, söküm ve atık konularına yüzeysel değinen, kapsamsız bir tercüme özetidir
Şirketler lehine önemli mali avantajlar sağlarken, halka büyük mali yükümlülükler getirmektedir.

Sonuç olarak, ülkenin enerji ihtiyacından değil siyasal bir tercihten kaynaklanan, ülkenin gerçeklerine uymayan, halkın yararına olmayan, uygulanması halinde ülkemizi sonu belli olmayan bir felaketin içine sürükleyecek NÜKLEER SANTRAL yasası kabul edilemez.
UYGULANMAMALI, KALDIRILMALIDIR.

TÜRKİYE‘DE NÜKLEER SANTRAL KURULMASI; ÜLKENİN DEĞİL, ULUSLARARASI LOBİLERİN İHTİYACINI KARŞILAMAYA YÖNELİKTİR

TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
14.11.2007