ODALARDAN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ AÇIKLAMALARI

09.03.2020

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası ve Şehir Plancıları Odası 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla birer basın açıklaması yaptılar.

ÇMO: MÜCADELELERİ İLE YOLUMUZU AYDINLATAN TÜM KADINLARA SELAM OLSUN!

"Selam olsun bizden önce geçene
Selam olsun dosta, hasa, çile çekene
Selam olsun dayanana, direnene
Selam yüreğim yürektir " diyene….
Gülten AKIN

İnsanca yaşam, özgürlük, barış ve demokrasi için mücadele eden tüm kadınları saygıyla anıyor, mücadeleleri ve direnişleriyle bugün hala yolumuzu aydınlatan, bize güç veren tüm kadınları selamlıyoruz.

Selam olsun 163 yıl öncesinden bugünün meşalesini yakan; ağır çalışma koşullarına karşı direnen 129 emekçiye…

"Sana selam olsun
Zincirin zulmün kar etmediği,
Kırbacın kar etmediği
Büyük tahammül!"
Enver GÖKÇE

Kadına yönelik şiddetin temelinde kadınların yaşamın tüm alanlarında erkeklerle eşit olduğunu reddeden cinsiyet ayrımcılığı yatmaktadır. Bu şiddet kadına yönelik olsa da aslında tüm toplumu etkileyen, örseleyen, topluma dönük bir şiddettir. Ve bu şiddetin toplumda, toplumun her kesiminde ve her alanında yansımasını görürüz.

Kadının sömürülmesi, kadınının şiddete maruz kalması toplumu ekonomik, siyasi, kültürel ve ahlaki olarak yoksullaştırır ve çürütür; çünkü kadın sorunları her şeyden önce insan sorunu,  insanca yaşam sorunudur.

Kadını sindirmek, köleleştirmek toplumu sindirmek köleleştirmek demektir. İşte tam da bu nedenle; doğayı, insanı rantın en kutsal aracı görenler bunu siyasi birer davranış biçimine de evirirler. Çünkü kurmak istedikleri sömürü düzeni böylece daha rahat kurulacak ve sürekli olacaktır.

İşte tam da bu süreçte, kadını hiçleştiren bu politikalara, kader haline getirilen dayatmalara karşı durmak için, güçlü toplumsal ve sınıfsal temellere dayanan örgütlü kadın mücadelesine her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

BİR BAŞKA DÜNYA MÜMKÜN inancımızı bir kez daha vurgulayarak; yozluğun, yobazlığın, kadını öteleyen anlayışın yok olduğu, barış, özgürlük, demokrasi, çağdaşlık ve eşitliğin sağlandığı aydınlık gelecekte, insanca yaşamak umuduyla "sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların, hayallerimiz yüzlerindedir." diyerek, mücadeleleri ile yolumuzu aydınlatan tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
14. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

 

HKMO: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Daha iyi çalışma koşulları için başlayan grevlerden, sendikal haklar ve kadınlara da oy hakkı talebiyle yapılan mitinglerden, katliamlara dönüşen kitlesel eylemlerden bugüne kadınların hak ve özgürlük mücadelesi ve kadın dayanışması güçlenerek devam etmektedir.

Her alanda eşitlik ve özgürlük, çağdaş ve demokratik toplumun bir gereği olmanın öncesinde tüm insanların eşit değerde görülmesi ve bu şekilde yaşamına devam etmesinin bir gereğidir. Kadın mücadelesinin yıllardır devam eden süreci içerisinde hâlâ kadınlara yönelik fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddetin; artan taciz ve cinayet vakalarının; emek sömürüsünün; cinsiyet ayrımcılığının var olması bu mücadelenin yalnızca kadınlarca değil kadın-erkek ayırmaksızın herkesçe verilmesi gerektiğini göstermektedir.

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak Kadın Çalışma Grubumuz ve Kadın Komisyonlarımızla birlikte kadın dayanışması ve mücadelesinde var olmaya ve bunu ihlal edecek her türlü girişime karşı çıkmaya devam edeceğimizi yineliyor; tüm kadınlarımızın eşit ve özgür bir dünyada hak ettiği gibi yaşayabileceği günlerin inancı ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü`nü kutluyoruz.

TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

 

 

İMO: TÜM KADINLARI VE KADIN MESLEKTAŞLARIMIZI DAYANIŞMA RUHUYLA SELAMLIYORUZ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü tüm kadınlara kutlu olsun!

8 Mart tarihinin kökeni, 8 Mart 1857`de New York`ta dokuma işçisi olarak çalışan kadınların insanlık dışı çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücret eşitsizliğinin giderilmesi amacıyla yaptıkları grevlere güvenlik güçlerinin müdahalesiyle başlayan olaylar sırasında 129 dokuma işçisi kadının hayatını kaybetmesine dayanır.

Bu tarih, o günden bu yana kadınların hak ve özgürlüklerini talep etmesinin simgesel günü olarak anılmaktadır. Bu simgesel gün yalnızca çalışma yaşamından kaynaklanan sorunlarla sınırlı olmayıp kadının kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını da yansıtan simgesel bir gündür.

Kapitalizmin işleyişinden beri ev içi emeğin bir değer olarak benimsenmemesinden doğan, artı değerin artık kadınlar tarafından dile getirildiği ve talep edildiği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Bugün dünyada kadınlar bu güçten doğan hakları için dünya genelinde "Kadın Grevini" konuşuyorlar.

Ülkemiz son yıllarda hak ve özgürlükler bakımından çok kayıplar vermiştir. Biz kadınlar da bu hak kayıplarından üzerimize düşeni fazlasıyla almış bulunuyoruz. Muktedirler, doğuracağımız çocuk sayısından, ses tonumuza, bekarlık vergilerinden, medeni halimize kadar pek çok kişisel tercihlerimiz hakkında söylemler ve politikalar üretiyorlar.

Bu ayrımcı politikalar mesleğimize de yansımaktadır. Ülkemizde 200`den fazla İnşaat Mühendisliği eğitimi veren Fakülte ya da bölümlerden her yıl 10 binden fazla İnşaat Mühendisi mezun olmaktadır. Bu mezunlardan yaklaşık %10` u genç kadın meslektaşlarımızdır. Özellikle genç kadın meslektaşlarımız, bugünün koşullarında mesleki itibarsızlık, güvencesiz çalışma, düşük ücret ve nihayet işsizliğe mahkum kalmaktadır.

Mesleğimizin seçiminden, eğitim sürecine ve icrasına kadar cinsiyet ayrımcılığının birçok biçimiyle karşılaşıyoruz. İnşaat mühendisliği mesleğini fiziksel güçle ilişkilendirerek "erkek mesleği" ilan eden bilim dışı bir anlayışı asla kabul etmiyor, yetenek, beceri, donanım, eğitim ve üretebilme kabiliyetiyle şekillenen mesleğimizin tüm çalışma alanlarında kendini gösteren cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadeleyi sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu 2016 konferansında tartışmaya açılan ve Dördüncü Sanayi Devriminin kadınların çalışma yaşamına katılımını nasıl etkileyeceğini inceleyen Endüstride Cinsiyet Ayrımı Raporuna göre, gelecek 5 yıl içinde 3 milyon kadının işini kaybetmesi bekleniyor. İş dünyasında kadın erkek eşitsizliğinin daha da karmaşık hale geleceği uyarısını yapan rapor, kadınların iş yaşamında liderlik pozisyonlarına gelme şansının da erkeklere kıyasla çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Türkiye`deki tabloda maalesef bu öngörüleri destekler nitelikte; istihdamda kadın erkek çalışan sayıları arasında büyük bir fark bulunuyor. 2016 TÜİK verilerine göre Türkiye`de maaşlı çalışan erkeklerin oranı %69, kadınların oranı %30 seviyelerinde iken Dünya Ekonomik Forumunun 2016 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu, Türkiye`nin 144 ülke arasında 130. sırada olduğunu gösteriyor. Konu teknoloji olduğunda bu fark daha da belirginleşiyor. Bu durumu aşmak için çözümlerin geliştirilmesi ve uygulanması acil bir zorunluluk gerektiriyor. Endüstri 4.0`ın gerisinde kalmamak için ülkemizde altyapı ve teknoloji yatırımlarının yanısıra istihdam ve eğitim politikalarında ciddi iyileştirmeler ivedilikle yapılmalıyken ülkemiz bu konulardan uzaklaşarak savaş ve işgal politikalarına yönelmektedir.

Savaşların en çok etkilediği kesimler yine hiç kuşkusuz kadınlar olmaktadır. Kadınlar doğası gereği üretkendir. Kadınlar varoluşsal anlamda insan yetiştirmeye, hayatı ve tohumu korumaya ve barışı sürdürmeye ahlaken yatkındırlar. O halde kadın bakış açısı bir koruyuculuk tutumuyla başlıyor, ele geçirmektense tutmanın, kırılgan olanı korumanın ve mevcut olanı sürdürmenin önceliğinin hakim olduğu bir tutum, dünyanın korunması ve dünyanın düzeltilmesi işleri ile ortaya çıkan bu tutum bir barış siyasetine yol açar ve bu nedenle kadınlar savaşa karşıdır.

Biz de İnşaat Mühendisi kadınlar olarak barış hemen şimdi diyoruz. Ülkemizdeki kadınlar olarak her gün birimizin eksildiği ve bir kişi bile eksilmeye tahammülümüzün kalmadığı bu günlerde ne kendimizin ne çocuklarımızın ne de eşlerimizin ölmesini istemiyoruz.

Barış talep ettiğimiz şu günlerde diyoruz ki;

‘Sevgili oğlum, seni esirgeyen,
O değerli hayatını bağışlayan olmak isterdim`
Bilinçli ve örgütlü kadınlarla Mesleki ve Demokratik kitle örgütümüzün daha da güçlü olacağına inançla Dünya Kadınlar Günü`nü selamlıyoruz.

Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz...

Yaşasın 8 Mart. 

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
46. Dönem Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu

 

 

MADENMO: KADIN MÜCADELESİNİN ADIDIR 8 MART

Yıllar önce tekstil işçisi kadınların canları pahasına yaktığı meşale, bugün mücadelemize ışık tutmaya devam ediyor. Direnişin ve hak mücadelesinin tarihi olan 8 Mart, bu yıl da yaşam hakkına, emeğine, özgürlüğüne sahip çıkan kadınların şiddete, hak ihlallerine, savaşa ve krize karşı mücadelesiyle karşılanıyor.

Kadınlar olarak; her gün, kadını tutsaklaştıran, her türden şiddeti, zorbalığı, tacizi ve tecavüzü sistematik hale getiren ve normalleştiren zihniyete maruz kalıyoruz. Kadın katillerinin, şiddet sanıklarının, tacizcilerin ve çocuk istismarcılarının egemenlerce bizzat korunduğu ve kollandığı pratiklere her geçen gün yenileri ekleniyor.

Kadın emeği her geçen gün daha da değersizleştiriliyor. LGBTİ+ bireyler ise çalışabilmek için kimliklerini gizlemek ve belirli alanlara sıkışmak zorunda bırakılıyor. Her 4 kadından 3’ü güvencesiz ve ücretsiz-yani görünmeyen emek-olarak ailede; çocuk, yaşlı bakımında, tarlada, her türlü ev işinde gece gündüz çalışıyor. Cinsiyetçi roller nedeniyle ev ve aile işlerine erkeklere oranla kat be kat fazla zaman harcadıkları için 20 milyon kadın çalışma yaşamına katılamıyor. Katıldığında ise; kendine güvencesiz, ucuz emek olarak yer buluyor ve erkeklere oranla daha düşük ücretlere katlanmak zorunda bırakılıyor. Savaşlardan olduğu gibi, ekonomik kriz ve işsizlikten de yine en çok kadınlar etkileniyor. Kasım 2019 verilerine göre işsizlik oranı % 13,2 iken; kadınlarda bu oran % 15,1 , erkeklerde ise % 11,9’dur. İstihdam oranları ise kadınlarda % 31,7 iken, erkeklerde % 68,6’dır. Ülkemiz kadınların işgücüne katılım oranı ve kadın-erkek gelir eşitsizliğinde, aynı gelir kategorisindeki 26 ülke arasında son sırada yer alıyor. Ücretli gebelik izinleri Estonya’da 62 hafta, Norveç’te 35 hafta iken, “en az üç çocuk” çağrılarının ve hatta devlet hastanelerinde fiilen bitirilmiş olan kürtaj uygulaması sonucu zorlamaların yapıldığı ülkemiz, 16 hafta ile gebelik izinlerinin en düşük olduğu ülkeler arasında bulunuyor. Bu veriler gösteriyor ki; ülkemizde kadının her anlamda değersizleştirilmesi sıradanlaştırılmıştır.

Elbette cinsiyet ayrımcılığı ve ücret politikalarından kadın mühendisler de nasiplerini alıyorlar. Şantiyelerde ve çalışma yaşamında mühendisliğin erkek mesleği olduğu düşüncesinin yaygın olması sebebiyle kadınlar üretim alanlarından uzak tutuluyor, daha çok sekretarya, dosya takibi ya da ofis işlerine yönlendiriliyor, daha düşük ücretler teklif ediliyor, işe girmede beceri ve bilgilerinden önce cinsiyetleriyle hep erkeklerin ardından düşünülüyor. Sanıyoruz; “Şantiye şartları ağırdır, yapabilecek misin?” sorusuyla karşılaşmamış kadın meslektaşımız yok gibidir. Bu durum ilerleyen yaşlarda ise daha farklı boyutlarla karşımıza çıkıyor. Emekli olmuş veya yaşı ilerlemiş çoğu erkek mühendis danışmanlık almak için, çok değerli bir birikim olarak görülürken, kadınlar emekliliğini evinde geçirmeli, torunlarıyla ilgilenmeli bakış açısı hakim. Cinsiyet ayrımcı zihniyet, özellikle teknik alanlarda kadınları yok saymakta ve bu erkek egemen alanların ihlal edildiğini düşünmekte olduğunu, her ortamda göstermektedir. İş yerinde veya meslek örgütünde, meslektaş, yönetici, işveren, iş arkadaşı vb. olması bu durumu ne yazık ki değiştirmiyor.

Kadın olarak devlet tarafından yeterince korunamadığımız için; evine giderken öldürülen üniversite öğrencisi Ceren Özdemir, vahşice tecavüze uğrayıp katledilen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan, intihar süsü verilerek katledilen üniversite öğrencisi Şule Çet, boğazı kesilerek öldürülen trans kadın Esra Ateş, toplumsal baskıyla intihara itilen trans kadın Eylül Cansın,  yakılarak öldürülen trans kadın Hande Kader, Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel’in çalıştığı üniversitede öğrencisi tarafından katledilmesinin ardından bir de sırf kadın olduğu için insafsızca yapılan suçlamalar ve daha nice kadın cinayeti, tacizler, tecavüzler.. Toplum içerisinde kadının daha özgür hareket etmesinin engellenmesi adına yapılan uygulamalar ve yasaların yeterince etkili olmayan ceza hükümleri nedeniyle kadın cinayetleri her gün artıyor.

Diğer yandan kendimize bin bir mücadele ile yer açtığımız siyasal ve sosyal yaşamdan da bir bir uzaklaştırılıyoruz. Halkın iradesiyle seçilen belediye Eş Başkanları cezaevlerine gönderilirken yerlerine hukuksuzca atanan kayyumların ilk icraatları kadın çalışmalarına müdahale ederek kadınları bir arada tutan ve hayata dahil olmalarını sağlayan tüm mekânları yok etmek olmuştur. Öte yandan, gizli tanıkların ifadeleriyle tutuklu bulunan daha adil yargılanma ve konser yasaklarının kaldırılması için bedenini açlığa yatıran kadın avukatlar ve sanatçılar hak mücadelesine devam etmekte. Ölüm orucunun 255. gününde olan Helin Bölek, sağlığında geri dönülemeyecek hasarlarla ve hayatına mal olacak bir süreç ile karşı karşıya.

Tüm bunlar yaşanmaya devam ederken bizler her yerdeydik; KHK’larla işlerinden atılan, cezaevlerinde hukuksuz şekilde tutulan, açlık grevlerini ölüm orucuna çeviren kadınların yanında, Demokrasiyi hiçe sayarak ben yaptım oldu diyen zihniyetlere karşı durmaya çalışan mimar, mühendis, şehir plancı kadınların yaşam hakkı, doğa, özgürlük ve demokrasi mücadelesi için Gezi Parkı’nda ve nihayetinde beraatle sonuçlanan Taksim Dayanışması’nın yargılandığı davada tüm yol arkadaşlarımızın ve Mücella Yapıcı’nın yanı başındaydık.

Günden güne görünürlüğü artan; koca, sevgili ve her türden erkek şiddetine karşı koymaya çalışırken, Las Tesis’e ses verip tecavüzcü sensin dediğimizde devlet ve polis baskısıyla karşılaşıp yine ceza kesilmeye çalışılan kadınlar olarak alanlardaydık ve alanlarda olmaya devam edeceğiz.
Clara’lardan, Rosa’lardan, Emma’lardan günümüze kadar bu yolda; özgürlük, eşitlik, emek mücadelesinde, kadın cinayetlerinde ve iş cinayetlerinde yaşamını yitiren tüm kadınların meşalesinin ışığında diyoruz ki;

  • Cinsiyetçiliğe, kadına ve LGBTİ+ bireylere karşı nefret suçlarına, her türden şiddete, sömürü düzenine, erk’e karşı; toplumsal yaşam ve üretime eşit biçimde katılım için mücadeleyi destekliyor ve yükseltiyoruz. 

  • Yıllardır yanı başımızda egemenlerin çıkarları için devam eden bir savaş ve yitirilen onlarca can için, ısrarla barış talebini dile getirmeye devam eden sessiz bir çoğunluk var. Suriye topraklarında, ülke olarak neden bulunduğumuza dair mantıklı tek bir açıklama bile getirmeyen devlet yetkilileri, ölümleri kutsayarak bu savaşın devam edeceğini her fırsatta açıklamaktadırlar. Savaşın hiçbir zaman çözüm getirmeyeceğini bilen kadınlar olarak “Barış, hemen şimdi” sözünü her daim dile getirmeye devam edeceğiz.

  • Biz biliyoruz ki, kadınlar her dönem mücadelelerde umut sembolü olmuşlardır. 

  • Biz biliyoruz ki, kadınlar birlikte oldukça savaşları durduracak, kazanan; barış ve yaşam hakkı olacak.

  • Ve yine Biz biliyoruz ki, birlikte iken güçlüyüz.

Tüm dünya kadınlarının mücadele ve isyanına ses veriyor; kimliğimize, bedenimize, onurumuza ve emeğimize sahip çıkıyoruz. Tüm kadınları birlikte mücadeleyi büyütmeye, omuz omuza durmaya davet ediyoruz.

Yaşasın 8 Mart,
Yaşasın Kadınların Örgütlü Mücadelesi, Yaşasın Kadın Dayanışması
6284 Uygulansın, İstanbul Sözleşmesi Yaşatır
Vardık!, Varız!, Var Olacağız!

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Kadın Çalışma Grubu

 

 

 

MMO: TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI KADINLARIN EŞİTSİZLİKLERE VE SÖMÜRÜYE KARŞI MÜCADELESİNİN YANINDADIR

Ülkemizde aile, eğitim, çalışma yaşamı ve istihdam başta olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında kadınlara yönelik eşitsizlik ve şiddeti meşrulaştıran yaklaşımlar son yıllarda oldukça artmıştır. Ekonomik ve sosyal sömürü, kadınları toplumun alt bireyleri olarak görme, cinsel istismar ve şiddet toplumda yaygınlaşmaktadır.

Gerici rejimin inşasında eşitsizliğe yapılan vurgu önemli bir yer tutmaktadır. Kadın cinayetlerindeki büyük artış, iktidarın açıklamaları ve uygulamalarındaki kadını ifade etme biçiminden bağımsız değildir.

Yaşamın tüm alanlarına yukarıdan aşağı müdahalelerle ve toplumu dinsel gericilikle kuşatan iktidar; bedenlerinden emeklerine kadar kadınları denetlemeye, kaç çocuk doğuracaklarından hangi yaşlarda evleneceklerine, hangi okullarda okuyacaklarına karışmakta; yaşamlarını kendilerinin belirleme özgürlüğünü yok eden uygulamaları dayatmaktadır.

Ancak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla bir kez daha belirtmek isteriz ki kadınların ekonomik, siyasi, toplumsal yaşamda daha şiddetli bir sömürü ve eşitsizliğe tabi tutulması sadece kadınların değil tüm toplumun sorunudur. Kadınlar özgürleşmeden hiçbir toplum özgürleşemez. Bu nedenle eşit, özgür, demokratik, uygar bir Türkiye mücadelesi, kadınların örgütlü mücadelesi ile birlikte başarıya ulaşabilecektir.

Kadınların her alanda eşit ve özgür yurttaşlık mücadelesi aynı zamanda ülkemizin laiklik, demokratikleşme ve özgürleşme mücadelesidir. Odamız bu onurlu mücadelelerinde kadınlarla birlikte ve dayanışma içinde olmayı sürdürecektir.

Birlik ve dayanışmanın en güzel günlerinden biri olan 8 Mart’ta ülkemizin birçok yerinde gericiliğe, sömürüye, baskıya, şiddete, taciz ve tecavüzlere karşı seslerini yükseltecek olan kadınların ve kadın meslektaşlarımızın 8 Mart’ı kutlu olsun diyor, baskı ve şiddet sonucu yaşamlarını kaybeden tüm kadınları sevgiyle, saygıyla anıyoruz.

Yunus Yener

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı

 

 

PEYZAJMO: DAHA IYİ BİR GELECEK KADINLARLA MÜMKÜN OLACAK

8 Mart 1857 yılında, New York`ta dokuma fabrikalarında çalışan 40 bin dokuma işçisi kadın; yetersiz ücret " ve "fazla mesai" nedeniyle büyük bir greve gitmesi ile başlayan kadın hareketi, polisin müdahalesiyle fabrika içinde sıkışarak nedeni belirsiz bir yangınla 129 kadın işçinin yanarak can vermesinin ardından yükselmeye başlamıştır. 

1910 yılında Kopenhag‘da II. Enternasyonale bağlı ilerici, aydın kadınların yaptığı Uluslararası Kadınlar Konferansı‘nda Clara Zetkin‘in önerisi üzerine 8 Mart, Amerika‘da grev sırasında çıkan yangında ölen işçi kadınların anısına "2. Enternasyonel Kadın Mücadele Günü" olarak ilan edilir.

1857`den bu yana, tam 163 yıldır, kadınlar aynı azim ve mücadele ile haklarını almaya devam etmişlerdir. Fakat 21. yüzyılın neredeyse ilk çeyreğini tamamladığımız günümüzde bile hala göğsümüzü gererek "kadın erkek eşittir" diyememekteyiz. Hala en temel haklardan olan ve Anayasa`da yer alan "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" maddesini yerine getirememekteyiz. 

TÜİK 2017 verilerine göre istihdam oranları erkeklerde (+15) % 65 iken kadınlarda (+15) bu oran % 28 oranlarında kalmaktadır. Dünya genelinde istihdamda en düşük oranlardan birine sahip ülkelerden biri olan Türkiye`nin milli geliri esas alındığında, bunun farklı kesimlere ve kadınlara eşit ölçüde yansımadığı, sosyal kalkınmada ve bölgesel eşitsizliklerde yetersiz olduğu aşikardır. 

Ekonomi, sağlık, eğitim gibi pek çok alanda ilerlemenin kadına yönelik şiddetin sonlandırılmasına ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasına bağlı olduğu bilinmelidir. Kadın istihdamının hiçe sayılması, iş yaşamında yaşanan taciz ve mobbingler, gerici politikalar ile kadının toplumdaki ve kamusal alanlardaki yerinin her geçen gün daraltılması, toplumsal cinsiyet ve fırsat eşitliğini ortadan kaldırmaktadır. Eril tahakküm, eğitim düzeyi fark etmeksizin kadının toplumda eşit ve özgür bir birey olması yolunda engel teşkil etmektedir. 

Çözümü erkek egemen olan bu sistemden, kadının varlığını görmezden gelen bu yönetimden beklemek nafiledir. Biz kadınlar 163 yıldır olduğu gibi mücadelemize devam ederek haklarımızı kendimiz kazanacağız. Hayat; eşit hak ve özgürlüklerle, omuz omuza yürüdüğümüzde daha da güzelleşecek. 

Her türlü haksızlığa karşı demokrasi ve adaletin sağlandığı, toplumsal barışa erişme temennisiyle tüm kadınlarımızın Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
13. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

ŞPO: 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

Erkek egemen iktidar ve politikalarının yarattığı kırsal yerleşimlerden metropollere kadar tüm yapılı çevrelerde maalesef kadınlar küçük yaşlardan itibaren dikkatli ve her an tetikte olmayı öğrenmektedir. Okuldan eve dönerken, meydanlardan parklardan geçerken, sokakta yürürken… Kamusal mekân kadınların değişiklik gösteren ihtiyaçlarını görmezden gelerek planlanmakta ve tasarlanmaktadır. Kadınların korku duyduğu, güvensiz hissettiği mekânlar üretilmekte, artan kadın cinayetlerine, şiddet vakalarına rağmen yerel yönetimler ve diğer sorumlular tarafından gerekli tedbirler alınmamaktadır. Kentsel mekânda kadın sorunları 2020 yılında hala kent yöneticileri açısından öncelik sıralamasında yer almamaktadır.

Kentler kadınların sesini duymalıdır.

1857 yılı 8 Mart günü kadın işçilerin mücadelesi ve cesareti kadın şehir plancılarına ilham olmalıdır!

Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması!

TMMOB Şehir Plancıları Odası