ODALARDAN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ AÇIKLAMALARI

08.03.2021

TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Jeofizik Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Maden Mühendisleri Odası, Makina Mühendisleri Odası, Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, Peyzaj Mimarları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla birer basın açıklaması yaptılar.

BMO: YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI

Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm kadınların birlik, mücadele ve dayanışma günü.

Her 8 Mart’ta olduğu gibi bu sene de; bedenimiz, emeğimiz, hayatımız ya da kararlarımız üzerindeki erkek egemen tahakküme karşı verdiğimiz mücadelemizi birlikte selamlıyoruz.

Bu yıl hızla yayılan Covid-19 pandemisiyle birlikte, bilişim sektöründeki pek çok meslektaşımız evlerinden çalışmaya başladı, ancak bu durum kadın meslektaşlarımızın ev içi iş yükünü çok daha fazla artırdı. Ortak kullanmakta oldukları evlerde, kadınlar erkeklerden 4 kat daha fazla ev işi yaparken, hasta ve çocuk bakımı gibi işlere de uzun mesailer harcadılar. Toplumsal cinsiyet rollerinin kalıplarına sıkıştırılmış olan bu ayrımcılık her zaman olduğu gibi gene biz kadınları vurdu.

Ülkemizde her geçen gün kadına yönelik şiddet vakaları artıyor, cins ayrımcılığı ve homofobi yüzünden pek çok insan nefret suçlarının mağduru oluyor. Başvuru mekanizmalarının yetersizliği, çoğu soruşturmanın erkek egemen bakış açısıyla yürütülmesi, mağdurların daha da mağdur edildikleri süreçler yaşamaları ve pek çok davada faillerin az bir cezayla ya da cezasızlıkla serbest kalmaları nedeniyle, pek çok kadın uğradıkları şiddete, mobbinge karşı sessiz kalmayı tercih ediyor.

Ancak bütün bunlar, mücadelemize daha sıkı sarılmamıza ve kadın dayanışmasının daha da büyümesine neden oluyor. Biz kadınlar İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kadını Koruma Kanunu’nun ülkemizde etkin bir biçimde uygulanması için mücadele etmeye devam edeceğiz, hak ihlallerinin takipçisi olacağız.

Kadın cinayetlerine, cins ayrımcılığına karşı bir aradayız…
Esnek ve güvencesiz çalıştırılmaya,
emeğimizin sömürülmesine karşı bir aradayız…
İstanbul sözleşmesine yönelik saldırılara karşı bir aradayız…
Eşit işe eşit ücret istemek için bir aradayız…

Bulunduğumuz her yerden – sokaktan, evden, işyerlerimizden- haykırıyoruz : “Yaşasın Kadın Dayanışması”

MÜCADELE KAZANDIRIR VE BİZ KAZANACAĞIZ!

Bilgisayar Mühendisleri Odası
Kadın Mühendisler Komisyonu

 

 

HKMO: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

8 Mart 1857`de, Amerika`da daha iyi çalışma koşulları isteği ile greve başlayan ve karşılaştıkları tepki ve baskı sonucunda hayatını kaybeden kadınların emek ve yaşam mücadelesi; halen devam etmekte, eşitlik ve özgürlük talebi engellemelere rağmen gür bir sesle duyurulmaya çalışılmaktadır. 

Kadınlara yönelik fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddet; emek mücadelesine yaşam mücadelesini de eklemiş, cinsiyet ayrımcılığıyla hayatın çoğu noktasında karşılaşılır hale gelinmiş, kadın hakları ve eşitlik kâğıt üzerinde kalmış ve hatta dönem dönem kâğıt üzerinde yazan hakların dahi kaldırılması gündeme gelmiştir. Oysaki çağdaş ve demokratik bir toplum olmanın en önemli adımlarından biri herkesi eşit görebilmekte ve bu eşitliği sağlayacak uygulamaları hayata geçirip koruyabilmekten geçmektedir. Dolayısıyla bu dayanışma yalnızca kadınlar ile sınırlı kalmamalı, kadın-erkek herkes tarafından mücadeleye devam edilmelidir. 

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası olarak Kadın Çalışma Grubumuz ve Kadın Komisyonlarımızın öncülüğünde tüm üyelerimizle kadın dayanışması ve mücadelesinde var olmaya ve bunu ihlal edecek her türlü girişime karşı çıkmaya devam edeceğimizi yineliyor; tüm kadınlarımızın eşit ve özgür bir dünyada hak ettiği gibi yaşayabileceği günlerin inancı ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü`nü kutluyoruz. 

TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası

 

 

İMO: TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ SİMGESİ OLARAK 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Simgesi Olarak 8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların hayatın her alanında yüzyıllardır devam eden hak arayış mücadelesi ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin azaltılması talepleri için simgesel bir gündür.

8 Mart 1857`de ABD`nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi kadın, daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret talepleriyle greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 10.000`i aşkın kişi katıldı. 1857 yılında eşitlik talep eden işçilerin yaşadığı trajik olay, 8 Mart`ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına giden yolu açmıştır.

Kadınların yaşadığı sorunların temelinde, önemli bir insan hakları konusu olan, toplumsal yaşamın her alanında kadınların ve erkeklerin eşit katılım olanaklarına sahip olması için kullanılan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı yer almaktadır.

2006 yılından beri Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından, eğitim, ekonomiye katılım, siyasi temsil ve sağlık verileri ile oluşturulan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi verileri yayınlanmaktadır. 2020 yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi Raporunda 0.635 endeks puanı ile Türkiye, 153 ülke arasında 130. sırada yer almaktadır. Raporda 1 puan tam eşitlik anlamına geliyor. Endekste Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 136., işgücüne katılımda 135., aynı işe eşit ücrette 106., eğitim olanaklarına erişimde 13., sağlıkta 64. ve siyasi yaşamda temsilde 109. sırada yer almıştır.

Toplumun sosyal refahı için, eşitlik ve adaletin belli bir oranda gerçekleşmesi gerekir. Sosyal eşitliğin gerçekleşmesinde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması en önemli aşamalardan biridir. 2020 yılı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi Raporuna göre, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl geçmesi gerekiyor. Uçurum olarak nitelendirilecek bu boyutta cinsiyet eşitsizliğini, sadece ayrımcılığın olumsuz sonuçlarını yaşayan kadınların çabaları ve basit düzenlemelerle gidermenin mümkün olamayacağı, özel eşitleyici sosyal devlet politikaları ve uygulamaları ile desteklenmesi gerektiği ortadadır.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesi için ilk yapılması gerekenlerden biri toplumun her alanında toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin verilerek farkındalığın arttırılmasıdır. Toplumdaki bilgi eksikliği ve temel kavramların anlaşılamaması toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının önündeki önemli engellerdendir. Odamız çatısı altında uzun yıllardır kadın dayanışması ile bu konuda yapılan çalışma ve çabalar sonucuna ulaşmıştır. Mart 2021 itibariyle öncelikle odamız yönetim kurullarına toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri verilmeye başlanmıştır. Kadın komisyonumuz bu konudaki çalışma ve çabalarını, tüm şubelerde çalışanlar ve üyeler için eğitim planlamaları ile azim ve inançla devam ettirecektir.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesinde pozitif ayrımcılık da önemli rol oynamaktadır. Pozitif ayrımcılık; sosyal, ekonomik ve politik yaşamda kadınlar, engelliler gibi taşıdıkları özellikler nedeniyle dışlanmış azınlıkların, dışlanmışlıklarını azaltmak ve uzun vadede engellemek amacıyla ortaya konulan politika ve uygulamaları ifade eder. Kadın komisyonu olarak hedefimiz, odamızın tüm yönetim, onur ve denetleme kurullarında en az bir kadın üye bulundurma zorunluluğu şeklinde bir pozitif ayrımcılık uygulamasını hayata geçirebilmektir. Tüm şubelerde kadın komisyonundan sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak sadece kadın üyeleri görene kadar mücadelemiz sürecektir.

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin giderilmesinde devlet kurumlarının temel rolü ve sorumluluğu, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin her biçimini önlemektir. Bunu yapmanın en etkili yolu yasal düzenlemeler ve geçici özel önlemlerdir. Unutulmamalıdır ki kadına yönelik sadece fiziksel şiddet değil, kadının özgürlüklerini kısıtlayan her türlü şiddet insan hakları ihlalidir. Bu anlamda sözel, psikolojik, ekonomik olarak zarar verici ve kısıtlayıcı hareketler de şiddetin tanımının içine girmektedir.

Türkiye, her alanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını taahhüt eden "Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesini (CEDAW)" 1985 yılında ve İstanbul Sözleşmesi adıyla bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesini" 2011 yılında imzalamıştır.

İstanbul Sözleşmesi, uluslararası hukukta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konusunda yaptırım gücü olan, bağlayıcı ve bağımsız bir denetim mekanizması kurulmasına yer verilen ve şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşme niteliği taşımaktadır.

Aradan geçen yıllara rağmen sözleşme taahhütleri yerine getirilmeyip gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı için kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve cinsiyete dayalı ayrımcılık, hala kadınların en önemli sorunu olmaya devam etmektedir. Devletten taahhüt ve sorumluluklarını acilen yerine getirip sözleşmeyi hayata geçirmesini talep ediyoruz. Tüm kadın örgütleri ile dayanışma içinde yasal hakkımızın takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Bir kez daha İstanbul Sözleşmesi`nden vazgeçmiyoruz diyerek, tüm emekçi kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz.

İMO Kadın İnşaat Mühendisleri Komisyonu

 

 

 

JFMO: 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

 

Kurtuluş savaşında ve modern, çağdaş cumhuriyetin kuruluşunda olmak üzere; yaşamımızın her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten yetiştiren, yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren, ailenin ve toplumun temel taşı olan kadınlarımızın ve kadın meslektaşlarımızın, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü yürekten kutluyoruz.

İnsanlık suçu olan; kadına yönelik şiddeti, işkenceyi, taciz ve tecavüzleri, kadın cinayetlerini  ve  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü hemen öncesi ülkemizin değişik yerlerinde kadınlara yönelik yaşanan şiddet ve cinayet olaylarını nefretle kınıyor ve lanetliyoruz.

Her türlü şiddete, ayrımcılığa tacize, tecavüze uğrayan bu uğurda canını yitiren kadınları saygıyla anıyoruz.

Kadın erkek yan yana, omuz omuza, yaşamın her alanında!

TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası
XVII. Dönem Yönetim Kurulu

 

JMO: SELAM OLSUN KENDİ HİKAYESİNİ YAZMA CESARETİ GÖSTEREN TÜM KADINLARA VE 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE…

Kadın hakları hareketinde önemli bir odak noktası olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin gelişmesinde bir mihenk taşıdır ve hiç şüphesiz ki bu mücadele artan bir ivmeyle devam edecektir…

Kadın hakları hareketinde önemli bir odak noktası olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin gelişmesinde bir mihenk taşıdır ve hiç şüphesiz ki bu mücadele artan bir ivmeyle devam edecektir…

Yaşamın her anında eğitim ve sosyal seviyemizden bağımsız; hatta eşitlik, özgürlük, insan hakları için sınıf mücadelesi verdiğimiz bir anda dahi karşımıza çıkıveren toplumsal cinsiyet temelli düşünce, davranış ve kullanılan dil sistematiği en derin haksızlıkları, ayrımcılığı, ötekileştirmeyi beraberinde getirmektedir. Bulunulan sosyal seviyeye göre farklılaşan bu eşitsizlik durumu alt sosyal gruplarda kimsenin üstünde düşünme zamanının dahi olmadığı bir yaşam şekline dönüşürken, her şeyin çok normal göründüğü, yolunda gittiği düşünülen üst sosyal gruplarda ise hareket kabiliyetini kısıtlayan camdan duvarlara, tavanlara dönüşmektedir.

Tahakküm ve sömürüye dayalı tüm toplumsal ilişki türleri, bir sınıflı toplum biçiminden diğerine, biçim değiştirerek geçmişten günümüze kadar gelmiştir. Geldiğimiz noktada yükselen kapitalizmin devralıp, dinsel ögelerle şekillendirmeye, ayar çekmeye çalıştığı kadınlık durumları, kadınların iktisadî, siyasal ve toplumsal karar alma süreçlerinden dışlandıkları, beden ve cinsellikleri üzerinde ağır bir denetim ve tahakkümün hüküm sürdürdüğü bir sahneye dönüşmüştür.

Kadınların yıllar yılı süren mücadelelerinin bir sonucu olan İstanbul Sözleşmesi kadınlar için son derece önemli bir kazanımdır; aynen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi. Ülkemizde İstanbul Sözleşmesi hayata geçeli 10 yıl, bağlı mevzuatı Aileyi Koruma ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine dair Kanun hayata geçeli 9 yıl olmasına rağmen toplumsal cinsiyetçi yaklaşımların neden olduğu cinayet ve şiddet her geçen gün artıyorsa, bu ülkede görevini yerine getirmeyen, getirmemek için direnen bir zihniyet ve birileri var demektir. Kadınların her alanda sindirilmesinin, pasifize edilmesinin yolunu açan bu ataerkil düzende uygulanmayan bu yasalar nedeniyle, suçlular cezalandırılmak yerine adeta ödüllendirilmekte, içinde bulunduğumuz bu düzen sistematik biçimde, göz göre göre kadın cinayetlerinin işlenmesine göz yummaktadır. Bu “bilinçli” hareketin adı “cinskırım” değilse nedir?

Toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsedebilmemiz için, kiminin aleni biçimde gösterdiği, kimininse yüreğinin derinliklerinde taşıyıp da göstermekten çekindiği içimizdeki o orta çağdan kalma ilkel duygudan kurtulmamız gerekiyor. Her alanda ve her koşulda kadın haklarını savunmanın yolu hiç şüphesiz öncelikle bireysel bilinçlenmeden, sonrasında ise örgütlenme pratiğinden geçmektedir. Bilinçlenmenin yolu ise, bugüne kadar toplumsal cinsiyet adına zihnimize kazınan, öğretilmiş, öğrenilmiş her ne varsa zihnimizden söküp atmamızdan, sözün özü kendi hikayemizin etkin bir yazarı olmamızdan geçiyor.

Kendi hikayesini yazan, yazma cesareti gösteren tüm kadınlara selam olsun…

Selam olsun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe…

TMMOB JMO
GENEL MERKEZ ve ŞUBELER
KADIN KOMİSYONU

 

 

KMO: YAŞASIN DÜNYA KADINLAR GÜNÜ YAŞASIN KADIN MÜCADELESİ… YAŞASIN DAYANIŞMA…

Bir yılı aşkın süredir devam eden pandemi nedeni ile toplumsal ve ekonomik olarak zor bir yıl geçiriyoruz. İşsizlik, yoksulluk artan şiddet sebebi ile kadınlar için bu dönem daha da zor geçmektedir. Herşeye rağmen geçen yıl kadın dayanışması ve direnişinin yükseldiği bir yıl olmuştur. Gittikçe gericileşen dünyada yaşamlarımız ve haklarımız için kadınların yarattığı direnişin umut noktası yükselmeye devam etmektedir.

Ülkemizdeki siyasal İslamcı AKP iktidarı yaratmak istediği dinci-gerici toplumsal dönüşümü kadınların hayatlarına ve haklarına saldırı temeline oturtmuştur. AKP`nin gerici ve cinsiyetçi politikaları; eğitim sisteminden yasalara kadar attığı tüm adımlar, tek adam rejimine giden yolda yükselen laiklik, aydınlama ve özgürlük talepleri ile karşı bir direnişe dönüşmektedir. Cinsiyetçi şiddet en karanlık yüzü ile hayatlarımıza nüfus etmek isterken hiç olmadığı kadar büyük bir tepki ile karşılaşmakta ve kimsenin görmezden gelemeyeceği bir eşitlik isteği hayatımızın parçası olmaya devam etmektedir. Her yeni güne öldürülen kadınlarımızın haberi ile uyanıyoruz. Biliyoruz ki kadına yüklenen toplumsal roller, bu rollerin gericilikle pekiştirilmesi; kadının erkekle eşit olamayacağı, kadının fıtratı gibi söylemler ve politikaların sonucu olarak giderek artan oranda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri yaşanmaktadır.

Bu nedenle; şiddete karşı verdiğimiz mücadele aynı zamanda kadın cinayetlerinin giderek artıyor olmasının nedeni olan dinci gericilikle beslenmiş erkeklikle de mücadeledir. Bundan ötürü laiklik mücadelesini yaşam hakkı mücadelesinden ayrı düşünmüyoruz. Laikliğin olamadığı bir yerde kadınların özgürlüğünden, eşitliğinden ve hayatta kalma haklarından bahsedemeyiz. İktidarın ve gerici güruhun her fırsatta İstanbul Sözleşmesini hedef alması tesadüf değildir. İstanbul Sözleşmesi kadına karşı şiddetin bütün biçimleri için kadınlarla erkekler arasında tarihsel, toplumsal, ekonomik ve politik güç eşitsizliklerini görerek her alanda eşitliğin inşasını temel alır. Bu nedenle vazgeçilmezdir.

6284 sayılı Kanun ve İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetlerinin önlenmesinde hayatidir. Bu nedenle uyulması zorunludur. Kadınlarımızın yaşamlarını hedef alan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren gerici söylemler ve medeni kanunu tırpanlamaya çalışan uygulamalar acilen sonlandırılmalıdır.

Yaşasın kadın mücadelesi… Yaşasın Dünya Kadınlar Günü…

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası 

 

 

 

MADENMO: YAŞASIN 8 MART! YAŞASIN KADINLARIN YÜKSELEN MÜCADELESİ!

KALDIR BAŞINI, GÖĞE BAKALIM

Kaldır başını, dik dur, bu düzen bizi istemiyor olabilir, aldırma, sırf onlar istemiyor diye boyun eğeceğimizi sanıyorlarsa yanılıyorlar ve bunu sen onlara gösterebilirsin.

Bak işte yine bir 8 Mart ve biz yine alanlarda, sokaklardayız. İş yerlerimizde gördüğümüz mobbinge, şiddete, ayrımcılığa başkaldıracağız.

Bak işte yine bir mücadele günü ve biz alanlardayız, evde, okulda sokakta yaşadığımız tüm ayrımcılığa karşı başkaldıracağız.

Bak yine sokaklar bizim, geceler bizim, bu anların ve bu alanların aslında hep bize ait olduğunu onlara göstereceğiz.

Biz Ermenek maden ocaklarında emeğinin hakkını alamadığı için direnen Emeliz, biz Marmara Adasında patronun oğlu tarafından şiddete uğrayan Cananız. Evde baba, koca şiddeti gören Ayla, sokakta rahat yürüyemeyen Başak, yaptığı iş hor görülen, dışlanan Damla, sırf kadın olduğu için işe alınmayan Yağmuruz.

Sadece mühendis değiliz, madenciyiz, kadınız ve aslen insanız. Direniyoruz, direneceğiz ve direnişteyiz o yüzden bu 8 Martta da yine alanlarda ve en ön saflarda biz olacağız.

Biliyoruz ki biz sustukça daha çok üzerimize gelecekler, bizleri küçücük evlere, o küçük evlerdeki küçücük odalara hapsedecekler. Çalışmamızın önüne engeller dizecekler, yükselmemizi önleyecekler. Çocuk yaşta evlendirecek, daha çocukken kucağımıza çocuk verecekler. Biz kendi ayaklarımızın üzerinde duramayalım diye okula göndermeyecekler, bizlere göğü göstermeyecekler.

Kaldır başını, dik dur, ne bük boynunu ne de başını eğ. Sadece ve sadece göğe bak.

Kaldır yumruğunu, dik gözünü düşmanın gözüne. Sakın alanları boş bırakma, hiçbir hakkını başkasına bağışlama.

Bugün biz alanlarda olduğumuz için iktidar 6284’ü ağzına alıyor, biz yumruğumuzu kaldırdığımız için İstanbul sözleşmesi bizi yaşatıyor yaşatacak. Şimdi susma zamanı değil. Şimdi mücadele, başkaldırma zamanı. İşte tam şimdi örgütlenme, kız kardeş olma zamanı, işte şimdi tam başını kaldırıp gökyüzüne yumruğu havaya kaldırma zamanı.

Haydi göğe bakalım.

YAŞASIN 8 MART!

YAŞASIN KADINLARIN YÜKSELEN MÜCADELESİ!

TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI

KADIN ÇALIŞMA GRUBU

 

MMO: KADINLAR ÖZGÜRLEŞMEDEN HİÇBİR TOPLUM ÖZGÜRLEŞEMEZ

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların çok ağır şekillerde maruz kaldığı eşitsizlik, sömürü, şiddet ve adaletsizliklere karşı dünya çapında mücadele ve dayanışma günüdür.

Bilindiği üzere ülkemizdeki hakim politikalar kadınları aile içine hapsetmeye, eğitimde ikincilleştirme veya yok saymaya, işgücü söz konusu olunca ucuz emek olarak görmeye, erkek egemenliğine tabi kılmaya ve eşitsizlikleri meşrulaştırmaya yöneliktir. Bu nedenle özellikle son yıllarda kadınlara yönelik şiddet, şiddeti meşrulaştırma, cinsel istismar ve cinayetler kat kat artmıştır. Yaşamın tüm alanlarına müdahelelerle toplumu dinsel gericilikle kuşatan iktidar, bedenlerinden emeklerine kadar kadınları denetlemekte ve kaç çocuk doğuracaklarından hangi yaşlarda evleneceklerine kadar yaşamlarını kendilerinin belirleme özgürlüğünü yoketmektedir.

Bu olgular sadece kadınların değil tüm toplumun ortak sorunudur. Açıktır ki eşit, özgür, demokratik, uygar bir Türkiye mücadelesi, kadın-erkek omuz omuza her türlü eşitsizlik, sömürü, baskı ve şiddetin tasfiyesi ile birlikte başarıya ulaşabilecektir. Bilinmelidir ki kadınlar özgürleşmeden hiçbir toplum gerçek, sahici özgürlüklere ulaşamaz. Bu nedenle kadınların her alanda eşit ve özgür yurttaşlık mücadelesi aynı zamanda ülkemizin laiklik, demokratikleşme ve özgürleşme mücadelesidir.

Odamız “hayatımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz” diyen kadınların onurlu mücadeleleriyle dayanışma içinde olmayı sürdürecektir. 8 Mart’ta ülkemizin birçok yerinde gericiliğe, sömürüye, baskıya, şiddete, taciz ve tecavüzlere karşı seslerini yükseltecek olan kadınların ve kadın meslektaşlarımızın 8 Mart’ı kutlu olsun diyor, baskı ve şiddet sonucu yaşamlarını kaybeden tüm kadınları sevgiyle, saygıyla anıyoruz.

Yunus Yener
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı

 

METMALZMO: 8 MART, DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

 

Kadınlar, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin ateşini 8 Mart 1857 yılında yaktı!

8 MART, kadınların, yüzlerce yıldır erkek egemen sömürü sistemi koşullarında maruz kaldıkları ayrımcılığa, şiddete, baskı ve tahakküme karşı verdikleri mücadelelerinin en önemli sembolüdür. ABD'nin New York Eyaleti'nde 8 Mart 1857 tarihinde, 40 bin dokuma işçisi kadının, daha iyi yaşam ve çalışma koşulları için verdikleri mücadele 129 kadın işçinin güvenlik güçlerinin saldırısı sonucunda meydana gelen nedeni belirsiz yangında katledilmesiyle sonuçlanmıştır. Clara Zetkin'in 1910'da 2. Uluslararası Kadın Kongresi'nde yaptığı öneri sonucunda, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kabul edilmiştir. Yüzyıllardır kadınların emeğine, bedenine ve kimliğine yönelik saldırı ve şiddet, kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet olgusunun dayattığı roller ve nefret cinayetleri her geçen gün artmıştır.

Bugün, kadınların hem toplumsal yaşamda, hem de çalışma hayatında erkek egemen düzene karşı artan mücadelelerine ve kazanımlarına Dünya’nın her yerinde tanık olmaktayız. Kadınlar, Polonya ve Arjantin’de kürtaj hakkı için mücadele ettiler, yasayı değiştirdiler. Kadın cinayetlerinin korkunç rakamlara ulaştığı Meksika’ da sokak eylemleri yapıyor; İtalya, Fransa, İspanya gibi birçok yerde 8 Mart grevleri örgütlüyorlar.

Türkiye’de ise, kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ev içi iş yükünün kadınların sırtından kaldırılması ve eşit işe eşit ücret sağlanması için mücadele sürerken, yaşam hakkına dönük saldırılara karşı itiraz sesleri de her geçen sene daha da yükseliyor. 2020 yılına damgasını vuran COVİD-19 pandemisi, yapılan bir araştırmaya göre kadınlara yüklenen ev işlerini, çocuk ve yaşlı bakım ihtiyaçlarını 4 kat arttırırmıştır. Diğer yandan, ekonomik krizle bütünleşerek pek çok kadını işsizlik ve yoksullukla sınamaktadır. Çalışma ve toplumsal hayatta giderilmesi gereken eşitsizlikler iktidar tarafından görmezden geliniyor. Kadınlara güvencesiz ve geleceksiz bir yaşam dayatılmaya devam ediyor. Yine bu yılda, ülkemizde kadına yönelik şiddetin yaşamın her alanında yaygınlaştığı bir yıl oldu. Kadınlar en güvende olmaları gereken evlerinde ve iş yerlerinde şiddete maruz kaldılar. Ne yazık ki, şiddet toplumun her hücresinde sürerken 2020 yılı kadına yönelik şiddetin önlenmesini amaç edinen İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın yeniden kaldırılmak istendiği bir yıl olarak tarihe geçmiştir.

8 MART, dünyanın dört bir yanında sistematik uygulanan emek sömürüsüne, cinsiyet ayrımcılığına ve baskıya karşı kadın hakları için verilen direnişin simgeleştiği bir mücadele günüdür. 8 MART, sistemin kadınları sıkıştırmak istediği ucuz/yedek emek gücü ve kutsanmış anne eksenlerine direnmenin günüdür.

Kadının nihai özgürleşmesi, kadına yönelik şiddetin durması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ancak kadınların yükselen mücadelesinin ve örgütlü bir toplumun ürünü olacaktır. Bu nedenle, Metalurji ve Malzeme Mühendisi kadınlar olarak, aile, eğitim, çalışma yaşamı, sağlık ve istihdam sorunları başta olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında ezilen ve sömürülen kadınların bu haklı mücadelesinin ve örgütlülüğünün parçasıyız. Başta kadın üyelerimiz olmak üzere, emeği ve hayatı için direnen kadınları selamlıyor, mücadelemize ve örgütlülüğümüze omuz vermeye davet ediyoruz!

Yaşasın 8 MART!

Söyleyecek Sözümüz, Değiştirecek Gücümüz Var! Eşit ve Özgür Bir Hayatı Hep Birlikte Kuralım!

METALURJİ VE MALZEME MÜHENDİSLERİ ODASI
KADIN KOMİSYONU

 

MİMARLAR ODASI: KADINLARIN BİRLİK, DAYANIŞMA VE MÜCADELE GÜNÜNDE HER YERDE, HEP BİRLİKTEYİZ!

Bugün Türkiye’de kadınların, tüm baskılara rağmen, “her yerde” olduklarını vurgulayarak meydanlarda ve sokaklarda seslerini duyurması, değişimin başat aktörü olmaları umut verici. Kadınların mücadelesi çoğalıyor ve büyüyor! Kadınlar, salgın nedeniyle kapanılan evlerde artan şiddete, merdiven altı çalıştırmalara, her alanda artan ayrımcılığa karşı yılmadan, vazgeçmeden haklarını talep ediyor. Güçlü bir toplumsal hareket olarak “Türkiye Kadın Hareketi” demokrasiyi yeniden tanımlıyor, patriarkal düzene barışçıl ve şiddetsiz karşı çıkıyor. TMMOB Mimarlar Odası, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışma Grubu ile kadınların ve ayrımcılığa uğrayan tüm bireylerin yanında yer alarak bu haklı mücadeleyi sürdürüyor.

Yüzyıllardır süregiden sorunlara ek olarak yakın dönemde yaşanan salgın tüm dünyada olduğu gibi hayatımızda da eşitsizlikleri derinleştirdi. İşsiz kadınların sayısı önceki yıllara oranla %168 arttı. Kadınların iş hayatında yoğun şekilde yaşadığı cinsiyete dayalı sosyal ve ekonomik ayırımcılık, iş yerlerinde sosyal güvencesiz çalışmaya zorlanması kabul edilemez sorunlar olarak önümüzde duruyor. Kadın meslektaşlarımızın ötekileştirilmesi, ortak işlerde kadın meslektaşlarımızın adeta görünmez hale getirilmesini kınıyor, bu alandaki mücadelemizi büyütmek için tüm bileşenleri birlikteliğe davet ediyoruz.

Mimarlar Odası olarak İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını istiyor, şiddetle mücadele eden kadınların acil olarak mekânsal ve yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasını talep ediyoruz! “Eşit kent, eşit toplum” hedefiyle, TMMOB Mimarlar Odası olarak biz de bu ortak mücadelenin bir parçası olduğumuzu ilan ediyoruz! Kent suçlarıyla mücadelenin toplumsal cinsiyet eşitsizliği dikkate alınmadan eksik kalacağını düşünüyor, tüm alanlarda kolektif eşitlik mücadelemizi başlatıyoruz! Her yerde, hep birlikteyiz!

TMMOB MİMARLAR ODASI

 

 

PEYZAJMO: 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN

 

New York`ta 164 yıl önce, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve ücret eşitsizliğinin giderilmesi amacıyla greve giden 129 dokuma işçisi kadınının nedeni belirsiz yangında can vermesi ile başlayan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü anmaları, günümüzde hala kadınların hak arayışlarının en yüksek sesle dile getirildiği gün olmaktadır.

Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 pandemisi nedeniyle kadınların ev içi yükünün çok daha fazla arttığı gözlemlenmiştir. BM`nin Türkiye`de yaptığı araştırma sonucuna göre, salgın döneminde kadınların erkeklere oranla 4 kat daha fazla ev işi yaptığı, hasta ve çocuk bakımı gibi işlere de uzun mesailer harcadığı ortaya konmuştur.

Kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkanları, sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi kriterlerine göre düzenlenen 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporu`na göre Türkiye 153 ülke arasında 130. sırada yer almakta, ekonomik hayata katılımda ise 136. sırada yer almaktadır. Yine rapora göre küresel anlamda kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olabilmesi için en az 100 yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için 257 yıl geçmesi gerekmektedir. 

Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) metodolojisinden yola çıkarak hazırlanan DİSK AR 2020 Raporu`nda ise, geniş tanımlı kadın işsizlik oranının %41`e ulaştığı, kadın iş gücünün %8, kadın istihdamının %6.3 ve ücretsiz izin uygulamaları nedeniyle, iş başında olan kadınların %10.7 azaldığı, ne yazık ki "Ümitsiz" işsiz kadınların (iş aramayı bırakan kadınların) sayısının %168.4 arttığı görülmektedir.

Cinsiyete dayalı sosyal ve ekonomik ayrımcılık kabul edilemez…

Kadınların toplumdaki yerinin eşitlenmesini, eşit hak ve statüden yararlanabilmesini konuşmamız gerekirken ne yazık ki ülkemizde hala kadın cinayetlerini, kadına şiddeti konuşmamız çok acıdır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu`nun 2020 raporuna göre 2020 yılında 171`i şüpheli 300 kadın katledilirken, 2021 Ocak ayında 14`ü şüpheli olmak üzere 23 kadın öldürüldü. Başvuru mekanizmalarının yetersizliği, soruşturmaların çoğunun ataerkil cinsiyetçi yaklaşımla yürütülmesi, cezasızlıkla sonuçlanması ve faillerin korunması gibi nedenlerden dolayı, kadınların çoğunun uğradıkları şiddete, mobbinge karşı sessiz kalmayı tercih etmek zorunda kaldığı, şikayette bulunmaktan çekindiği bilinmektedir.

Ülkemizin taraf olduğu uluslar arası sözleşmeleri uygulamaya koymak, sorunun çözümüne yönelik en etkin adımlardan olacaktır. 

İstanbul`da imzalanan ve "İstanbul Sözleşmesi" ismini buradan alan Avrupa Konseyinin "Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" ülkemiz tarafından 2011`de kabul edilip 2014 yılında yürürlüğe giren sözleşme ile devletin kadınları koruması uluslararası sözleşme ile güvence altına alınmış olması gerekmesine rağmen kadın hakları konusunda her geçen gün daha da geriye gittiğimiz aşikardır. 

1951 yılında Türkiye`nin imzaladığı ancak uygulanmayan ILO`nun 100 nolu sözleşmesi erkek ve kadınlar eşit işlerde, eşit ücret ve sosyal haklara sahiptir, demektedir.

Benzer şekilde, hazırlanmasında yer aldığımız, imzaladığımız CEDAW (Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi)` ni onaylayan ülkelerin kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığı kaldırmakla yükümlü olduğunu biliyoruz.

ILO`nun 100. Yıl genel kurulunda oy çokluğu ile kabul edilen, 25 Haziran 2021 yılında yürürlüğe girecek olan, ILO 190 no`lu Şiddet ve Tacize ilişkin Sözleşme, çalışma yaşamında zorbalık ve tacize maruz kalan herkesi korumayı ve güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu sözleşmede mutlaka taraf olunmalı, İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kadını Koruma Kanunu etkin bir biçimde uygulanmalıdır.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak kadın üye sayımız, toplam sayımızın %67,8`ini oluşturmaktadır. 2/3`ü kadın iş gücünden meydana gelen bir meslek disiplini olarak kadınlarımıza yönelik çağ dışı cinsiyet ayrımcılığına ve uygulanan şiddete karşı olduğumuzu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle tekrar yüksek sesle dile getiriyoruz.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
14. Dönem Yönetim Kurulu

 

 

 

ZMO: KADINLAR HAKLARINI ALANA KADAR TOPLUMSAL MÜCADELE SÜRECEK.

ÜLKEMİZ KADINLARININ CUMHURİYET DEVRİMİYLE GELEN KAZANIMLARI

DÜNYA KADIN HAKLARININ KAZANILMASINA DA ÖNCÜLÜK ETMİŞTİR.

Dünyada kadın haklarının kazanılmasında, kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği mücadelenin başladığı ve simgeleştiği gündür  “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”. 164 yıldır süren bir toplumsal mücadelenin anlamlı günüdür, 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Dünya Kadınlar Günü.

Kadın hakları mücadelesi; cinsiyet ayrımcılığına, toplumsal rollere, dayatılan yaşam biçimine, kültürel kabullere, dinsel referanslara bağlı olmadan özgür ve bağımsız bir birey olarak toplumda yer alma, toplumsal yaşamın her alanında eşit olarak var olma mücadelesidir. Kazanılan her bir hak, bir sonrası için umut verir, mücadele azmini güçlendirir, mücadele büyüyerek hak ve talep arayışı büyür, büyümeye devam edecek.

Geçmişte hemen hiçbir toplumsal, ekonomik ve siyasal hakkı bulunmayan kadınlara “Kahraman Türk Kadını! Sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde yükselmeye layıksın.” diyen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, Cumhuriyet’i kurarken yaptığı devrim niteliğindeki köklü değişimlerin en önemlilerinden birisi de, “toplumda kadının yeri” olmuştur. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde 1924 yılında “Eğitim Öğretim Hakkı”, 1925 yılında “Kılık Kıyafet Kanunu” ve 1926 yılında “Medeni Kanun” ile kadınlara yönelik olarak kazanılan haklar yanında; 1930-34 yılları arasında kadınlar siyasal haklar açısından da önemli kazanımlar elde etti. “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi”nden çok daha önce, Fransa’da 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de kadınlar için elde edilen siyasal haklara ilişkin dünyadaki pek çok ülkeden önce, ülkemiz kadınlarına 1930 belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı, 1933 yılında Köy Kanunu değişikliği ile muhtar ve köy heyetine seçme ve seçilme hakkı tanındı. 5 Aralık 1934 tarihinde ise ülkemiz kadınlarına milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı yasal güvenceye alındı. Yürürlükteki 1982 Anayasası’na göre; “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeple ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Kadın-erkek eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Peki, 2021 yılında ülkemizdeki kadınlar haklarını bilme, koruma ve geliştirme konusunda ne durumda? Kadınlar, aile ve çalışma yaşamında, toplumda hak ettikleri eşit koşullarda yaşayabilmekte mi? Hayır.

Türkiye’de tarım sektörü, kadın ve erkeklerin hemen hemen eşit sayıda istihdam edildiği tek sektördür. Ülkemizde tarımsal üretim, kadın istihdamının en yoğun olduğu sektör olarak istatistiklere yansımaktadır. Tarım alanında çalışan kadınlar toplumun ayrımcı dayatmaları ile karşı karşıya olup, sahip olmaları gereken doğal haklarını elde edememektedirler. TÜİK’in en son verilerine göre; tarımda toplam 4.515.000 kişi istihdam edilirken, bunun %40’ı çalışan kadındır. Tarım sektöründe çalışan kadın nüfusunun %94,1’i bir sosyal güvenlik kurumuna kaydı yoktur. Tarımda çalışan kadınların %77’si aile işçisi olarak herhangi bir ücret almadan çalışmaktadır. 

Oysa, gerek dünyada gerekse ülkemizde tarımsal üretim ve beslenmede en büyük rolü kadınlar oynamaktadır. Türkiye’de tarımsal üretim çoğunlukla küçük ölçekli aile işletmeciliği modeliyle gerçekleştirilmektedir. Mevcut üretim modeli kırsalda kadınların ücretsiz aile işçisi veya güvencesiz çalışan işgücü olarak görülmesine neden olmaktadır. Kırsal kesimde kadınlar, özellikle gıda üretimine sağladıkları katkılara ve gıda güvenliğindeki etkinliklerine karşın ciddi toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile karşı karşıyadırlar. Kadınlar, tohumdan hasada kadar üretim sürecinin ekim/dikim, bakım, hasat, işleme, depolama gibi her aşamasında etkin rol almalarına karşın, elde edilen kazanımlardan yeterince pay alamamaktadırlar. Kadınlar tarlada çalışmalarının yanı sıra ev işlerini de yapmakta, ailenin beslenmesinde de en büyük görevi üstlenmektedir. Kırsal kesimde kadınların rollerinin çokluğu ve geleneksel ev işleri, rutin günlük yaşam faaliyetleri, tarımsal faaliyetlere katılma gibi iş çeşitliliği çalışma ve yaşam koşullarını zorlaştırmaktadır. Kapitalist üretim ilişkileri ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle tüm bu kadın emeği resmi istatistiklere/milli gelir hesaplarına yansıtılmamaktadır. Öte yandan, siyasi iktidar/lar tarım politikalarında küçük çiftçilerden çok büyük işletmelere yer verme eğilimdedirler. Küçük işletmelerin çoğunluğunun kadın emeği ile ayakta durduğu, kırsal kesimdeki tüm toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine karşın, kadınlar olmadan tarımın ve kırsal toplumun varlığını sürdüremeyeceği düşünülürse, tarımda amaçlanan sürdürülebilirlik için kadınların önemi anlaşılmalıdır.

Cinsiyet ayrımcılığının olmadığı, insan hakları merkezli, özgür ve eşit bir toplumda ve dünyada hep birlikte mutlu yaşayabilmek için; kadının etkinlik alanının güçlendirilmesi, eğitim, sağlık, siyaset, hukuk, istihdam ve diğer alanlarda olanaklardan eşit düzeyde yararlanması, kadın ve erkeğe verilen hakların ve yüklenen sorumlulukların adil bir biçimde dağıtılması konularında gerekli yasal ve sosyal düzenlemelerin yapılması kadar, toplumsal mücadelenin artarak sürdürülmesi gerekmektedir.

Ülkemizde ivedilikle tarımda kadın emeği konusunda toplumda ciddi bir farkındalık yaratılmalı, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü modeli ciddi olarak sorgulanmalı, mülkiyet ilişkileri yasal ve toplumsal açıdan yeniden ele alınarak kadın mülksüzlüğü sorunu giderilmeli, kadınlara yönelik açık ya da gizli mobbing uygulamaları son bulmalı, tarımda kadın emeğinin işgücü içerisindeki görünmezliğini kaldıracak politikalar geliştirilmeli, kadın emeği kayıt içine alınmalı, tarımda çalışan kadınların küçük ölçekli üreticiler/aile çiftçiliği içerisinde temsiliyetlerini geliştirici kooperatif örgütlenmelerin önü açılmalı ve desteklenerek yaygınlaştırılmalı, tarımda çalışan kadınlar dayanışma ağları kurulmalı ve geliştirilmeli, cinsiyetler arası ücret eşitsizliğini gidermek için eşit işe eşit ücret politikaları yaşama geçirilmelidir. Kadın Ziraat Mühendislerinin yaşadıkları sorunlar, sektörün genel olumsuz koşullarından bağımsız değerlendirilemez. Özetle; her alanda olduğu gibi, tarımda da kadın emeği sömürüsü, kadın sömürüsü son bulmalıdır.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak; evde, işte, okulda, tarlada, fabrikada, şantiyede, büroda çalışan, emek ve hakları için mücadele eden tüm kadınları selamlıyoruz. Tüm dünya kadınlarının erkekler ile eşit koşullarda toplumsal yaşamın her aşamasında hak ettiği çağdaş ve onurlu yeri elde etme hak ve talep mücadelesini destekliyoruz. Kadınların ve erkeklerin çağdaş ve onurlu bir geleceği hep birlikte kurmaları ve omuz omuza paylaşmaları umut ve dileğiyle…

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası