METEOROLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI 33. OLAĞAN GENEL KURUL SONUÇ BİLDİRGESİ

06.05.2024

27-28 Nisan 2024 tarihlerinde gerçekleştirilen Meteoroloji Mühendisleri Odası 33.Olağan Genel Kurulu Toplantısı Sonuç Bildirgesi yayımlandı.

Meteoroloji Mühendisliği, sınır tanımayan atmosfer ve bileşenleri ile ilgili bir meslektir. Meteoroloji Mühendisleri olarak, yıllardır yerkürede mesleğimiz ile ilgili alanlara ilişkin birçok konuyu ve olabilecek sorunları gündeme getirmemize rağmen, kendimizi anlatamadığımız, dinlenmediğimiz ya da anlaşılmadığımız belki de anlaşılmak istenmediğimiz bir süreci yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.

Meteorolojik olaylar; yerkürenin her bölgesinde farklı özelliklerde gerçekleşendoğal olaylardır. Doğa olayları afet oluşturmak için gerçekleşmiyor. Doğa olayları bir yerlere kastı olduğu oraları değiştirmek, yıkmak için oluşmuyor. Bir doğa olayı olan depremler için söylenen, “Depremler öldürmez, binalar öldürür” söylemi meteorolojik olaylar içinde geçerlidir. Doğa olayları normal koşullarda bir afet ya da felaket değildir. Doğa olaylarının afete/felakete dönüştürülmesine sebep olan nedenlere dikkatle bakmak gerekmektedir. Afet/felaket, olaylarda değil olayların etkisinin değiştirilmesinde ve dönüştürülmesindedir.

Afet ya da felaket olarak yaşadığımız süreç nedir?

Dünyayı saran ve esir alan, bazılarına göre kontrollü bazılarına göre kontrolden çıkmış COVİD-19 olarak adlandırılan bir virüsün etkilerini yaşayarak gördük. Bu virüsün tüm dünyaya yaşattığı etkiler hâlâ daha hissediliyor. Bizim gibi ülkelerde ise etki alanı genişleyerek devam etmektedir. Ancak birçok olayda olduğu gibi, yaşanan sorunların gerçek nedenlerinin gizlenmesi için başka olaylara sığınılmaktadır. Özellikle üretimden koparılan süreçte yaşanan ekonomik sorunların bir yönüyle de bu virüse bağlanarak açıklanmaya çalışılması gerçeklerin gizlenmesine çalışmaktan başka bir şey değildir.

Ülkemizde son yılı seçimler ile geçirdik. Seçimler demokrasinin bir gereğidir. Ancak hayatı düzenleyen yasalar demokratik olmayınca, demokrasinin gereği demek de ne kadar anlamlı olmaktadır? Son yıllarda, ekonomik sorunlar gerekçe gösterilerek atılan adımların ne kadar demokrasi ile bağdaştığına bakmak gerekmektedir. Mühendislik hizmetlerinin kamu yararını gözetmesi çok önemlidir. Ancak Demokrasinin olduğu yerlerde mühendislik hizmetleri verilebilir. Demokrasinin olmadığı yerlerde verilen hizmetler de kamu yararına olamaz.

Mühendislik Eğitimi;

Mühendisliğin değerini düşürmek ve değersizleştirmek için öncelikle mühendislik mimarlık öğretimi düzeni bozuldu. Her ile bir üniversite söylemiyle üniversite olarak adlandırılan yapılar köylere taşındı. Bu gidişle öğretim üyesi bulunamayacağı bilinmesine rağmen, süreç hızla devam ettirildi. Öğretim üyesi eksikliğini gidermek adına yeni yöntemler ve usuller ile öğretim üyesi atamaları yapıldı.

Üniversiteler ve Özgürlük;

Üniversite demek özgürlük alanı demektir. Ülkemizde ise Üniversite öğretim üyeleri artık hiçbir konuda ağzını bile açamaz oldu. Kendi alanlarına ilişkin tek bir söz bile söyleyemez oldu. Özellikle hukuk alanında yaşanan sorunlar karşısında hukuk fakültelerinin hiçbir şekilde tek sözcük etmemeleri ya da edememeleri en büyük düşünsel sorun alanıdır. Bu sorunlar her alanda katlanarak devam etmektedir.

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM);

MGM son yıllarda görevleri açısından önemli yollar kat etmiştir. Ancak MGM’nin ürettiği ürünlerin ilgililer tarafından yeterince kullanıldığını söyleyebilmek ise halen mümkün değildir. En kısa zamanda MGM’nin hizmetlerinin diğer kurum ve kuruluşlarca neden yeterince kullanılmadığı konusunun araştırılması gerekmektedir.

Diğer Kamu Kurumları;

Genel anlamda kamu kurumlarının görevlerini olması gerektiği şekilde yapabildiğini söyleyebilmek ne derece doğrudur? Bu konuya en belirgin örnek olarak, 8 Temmuz 2018 yılında yaşanan Çorlu Tren kazası mahkeme kararını gösterebiliriz. Karar gerekçesinde, “…kazanın meydana gelmesinde hava durumunun takip edilmemesi nedeniyle olumsuz hava koşullarında demir yolu hattının özel olarak muayene edilmemesi, …” şeklinde belirtilmektedir. Bu tren kazasında, Meteoroloji Mühendisliği hizmetlerinin dikkate alınmaması tabi ki kazanın asıl nedeni değildir. Ancak nedenler arasında sayılması, mühendislik hizmetlerinin çeşitliliği bakımından önemli bir konuya dikkat çekilmesi açısından çok önemlidir.

Bu durumlara nasıl geldik? Neden geldik? Meteorolojik olayların afete felakete dönüşmemesi için geçmişte kimler neler yaptı? Kimler kulaklarını tıkadı?

Meteoroloji Mühendisleri meteorolojik olayların afete ve felakete dönüşmemesi için neler yapılması gerektiği konusunda gayretler sarf etmektedir. Peki, meteoroloji mühendisliği hizmetlerinde ne durumdayız? Bu konuya açıklık getirmek için öncelikle geçmişe bakmak gerekmektedir.

Odamız kurulmadan önce 1960’lı yılların son çeyreğinde, Meteoroloji Mühendisleri camiası tarafından yayınlanan Hidro-Meteoroloji dergisi, günümüzde yaşanan sel/taşkın, hava kirliliği, kuraklık, tarımsal üretimlere meteorolojik destek, şehir meteorolojisi gibi birçok konuda yayınlar yapmıştır. Günümüzde yaşanan sorunlardan olan, özellikle sel ve taşkınlar bu yayınlarda kapsamlı olarak konu edilmiştir. Kısaca, o günlerde yapılan uyarılar dikkate alınmadığından, bugün yaşananların beklenen olaylar olduğu da açıkça anlaşılmaktadır.

1970 yılında kurulan Odamız sürekli olarak, meteoroloji ile ilgili alanlara ilişkin tespitlerini ve katkılarını vermeye devam etmiştir. Yine Odamız tarafından 1997 yılında “Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler ve Çözüm Önerileri” konulu sempozyum ile 1999 yılında yayınlanan “Meteorolojik Karakterli Doğal Afetler ve Meteorolojik Önlemler” konulu kitapçığı yayınlayarak tüm kamuoyu ile paylaşmıştır. Bu sempozyum sonuç bildirgesi ve kitapçıkta, sel/taşkınlar, kuraklık, iklim değişimi, orman yangınları, kar çığı, şehirleşme gibi birçok konuda tespitler yapılmış, kısa, orta ve uzun vadeli çözüm önerileri sunulmuştur. Ne yazık ki bu yazılanların hiç birisinin dikkate alınmadığını açıkça gördük ve sonuçlarını yaşadık. Bu rapora göre önlemler geliştirilseydi özellikle 2000 yılından sonra yaşanan sel ve taşkınlardaki can ve mal kayıplarının büyük kısmı yaşanmayacaktı. 1960 yıllarda yazılanlar dikkate alınsaydı, şüphesiz çok daha fazla yol alınmış olacaktı.

Serbest Müşavirlik Mühendislik Hizmetleri Büroları Tescili ve Mesleki Denetim Yönetmeliği (SMM);

TMMOB 6235 sayılı kanuna göre kurulmuş olup, Odamız da TMMOB’ye bağlı olarak 1970 yılında kurulmuştur. Her mühendislik alanında olduğu gibi Odamızın mesleki alanı yetkileri ve sınırları SMM yönetmeliği ile belirlenerek 13 Mart 2003 tarih ve 25048 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.

Meslek alanımızı belirleyen yönetmeliğin 7’nci maddesi 16 ana başlıklar (1- Hava Öngörüsü (Tahmini), 2- Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), 3- Su Yapıları (Proje Hidrolojisi Raporu), 4- Özel ve Genel Amaçlı Yerleşim/Yapı Yerlerinin Planlaması, 5- Yüksek Yapılar, 6- Ulaştırma Yapıları (Hava Meydanları, Karayolları, Demiryolları, Limanlar), 7- Hava Kirliliği, 8- Enerji, 9- İklim Değişikliği, 10-Ulaştırma, 11- Tarım, 12- Havza Amenajmanı, 13- Tıbbi Meteoroloji, 14- Adli Meteoroloji, 15- Hidrometeorolojik Ölçümler, 16- Diğer İhtisas Konuları) ve 105 alt başlık halinde ayrıntılı olarak sayılmıştır.

Uygulamalarda Anayasal bir kuruluş olan TMMOB ve meslek odalarının mesleki uygulamalarına ilişkin düzenlemeler dikkate alınmadığını biliyoruz. Sonuçlarını da maalesef afet ve felaket olarak yaşıyoruz. Mesleğimiz açısından bu konulara kısaca değinmek gerekmektedir.

İklim Değişimi;

İklim değişiyor. Değişmeye de devam edecektir. Meteorolojik parametrelerin değişimi yani iklim değişimi sadece atmosferdeki karbon emisyonları üzerinden değerlendirilmeye çalışılmaktadır. İklim değişimi sadece karbon emisyonları ile açıklanamaz. Meteorolojik olaylardan kaynaklı afetlerin/felaketlerin nedeni iklim değişimi mi? sorusunu sormak gerekiyor.

Son zamanlarda meteorolojik olaylar sonucu yaşanan tüm olumsuzluklar en kısa yoldan iklim değişimine bağlanmaktadır. Tüm sel ve taşkınlarda, daha yağışın özellikleri belirlenmeden, bilinmeden iklim değişimi diye söze başlanmaktadır. Bu durum meteorolojik parametrelerin ne olduğunun bilinmediğini ya da olayların gerçek nedenlerini gizlemek için, tercih edilen bir yaklaşımdır. Bazı kesimler tarafından da kamuoyunda görünür kılınabilmek için seçilen bir yoldur. Siyasiler tarafından bu şekilde açıklamalar ise siyasilerin birileri tarafından yanıltıldığını ya da yapılaşmadan kaynaklı hataların üzerinin örtülmesi için bir gerekçeye sığınılmasıdır. Kısaca, günümüzde iklim değişimi, meteoroloji mühendisliği mesleğinin dikkate alınmadığı bir süreçte, gerçeği saptırmak için sığınılan bir söylemdir.

İklim değişikliği, SMM yönetmeliğinde açıkça belirtilmesine rağmen bu konu ile ilgili çalışmalarda meteoroloji meslek insanlarına hiç ya da yeterince yer verilmemektedir. En belirgin örneği İklim Değişikliği Başkanlığıdır. İklim Değişikliği Başkanlığında istihdam edilen Meteoroloji Mühendisi sayısı sadece bir kişidir.

İklim değişimi dünyanın bir gerçeğidir. Meteorolojik verilerin kullanılmadığı planlara bağlı yaşanan sorunların iklim değişimi ile ele alınması sorunları çözemez. Planlar, projeler mevcut meteorolojik parametrelerin ortaya koyduğu yükü kaldırabilecek durumda değildir. Planlarda, iklim değerleri/meteorolojik veriler dikkate alınmış olsa idi, bunca ölümler ve mal kayıpları yaşanır mıydı?

Belirtmeliyiz ki “küresel iklim değişimi ve kuraklık” dünyamızın kaçınılmaz bir gerçeğidir. Ancak kentsel imar uygulamaları, doğaya yapılan müdahaleler ve kısaca arazi kullanımındaki değişiklikler, meteorolojik parametrelerin etkisini değiştirmektedir.

Sürdürülebilirlik;

Sürdürülebilirlik gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden bugünün ihtiyaçlarını karşılamaktır. Üretim, çeşitlilik ve tüketimin devamlılığı sağlanırken hem toplumsal hem ekolojik olarak daimi olması anlamına gelmektedir. Sürdürülebilirlik tüm canlıların ortak bir ideali anlayışıyla sosyo-ekolojik bir süreçtir.

Su, hava, enerji ve diğer kaynakların kullanımı, sağlık, ulaşım, kent, gıda, turizm başta olmak üzere tüm sektörlerin sürdürülebilir kalkınması için hedef belirlemektedir. Sürdürülebilirliğin merkezinde iklim verilerine uyum ve buna karşın alınacak tedbirler ile gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma amacı vardır. Bu amacın en önemli meslek dalı ise Meteoroloji Mühendisliğidir.

Sel ve Taşkınlar;

Yağışların afete/felakete dönüşmesinin asıl nedeni, yağışların beklenmeyen değerlerde olmasından değil, taşkın alanlarının yapılaşmaya açılması, yukarı havzalardaki yanlış yapılaşmalardan dolayı akış miktarının artmasından kaynaklanmaktadır. Bir başka ifadeyle, taşkın debilerinin artmasının nedeni beklenmedik yağışlardan değil, arazi kullanımına bağlı akışa geçen yağış miktarının ve akış hızının artmasından kaynaklanmaktadır.

Kurumsal Yapılaşmalar;

Kurumsal yapılar, Cumhurbaşkanlığı siteminde kararnameler ile doğrudan yapılmaktadır. Bu anlamda yapılaşmalar üzerinde geniş katılımlı tartışmalar yapılamamaktadır. Özellikle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adının Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirilmesi, yeni bir durum ve iklim değişimi ile mücadelede önemli yapı olarak anılmaktadır. Bu değişiklik ile de bakanlığa bağlı olarak İklim Değişikliği Başkanlığı kurulmuştur.

Bu yapılaşmanın iklim değişimi ile nasıl bir çalışma yapacağını bilemiyoruz(!). Ancak iklim ile ilgili çalışmalarda meteorolojik parametrelerin bir yeri var ise, ilgili meslek insanlarının da bu başkanlıkta olması gerekirdi. Oysa iklim değişimi ile ilgili konulara nasıl yaklaşılacağı konusunda ortak bir fikir birliğine varılamamıştır. Paris Anlaşmasının bir gereği olarak oluşturulan bu yapılanmada, meteoroloji meslek insanlarının olmaması, bu yapıların iklim değişimi ile değil, iklim değişimi adı altında oluşturulan uluslararası oluşumların taleplerinin karşılanmasının amaçlandığı anlaşılabilir.

İklim Kanunu Taslağı;

İklim değişimi ile ilgili çalışmalar, çoklu disiplinli çalışmayı ilgilendiren bir alandır. İklim Kanunu Taslağı ise kısıtlı kurum ve kuruluşların görüşlerine açılmıştır. Kanun taslağı geneli olarak ele alındığında tamamen uluslararası şirketlerin talepleri olan karbon ticareti ile ilgili yapıyı ortaya koymaktadır. Taslağın diğer bir özelliği ise, başka kurumlarda var olan ancak hiçbir işlevi olmayan bazı görevlerin İklim Değişikliği Başkanlığına verilmeye çalışmasıdır. Kısaca bu iklim değişikliği taslağı iklim değişimi gerçeği ile ilgili değildir.

Su Kanunu Taslağı;

Yaklaşık olarak 30 yılı aşkın süredir, Su Kanun Taslağı gündemdedir. Ancak her yeni çıkan taslak önceki taslaklardan daha sorunludur. Son taslak halkın suya erişimini daha da zorlaştıracağı gibi, suya erişimi ücretli duruma getirmekten başka bir amacı olmadığı görülmektedir.

Su Kanunu taslağı, suya erişimi ve su kaynaklarıyla ilgili plan bütünlüklerini bozarken diğer taraftan da Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü gibi bir kurumu atıl duruma getirmeye çalışmaktadır. DSİ’nin yeni görev alanlarına sokulması kurumsal sorunların büyümesine neden olmaktadır. DSİ öncelikle 6200 sayılı kanunu ile 167 sayılı Kanun çerçevesindeki görevleri üzerinde bilimsel ve teknik çalışmalarına devam edebilmelidir. DSİ’nin bilgi ve tecrübe varlığı yok sayılmamalıdır. Yeni kurulan ya da kurulmaya çalışılan kurumlar ile DSİ’nin görevleri alınmaya çalışılmaktadır. Böyle bir durumun su ile ilgili yaşanan sorunları çok daha artıracağı bilinmelidir.

Su Kanunu tasarısı sürekli değişikliğe uğramaktadır. Son tasarı ile Su Ajansları kurulması önerilmektedir. Bu durum gerçekleşir ise,su ile ilgili sorunları her alanda çok daha fazla büyüyecek demektir. Tasarıya eklenen en önemli diğer bir madde ise, içme suyu havzalarında her türlü madencilik faaliyetlerinin önünün açılmasıdır. Bir taraftan suyu koruma iddiası ile ortaya çıkanlar, içme sularını doğrudan yok edecek uygulamaları kanun maddesine koymaya çalışmaktadırlar.

Yaşamın temel kaynağı olan hava, su ve gıdanın yanı sıra yaşam alanlarına sahip çıkmanın daha önemli olduğu bir dönemdeyiz. Yaşama sahip çıkabilmenin, sadece bu sayılan unsurlarla olamayacağı bilinciyle, mesleki alanlardaki bilgileri halkın lehine kullanarak yaşam standartlarını yükseltmek gerekmektedir.

Hidroloji;

Su kaynakları ile ilgili her türlü plan ve projelerde hidrolojik ve meteorolojik ölçümlerin yeterli süreyi kapsaması ve temsili olması gerekir. Hiç ölçümü olmayan ya da yeterli periyodu tamamlamayan ölçümler ile yapılan yatırımlar, geri dönülmesi mümkün olmayan çevresel ve ekonomik tahribatlara neden olmaktadır ve olmaya devam edecektir.

Su ile İlgili Raporlar;

Son yıllarda su ile ilgili birçok farklı isim altında raporlar hazırlanmakta ve hazırlatılmaktadır. Bu raporlara, yoğun bir emek harcanmaktadır. Ancak birçok raporun birbirinin tekrarı olduğu, bir kısmının uygulanabilir olmadığı bilinmektedir. Akademik birimler gerekli gördükleri alanlar için raporlar hazırlayabilir. Akademik raporlar uygulanabilir de olmayabilir. Ancak kamu kurumları enerjilerini rapor kirliliğini azaltacak şekilde kullanmalıdır.

Su Yoksulluğu ya da Su Yoksunluğu;

Hidrolojik çalışmaları yeterli olmayan havzalarda su ile ilgili yapılacak her türlü planlama yanlış ya da eksik olacaktır. Bu yanlışlıklar ve eksiklikler havzada var olan su kaynaklarından optimum şekilde faydalanılmasını sağlayamayacağı için su yoksunluğuna neden olabilir. Bazı bölgeler zaten meteorolojik ve coğrafi özelliklerinden dolayı su yoksunluğunu yaşamaktadır. Su yoksunluğu değişik boyutlarda olabilir. Yanlış su kullanımı su yoksunluğunun şiddetini artırabilir.

Su yoksulluğu ise, su hizmetlerinin sağlanmasında uygulanan yöntemlerden dolayı halkın suya erişememesi şeklinde olmaktadır. Su hizmeti fiyatlarının artması su yoksulluğunu artıracaktır. Ayrıca su kaynakları üzerine havza planlarına uygun olmayan yapıların yapılması ve suyun denetimsiz kullanılması su hakları açısından sorunlara neden olmaktadır.

Su ve Enerji;

Son yirmi yıl içerisinde hızlı bir şekilde, yeterli olmayan hidrolojik veriler, dolayısıyla yeterli olmayan hidrolojik çalışmaları ile havza planlarından kopuk inşa edilen Hidro Elektrik Santrallar (HES), gerek enerji üretimleri, gerekse çevresel sorunlar nedeniyle büyük sorunlarla karşı karşıyadır.Çözümleri ertelenen sorunlar, her geçen gün katlanarak devam etmektedir. Bu alandaki sorunları çözümü için radikal çözümler bulunması ve uygulanması gerekir.

Meteorolojik Olaylarda Erken Uyarı;

WMO, 2022 yılı için Erken Uyarı ve Erken Eylem Afet Riskinin Azaltılması için Hidrometeorolojik ve İklim Bilgileri teması belirlenmiştir.

Meteorolojik parametrelere bağlı yaşanabilecek ekstrem olaylar konusunda erken uyarılar yapılarak önlemler geliştirilebilir. Bu konuda öne çıkan sel ve taşkın uyarılarıdır. Bu alanda kurulacak olan tesisler için öncelikle havza hidrolojisi çalışılmalı ve uyarı sistemleri bu çalışmalara göre planlanmalıdır.

WMO tarafından belirlenen erken uyarı teması çok önemlidir. Erken uyarı çok bileşenli bir iştir. Bileşenlerin herhangi bir noktasında oluşacak sorun tüm sistemi etkisiz hale getirebilir. Süreç meteorolojik parametrelerin önceden tespiti ile başlayacaktır. Ancak bu süreç tamamlanmaz ise uyarı başarılı olamayabilir. Ayrıca her nokta için erken uyarıları yapabilmek mümkün olmayabilir. Asıl olan erken uyarı sistemlerine ihtiyaç duymayacak yerleşimlerin planlanmasıdır.

Erken uyarı sistemleri kurtarılabilecek canlar açısından çok daha önemlidir. Erken uyarı sistemlerinin maliyeti, afetlerde oluşan zararların eklenik maliyetleri ile ele alındığında çok küçük kalabilir. Ancak, esas olan erken uyarıları sistemlerinin amaca hizmet edebilmesidir. Çalışmayacak uyarı sistemlerinin daha büyük felaketlere neden olabileceği bilinmelidir. Ülkemizde kurulmuş ve çalışmadığı için çöp olan sistemlerin varlığı bilinmektedir. WMO’nun, belirlediği bu ana temaya dayanarak ülkemizi erken uyarı sistemleri çöplüğüne çevirmemeliyiz. Çöplüğe dönüşecek sistemlerin ülkemize maliyeti özellikle can kayıpları başta olmak üzere çok daha artabilir.

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED);

Doğanın herhangi bir noktasına yapılacak tesisin ve etkinliğin çevresel etkilerinde belirleyici olan parametrelerden bir kısmı meteorolojik parametrelerdir. Ancak ÇED raporlarında meteoroloji ile ilgili kısımların yeterli olmadığı bilinmektedir. Çevresel Etki Değerlendirme raporları sadece bir formalite olarak işlem görmektedir.

Meteorolojik Etki Değerlendirme (MED);

Planlamalar ve projelerde MED zorunlu hale getirilmelidir. MED ,ÇED’lerdeki sorunları da büyük oranda çözebilecektir.

Meteorolojik ve Hidrolojik Verilere Erişim;

Meteorolojik ve hidrolojik verilerin yetkin kişiler tarafından doğru olarak ölçülmesi çok önemlidir. Verilerin arşivlenmesi, korunmasının yanı sıra kullanıcıların verilere kısa sürede,kullanışlı formatta ve kolay şekilde erişimi sağlanmalıdır.

Meslek Odaları;

Meslek insanlarının meslek kuruluşlarına üye olma zorunluluğunun kısmen kaldırılmış olması ve bu kuruluşların etkisinin sıfırlanmaya çalışılması yeni sorunları getirmektedir. Meslek disiplinimiz açısından, toplum yararının gözetilmeyeceği uygulamaların önünün açılarak, yaşanacak doğa kaynaklı olayların afete dönüşmesinin sayısını ve şiddetini artıracağını öngörmekteyiz. Unutulmamalıdır ki; toplum yararına yapılmayan mühendislik hizmetleri ya da mühendislik hizmetlerinin yok sayılması, afetlerin sürekli ve daha ağır maddi ve manevi kayıplarla sonuçlanmasına neden olacaktır.

Sahte Unvan Kullanımı;

Üzerinde önemle durulması gereken bir diğer konu ise; meteoroloji disiplini ile uzaktan yakından ilgisi olmayan birçok kişinin kendi kendilerine verdikleri hayali unvanlar ile gerçeği yansıtmayan açıklamalar yapmasıdır. Bu kişilerin sosyal medyayı etkin kullanmaları toplumun kandırılmasına/yanıltılmasına neden olmaktadır.

Basın ve Yayın Kuruluşları;

Basın yayın kuruluşları da Meteoroloji biliminin temel bilgilerinden yoksun bu kişilerin yaptığı sansasyonel açıklamaları yazılı ve görsel haber kanallarına taşıyarak daha büyük toplumsal sorunların oluşmasına neden olmaktadır. Oysa yazılı ve görsel basının sağlıklı ve gerçekçi haberler yapması toplumsal sorumluluk ve zorunluluktur. Bu anlamda; her meslekte olduğu gibi, kuvvetler ayrılığında önemli bir yeri ve gücü olan basın ve yayın organlarında etik değerlerin korunması gerektiğini düşünmekte ve beklemekteyiz.

Filistin Halkına Karşı Yapılan Katliam;

Son yıllarda, yaşanan savaşlar ya da savaş adı altında yapılan katliamlar toplumlara kanıksatılmaya çalışılmaktadır. Yeryüzünde yaşanan tüm savaşların ve katliamların son bulması en büyük arzumuzdur. İsrail hükümetinin Filistin halkına yaptığı ise bir soykırımdır.

Toplumsal Şiddet;

Son yıllarda giderek artan ve artık bir toplumsal afete dönüşen; kadına yönelik her türlü şiddet ve çocuk istismarına karşı derhal önlem alınmalıdır. Bu kapsamda İstanbul ve Çocuk Haklarına dair sözleşmeler başta olmak üzere tüm uluslararası sözleşmelerin gereği yerine getirilmelidir.

TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası, laik, demokratik, özgürlükçü ilkelere bağlı tam bağımsız bir Türkiye özlemektedir. Mesleklerin toplum yararına uygulanması tam bağımsızlık için şarttır.

Mesleklerin toplum yararına uygulanabilmesi ancak özgür demokratik ortamlarda mümkündür.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

27 Nisan 2024 Meteoroloji Mühendisleri Odası 33.Olağan Genel Kurulu