ÇMO: DANIŞTAY BAZ İSTASYONLARI YÖNETMELİĞİ DAVAMIZDA BASINDA YAZILANIN AKSİNE SON NOKTAYI KOYMAMIŞTIR

21.06.2010

Çevre Mühendisleri Odası, basında yer alan baz istasyonlarına ilişkin dava ile ilgili haberler üzerine 20 Haziran 2010 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.

DANIŞTAY BAZ İSTASYONLARI YÖNETMELİĞİ DAVAMIZDA BASINDA YAZILANIN AKSİNE SON NOKTAYI KOYMAMIŞTIR

16 Haziran 2010 tarihinde Zaman Gazetesi‘nin ikinci sayfasında Selim KUVEL, Hürriyet Gazetesi‘nin altıncı sayfasında Çilem KAYA ve Sabah Gazetesi‘nin 7. sayfasında Hamdi ATEŞ imzası ile sırasıyla "Danıştay‘a göre baz istasyonları sağlığa mutfak robotu kadar zarar veriyor.", "Yargıtay kovdu Danıştay savundu" ve "Baz istasyonunu Danıştay akladı" başlıkları altında haberler yayınlanmıştır. Odamız tarafından Danıştay 13. Dairesi‘nde açılmış olan davamızla ilgili eksik bilgi aktarımında ve kamuoyunu yönlendirici yorumlarda bulunulduğu görülmektedir.

Zaman Gazetesi‘ne ait haberde, Danıştay‘ın baz istasyonlarının kanserojen etkisiyle ilgili tartışmalara son noktayı koyduğu, Hürriyet Gazetesi‘nde Odamız tarafından açılan davanın Danıştay‘ca reddedildiği, Sabah Gazetesi‘nde ise telefon trafiğinin fazla olduğu yerlerde 200 m‘de bir baz istasyonuna ihtiyaç duyulduğu ve bina çatılarına kurulmasının zorunlu olduğuna dair yanıltıcı ifadelere yer verilmiştir.

Odamız tarafından Danıştay‘a açılan davada 16.05.2009 Tarih ve 27230 Sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanan Elektronik Haberleşme Cihazlarına Güvenlik Sertifikası Düzenlenmesine İlişkin Yönetmelik‘in güvenlik mesafesini tanımlayan 4/1-F, güvenlik sertifikasını tanımlayan 4/1-G, meskun mahali tanımlayan 4/1-L, sürekli maruz kalmayı tanımlayan 4/1-Ö, güvenlik mesafesinin hesabı ile ilgili 6, meskun mahal içinde yapılacak montajlarda iptali istenen 6. maddedeki güvenlik mesafesinin dikkate alınacağına dair 8/1, güvenlik sertifikası alınması usul ve esaslarını belirleyen 9/1 ve 2 ile söz konusu Yönetmeliğin yayınlanmasından önce verilen tüm güvenlik sertifikaların geçerli olduğuna dair GEÇİCİ 1. maddenin, bu maddelerin yürütmesinin durdurulması ve iptal edilmesi halinde de Yönetmeliğin bütünü bozularak uygulanamaz hale geleceğinden bahisle tamamının yürütmesinin durdurulması ardından da iptali talep edilmiştir.

Davada güvenlik mesafesi ile ilgili tanımın soyut bir tanım olduğu, çevre ve insan sağlığı üzerinde meydana getirebileceği etkileri minimuma indirgemek amacıyla belirlenen elektromanyetik alan şiddeti limit değerlerinin aşılmadığı, güvenlik mesafesinin YALNIZCA bir formülü ile belirlenmesinin hukuka aykırı olduğu, Yönetmeliğin 9. maddesinin iptali istenilen fıkralarında ise güvenlik mesafesine uygun olup olmadığı konusunda bir denetim ile halkın katılımı ve görüşüne başvurulmadan verilen güvenlik sertifikası izin prosedürünün kapsayıcı değil, insan ve çevre sağlığını risk altına sokacak ve yaşam barışını bozacak nitelikte olduğu, bir "gecekondu" usulü ile bina, çatı ve hatta sokak lambalarına monte edilmesinin, ağaç görünümü verilerek saklanmasının hukuk ile bağdaşmadığı iddia edilmiştir.

Verilen haberlerde, Danıştay 6. Dairesi‘nin başta baz istasyonları ve diğer radyasyon yayan sistemlerin, çevre ve insan sağlığı dikkate alınarak kamu binaları, okul, hastane, kreş, kışla ve park gibi kamunun yoğun olarak kullandığı alanlara kurulmaması yönündeki 11.05.2004 Tarihli kararı ile bilimsel riskin bulunduğu yerde ihtiyat ilkesine göre en kötü sonuca göre tedbir alınmasına dair çevre hukuku ilkesi ve sayısız Yargıtay kararı verilmemişcesine Danıştay 13. Dairenin salt elektrik elektronik bilimi tekniği ve iddialarımızı kapsamayan bir inceleme ile yürütmenin durdurulmasına dair talebimizi reddetmesi, Danıştay‘ın konu ile ilgili son noktayı koyduğu ve davamızı reddettiği şeklinde lanse edilerek kamuoyun yanlış bilgilendirilmesine sebebiyet vermiştir.

Keza Danıştay 13. Dairesi‘nin kararında belirttiği görüşler, mevzuat hazırlama usul ve esasları hakkında yönetmelik hükümleri uyarınca ilgili kurum, kuruluş ve mercilerden alınan görüşlerin özeti olup Danıştay‘ın görüşü değildir. Bu anlamda baz istasyonlarının sağlık riski taşımadığı yönünde basında çıkan haberler gerçeği yansıtmamakta, Anayasa Mahkemesi‘nin 406 sayılı Kanun‘daki Ek 35. madde hükmünün iptali sonrasında imar iznine tabi olduğu için Belediyelerden izin almakta zorlanan operatörlerin kiralama anlaşmaları için geçici bir süre nefes alma ve üzerine baz istasyonu kurmak amacıyla görüşmeler yaptığı, mülk sahiplerini ikna ederek cezai şarta bağlı sözleşmeleri imzalamak üzere ileri sürdüğü çabaların bir ürünüdür.

Odamızca, Danıştay 13. Dairesi‘nin kararına karşı bir üst merci olan İdari Dava Daireleri Kurulu‘na 10 Haziran 2010 tarihinde itiraz edilmiştir. Zaman, Sabah ve Hürriyet gazetelerinde yazılı ve diğer sanal haber kaynaklarında da bahsedildiği şekilde Danıştay‘ın verdiği karar nihai ve tartışılmaz bir karar olmayıp bir ara karardır ve halihazırda bir üst itiraz merci olan İdari Dava Daireleri Kurulu incelemesindedir.

Bu anlamda ortada verilmiş kesin bir karar olmadığı gibi, dava konusu baz istasyonu yönetmeliği ile ilgili yürütmenin durdurulmasına dair verilen ret kararı daha önce yine benzer bir uyuşmazlıkta Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu‘nca elektrik üretim lisansı verilmeden ÇED sürecinin işletilmesinin zorunlu olduğu yönündeki iddialarımızı reddeden 13. Dairenin kararını kaldıran İdari Dava Daireleri Kurulu önündedir.

İdari Dava Daireleri Kurulu‘nun, 10 Haziran 2010 tarihli itirazlarımızı dikkate alarak daha önce de elektrik üretim lisansı ile ilgili davalarda verdiği kararlar ile Yönetmeliğin değişmesine vesile olduğu gibi baz istasyonları kurulmadan önce ÇED sürecinin işletilmesi, operatörlerce halk sağlığı ve çevresel etkileri belirlendikten sonra kentsel ve kırsal kullanımı ile ilgili kararlar verilmesi gerekçesi ile 13. Dairenin kararını kaldıracaktır.

Çevre Mühendisleri Odası çevre ve halk sağlığının korunması ve halkın katılımı mücadelesinin her zaman yanında olacaktır.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU