İMO: KAZ DAĞLARI’NDA ALTIN MADENİ ARANMASI İÇİN BİNLERCE AĞACIN KESİLMESİNE SON VERİLMELİ; HAVAYI, SUYU VE TOPRAĞI KİRLETEREK İNSAN YAŞAMINI RİSKE SOKACAK OLAN ÇALIŞMALAR DERHAL DURDURULMALIDIR

20.08.2019

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe 20 Ağustos 2019 tarihinde Çanakkale'ye giderek İMO Yönetim Kurulu adına Kaz Dağları’nın yok edilmesiyle ilgili bir basın açıklaması yaptı.

KAZ DAĞLARI’NDA ALTIN MADENİ ARANMASI İÇİN BİNLERCE AĞACIN KESİLMESİNE SON VERİLMELİ; HAVAYI, SUYU VE TOPRAĞI KİRLETEREK İNSAN YAŞAMINI RİSKE SOKACAK OLAN ÇALIŞMALAR DERHAL DURDURULMALIDIR

Kaz Dağlarında doğa katliamı ve talanı sürüyor. Sorun sadece ağaç kesilmesi sorunu değildir. Hava, su ve toprağın kirlenmesi ve çevreyi zehirlemesi sorunudur. Eğer çalışmalar sürdürülür ve altın madeni işletilmeye başlanırsa, Kaz Dağları’nda temiz havaya ve suya ulaşmak mümkün olmayacak, yaşam iksiri olarak adlandırılan bu bölge özelliğini yitirecektir. Bugün ortaya çıkmış olan tablo yapılacakların çok küçük bir parçasıdır. Madalyonun çok daha büyük olduğunu gören gözler, duyan kulaklar ve düşünen beyinler küçük bir incelemeyle ortaya çıkacak olan katliamı görebilirler.

 İnşaat Mühendisleri Odası olarak bu nedenle buradayız. “Su ve vicdan nöbetine” duran doğa ve yurtseverlere destek için buradayız. Çanakkale Belediyesi önemli bir duyarlılık yarattı. Çanakkale halkı ve yurttaşlarımız bu duyarlılığa ses verdiler, destek oldular. ’Kaz Dağları’ndan elinizi çekin, bölgemizi terk edin’ dediler. Biz de; Çanakkale’de yaşayan meslektaşlarımızın ve Çanakkale Şubemizin sesine yeni bir ses eklemek için geldik. Daha da geleceğiz.

Deniyor ki; ’biz siyanürle arama yapmıyoruz’. Bir algı operasyonu yapılıyor her zaman yapıldığı gibi. Altını ayırma, ayrıştırma havuzunda kil mi kullanıyorsunuz? 17 Ağustos 1999 Doğu Marmara Depremi’nin 20. yılını yaşıyoruz. Ortaya çıkan acı tabloyu biliyoruz. Yedi ve üzeri büyüklükte bir deprem yine olacak. Geçmişte yaşanan acı tabloyu biliyoruz. “Geçmişini bilmeyenler geleceği kuramazlar.Kuzey Anadolu Fay Hattının batı kesiminde beklenen deprem, Çanakkale başta olmak üzere bu fayın etki alanında bulunan illerimizi önemli ölçüde etkileyecek. Çanakkale de büyük oranda bu depremden etkilenecek. Altın ayrıştırma havuzunun çatlaması, hasar görmesi olasılıklar arasında bulunan bir konudur. Havuzdan sızacak siyanürlü su tüm çevreye zarar verecek. Doğa zehirlenecek, tüm çevre zarar görecek.

Çanakkale Bölgesinde 43 maden arama ruhsatının verildiğini hatırlatmak isterim. Bu madenlerin 30’u altın madeni, yani siyanürle ayrıştırma yapılacak madenler. Açıklıkla ifade etmeliyiz ki, siyanür kullanılmasa bile bu kadar büyük sahada yapılacak maden aranmasının, bir doğa ve ağaç katliamına neden olacağının bilinmesini isteriz. Yerin üstü yerin altında bulunan madenlerden çok daha değerlidir, altından daha kıymetlidir. O halde turizm merkezi olarak geliştirilebilecek, dünyanın dikkatini çekebilecek çalışma ve düzenlemelerin sağlayacağı gelirler daha mı az değerlidir. Yerli işbirlikçileri ile birlikte birkaç şirketin çıkarı için bu doğa harikası olan Kaz Dağları yok edilemez. Bu dünya harikası dağları ve sağlık merkezini korumamız gerekir.

