YAPI DENETİMİ KANUN TASARISI ÜZERİNE

27.06.2001

Yapı denetimi konusunda aynı içerikteki 595 sayılı KHK'nin Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesine ve yürütmesinin durdurulmasına karşın, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararının Resmi Gazete'de yayınlanmasını bile beklemeden Bakanlığın alelacele yeni bir kanun tasarısı hazırlaması, konuya ne denli art niyetli yaklaşıldığının en somut göstergesidir.

Ülkemizde her konuda yaşanan kamusal denetim eksikliği yapı denetiminde de kendini göstermektedir. Son olarak yaşanan 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri bu acı gerçeği birkez daha gözler önüne sermiştir.

Birliğimiz yıllardır her platformda bu eksikliği dile getirmekte, yapı denetimi sorununun imar mevzuatı çerçevesinde, planlama, projelendirme, yapı üretimi ve denetim süreçlerini içine alan bütünlüklü bir yaklaşımla, kamusal denetimi gerçekleştirecek, konunun tüm taraflarını sürece dahil eden düzenlemelerle çözülebileceğini belirtmektedir.

Nitekim, depremlerin hemen ertesinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı koordinasyonunda yapı denetimi konusunda yeni düzenleme arayışlarına girişilmiştir. Ne yazık ki her konuda geçerli olan aceleci ve konunun doğrudan sahibi olan TMMOB‘yi dışlayan anlayış, burada da egemen olmuştur. Bilindiği gibi bu bağlamda; Birliğimizin tüm karşı görüşlerine rağmen bilimsellikten ve sorunlara çözüm bulmak arayışından yoksun bir şekilde, 595 sayılı KHK yürürlüğe sokulmuştur. Birliğimiz söz konusu KHK‘ ye, bütünsellikten uzak bir anlayışla hazırlandığı, kamusal bir alan olan yapı denetim yetkisini ticari şirketlere devrettiği, konunun en önemli ayaklarından biri olan TMMOB‘yi ve yerel yönetimleri dışladığı, 17 Ağustoslarda, 12 Kasımlarda binlerce cana, katrilyonlarca lira kaynağa mal olan denetimsizlik boşluğuna hiçbir çözüm getirmediği gerekçeleriyle karşı çıkmış ve 595 sayılı KHK dayanağında çıkarılan yönetmeliklerin iptali istemiyle de birçok dava açmıştır.

595 sayılı KHK‘nin Anayasa Mahkemesinin 24 Mayıs 2001 tarihli kararıyla iptal edilmesinden ve yürürlülüğünün durdurulmasından sonra, yine aynı anlayış ve yöntemle hazırlanarak TBMM‘ye sunma aşamasına getirilen "Yapı Denetimi Kanun Tasarısı" 595 sayılı KHK‘nin de gerisindedir:

Şöyle ki;
1) 595 sayılı KHK‘ nin iptali ile 3194 sayılı imar kanunu hükümlerine geri dönülmüştür. Dolayısıyla bu yasanın acil olarak çıkarılmasını gerektiren yasal bir boşluk bulunmamaktadır. Bu konuda yapılması gereken, konunun tüm taraflarını içerisine alan kapsamlı bir çalışma ile bütünlüklü bir planlama, tasarım, üretim ve denetim sistemi oluşturulmasıdır. Söz konusu taslak, günü kurtarmak, 595 sayılı KHK‘ nin iptaliyle yapı denetimi konusunda ticari faaliyetlerine son verilen mevcut yapı denetim kuruluşlarının, ufak statü değişiklikleri ile faaliyetlerine devam etmelerini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.
2) Yapı denetimi konusunda aynı içerikteki 595 sayılı KHK‘nin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesine ve yürütmesinin durdurulmasına karşın, Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararının Resmi Gazete‘de yayınlanmasını bile beklemeden Bakanlığın alelacele yeni bir kanun tasarısı hazırlaması, konuya ne denli art niyetli yaklaşıldığının en somut göstergesidir.
3) Söz konusu taslak mevcut denetim kuruluşlarının sorunlarına çözüm getirmek amacıyla o kadar aceleye getirilmiştir ki, konuya doğrudan taraf olan hiçbir kurum ve kuruluşun tartışma süreçlerine bile dahil olmasından kaçınılmış, görüş ve öneriler istenmemiştir. Halkın can ve mal güvenliğini direk olarak ilgilendiren, çok acı sonuçlarını yaşayarak gördüğümüz böylesi önemli bir konuda, üyeleri yapının planlama, projelendirme, uygulama ve denetim, gibi tüm süreçlerinde birinci derecede yer alan anayasal bir kuruluş olan Birliğimizin bile görüşlerine başvurulmaması düşündürücüdür.
4) "Yapıda can ve mal güvenliğini sağlamak, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, ulusal ve uluslararası standartlara uygun kaliteli yapı üretmek" amacı, ancak yapı üretim ve denetim sürecinin bir bütün olarak algılanmasıyla mümkündür. Planlama ve tasarımı dışlayarak yapı denetiminde başarıya ulaşmak olanaksızdır. Yapı üretim sürecine ilişkin tüm plan ve projelerin ehil, mesleki yeterliliği ilgili meslek odasınca belirlenmiş mühendis, mimar ve planlamacılar tarafından hazırlanması ve bu projelerin mesleki etik ve üyelik sicil kayıtları yönleriyle meslek odalarından mesleki denetiminin gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Bu nedenle proje müellifliğinden başlanarak, fenni mesul görevini ve ilgili idarelerde denetim görevini yürütecek mühendis ve mimarların, "mesleki yeterliliğinin" ilgili meslek odasınca belirlenmesi, belgelenmesi, ayrıca süreç içerisinde bu yeterliliğin gelişen ve değişen bilim ve teknolojiye bağlı olarak yine ilgili meslek Odasınca sürekli eğitimlerle desteklenmesi, bir zorunluluktur. Oysa kanun taslağı bu yaklaşımdan çok uzaktır. Yapı üretim ve denetim sürecinin her aşamasında mimar ve mühendisler yer aldığı halde, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, kamu kurumu niteliğinde bir kuruluş olan TMMOB ve ona bağlı meslek odalarını, yapı üretim ve denetim süreci dışına çıkarmaya çalışmaktadır. Kanunun 2. maddesinin a bendinde yapıya ait plan, proje ve raporların "...ilgili idareler dışında başka bir kurum ve kuruluşun vize ve onayına tabi.." tutulmayacağı belirtilerek mesleki denetim engellenmekte, yerine niteliksiz ve emniyetsiz yapılaşma sürecine uygun ortam ve koşullar yaratılmaktadır.
5) Yine TMMOB kanunu uyarınca mühendis ve mimarların uzmanlık alanlarının belirlenmesi TMMOB‘nin yetkisindeyken, yasa taslağında bu görevler Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘na verilerek TMMOB işlevsizleştirilmeye, yasasından aldığı yetki ve sorumluluğunun gereği olarak 595 sayılı KHK konusunda ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda çalışmaları nedeni ile TMMOB ve Odalar cezalandırılmaya çalışılmaktadır. Kanun taslağıyla getirilen "denetici mimar ve mühendis tanımları ve belgeleri" ve bu belgelerin Bakanlıkça verilmesi hükümleri ile meslek odalarını dışlayıcı ve bilimsellikten uzak bir anlayışla keyfi uygulamaların önü açılmaktadır. Bakanlığın bu belgeleri hangi kriterlere göre vereceği konusunda taslakta bağlayıcı ve açıklayıcı hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Bu durum yapı denetiminde siyasi ve ticari rant alanları açmaya son derece elverişli bir zemin yaratmaktadır.
6) Kanun taslağının "Genel Gerekçe" bölümünde 3194 sayılı imar kanununda yapım işlerinde yer alan fenni mesullerin (Teknik uygulama sorumlularının) yapı projeleri ve uygulamalarını denetlemekle sorumlu olan Belediyeler ve Valiliklerin uygulamayı hiç denetleyemedikleri ifade edilmektedir. Hazırlanan tasarıda fenni mesullerin görevleri bir ticari kuruluş olan yapı denetim şirketlerine devredilmekte, yerel yönetimlerin görevleri ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı‘na verilmektedir. Eğer gerekçedeki varsayım doğru ise, imar mevzuatında köklü değişiklikler yapılmadan sadece yetkileri devretmekle sorunların çözülemeyeceği apaçık ortadadır. Sorunun çözümü için, ,3194 sayılı yasada TMMOB‘nin her platformda belirttiği denetim mekanizmasını işler ve işlevse kılacak değişiklikler yapılmalı, nitelikli yapı projelerinin üretilmesi sağlanmalı, TMMOB ve bağlı odalarının denetim mekanizmasında doğrudan yer almasının önü açılmalıdır. Ticari kaygılar değil, ülke ve toplum çıkarları ön plana alınmalıdır. Oysaki, söz konusu kanun tasarısı, çatısı itibariyle yapı denetimini, kamu adına denetim görevini yürütmekle yükümlü olan ve olması gereken Belediyeleri, Bayındırlık ve İskan Müdürlüklerini, Mühendis ve Mimar Odalarını işler ve işlevsel bir zemine oturtmadan, yapı denetim kuruluşlarına " kurtarıcı" (?!) bir rol vererek, dar bir bakış açısıyla ve katılımcılık anlayışını hiçe sayarak hazırlanmıştır.

Bu temel yaklaşımlarımız doğrultusunda kanun taslağının TMMOB‘nin görüş ve önerileri alınmadan ve kanuna yansıtılmadan hazırlanması durumunda 595 sayılı KHK‘nin iptali ile sonuçlanan süreçte olduğu gibi ülkemizin çağdaş, planlı, sağlıklı, güvenlikli yapılaşmasına ve kentleşmesine yönelik özlenen hizmetler verilemeyecektir. Birliğimiz, bu nedenlerle söz konusu tasarının yasallaşmasını ülke ve toplum çıkarlarına uygun bulmamaktadır.

Sözkonusu taslak geri çekilerek konuyla ilgili tüm kesimlerin birikim ve görüşleri alınarak ülke ve halkın yararına oluşacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Birliğimiz bu konuda her türlü birikimini sunmaya hazırdır.


Kaya GÜVENÇ
Yönetim Kurulu Başkanı