1 MAYIS'TA ALANLARDAYDIK

02.05.2011

1 Mayıs Birlik, Mücadele, Dayanışma Günü tüm Türkiye’de coşkuyla kutlandı. İstanbul’da Taksim, Ankara’da Sıhhiye, İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nı dolduran on binler insan onuruna yakışır bir yaşam için, barış, özgürlük, demokrasi için tek yürek oldular. Türkiye’nin birçok kentinde düzenlenen 1 Mayıs etkinliklerinde TMMOB pankartı arkasında toplanan binlerce mühendis, mimar ve şehir plancısı yürüdü.

İstanbul‘da DİSK, KESK, TMMOB, TTB, MEMUR-SEN, TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve TEB‘in ortak çağrısıyla düzenlenen miting için emek-meslek örgütleri, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları sabah saatlerinden itibaren Şişli, Dolmabahçe, İnönü Stadı ve Şişhane‘de toplanarak 4 koldan yürüyüşle Taksim Meydanı‘na çıktılar. Türkiye‘deki kanlı ve yasaklı 1 Mayıs‘ların tarihçesinin anlatılmasıyla başlayan miting 1 Mayıs 1977‘de öldürülenlerin anısına saygı duruşuyla devam etti. Düzenleyici örgütler adına hazırlanan ortak metin direnişteki ve grevdeki emekçiler adına 3 işçi temsilcisi tarafından okundu.

Ankara‘da da Tren Garı önünde toplanan on binlerce kişi "Yaşasın 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma" ana pankartı arkasında yürüyerek Sıhhiye Meydanı‘na ulaştı. Devrim ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşu ve 1 Mayıs Marşı‘nın ardından tertip komitesi adına ortak metin okundu. Miting halaylarla, türkülerle coşkulu bir şekilde devam etti.

1 Mayıs İzmir‘de de büyük coşkuyla kutlandı. Gündoğdu Meydanı‘nda toplananlar güvencesiz, sendikasız çalışmaya, taşeronlaşmaya, özelleştirmelere karşı taleplerini dile getirdi.

Antalya, Adana, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Van ve birçok ildeki kutlamalarda on binlerce TMMOB üyesi TMMOB pankartı arkasında yürüdü.

1 MAYIS ORTAK METNİ

İşte yine Taksim‘deyiz. İşte yeniden 1 Mayıs Alanı‘nda, kol kola, omuz omuza, yürek yüreğe, din, dil, ırk ayırmaksızın bütün dünyanın işçilerinin, bütün ezilen halkların bu görkemli birlik ve mücadele gününde bir aradayız.

Hoş geldiniz, hoş geldik.

Emperyalizmin bütün dünyaya kendi istediği şekli vermek istediği, en küçük pürüzü bile yok etmek, dünyamızın her karışını kendi av alanına çevirmek istediği günlerdeyiz. Her köşede işçilerin, emekçilerin, yoksulların ayaklandığı ve dünyanın efendilerinin telaş içinde durumu kontrol etmeye çalıştığı zamanlardayız.

İşçi sınıfının bütün haklarının gasp edildiği, bütün mevzilerinin dağıtılmak istendiği günlerdeyiz. Tek bir örgütlü işçiye bile tahammül edemeyen, sendika adını duyduğunda tüyleri diken diken olan patronlara karşı dört bir yanda direnişlerin geliştiği zamanlardayız.

İşçi sınıfının neredeyse yarısının en küçük bir güvence olmaksızın köle gibi çalıştırıldığı, hemen her gün madenlerden, inşaatlardan, tersanelerden yeni cinayet haberlerinin geldiği zamanlardayız.

Eğitimden sağlığa kadar bütün alanlarda ticarileştirmenin tamamlandığı, hastanelerin şirkete, okulların dükkana dönüştürüldüğü, paranın imparatorluğunun bütün kamu alanlarına hakim kılındığı günlerdeyiz. 

Vahşi bir sınıfsal piramidin dibinde yıllardır KPSS-YGS gibi bin türlü sınavla geleceksizliğe, umutsuzluğa itilen gençlerimizin bütün düşlerinin, şifrelerle, bin bir türlü alavere dalavere ile çalındığı günlerdeyiz.

En küçük bir demokratik kıpırdanışın polis şiddetiyle ezilmek istendiği, en sıradan haklarını talep eden emekçilerin, kamu çalışanlarının hareketinin bastırıldığı günlerdeyiz.

Yıllardır inkar, imha ve asimilasyon politikalarıyla yok edilmek istenen başta Kürt halkı olmak üzere ezilen halkların hapishanesine çevrilen topraklarımızın bu durumunun, "açılım aldatmacasıyla" daha da derinleştirilmeye çalışıldığı günlerdeyiz. Düzenin kendi yasalarının bile ayaklar altına alınarak seçimlerin tamamen bir tiyatroya dönüştürüldüğü, seçim barajıyla engellenmeye çalışılan Kürt halkının temsilcilerinin en demokratik haklarının da çalınmak istendiği günlerdeyiz.

Kürt halkının anadilde eğitim başta olmak üzere bütün temel taleplerinin yok sayıldığı, askeri operasyonlarla dağların, siyasi soykırıma dönüşen tutuklamalarla kentlerin cehenneme çevrildiği, en barışçıl hak arama eylemleri olan çadırların bile polis şiddetiyle karşılandığı zamanlardayız.

"Demokratik Açılım", "Alevi Açılımı", "Alevi Çalıştayı", "Roman Açılımı" gibi tamamen iki yüzlüce, halkı kandırmaya/aldatmaya yönelik manevralarla, ezilen halkların düzene olan tepkilerinin hiçbir talepleri karşılanmaksızın susturulmaya, geçiştirilmeye çalışıldığı; Alevi-Sünni her inançtan halkımızın inançlarını özgürce yaşamasının önüne engellerin çıkarıldığı, göstermelik hamlelerle düzenle barıştırılmaya çalışıldığı günlerdeyiz.

Kadınların yaşamın her alanında baskıya, ayrımcılığa, cinsel sömürüye ve şiddete uğradığı, namus, aile meselesi, gelenek, töre adları altında yasalardan destek alan bir kadın katliamının yaşandığı günlerdeyiz.

Cezaevlerinin yine tıklım tıklım devrimcilerle dolduğu, halkın evlatlarının tecritle, işkenceyle çürütülmek istendiği, hasta tutsakların düpedüz ölüm cezasına mahkûm edildiği günlerdeyiz; bütün bu zulmü yapanların 19 Aralık‘ta canlarımızı nasıl planlı ve soğukkanlı biçimde katlettiklerinin açığa çıktığı zamanlardayız.

Hoş geldiniz, hoş geldik.

Kolay olmadı. Tarihin ve işçi sınıfının belleği var; kolay gelmedik buraya. Acılı ve kanlı günlerden geçerek geldik. Şimdilerde sanki emekçilere lütfetmiş gibi "1 Mayıs‘ı biz verdik" diye öğünen ve emekçileri nankörlükle suçlayan hükümet düpedüz sahtekârlık yapıyor. Biz buraya sokak sokak dövüşerek, bu alanın her santimini alınterimizle ve kanımızla hak ederek geldik. Bayraklarımız kırmızıysa eğer, bu meydan için verdiğimiz şehitlerin kanındandır; başımız dikse eğer, bizden önce geçenlerin, dövüşenlerin ve düşenlerin azmindendir; yumruklarımız yüksekteyse eğer, tutsaklarımızın ve hastalarımızın da öfkesini haykırdığımızdandır.

Hoş geldiniz, hoş geldik.
Tersanelerde yitirdiklerimiz, maden ocaklarının karanlığına gömülen kardeşlerimiz, bombalarla gövdeleri parçalanan bebelerimiz, hepiniz hoş geldiniz, hoş geldik. Hepimiz buradaysak, hepiniz buradasınız demektir; hoş geldiniz, hoş geldik.
1977‘den bu yana omuz omuza yürek yüreğe yürüttüğümüz bu büyük kavgaya emeği geçen herkesin ve bütün şehitlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz
Bugün, buradan yeni bir tarihe, aydınlık bir geleceğe yürüyoruz.
Meydanların gerçekten kızıl meydan, bayraklarımızın gerçekten devrim ateşlerine dönüşeceği günlere yürüyoruz.
Bu büyük kervan artık geri döndürülemez.
Küçük şeylerle yetineceğimiz günler çoktan geride kaldı.
Yolumuz açıktır.
Biz o yolu kendi ellerimizle açacağız!

 

Yaşasın 1 Mayıs!
Biji Yek Gulan!