ASF HAZIRLIK TOPLANTISI-25 EYLÜL 2009-DİYARBAKIR
"Bir Başka Dünya, Bir Başka Avrupa, Bir Başka Türkiye, Bir Başka Yaşam Mümkün" diyenler Avrupa Sosyal Forumunun bileşenleri
Hepinizi Türkiye Sosyal Forumunun bir bileşeni olan ve Türkiye‘de 350.000 mühendis, mimar ve şehir plancısının örgütü TMMOB‘nin Başkanı sıfatıyla şahsım adına dostlukla selamlıyorum. Hoş geldiniz, Hoş bulduk.
Sevgili arkadaşlar,
2010‘da İstanbul‘da düzenlenecek olan Avrupa Sosyal Forumu‘nun hazırlıklarını görüşmek için bugün bir aradayız.
Bugün kapitalist küreselleşmenin yaşamakta olduğumuz küresel krizinin dünyanın her yerinde hissedildiği bir günde bir aradayız.
Hepimiz biliyoruz:
Son 30 yıldır içine sokulduğumuz kapitalist küreselleşmenin sonuçları bugün ortadadır: 1 milyar kişinin günde 1 dolardan az kazandığı, dünya nüfusunun %2‘sinin dünya servetin yarısına el koyduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kuzey ile güney arasındaki, kadın ile erkek arasındaki, varsıllarla yoksullar arasındaki fark gittikçe açılıyor. Ülkemizde de yoksulların daha fazla yoksullaştığı, siyasal yapıda pek çok değişimin gerçekleştiği biçimde yaşanan süreç, kapitalist küreselleşmenin küresel kriziyle karanlık yüzünü bir kez daha gösterdi.
Küresel mali kriz tüm müdahalelere rağmen önü alınamaz bir şekilde derinleşiyor. Kapitalist küreselleşme sürecinin sonunu işaret eden bu krizle birlikte, kapitalizmin geleceği de tartışmalı hale geliyor. Neo-liberalizmi tartışılmaz ve geri döndürülemez, kaçınılmaz bir süreç olarak gösterenler dahi, neo-liberalizme karşı alternatif arayışlarına giriyorlar.
Küresel ekonomiyle yakın bağları olan hiçbir ülke bu krizden zarar görmeden kendisini kurtaramayacak. Özellikle Türkiye gibi kendi kaynaklarını kullanamayan, emperyalizme bağımlı ülkeler bu krizden daha da fazla etkilenecek.
İşsizlik rekorları kırılıyor bu ülkede. Yoksulluk ve sefalet almış başını gidiyor. Kapitalist küreselleşmenin küresel krizi emekçileri teğet geçmiyor. Zenginler krizi fırsata çevirip zenginliklerine zenginlik katarak yaşamaya devam ediyorlar. Adaletsizliğin adaletsizlik olarak, açlığın açlık olarak sürüp gitmesini sağlamak için kapitalist küreselleşmenin bu düzenini korumaktan söz ediyorlar.
AKP iktidarının ülkeyi pazarlaması, yoksulları daha da yoksullaştıran politikalar, siyasal üst yapıda İslami gericileşme dalgası ile paralel yürümektedir. Sosyal devlet tahrip edilirken cemaat ağları, sadaka dernekleri ülkeyi sarmıştır. Yurttaş olmanın gereği olan sosyal haklar, yerini biat kültürüne, el pençe divan durmaya bırakmıştır.
Görülen o ki bugüne kadar Türkiye‘yi yönetenler büyük bir bunalım, çözümsüzlük ve alacakaranlık dışında hiçbir şey yaratamamıştır. Daha çok yoksulluk, IMF‘ye ve emperyalizme daha çok bağımlılık, baskı, şiddet, çeteler ve yolsuzluklar, bu düzenin ve ülkeyi yöneten siyasi iktidarların marifetleridir.
TMMOB, kapitalizmin iflasının ilan edildiği böylesine bir dönemde, tüm dünyadaki emekten ve halktan yana güçlere "daha demokratik, daha barışçı, gelirini adaletli paylaşan" bir dünya mücadelesi için büyük görevler düştüğünü söylemektedir. Biz, "Başka bir Türkiye‘nin, başka bir dünyanın mümkün" olduğunu daha sık söylememiz gerektiğinin bilincindeyiz. Hep birlikte bunun mücadelesini yükseltilmesi gerektiğine inandığımız günlerde yaşıyoruz.
Sevgili arkadaşlar,
Biz, Türkiye‘de ve tüm dünyada neo liberalizme, işgallere ve savaşlara, gericiliğe ve her türlü ayrımcılığa karşı verilen mücadeleleri paylaşıyoruz. Ekonomik, toplumsal ve çevresel krizler yaratan ve savaşları küreselleştiren kapitalist küreselleşme sistemine karşıyız.
Günümüzde savaş, yeni liberal politikaların militarist yüzü olarak karşımıza çıkıyor. Irak‘ın işgali, militarizm ile çokuluslu şirketlerin ekonomik egemenliği arasındaki bağlantıyı tüm dünyanın gözleri önüne serdi. Komşu Irak‘ta savaş ve işgal, Filistin‘in işgali, Çeçenya‘da katliam, Afrika‘da göz ardı edilen savaşlar, yakın geçmişte Balkanlar‘da yaşananlar, insanlığın geleceğinin ne büyük bir tehdit altında olduğunu gözler önüne seriyor. Kendi ülkemizde de, acılarını hepimizin birlikte yaşadığı bir Kürt sorunu yıllardır devam ediyor.
Biz, kapitalist küreselleşmeye, emperyalizme, savaşa, doğanın sömürülmesine, ırkçılığa, kültürel emperyalizme, yoksulluğa, ataerkilliğe, ve cinsel yönelim ve toplumsal cinsiyet kimlikleri de dahil olmak üzere cinselliğe dayalı tüm ayrımcılık biçimlerine karşı mücadeleye desteğimizi vurguluyoruz. Kadınlara yönelik her türlü şiddeti reddediyoruz. Aynı zamanda farklı yeteneklere sahip, sakatlar, körler ve AIDS gibi ölümcül hastalıklara yakalanmış insanlara yönelik tüm ayrımcılıklara da karşıyız.
Biz eşitlik için, özgürlük için, toplumsal adalet için, doğal kaynaklara eşit erişim hakkı için, insanların sağlıklı bir çevrede yaşama ve tüm canlıların var olma hakkı için, insan ve yurttaşlık hakları, tüketici hakları, katılımcı demokrasi, her iki cinsten işçilerin haklarının uluslararası anlaşmalarda garanti altına alınması, kadın hakları ve aynı zamanda halkların kendi geleceklerini tayin hakları için mücadele ediyoruz. Biz, barışın ve uluslararası dayanışmanın savunucularıyız.
Devlet terörüne ve şiddet içermeyen sivil direnişleri suç gibi gösteren "terör" yasalarına karşıyız. Sözde terörizme karşı olanlar, tüm dünyada vatandaşlık haklarını ve demokratik özgürlükleri kısıtlıyor.
Dünyayı geri dönüşsüz bir ekolojik yıkımın eşiğine getiren, daha fazla kâr elde etmek için aşırı üretim ve aşırı tüketimi tek geçerli kural sayan, doğanın sınırlarını yok sayan kapitalist küreselleşmeye karşıyız. Yaşamın ve doğanın sürdürülebilir olmasını amaçlayan ekolojik politikaları destekliyoruz.
İşçilerin, köylülerin, halk hareketlerinin ve evlerini, işlerini, topraklarını ve haklarını kaybetme tehdidi ile karşı karşıya olan tüm insanların mücadelelerinin haklılığına inanıyoruz.
Din, yasa ve etnisite temelinde şiddet, sekterlik ve milliyetçiliği besleyen her türlü ayrımcılığa karşıyız. Kültürel, dinsel ve geleneksel ayrımcı uygulamalar yoluyla kadınlara yönelik şiddet ve baskının sürdürülmesini kınıyor, inanç ve düşünce özgürlüğünü savunuyoruz. Herkesin kendi anadilinde konuşma hakkını savunuyoruz. Farklılıklarımıza rağmen bir arada olmamız bizim zenginliğimiz.
Yeni liberal politikaların Türkiye‘de uygulanma biçimlerinin en açık göstergesi olan özelleştirmeler, IMF‘nin direktifleriyle yürütülüyor. Sendikasızlaştırmaya ve taşeronlaştırmalara karşı verilen mücadelelerin yanındayız. Başta eğitim ve sağlık olmak üzere emeklilik ve sosyal güvenlik sisteminin savunulmasının, kamu mallarını korumak üzere özelleştirmelere karşı mücadelenin içerisindeyiz. Emekçilerin kazanımlarının ellerinden alınmasına karşı ortak bir duruş sergilenmesi gerektiğine inanıyoruz. İşçi haklarına saygı gösteren, insanca yaşam için gereken bir ücret sağlayan, şirket kârlarına dayalı rekabeti değil toplumsal dayanışmayı öne çıkaran bir Türkiye için mücadeleleri destekliyoruz. İnsanlığın ürettiği tüm değerlerin sermaye lehine yağmalanmasında en büyük sorumluluğa sahip olan G8 Zirvesine, IMF ve Dünya Bankası‘na karşı sesimizi yükseltiyoruz.
Dünyada ve Türkiye‘de olana bitene karşı bakışımız da işte bu anlayışlarımız doğrultusunda.
Ve diyoruz ki, "Bitmedi bu kavga sürüyor sürecek, yeryüzü aşkın yüzü olana dek."
Ve ülkemizin meydanlarında emek ve demokrasi güçlerinin hep birlikte ve inanarak sıkça söylediği bir söz var: "Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz." Biz bu söze çok inanıyoruz.
Sevgili Arkadaşlar,
Başka bir dünya mümkündür! Başka bir Avrupa mümkündür! Başka bir Türkiye mümkündür! Başka bir yaşam mümkündür!
Hepimizin yolu açık olsun sevgili arkadaşlar!
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı