CİNAYET GİBİ KAZA
Ankara-Adana Karayolu'nda meydana gelen kaza ile ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 29 Ağustos 2006 tarihinde basın açıklaması yapıldı.
Ankara-Adana Karayolu‘nda yaşanan ve yedi insanımızın ölmesine, birisinin de yaralanmasına yol açan kaza, bir kez daha karayollarımızı ülke gündemine taşımıştır. Türkiye, ne yazık ki yine acı bir olayın sonucunda karayollarının mevcut durumunu tartışmaya başlamıştır. Bugüne kadar mıcır, kör nokta vb. gibi olumsuzlukların yol açtığı trafik kazalarıyla gündeme gelen karayollarımız, bu defa da cinayet olarak adlandırabileceğimiz bir sorumsuzluk örneğiyle gazete manşetlerindeki yerini almıştır.
Daha önceki kazalarda olduğu gibi, bu kazayla ilgili tartışmalar da zamanla sıcaklığını yitirecek, deyim yerindeyse; ‘eski tas eski hamam‘ uygulamalara devam edilecek, karayollarının yapım, bakım, onarım işinin olması gereken standarttan çok uzak bir noktada devam edecektir.
Sorumluluk hangi açıdan bakarsanız bakın yüklenici firma ve TCK‘ya aittir. Gazetelerde yer alan haberlere bakılırsa; bu kazada da sürücü suçlu ilan edilmiştir. Tek başına sürücüleri suçlu ilan etmenin, sorumluluktan kurtulma çabasından başka bir anlamı yoktur. Çünkü TCK, yolların yapımından sorumlu olduğu kadar, kullanımından, bakım ve onarım işlerinden ve bu işleri denetlemekten de sorumludur. Kaza yerinde yapılan araştırma ve incelemelerde görülmüştür ki; kazaya denetimle yükümlü idarenin tedbirsizliği, baştan savma yönetim anlayışı ve iş güvenliğine uymaması yol açmıştır.
Kazanın yine bir duble yolda meydana geldiği dikkatlerden kaçmamalıdır. Duble yolların yapımı, standardı, bakım ve onarım işlerinin sorunun ana kaynağını oluşturduğu görülmelidir. Mıcır ve kör nokta vb. kaza nedenlerine bu kez de yolun orta yerine açılan ve hiçbir şekilde korunmayan 7 metrelik bir çukur yol açmıştır.
İnşaat Mühendisleri Odası kaza bölgesine bir heyet göndererek gerekli araştırma ve incelemelerde bulunmuş, yolun durumu, yapım ve onarım işleriyle ilgili alınan önlemleri yerinde tespit etmiş ve bu doğrultuda rapor hazırlamıştır.
Odamız tarafından yapılan incelemede; trafik kazasının olduğu mahalde yolun 2x2 şeritli bölünmüş yol olduğu, gidiş şeridinin sathi kaplama, geliş şeridinin ise bitümlü sıcak karışım olduğu anlaşılmış, yolun geometrik ve fiziki şartlar açısından Karayolları Genel Müdürlüğü?nün standartlarına uygun olduğu görülmüştür. Yolun 45-50 km arasındaki bölümde, sol yolun altında yer alan hidrolik sanat yapılarının yenilenmesi amacıyla, sağ yolun, geliş gidiş olarak kullanıma açıldığı tespit edilmiştir.
Kazaya yol açan nedenler bu noktadan sonra karşımıza çıkmaktadır. Bölünmüş yoldan 2x1 şeritli yola veya 2x1 şeritli yoldan 2x2 bölünmüş yola giriş ve çıkışları kanalize etmek için düşey trafik işaretleri kullanmıştır. Ancak giriş-çıkışlarda ve trafiğin seyir halinde olduğu sağ yolda yatay işaretlenmenin yapılmadığı, hidrolik yapılarla ilgili temel kazılarının yapıldığı yerlerde yol kenarlarında yeterli işaretlenmenin yapılmadığı belirlenmiştir. Ayrıca raporda yer alan bir başka dikkat çekici taraf ise; gece koşullarında sürücülerin dikkatini çeken ışıklı işaretlemelerin yer almadığı, Konya tarafından gelişte, bölünmüş yoldan 2x1 şeritli yola girmeden önceki uyarı levhalarının sabitlenmediği, pek çoğunun devrildiğidir. Bu durum fotoğraflarla belgelenmiştir. Kaza yerinde yapılan incelemelerde; emniyet şeridinin açık olduğu, çukur çevresinde hiçbir engelleyici bariyer bulunmadığı, aydınlatma yapılmadığı gözlenmiştir.
Odamız raporundan da anlaşılacağı gibi kazaya sürücü hatası değil asgari tedbirleri bile almayan yetkili firma ve işi denetlemeyen TCK neden olmuştur.
İnşaat Mühendisleri Odası olarak, bir cinayet makinesine dönen karayollarımızda yaşanan acı olayların sona ermesini, yolların yapımda bilgimize ihtiyaç duyan yetkililerin kazalarla ilgili uyarılarımıza da ihtiyaç duymaları gerektiğini düşünüyoruz. Ankara-Adana Karayolu‘nda bir cinayet işlenmiştir. Bu sorumluluktan kimse kaçmamalı, özellikle TCK kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapmalıdır. ‘Sürücü hatası‘ diyerek belki yasal sorumluluktan kurtulmak mümkündür ama vicdani sorumluluktan kurtulmak mümkün değildir.