
XII. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KONGRESİ SONUÇ BİLDİRİSİ YAYINLANDI
MMO tarafından 22-25 Ekim 2025 tarihleri arasında Ankara'da düzenlenen XII. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi ve Sergisi'nin sonuç bildirisi yayımlandı.
XII. İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ KONGRESİ SONUÇ BİLDİRİSİ
İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki sorunları, çözüm önerilerini ele almak üzere MMO tarafından düzenlenen XII. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kongresi ve Sergisi, 22-25 Ekim 2025 tarihlerinde Ankara’da düzenlendi.
Kongre İş Güvenliği Uzmanı, İşyeri Hekimi, Mühendis, Mimar, Şehir Plancısı, İşçiler başta olmak üzere geniş bir katılımla yapılmış, düzenlenen sergiye yedi firma katılmıştır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Ofisi, Bakanlıklar, kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, belediyeler, özel kuruluşlar, TMMOB, TTB, birçok sendika, dernek, meslek örgütü, dernek temsilcileri ve Hendek patlaması, Gayrettepe yangını, Kartalkaya katliamında yakınlarını kaybeden aileler, panellerde konuşmacı oldular, bildiriler sundular.
İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasında sorumluluğu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kongreye destek yerine personelin katılımını engelledi.
Bilim insanları, mühendisler, teknik personel, doktorlar, sağlık personeli, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, işyeri hemşireleri, işçilerin katılımıyla gerçekleştirilen kongrede 18 panel, 17 teknik oturum düzenlendi. Panellerde 60, oturumlarda 58 başlıkta tartışma ve bilgi paylaşımları yanı sıra işçi sağlığı ve iş güvenliği alanı üzerine önemli tespitler ve önerilerde bulunuldu.
Panellerde kamuda işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamaları, iş kazaları, meslek hastalıkları, çocuk işçiliği, MESEM’ler, göçmen işçiliği, ev işçiliği, kadın çalışanların sorunları, asıl işveren-alt işveren ilişkisi, işçi sağlığı ve hukuk, iş güvenliği uzmanlığı, işyeri hekimliği, Ortak Sağlık ve Güvenliği Birimleri (OSGB), uluslararası sözleşmeler, dijitalleşme, deprem bölgelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) alanındaki sorunlar, kamusal İSİG modeli, sendikalaşma ile İSİG ilişkisi vb. başlıklar tartışıldı. Teknik oturumlarda, dijitalleşmeden işçi sağlığı ve iş güvenliği eğitimine, inşatlarda, parlayıcı patlayıcı ortamlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği, elektrikte İSİG, yangın, risk analizi gibi onlarca başlık konuşuldu.
Ülkemizde yıllardır iş kazası sayısı, kaza sıklık hızı, kaza ağırlık oranı, 100.000 çalışana karşılık gelen ölüm oranı artıyor. İş kazalarının azalmadığı, meslek hastalıklarının tespit edilmediği gerçeği değişmiyor. Son iki yılın SGK İş Kazası ve Meslek Hastalığı İstatistiklerinde, her yıl iş kazalarında 2 bin insanımızı kaybettiğimiz bilgisi yer almakta ve 2023 yılında meslek hastalığı sonucu ölüm tespit edilemezken, 2024 yılında 3 işçinin meslek hastalığı sonucu hayatını kaybettiği belirtilmektedir. Bu gerçekler ile Kongrenin panel ve oturumlarında sunulan görüşler, tespitler, sunulan bildiriler, yapılan tartışmalarla belirlenen ve İSİG alanında atılması beklenen adım, önlem ve düzenlemeler, aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.
- Sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmak her çalışanın hakkıdır. İSİG önlemleri öncelikle kamu hizmeti olarak ele alınmalıdır.
- İşçi sağlığı ve iş güvenliği sadece teknik bir konu değil, aynı zamanda politik bir sorundur. AKP iktidarının emekçiyi yok sayan, sermaye yanlısı tavrı nedeniyle ölümler artarak sürmektedir.
- İşçi sağlığı, iş güvenliği kavramı yerine “iş sağlığı, iş güvenliği” kavramının kullanılması politik bir yaklaşımdır. TMMOB’nin 40. Olağan Genel Kurulunda aldığı kararda benimsendiği gibi iş sağlığı ve güvenliği değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramının kullanılmasının gerektiğine inanıyoruz.
- Hemen her gün yüksekten düşme, elektrik akımına kapılma, araç/iş makinası altında kalma gibi bilinen ve tekrar eden nedenlerle işçiler işyerlerinde can veriyor. Bilinen ve tekrar eden nedenlerle meydana gelen ölümleri, kaza sonucu ölüm olarak açıklayamayız. İş cinayeti/işveren cinayeti doğru ve gerçekçi bir tanımlamadır.