Çok uzun bir sürede oluşan orman alanlarının börtü böceği ve ekosisteminin yararlarına, ülkemizin büyüklüğü  kadar ağaç dikseniz de kestiğiniz ağaçların yarattığı sorunları  karşılayamazsınız? “Ağaç dikmek aldatmasıyla” yaşam alanlarını yok edemezsiniz. En acı olanı da yerli ortakların ve bazı kamu görevlilerinin sürekli olarak kesilen ağaçlardan fazlasının dikileceğini tekrarlamalarıdır. “Yılların biriktirdiği bir iyilik sistemini”, mitolojinin beşiğini, Sarı Kızın Kazlarını ve temiz yüreğini yok etmek neden? Bırakın bu yalanları. Maden aranılacak yerlerin belirlenerek ruhsatlandırmaya giden yolu kimler hazırlıyor? Bölgede ve Ankara’da bu işleri kimler oluşturuyor? Vicdanlarını satışa kimler çıkarıyor? “Her insanın içinde birazcık iyilik vardır” diye bir söz var. “Birazcık olan iyilik tarafınızı” açığa çıkarın hiç olmazsa! Çanakkale’deki sesimiz; Kaz Dağları’ndan Munzur’a, oradan Salda Gölüne, Hasankeyf’e ve Artvin Ormanlarına uzansın.    

Çevreye onarılmaz zararlar veren, yer altı ve yer üstü zenginliklerimizi yerli ve yabancı şirketlerin talanına bırakan bu anlayışı kabul edilemez buluyoruz. Madenlerin çıkarılmasını günlük ekonomik çıkarlara teslim etmek, ülkemizin ve gelecek kuşakların yaşama hakkını zora sokmaktır. Ülkemizin bugünkü yer altı ve yer üstü kaynaklarında gelecek kuşakların da hakları vardır. Maden kaynakları yenilenmeyen kaynaklardır. Bugün ülkemizin dağlarından çıkarılmaya çalışılan altın madeninin kamu yararı sağlamadığı açıktır. Madenlerimizden sağlandığı ifade edilen gelirin öznesi, madenlerimizi işleten yerli ve yabancı şirketlerdir. Ayrıca altın madeni aramalarında ortaya çıkan riskler; bölgedeki insanlara ve fazlasıyla doğaya bırakılmaktadır. Bu tür maden aranmasından halkımızın bir yararı bulunmamaktadır.

Madenlerimizin teslim edildiği yerli ve yabancı şirketlerin zenginleşmeleri için ormanlarımız, tarım alanlarımız yok oluyor, hayatımızı zenginleştiren yaban hayatı büyük ölçüde tehlikeye giriyor. İnsan yaşamı ve sağlığı yeni sorunlarla karşı karşıya kalıyor.

Genel olarak maden aramalarında özel olarak da Kaz Dağlarındaki altın madeni çıkarılmasına yönelik hazırlanmış olan Çevre Etki Değerlendirme(ÇED) raporlarının hazırlanışının da tartışmalı olduğu açıktır. ÇED Raporlarını projeyi alanların parasını vererek hazırlatmaları sorunu en başından tartışmalı yapıyor. ÇED Raporları Bakanlık tarafından hazırlatılmalı ve ücreti Bakanlık tarafından ödenmelidir. Ayrıca, 07 Temmuz 2019 Tarihli Resmi Gazetede yayınlanan “Kontrol ve Denetim Hizmetlerinin”, ÇED yeterliliği olan firmalar tarafından yapılmasının hükme bağlanması da düşündürücüdür. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan bu yönetmelikle “İzleme, Kontrol Etme ve Denetleme” hizmetlerini yapacak olan firmaların ücretleri, hizmet verdikleri firma tarafından ödenecektir.

Bu konu; Yapı Müteahhitlerinin yapmış oldukları inşatların denetimini mal sahibi adına denetleyecek kuruluşları kendisinin bulması, ücretini ödemesi ve kendisini denetletmesine benziyor. Bu sistem, yapı denetimi ve üretimi alanında da yaşandı. 17 Ağustos 1999 Doğu Marmara Depreminin 20. yılında;  yapılarımızın deprem güvenliğini ve “güvenli yapı nasıl üretilmeli” konusunu tartışıyoruz.

Açıkçası bugün de; çevreyi kirleten ve bozan şirketlerin, ücretlerini ödedikleri firmalar tarafından denetlenmesi, “kuzunun kurda teslim edilmesi” gibi bir sonuç doğuracaktır.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası olarak, ülkemizde bulunan tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarımızın bilimsel bir ölçüde kamu yararı sağlaması için kullanılmasından yanayız. Bu tür üretimler yapılacaksa, ekonomik yarar ve toplumsal fayda ile birlikte çevresel değerler de bir bütün olarak dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Mutlaka fayda-zarar analizlerinin yapılarak toplumsal fayda ve kamu yararı öne alınmalıdır.

Kaz Dağları oksijen bakımından oldukça zengin olan bir bölgedir. Ören yerleri ile birlikte mitolojide özel bir yere sahiptir. Milyonlarca ton kaya yığını öğütülüp siyanürle ayrıştırıldıktan sonra depolanacaklar. Depolanan siyanürlü kaya yığınının depolandıkları yerlerde sızmaya neden olabileceğini düşünmek gerekir. Ayrıca altın ayrıştırma evresinde milyonlarca ton su tüketiminin kullanılmış olması; havayı, suyu ve toprağı kirletecektir. Bu nedenle de, Kaz Dağlarında altın aranması doğru değildir. Altın madeni arama ve ağaç kesme işlemlerine hemen son verilmelidir. 

TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU