TMMOB 27. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU

Sunuş

GİRİŞ

1984 yılı, TMMOB'nin kuruluşunun 30. yılıdır. 1954'de 5000 civarında meslektaşla yasama geçen Birliğimiz, bugün, 120 bin üyeyi kucaklayan, toplum içinde kolay edinilemeyecek özgünlüklere sahip bir kuruluşa dönüşmüştür.

TMMOB, mühendis ve mimarların toplum gelişmesindeki tartışılmaz önemi ile güç bulmaktadır. Mühendislik ve mimarlık alanına ilişkin düzenlemeleri yapabilecek, bu alanın gelişimini sağlayabilecek, demokratik yapısı ile de kurumsal erozyona en dayanıklı bir kuruluş türü olarak varlığını ve etkinliğini kanıtlamış bulunmaktadır.

TMMOB'nin etkinliğinin ve saygınlığının izlerini, çeşitli çıkar kesimlerinin karşıtlıklarında ve karalama çabalarında bile bulmak mümkündür.

Mühendis ve mimarlarımız, bugün toplumsal işbölümü açısından, işlilik ve üretkenlik açısından, çalışma koşullarının yarattığı maddi ve manevi duyumsuzluklar bakımından, derinleşen ve ayrışan uzmanlıklarının toplumca yeterince kavranılıp aranır olmaması açısından, sorunludur. Bu sorunların çözümünün ancak mühendis ve mimarların örgütlü bir güç olması ile sağlanabileceği ortadadır.

Son yılların bir başına kalmış mühendis ve mimarlarının, birkaç ay içinde TMMOB'ne artan ilgileri, bu gereksinmenin doğal sonucudur. Giderek daha da artacağı gözlemlenen bu ilgi ve sarılmanın temelleri doğru kavranmalı; mühendis ve mimarların kendi kuruluşlarına artan ilgileri, uzun erimli bir bakış ile yine kendileri için üretken bir mekanizmanın girdileri haline getirilmelidir.

TMMOB gibi kuruluşların, kuruluş olarak varlığı, üyelerinin ve ilgi alanlarının sağlıklı ilişkiler içinde olmasının teminatı olduğu kadar, demokratik bir toplum yapılanması için de vazgeçilmez önem taşımaktadır.

Bu tür kuruluşların korunup kollanması, demokratik toplum yapılanmasının temel taslarının korunup, kollanması anlamını her zaman taşıyacaktır.

TMMOB ve benzeri kuruluşların, zaman zaman değişik görüş ve programların etkisi altında kalması doğaldır. Bu onların korunması gereken dinamik özlerini oluşturur. Kısacası, bu kuruluşlarda söz ve ortam bulan görüş ve programların renkliliği ve çeşitliliği, mühendislik deyimi ile bu kuruluşların kalitesini oluşturur. Kurulusun kalitesini oluşturan faktörlerin değerlendirmesi yapılırken, kurulusun standardına kısaca demokrasinin temel taşlarından biri olma özelliğine karşı yanlış tavır alınması, sonuçta herkesin zararlı duruma düşmesini getirecektir. TMMOB ve benzeri kuruluşların yukarda kullanılan anlamı ile standardı, bu kuruluşları oluşturan sürecin, kurulusu örgüt yapan amaç ve ilkelerin, her durum ve şartta savunulmasıyla korunabilir.

Maksimalist “kısa dönemli azami yarar hedefli” programlara bağlı kalınmadan TMMOB'nin yarınını yaratabilmek, onun dününü ve bugününü doğru kavramakla sağlanabilir.

Meslek Olma Süreci ve Meslek örgütleri çağımızda, birçok meslek için mesleki örgütlenme potansiyeli, meslek olma sürecinin bir unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Mesleki örgütlenme, mesleğin oluşmasını ve toplumca kabul edilmesini sağlayan, ama aynı zamanda bunların ürünü olarak olgunluğa kavuşan bir olgudur.

Farklı uğraşların meslek olma sürecinde, özgün yönler bulunduğu kadar ortak yönler de bulunmaktadır. Hemen her meslek için meslek olma sürecinin ilk göze çarpan çabası, meslek üyelerinin içsel birliğinin sağlanması çabalarıdır.

Bu bütünlüğün yanı sıra, sürdürülen uğrasın - mesleğin, toplum nezdinde meşrulaştırılması da, erişilmek istenen bir amaç olarak göze çarpar.

Kısaca; toplumsal işleyişin gereksinme duyduğu belirli bir uzmanlık formasyonu olanlar, bu uzmanlıkları için bir pazar oluşturma ve bunu denetim altına alma çabası içine girerler. Bu sürecin, ekonomik - politik ve ideolojik boyutları olan bir mücadeleyi içerdiği açıktır.

Öte yandan, meslek olma sürecinin başarıya ulaşması, meslek olarak varlığını meşru bir zeminde sürdürebilmek; bir takım mesleki normların ahlak kurallarının tanımlanmasını ve yerleşmesini de gerektirmektedir. Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin mühendislik ve mimarlık alanına ve TMMOB'ne ilişkin düzenlemelerinde, bu belirlemelerin ifadeleri kolayca görülecektir.

Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde Mühendislik ve Mimarlık Mühendislik ve mimarlık faaliyetlerinin, tanımlanmış meşru bir uğraş olarak resmileşmesi doğrultusundaki ilk adımlar, 1927 yılında atılır, iki mühendis milletvekilinin önerisiyle yasalaşan ´Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun, Cumhuriyetin bu alana ilişkin ilk düzenlemesidir. Bu kanunun gerekçesinde:

“Son zamanlarda, hiçbir sıfat ve salahiyeti olmadığı halde, mühendis ve mimar ismini taşıyanların türediği ve bunların başaramayacakları işlere giriştikleri, (sonuçta memleketi zarara soktukları) görülmektedir.”

“Bu kanunun kabulü ... bu gibi türedilerin meydan almasına...” engel olacak, hakiki mühendis ve mimarların itibar ve rağbetinin çoğalmasına ve memleketimizde birçok fedakarlıklarla tesis ve idame edilen meslek mekteplerinin hukuk ve haysiyetinin tanınmasına... bin netice hayat ve servetimizin (güvenli bir biçimde geliştirilmesine) hizmet edilmiş olacaktır” denmektedir.

Görüldüğü gibi yasa, “sıfat ve selahiyetin” yani yetkinin, belirli bir eğitimden geçenlere tanınmasını zorlamakta, mühendislik ve mimarlık mesleklerinin “rağbet ve itibarını” geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu alana ilişkin ikinci düzenleme, 1938'de çıkarılan 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanundur. Halen yürürlükte olan bu düzenleme ile, ilk yasanın boşlukları giderilmeye çalışılmıştır.

Ne var ki, getirilen bu iki yasal düzenleme ile de, mesleğe toplumda beklenen yer ve ‘farklılaşma’ yeterince kazandırılamamıştır. Bu boşluklar 1940lı yılların ortalarından itibaren, ´Türk Yüksek Mimarlar Birliğiª ve ´Türk Yüksek Mühendisler Birliğiª derneklerince tartışılmaya başlanmıştır. Bu tartışmalar 1954'de kurulacak olan TMMOB'nin ortamını oluşturur.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin Kuruluşu 1950'li yıllar Türkiye'de mühendislik ve mimarlık hizmetlerine duyulan gereksinmenin göreli artış gösterdiği yıllardır. Kentleşme, alt yapı hizmetleri, baraj ve yol inşaatları ve sanayideki kıpırdanma, mühendislik ve mimarlık alanlarının belirlenmesine ivedilik kazandırır. Hemen bu yıllarda, iki yasa teklifi meclise sevk edilir. Bunlardan, kendisi de mühendis olan Süleyman Kuranel'in teklifinin gerekçesinde, şunlar yer almaktadır:

´(Mühendislik ve mimarlık alanları), bugüne kadar iş ve fayda, hak ve salahiyet ölçüleriyle planlaştırılmış değildir. (Meslektaşlar), eserine ve cemiyete karşı vazife ve haklarını müeyyideleşmiş görmek huzurundan mahrum... bulunmaktadır.’´(Mühendis ve mimarlar), kendisi için yetiştirdikleri hayat ve cemiyet karşısında... himayesiz ve murakebesiz bulunuyorlar.’ ´...pek sarih çizgilerle ayırt edilmesi lazım gelen bir mimar ile bir mühendisin iş sınırları bile birbirine geçmiş, hak ve salahiyetleri birbiri ile çatışmıştır.! ´..pratik bazı tecrübelerinden cesaret alan teknisyenlerin de mühendislik faaliyetine imkan bulmaları, göz yumulmayacak zararlar meydana getirmektedir.’

Mühendis Himmet Ölçmen'in teklifinde ise :

´Bir çok memleketlerde mühendis ve mimarların is hayatındaki muvaffakiyetleri, karakterleri, iktisap ettikleri ihtisasları, veya meslek prensiplerine uygunsuz hareketleri, kendileri tarafından kurulan cemiyetlerce en doğru olarak takdir, tespit ve kontrol edilmekte...’ deniliyor.

Sonuç olarak bu iki teklif birleştirilerek, 27 Ocak 1954'de Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ni kuran yasa kabul edilir.

6235 Sayılı TMMOB Yasasının 1. maddesi, Türkiye’de mesleklerini uygulamaya kanunen yetkili, asker ve sivil tüm mühendis ve mimarları aynı kurulusun çatısı altında toplayarak, meslek üyelerinin içsel birliğini sağlamayı amaçlamaktadır.

Yasa; Orman ve Ziraat Mühendislerininki de dahil olmak üzere, mevcut tüm birliklerin temsilcilerinden oluşan bir müteşebbis heyeti, TMMOB'nin kurulusu ile görevlendirir.

1954 yılı içinde yaklaşık 5000 üye ve 10 ihtisas odası ile faaliyete geçen TMMOB'nin görevleri arasında; ´bilumum mühendis ve mimarları ihtisas kollarına ayırmak ve her kol için bir oda tesis etmek...’.  ´Ammenin ve memleketin menfaatleri, mesleğin inkişafı, meslek mensuplarının hak ve salahiyetleri bakımından lüzumlu gördüğü bütün teşebbüs ve faaliyetlerde bulunmak.’ ´Meslekle alakalı bilcümle mevzuatı, normları, fenni şartnameleri incelemek ve bunlar hakkındaki düşünceleri alakalılara bildirmek’ yer almaktadır.

Türkiye cumhuriyeti 30 yılını geride bırakırken, mühendis ve mimarlar, kendi meslek alanlarını kendilerinin düzenleme yetkisini, yasal düzeyde kabul ettirmiş görünmektedirler.

1959 yılında TMMOB'nin iç işleyişine ilişkin bir yasa değişikliği yapılır. Ancak TMMOB için, 1961 Anayasasının getirdiği düzenlemeler büyük önem taşımaktadır. 1961 Anayasasının 122. maddesi;

´Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, kanunla meydana getirilir ve organları kendileri tarafından kendi üyeleri arasından seçilir.’;

´İdare seçilmiş organları, bir yargı mercii kararma dayanmaksızın, geçici veya sürekli olarak görevinden uzaklaştıramaz. Meslek kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı olamaz’ demektedir.

Anayasanın bu düzenlemesi, TMMOB'nin demokratik seçimli işleyişini ve idareden özerk konumlanmasını güvence altına alan hükümlerdir.

1954'den 1983'e 29 yıllık TMMOB pratiği, bu yasal çerçeve içinde sürdürülmüştür. Bu çerçevenin sağladığı özerk yapılanına ve demokratik

işleyiş, 6O'lı yıllarda, sayıları son derece artarak, yığınsallaşan mühendis - mimar varlığıyla birleşerek, TMMOB’nin karakterini oluşturur, TMMOB bu dönemde, kamu sektörünün hiyeraşik ve politik bağımlılık ilişkisinin ve özel sektörün kapalı çıkar ilişkisi çerçevesinin dışında kalarak, bağımsız bir bilgi üretim merkezi olabilmiş; mühendis ve mimarların, hayatın her alanında karşılaştıkları sorunları ve deneyleri birbirlerine ve ilgililere aktarabildikleri bir eğitim odağı olagelmiştir. TMMOB ortamının, ürettiği ülke gerçeklerine ilişkin görüş ve önerilerin bilimselliği ve ileri görüşlülüğü, zaman içinde kanıtlanmaktadır.

TMMOB ve Odalarının, yüzlerce yayınında, sayısız araştırma, rapor ve belgesinde somutlanan üretkenlik, hiç şüphesiz yapının çok sesli, kollektif çalışmaya açık, gönüllülük esasına dayanan, demokratik işleyişinden kaynaklanmaktadır. Bu nitelikler TMMOB'nin dinamik ve üretken bir yapı olmak için titizlikle korumaya çalıştığı niteliklerdir.

Bugün TMMOB'nin varlığını ve gerekliliğini savunan, geleceğin kurma sorumluluğunu taşıyan mühendis ve mimarların önünde, birkaç temel görev durmaktadır:

1. TMMOB'nin kuruluş ve oluşum sürecine aykırı dışsal (yasal vb.) düzenlemelere karsı; TMMOB'nin tüm mühendis ve mimarlara her zaman gerekli bir kuruluş olduğunu unutmadan, görüş farklılıklarını aşan bir birliktelik oluşturmak,

2. TMMOB'ni savunmanın, ya da Birlik'te varoluş mücadelesi vermenin, 6235 sayılı Yasa metnini, yada ´memaliki’ savunmak olmadığı, mühendis ve mimarlar için bir kurulumu savunmak olduğunu; mühendis ve mimarlara gerekli bir kuruluşun, ancak onların katılımıyla ve ortaklaşa üretimde bulunmalarıyla var ve etkin olabileceğini kavrayıp kavratmak,

3. TMMOB örgütlülüğünün ürünlerini alıp, değerlendiren bir ortamı genişletmenin yanında, üretimin içeriği, niteliği ve biçimine bastan, karar aşamasından üye katılımını sağlayıcı araç ve mekanizmalara önem vermek; bu nedenle, TMMOB’nin dününe ve bugününe damgasını vuranların ayırt edici niteliklerinin, ´insanın, bütününü kontrol edebildiği bir üretim sürecine, zevkle ve gönüllü katıldığı ilkesinin’ korunmasını ön planda tutmak.

Başka bir deyişle; ´insanın, kendini ilgilendiren konularda, baştan sona karar kademesinde yer alması ilkesini savunmanın, insanı savunmanın gereği olduğunun,’ çalışmaların her anında varılmak istenen temel amacın bu olduğunun, unutulmamasını sağlamak.

TMMOB'nin yarınını, bugünden, daha sağlıklı kurmanın başka aracı bulunmamaktadır.