- İş kazaları ve meslek hastalıkları “kader” değildir. İş kazalarının ve meslek hastalıklarının “işin doğal bir sonucu” “olarak görülmesi, yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarmaktadır.
- İSİG’in sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir. Ancak, işverenler önlem almamakta, devlet de denetim görevini yerine getirmemektedir. İSİG önlemleri ile ölüm, yaralanma, sakat kalmaların sorumluluğu, işlevleri işverenlere rehberlik ve danışmanlık yapmak olan iş güvenliği personelinde değil işverenlerde olmalı, işverenler ve işyerlerine ağır yaptırımlar getirilmelidir.
- İşveren ve vekillerinin, işyerlerinin niteliğine göre İSİG konusunda eğitimli, sertifikalı olmaları sağlanmalıdır.
- İSİG ile ilgili ulusal politikaların oluşturulması, kararların alınması ve işyerlerinde denetim, diğer sosyal tarafların görüşleri önemsenmeden tek başına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) tarafından yerine getirilmektedir. ÇSGB birimlerince hazırlanan plan, rapor vb. belgelerde durum tespitleri yapılırken kazaların artma nedenleri ve çözüm konusunda herhangi bir analize rastlanmamaktadır. 6331 sayılı yasadan sonra hazırlanan Onuncu, On Birinci, On İkinci 5 Yıllık Planlarda da yol gösterici herhangi bir perspektife rastlanmamıştır. Gelinen nokta göstermektedir ki; İSİG konusunda doğru kararlar alınmamakta, istenen uygulamalar hayata geçirilememektedir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar ve ilgili tüm bilim çevreleri konunun asli özneleri olarak tanınmalıdır. Sendikalar, TMMOB, TTB, ÇSGB, Üniversiteler, Sağlık Bakanlığı, Belediyeler Birliği’nin katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, çoğunluğunu emek ve meslek örgütlerinin oluşturduğu ulusal bir enstitü/kurul oluşturulması önerisi Kongrede bir kez daha dillendirilmiştir. Kurulun tüm il ve ilçelerde yerel ayakları olmalıdır. Kurul/Enstitü, mevzuatın oluşturulması, işyerlerinin denetimi, iş hijyeni ölçümlerinin ve iş ekipmanlarının periyodik kontrollerinin yapılması, İSG alanında çalışanların eğitimi, denetimi gibi alanın tüm gerekliliklerini organize edecek, denetleyecek bir yapıda olmalıdır.
- 4857 sayılı İş Yasası, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası ve alana ilişkin yapılan diğer düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı atipik çalışmayı yasal hale getiren; kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan, İSİG’i işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan yasa ve diğer düzenlemeler iptal edilmelidir. Ulusal İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kurulu/Enstitüsünün oluşumundan sonra, konunun taraflarının katılımı ile İş Yasası ile İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası başta olmak üzere tüm mevzuat ve denetim mekanizması ekseni “insan” olan anlayışla yeniden düzenlenmelidir.
- Mevzuatta kamucu yaklaşım, kamu/toplum yararı, kamusal hizmet, kamusal denetim ve sosyal devlet ilkeleri hâkim olmalıdır.
- Lisans sonrası İSİG eğitimleri ve sertifikalandırma TMMOB’ye bağlı ilgili meslek odaları ve TTB tarafından ortaklaşa yapılmalıdır. Mevzuatta “İş Güvenliği Uzmanlığı” yerine “İş Güvenliği Mühendisliği” ve “İş Güvenliği Teknik Elemanı” ayrımı yapılmalı, sektörel uzmanlık hayata geçirilmeli; görev, yetki ve sorumluluklar bu ayrım temelinde yapılmalı; mühendislerin yetkilendirilmesi TMMOB eliyle yapılmalıdır.
- İSİG alanındaki yüksek lisans eğitimleri, akademik/bilimsel çalışmadan çok B sınıfı uzmanlık sınavına girme hakkını kazanmaya yöneliktir. Derse devamın izlenmediği, tez yazımının zorunlu olmadığı bu programlar İSİG ve bilimsel ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenmelidir.
- İş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi yenileme eğitimleri için bilgi yenileme eğitimlerine başlanmalı ve en geç iki yılda bir yapılmalıdır. Eğitimler TMMOB ve TTB’ce yapılmalıdır.
- Meslek hastalıklarının tespitine yönelik işyerleri ile sağlık kuruluşları arasında veri akışını sağlayacak bir yapılanma tesis edilmelidir.
- Meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik çalışma yapmak ve işyerlerinde hekim-uzman iş birliğinin daha etkin olmasını sağlamak için TMMOB ve TTB ile ortak çalışma yapılmalıdır. Meslek hastalıklarının önlenmesi için hekim-uzman iş birliği mekanizması oluşturulmalıdır.
- SGK’nin rolünün tazminle sınırlı olması, meslek hastalıklarının tespit edilmemesi ile de bağlantılıdır. İlk teşhis ve bildirim süreçleri değiştirilmelidir. Meslek Hastalıkları Hastaneleri yeniden oluşturulmalıdır.
- Meslek hastalığı bildiriminde bulunan işyeri hekimlerinin ve tanı konulan çalışanların iş güvenceleri sağlanmalıdır.
- SGK tarafından yayımlanan “İş Kazası ve Meslek Hastalıkları İstatistikleri” gerçekleri yansıtmaktan, alanda yapılan çalışmalara yol göstericilikten çok uzaktır. Bakanlık, SGK tarafından yapılan incelemeler sonrası hazırlanan iş kazaları ve meslek hastalıkları inceleme raporlarına ilişkin olarak kamuoyu ile sadece sayıları değil kaza ve hastalıkların kök nedenlerine inilebilecek detaylı veri analizleri de paylaşmalıdır.
- Kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı, meslek hastalıkları poliklinikleri ve ana bilim dalları kurulmalı, edinilen bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır.
- Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ortadan kaldırılan “Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi” 2025 yılında bir genelge ile yeniden oluşturuldu ancak daha önceleri konseyin bileşiminde yer alan TMMOB ve TTB’ye yer verilmedi. Konsey yapısı daha da kamu ve işveren ağırlıklı bir hale getirildi. Konsey, emek ve meslek örgütlerinin çoğunlukta olduğu bir yapıya kavuşturulmalıdır. Konsey, oluşturulması gereken Ulusal Enstitü/Kurulun bir parçası olmalı ve kararları tavsiye niteliğinden çıkarılarak yönlendirici ve fonksiyonel bir yapıya kavuşturulmalıdır.
- İSİG hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen düzenlemeler sonucu ülkemizdeki OSGB sayısı 2.700’e ulaşmıştır. İşyerlerinin yüzde 85’i OSGB’lerden hizmet almaktadır. İSİG hizmetlerinin piyasalaştırılması, yaşanan sorunların en temel kaynaklarındandır. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının işveren yükümlülüğü olduğu benimsenmeli ve işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin piyasalaştırılması sisteminden vazgeçilmelidir.
- 6331 sayılı yasa ile getirilen sistemde İSİG’in sağlanması işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinden beklenir hale gelmiştir. Yasadaki diğer düzenlemeler gibi, uzman ve hekimlere ilişkin düzenlemeler yalnızca işveren çıkarlarını gözetmektedir. Her iş kazasından iş güvenliği uzmanları sorumlu tutulmaktadır. İşverenlerin önlem alma yükümlülüğü ve devletin denetim görevini esas almayan, sorumluluğu iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve çalışanlara yükleyen anlayış, işverenlerin umursamazlığını desteklemektedir. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının görevlerinin rehberlik–danışmanlık olduğu görmezden gelinerek iş kazası ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulmaları, hapse atılmaları ve belgelerinin askıya alınması yanlış bir uygulamadır. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri sağlanmalıdır.
- İSİG’in sağlanması için işverene rehberlik edecek ekipte hekimler, mühendisler, teknik personel, sağlık personeli, iş hijyenisti, ergonomist vd. personel yer almalıdır. Diğer Sağlık Personeli (DSP)/işyeri hemşiresi görevlendirmesi ağırlıklı olarak kağıt üzerinde kalmaktadır, görevlendirilmeleri işlevsel hale dönüştürülmelidir. İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve İSİG konularında görev yapan tüm personelin mesleki bağımsızlık, çalışma süreleri, yıllık izinleri, mesleki gelişim eğitimleri vb. hususlar yeniden düzenlenmelidir. Mevzuatta yer alan “DSP” unvanı, “İşyeri Hemşiresi” olarak değiştirilmeli ve İşyeri Hemşirelerinin işyerlerinde aktif görev yapmaları sağlanmalıdır.
- İSİG Kurulu oluşturma zorunluluğu, 30 veya daha fazla çalışanın olduğu işyerlerinde zorunlu hale getirilmeli, bu sayı kademeli olarak daha da aşağıya çekilmelidir. İşyerinin bir bütün olduğu gerçeği doğrultusunda her işyerinde tek İSİG Kurulu olmalıdır. Kurul oluşturulması ve karar mekanizmaları demokratikleştirilmelidir.
- 50’den fazla çalışanın bulunduğu sanayi işletmelerinde “tam zamanlı” İş Güvenliği Uzmanı çalıştırılması zorunlu hale getirilmelidir.
- 2025 yılı Ocak ayından itibaren kamu kuruluşlarında ve 50’nin altında çalışanın olduğu az tehlikeli işyerlerinde, iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırılması zorunluluğu uygulamaya geçmiştir. Ancak birçok işyerinde yeterli sayıda uzman ya da hekim çalıştırılmamaktadır. Uzman ve hekim eksiği giderilmelidir.
- Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının asli görevlerinin yanında aynı kurum içinde veya diğer kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmeleri ve ek iş yükü, uzmanlığın belirli bir yetkinlikle uygulanmasını ortadan kaldırıcı niteliktedir. İşyeri Hekimleri ve İş Güvenliği Uzmanlarına başka görev verilmemelidir.
- İş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve diğer sağlık personelinin örgütlülüğü ve sendikalaşması kazaların önlenmesine de katkı sunacaktır. Kongre İSİG alanında çalışan tüm emekçileri örgütlenme ve sendikalaşmaya çağırmaktadır.
- Sendikalar ve TMMOB’ye bağlı Odalar, iş kazalarından sonra işyerlerinde kaza incelemesi, analizi yapabilmelidir. Ölümlü iş kazası meydana gelen işyerlerinde işler durdurulmalı, yeniden çalışmaya başlama Sendika ve TMMOB heyetinin inceleme sonrası verecekleri kararla olmalıdır.
- Kâr hırsı, denetimsizlik, ceza uygulanmaması, kazaları artıran nedenlerdendir. İş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesinde, resmi makamların denetimlerinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Ancak son yıllarda işyeri denetimleri çok azalmıştır. Denetimler siyasi kaygılardan uzak olacak şekilde nicel ve nitel düzeylerde artırılmalıdır. Bakanlık kamusal denetim yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
- Asıl işveren-alt işveren ilişkisi ile ödünç işçilik ve esnek çalışma kaldırılarak 35 saatlik işgünü ve güvenceli istihdam getirilmelidir.
- Tüm çalışanlar insana yakışır norm ve standartlarda bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. İSİG politikaları; insanca çalışma koşulları, tam zamanlı, kadrolu, iş güvenceli, sosyal güvenlik, örgütlenme, insanca yaşanacak ücret ve emeklilik hakları başta olmak üzere temel sosyal haklarla bütünlük içinde tanımlanmalıdır.
- Örgütlenme, toplu sözleşme, grev hakkı önündeki bariyerler, sendikaların işyerlerine ilişkin denetim mekanizmaları kurmalarının, katılım sağlamalarının, çalışanları ve üyelerini eğitmelerinin önündeki en büyük engellerdendir. Sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev hakkı önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Toplu sözleşme süreçlerinde yalnızca ekonomik talepler değil İSİG’e ilişkin talepler de ön plana çıkarılmalıdır.
- İşyerlerinde örgütlü olunsun olunmasın, sendikaların kurulu oldukları işkollarındaki işyerlerini denetlemeleri sağlanmalıdır.
- Çalışan temsilcilerinin, çalışanların işyerlerindeki İşçi Sağlığı İş Güvenliği çalışmalarına katılımı kâğıt üzerinde bir uygulama olmaktan çıkarılmalı, katılım mekanizması güçlendirilmelidir.
- Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, göçmen işçilerin de çalıştırıldığı işler dahil olmak üzere kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır.
- İSİG ile ilgili düzenlemeler ve uygulamalar, sektör, çalışan sayısı ayrımı dahil hiçbir ayrım olmaksızın bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları (Ev hizmetleri, hükümlü ve tutuklular dâhil) kapsamalıdır.
- Yapılacak düzenlemelerde çocukların çalıştırılmasını engelleyici; gençler, kadınlar, göçmen veya yaşlı işçiler gibi risk gruplarını koruyucu hükümler olmalı ve uygulamalar denetlenmelidir
- Çocukların iş kazalarında ölümleri artarak sürerken Milli Eğitim Bakanlığı OSB’lerle yeni protokoller yapmaktadır. Çocuk emeği sömürüsüne mutlaka son verilmelidir. Çocuklar örgün eğitime yönlendirilmelidir. Çocukların okuldan uzaklaştırılması, ucuz iş gücü kaynağı olarak çalışma hayatında yer almalarına yol açan MESEM uygulamalarına son verilmelidir.
