16. KÖMÜR KONGRESİ

26.05.2008

Kömür kongresinde yapılacak bir konuşmada öncelikle, Kozlu‘dan, Armutçuk‘tan, Balıkesir Dursunbey‘den, Karaman-Ermenek‘den, Gediz‘den ve daha nicelerinden bahsetmemek mümkün müdür? Ama biz biliyoruz, tüm bu can yakıcı, can acıtıcı duruma rağmen uygarlık ateşi yandığı sürece madencinin ışığı sönmeyecektir. Madenlerde kaybettiğimiz tüm canlarımızı saygıyla anıyorum.

Evet, madencilik sektörü özellikle kömür sektöründeki çalışmalar birçok risk faktörünü içinde barındırmaktadır. Bu alandaki çalışmalarda göz önünde bulundurulması gereken en önemli faktör "emniyet"dir. Maden ocaklarının ocak ağzının girişinde "önce emniyet" yazar da, peki emniyet donanımı tam olmayan işletmeler bu söylemin gereğini yeterince yerine getirebiliyorlar mı?

Özellikle bu yörede Amasra‘da, Kozlu‘da, Karadon‘da kömürün yeraltında kazılmasında, pano üretiminde, galeriler sürülmesinde "hizmet alımına gidiyorum" sözü ile sözleşmeler hazırlayıp taşerona vermeyi düşünenler vukua gelmesi muhtemel olayları da göz önünde bulunduruyorlar mı?

İş sağlığı ve iş güvenliği alanında özellikle madencilik sektöründe TMMOB ve bağlı odalarımızın yıllardır söylediklerini burada bir kez daha tekrarlamak istemiyorum. Biz bu ülkede bu ülke koşullarına uygun, gerçekçi yasal düzenlemeler yapılsın diye uğraş verirken, bakanlığın çalışma gruplarında uzmanlarımız aracılığı ile çalışma yürütürken, biliyorsunuz maalesef siyasal iktidar istihdam paketi yasa tasarısı içine tümüyle bilimi ve tekniği dışlayarak koyduğu birkaç madde ile bu alanı düzenlediğini sanmaktadır. Ama sadece sanmaktadır. Uyarıyoruz, iş kazalarında dünya yedinciliğimiz, Avrupa birinciliğimiz bu şekilde anlamsız düzenlemelerle gene elimizde kalır. Siyasal iktidarın bu alanda yapması gereken TMMOB ve bağlı odalarının yıllardır söylediklerini ciddiye alıp, uygulamaya koymasıdır.

Haziran 2004 tarihinde Zonguldak Havzasının, "Maden Kanunu" kapsamına sokularak kurumun kendisinin yapmakla yükümlü olduğu işler (hazırlık üretim vb) elinden alınmış, işler kömür madenciliğinde hiçbir deneyimi olmayanlara açılmıştı. Şimdi de Maden Kanununda yapılmak istenen değişikliklerle bir takım maden sahalarının denetiminin bu konuda deneyimsiz İl özel idarelerine devri öngörülmektedir. Bu durumda, özel idareye denetim devri gerçekleştirilecek sahalarda gerek işçi sağlığı ve iş güvenliği yönünden ve gerekse teknik denetimden de uzaklaşılacaktır. Bunlar yanlış uygulamalardır.

Oysa, yapılması gereken; 3213 Sayılı Maden Kanunu‘nu uygulamakla görevli kuruluşun yeniden yapılandırılması, taşra teşkilatlarının oluşturulması, bürokrasinin azaltılması suretiyle yerinden ve etkin denetim sağlanmasıdır. Maden İşleri Genel Müdürlüğü, çok sayıdaki ruhsat sahası için gereken sayıda teknik elemanı istihdam edememesi nedeniyle işlevlerini istenilen düzeyde yerine getirememektedir Bu kurumun teknik eleman gereksinimi karşılanmalı, sektörde mevcut diğer kamu kuruluşlarındaki bilgi birikiminden yararlanmasına yönelik düzenlemeler ve gerekli eşgüdüm sağlanmalıdır.

Madencilik faaliyetlerinin kaynak kaybına yol açmadan, çevreyle barışık, akılcı ve ekonomik kurallara göre ve iş güvenliği ve işçi sağlığı esasları çerçevesinde yürütülmesi bilimsel ve teknik bilginin kullanımı ile mümkündür. Bu durum, sektörde bilim ve teknolojinin uygulayıcısı olan mühendislerin gerekli ve yeterli istihdamını da gerekli kılmaktadır.

Kömür madenciliği, işsizlik ve yoksulluğun yüksek olduğu kırsal bölgelerde, gerek doğrudan gerekse söz konusu faaliyetin yarattığı yan ekonomik faaliyetler sonucu binlerce kişiye istihdam olanağı sağlamaktadır. İstihdam ile yaratılan gelir, kırsalda üretilen mal ve hizmetlerin tüketilmesi bakımından da yaşamsaldır. Ayrıca, kırsal bölgelerde ulaşım, su, eğitim ve iletişim gibi ekonomik ve sosyal altyapının sağlanmasına yönelik önemli katkısı da bulunmaktadır. Bunun yaygınlaştırılması gerekir.

Değerli Katılımcılar,

Sektöre baktığımızda; ülkemiz demir-çelik sektörünün yıllık 5,5 milyon ton taşkömür ihtiyacı bulunmaktadır. Siyasi iktidarın eğilimi ise bu ihtiyacın tamamının ithalat yoluyla karşılanmasına yöneliktir. Bir zamanlar 40$ olan ithal taşkömür fiyatı günümüzde 200$!a tırmanmış bulunmaktadır. Bir an önce demir-çelik sektörünün dışa bağımlılıktan kurtulması, taşkömür ihtiyacının tamamının yerli kaynaklardan karşılanması bu amaca yönelik olarak TTK için gerekli olan yatırımlara bir an önce başlanması gerekir. Siyasi iktidarın "Biz TTK‘da bu kömürü üretemiyoruz, hazırlık yapamıyoruz, bu işleri dışarıdan satın alacağız" söylemi hepimizce reddedilmelidir.

Kömür ile ilgili kamu kuruluşlarının TKİ (Türkiye Kömür İşletmeleri), ve TTK‘nın (Türkiye Taşkömürü Kurumu) etkinliğine önem verilmelidir. TTK‘nın ihtiyacı olan yatırımlar yapılmalı, taşkömür üretim seviyesi hızla arttırılmalıdır. Bu amaca yönelik olarak sözde sahanın ve işletmenin içindeki rodövans, taşeronlaştırma gibi uygulamalardan süratle vazgeçilmelidir.

Öte yandan, enerjinin, ülkelerin kalkınmalarında ve refaha ulaşmalarında büyük önem taşıdığı, herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Ekonomik ve sosyal kalkınmanın sağlanması bakımından kritik önem taşıyan enerjinin, dünyanın ve insanlığın geleceğindeki belirleyici konumu, her geçen gün daha da artmaktadır. Dünya üzerindeki tüm ülkeler enerji maliyetlerini düşürmek amacıyla önceliği yerli kaynaklarına vermektedirler. Ülkemizde ise, öncelik, yerli kaynaklara değil ithal kaynaklara verilmektedir.

Ülkemizde doğal gaz yok denecek kadar az bulunmaktadır. Ancak, düşük kalorili olmakla beraber zengin linyit kömürü yataklarımız mevcuttur. Yine, yıllardır ihmal edilen aramalar ile yeni kömür yataklarının bulunup geliştirilmesi olasılığı yüksektir. Bir ülkede geniş kömür rezervlerinin bulunması, o ülke için enerji arz güvenliğinin sağlanması bakımından çok büyük bir avantaj anlamına gelmektedir. Temiz kömür teknolojilerinin bugün ulaştığı nokta göz önüne alındığında, söz konusu kaynaklardan çevresel etkilerin de en aza indirilerek elektrik enerjisinin üretilmesi en akılcı uygulama olacaktır. Elektrik enerjisi arz-talep dengesinin sorunsuz sürdürülebilmesi için, ulusal maden kaynaklarımıza öncelik veren, akılcı bir enerji politikası zaman kaybedilmeden oluşturulmalıdır.

Yaklaşık 8.6 milyar ton olan termik santrallere yönelik üretilebilir linyit rezervlerimizin mevcut ve planlanabilir kurulu gücü yaklaşık 19 500 MW olan santral potansiyeli ile yılda 7000 saat çalışma halinde, 136.5 milyar kWh elektrik üretebilecek kapasiteye ulaşılabilinecektir. Bu değer, Türkiye‘nin 190 milyar kWh olan 2007 yılı elektrik üretiminin % 71.8‘ini oluşturmaktadır. Mevcut yerli kömürle çalışan termik santralleri 2006 yılı itibariyle 8145 MW ı linyit, 300 MW‘ ı taşkömürü olmak üzere toplam 8450 MW olup bu santrallerin kömür tüketim kapasitesi, 83 milyon tondur. Tüketimde yaşanan olumsuzluklar ve kömür üretimini arttırmaya yönelik yatırımların yeterli düzeyde yapılmamış olması nedeni ile kömür üretiminde istenilen düzeye gelinememiştir. Bu nedenlerin başında alım garantili doğal gaz ve doğal gaz santrali sözleşmeleri ve kamuyu küçültmeye yönelik IMF, Dünya Bankası patentli politikalar gelmektedir.

Kömüre dayalı termik santrallerin atıl durumdaki kapasiteleri devreye alınmalıdır. Rehabilite edilen santrallerin özelleştirilmesi uygulamasına son verilmelidir. Termik santrallerde baca gazı ve de-sülfirizasyon tesisleri kurulmalı ve sürekli devrede tutulmalıdır.

Değerli Katılımcılar,

Bizce en öncelikli gördüğümüz bu önerilerimizin yanında, TMMOB olarak var olan kömür potansiyelimizi gündeme getirmek ve çalışan işletmelerde ilgili tüm kesimlerle ve bilim insanları ile buluşmak amacıyla bu dönem bir ilk olarak Maden Mühendisleri Odamız öncülüğünde Afşin-Elbistan‘da toplantılar yapıldı ve etkinlik bir yayın haline getirildi. Önümüzdeki günlerde de benzeri etkinlikler bir sıra dahilinde kömür havzalarımızda gerçekleştirilecektir.

TMMOB olarak başlattığımız bir başka çalışma ise bu işletmelerde çalışan üyelerimizin özlük hakları ve ücretleri üzerinedir. TMMOB Yönetim Kurulu kararıyla, Türkiye Taşkömürü Kurumu‘nda çalışan mühendis ve mimarların istihdam ve ücretlendirme politikaları konusunda çalışma yapmak üzere oluşturulan çalışma grubumuz, 19-20 Kasım 2007 tarihlerinde Zonguldak‘ta ilgililerle bir dizi toplantı yapmıştır. Görüşmeler sonucunda heyet, teknik gezi kapsamında Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürü‘nü de ziyaret ederek, konuyla ilgili görüş alışverişinde bulunmuş ve Türkiye Taşkömürü Kurumu‘nda çalışan mühendislerin ve sendika yöneticilerinin taleplerini iletmişlerdir.

TMMOB alanlarda bulunan üyelerinin özlük hakları ve ücret sorunlarına yönelik çalışmalarını yoğun bir biçimde sürdürme kararlığındadır.

Öte yandan yine bu bölgeyle ilgili olarak bir hususu daha belirtmeliyim. Bartın Amasra‘da kömürde özelleştirme ve taşeronlaştırma. Bu konuda TMMOB‘nin tüm uyarılarına rağmen, beklenen faydayı sağlamadığı gibi yörede termik santral başvurusu muhtemel hataların ipuçlarını veriyor. Yöre halkının haklı tepkisi ortadadır. TMMOB, sahada yaptığı incelemeleri bir teknik raporla kamuoyu bilgisine sunma aşamasındadır. Siyasi karar vericiler bu konudaki raporumuzu dikkate almak zorundadır.

Son olarak, onaltıncısı düzenlenen bu kongrenin onbeşinde yanyana durduğumuz TTK‘nın yönetim kadrosunun bu kongreyi neden desteklemediklerini bilmek buradaki biz katılımcıların en doğal hakkıdır. TTK yönetiminin sisteme yönelik eleştirilerimizi kişisel bir soruna dönüştürerek tavır geliştirmesi anlamsızdır. TTK yönetiminin odamıza karşı almış olduğu bu tavır etik sorunların dışında yasal yetki ve görevlerin açıkça ihlali olarak kayıtlara geçmiştir. Durumun TMMOB‘ce de takip edileceğinin bilinmesi gerekir.

TMMOB‘nin sözü insana, yaşama ve aydınlık Türkiye‘ye dairdir. Böyle algılanmamız gerekir.

Bitirirken, 16 defadır ısrarla Kömür Kongresi düzenleyerek bu alanı siyasi karar vericilerin ve Türkiye‘nin gündeminde canlı tutan Maden Mühendisleri Odamızı, Zonguldak Şubemizi, Yönetim Kurulu Başkanlarını ve üyelerini, Oda ve Şube çalışanı arkadaşlarımı kutluyorum. Kongre kurullarında yer alan tüm arkadaşlarımın, emek verenlerin, görüşlerini bizimle paylaşacak bilim insanlarının ve uzmanların yüreğine ve beynine sağlıklar diliyorum.

Buraya katılarak odamıza güç veren tüm siz katılımcılara da TMMOB adına saygılar sunuyorum.