- Kadınlara ve kadın emeğine yönelik tüm olumsuz uygulamalar kaldırılmalı, eşit işe eşit ücret ve istihdamda fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
- Kadınlar, toplumda ve çalışma hayatında cinsiyet eşitsizliği temelinde birçok eşitsizlik ile karşı karşıya kalmaktadır. İşyerlerinde cinsiyet ayrımcılığı yapılmamalıdır. Kadınlar istihdam edildikleri işler, ücretleri, sosyal yardımlar, çalışma koşulları ve işte yükselme konuları dâhil çalışma hayatının hemen her alanında ayrımcılığa, şiddet ve tacize uğramaktadır. Bu bağlamda ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesinin Türkiye tarafından onaylanması için çağrı yapıyoruz.
- İSİG’in sağlanması işveren yükümlülüğüdür. Bu nedenle işyeri açmak isteyenlerin, işyeri açılmadan önce ve işyerlerinin özelliğine göre İSİG konunda eğitim almaları, sertifikalandırılmaları zorunlu olmalıdır. Yönetim görevlerinde bulunacaklar için de konumuna göre İSİG eğitimi almaları ve belgelendirilmeleri zorunlu olmalıdır. İşyeri açabilmenin, yönetici olabilmenin ön şartı bu eğitimlerin alınması ve sertifikalandırılması olmalıdır.
- İşyerlerinin projelendirilmesi, yapımı ve işletilmesi aşamalarında görev alan mühendis ve mimarların Odalarınca eğitilip belgelendirileceği ve sicillerinin tutulacağı bir sistem oluşturulmalıdır.
- İSİG işyerlerinin projelendirilmesi aşamasından başlar. Bu nedenle, önceki uygulamalarda bulunan ancak 2010 yılında son verilen “işyeri kurma izni” ve “işletme belgesi” alınması zorunluluğu mevzuatta yeniden yer almalıdır.
- İşyeri açma ruhsatı veren yerel yönetimler, işyerleri açılmadan önce İSİG önlemlerine uygun olmalarını sağlamaya yönelik denetimler yapmalıdır. Yerel yönetimlerde bu değerlendirmeyi yapacak uzman kadrolar istihdam edilmelidir. Yerel yönetimlerin denetleme işlevi için yasal düzenleme yapılmalıdır.
- Gayrettepe ve Kartalkaya yangınları, işyerlerinin kurulma ve açılma aşamalarında İSİG kurallarına uygunluğunun denetlenmesi gerekliliğini bir kez daha göstermiştir. İşyerlerine, açılmadan önce İSİG yönünden eksiklikleri olmadığına dair “Kurma İzni” belgesinin alınması zorunluluğu getirmelidir.
- Yangınların çıkmasının ve yayılmasının önlenmesi, yangın güvenliği önlemlerinin sürekliliği, gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, güvenlik sistemlerinin yapı/tesis ömrü boyunca çalışır vaziyette hazır olup olmadığının kontrolüne yönelik görev, yetki ve sorumlulukları belirgin, her aşaması tanımlı denetim mekanizmasını sağlayacak bir mevzuat acilen oluşturulmalıdır.
- Mesleki Eğitim Belgesi ve Mesleki Yeterlilik Belgesi uygulaması, sadece ticareti yapılan birer uygulama halinden çıkarılmalı, mesleki eğitim ve yeterliliği işveren ve kamu yükümlülüğü olarak gören bir sistem oluşturulmalıdır. Neredeyse işi sadece belge vermeye indirgeyen ve bu işi de piyasanın insafsızlığına bırakan MYK mevcut haliyle lağvedilmelidir. Mesleki eğitim ve belgelendirme kamucu bir anlayışla ülke ihtiyaçları, günümüzün mesleki koşulları ve Cumhuriyet dönemi birikimleri gözetilerek ortaeğitimden yükseköğrenime, işbaşı eğitimine kadar yeniden yapılandırılmalıdır.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası, her konuda olduğu gibi İSİG alanında her şey insan için yaklaşımıyla yerini almaya, kamucu yaklaşımı, kamusal hizmet ve denetimleri savunmaya, öneri ve katkılarını sunmaya kararlılıkla devam edecektir.
Kamu kurumu niteliğinde bir meslek odası olmanın sorumluluk ve bilinciyle, ülkemizde kanayan bir yara olan işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geliştirici ve iyileştirici çalışmalara katkı vermeye hazır olduğumuzu, bu yöndeki mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna duyururuz.
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI


