PEYZAJMO: VATANIMIZ YANARKEN...

04.08.2021

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası 4 Ağustos 2021 tarihinde ülkemizin çeşitli bölgelerinde devam eden yangınlara ilişkin bir basın açıklaması yaptı.

28 Temmuz 2021 Çarşamba günü ilk Manavgat`ta başlayan, tarım alanı ve yerleşim yerlerine varan orman yangınının ardından geçen 1 hafta içerisinde Antalya, Muğla, Adana, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Bingöl, Bitlis, Bursa, Çanakkale, Çorum, Diyarbakır, Edirne, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Kütahya, Manisa, Mersin, Osmaniye, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa ve Uşak`ın bazı ilçelerinde meydana gelen orman yangınları ile kaygımız ve üzüntümüz katlanarak büyümüştür. Bu yangınların bir kısmı kontrol altına alınırken hala süren ve her an yenileri eklenen yangınlar, yetersiz müdahaleler nedeniyle tüm kamuoyunun kaygısını sürekli taze tutmaktadır. Ülkemizin dört bir yanı 8 gündür yanmakta ama maalesef yetersiz müdahalelerle bu yangınlar söndürülememektedir.

14. Dönem Yönetim Kurulu olarak 02 Ağustos 2021 tarihinde Odamız Danışma Kurulu üyeleri ve yangından etkilenen Şube ve Temsilcilik yönetimlerimiz ile yapmış olduğumuz toplantı sonrasında aşağıda yer alan açıklamanın yapılması kararlaştırılmıştır.

Her ne kadar şu anki önceliğimiz mevcut orman yangınlarının kontrol altına alınması ve oluşan mağduriyetlerin en kısa zamanda giderilmesi olsa da; orman yangınlarını önleme, müdahale ve gelecek planları ile ilgili doğru eylem planları uzman ve liyakatli kişilerce hazırlanır ve uygulanırsa bundan sonra orman kaybetme riskimiz çok daha az olacaktır. 

Ülkemizde gerçekleşen orman yangınlarının sadece %10`unun doğal sebeplerden kaynaklandığını gösteren verilere bakacak olursak, mevcut yangınlarda insan etkisi ve ihmali olduğunu bilimsel verilere dayanarak söyleyebilmekteyiz. Ormanlık alanlarda insan etkisi özellikle belirli aylarda önlendiği takdirde yangın riski oldukça düşecektir.

- Ülkemizdeki orman varlığımızın neredeyse yarısında maden ocakları bulunmakta ve yoğun madencilik faaliyetleri yürütülmektedir. Burada yürütülen faaliyetlerde orman yangınlarına dair bilincin ne durumda olduğuna dair araştırma ya da veri bulunmamaktadır.

- 2B`ler ve İmar Barışı ile yayla ve ormanlık alanlarda mantar gibi türeyen "kırsal gecekondular" ile birlikte orman - insan etkileşimi ve dolayısıyla orman yangını riski daha da artmaktadır.

- Orman ile yerleşim yerleri arasında hem etkileşimi artıracak hem de olası bir yangında yerleşim yerlerinin yangın riskini azaltacak üst ölçekli afet planları yapılmamaktadır. 

- Özellikle orman alanlarına yakın kırsal alanlarda anız yakılması; nemin düşük, sıcaklığın yüksek seyrettiği mevsimlerde orman yangını riskini artırmaktadır. 

- Yine kritik aylarda ateşli pikniklerin yapılması, izmarit, cam (şişe) gibi tutuşturucu maddelerin dikkatsizce doğaya atılması yangınlara sebep olmaktadır.

Ülkemizde doğal yayılım gösteren ve yangın bölgelerinin büyük çoğunluğunu oluşturan Kızılçam ormanları ve makilik alanlar, yangın ekosisteminde yer alan türlerdir. Kızılçamın çok erken (altı yaşından itibaren) kozalak vermesi, ağaç yansa dahi kozalaklarını üzerinde uzun yıllar tutabilmesi ve kozalaklarının çimlenme yüzdesinin yüksek sıcaklıkta %90 oranında artması, bu türün yangınla beraber evrimleştiğini göstermektedir. Böylelikle Kızılçam, yangın sonrası kendini çok hızlı bir şekilde gençleştiren ve yeniden var eden bir tür olarak kabul edilmektedir.

- Kızılçam 30-40 yaşlarında doğal budanması en üst düzeye ulaşarak (alt dallarının güneş görmemesi sebebiyle kuruyup dökülmesi) ormanda yanıcılığı artıran bir örtü oluşturmaktadır. Düzenli olarak bu kuru dallar yüzeyden temizlendiği takdirde orman yangını büyük bir afet olmaktan çıkacak, daha geç yayılacaktır. 

- Özellikle kritik dönemlerde Kızılçam ormanlarının yanması beklendiği için denetleme, düzenli olarak yangın kontrolü yapılması, yangına anında müdahale imkânı tanıdığı için büyümeden kontrol altına alınmasını sağlayacaktır. 

Yangın da aynı sel gibi, heyelan gibi, deprem gibi – her ne kadar antroposen etkisi fazla olsa da – doğal bir afettir. Orman yangınından etkilenme riski yüksek olan orman köylüleri başta olmak üzere, orman ile etkileşimi yüksek olan "turizm" tesislerinde konaklayacak kişilerin bu afete karşı tıpkı diğer afetlerde olduğu gibi eylem planları (toplanma, tahliye ve hatta gerekiyorsa müdahale) konusunda bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi gerekmektedir. 

- Toplum, okul sıralarında, gerek Bakanlık gerek STK`lar aracılığı ile orman yangını ve diğer afetlere karşı bilgilendirilmeli, eğitilmelidir. 

- Orman yangını ile mücadele ayrı bir uzmanlık alanıdır. İnsanlarımız tüm iyi niyetiyle yangına müdahale etmek için seferberlik halinde olsalar dahi, bu işin eğitimini alan uzmanların koordinasyonu altında görev yapması çok daha önemlidir. 

- Orman yangını ile mücadele edecek STK`lar hızla örgütlenerek halkın bilinçlendirilmesi ve olası müdahalelere katılabilmesi konusunda eğitimler düzenleyerek; şu an yaşadığımız gibi yetersiz personel, araç ve koordinasyon durumlarında daha risksiz çalışmalar gerçekleştirilmesini sağlamalıdır. 

- Bölgeye hakim (topoğrafya, rüzgar, su rejimi, bitki varlığını iyi bilen) Orman Genel Müdürlüğü (OGM) uzmanları, afet durumda yangın amiri olarak koordinasyonu sağlamalı ve müdahale ile ilgili operasyonu merkezi yetkililer yerine yürüterek krizin önlenmesini daha muhtemel kılmalıdır. 

- Hava filosu; özellikle yangının ilk başlama döneminde ve kara araçlarının ulaşamadığı bölgelerde yangının kontrol altına alınması ve büyümesinin önlenmesi için olmazsa olmaz bir yangın müdahale aracıdır. Mutlak suretle Ülkemizin kendi hava filosunun bulunması şarttır. Bu hava filosunun Türk Hava Kurumu bünyesinde sağlanabileceği gibi dünyanın en büyük hava güçlerinden birisi olan Türk Hava Kuvvetleri bünyesinde de oluşturulabileceği değerlendirilmelidir.

- Ancak orman yangınlarını yalnızca uçak ile söndürmek ve soğutmak mümkün değildir. Tüm araç ve personelin (uçak, helikopter, arazöz, insan gücü) yeterli sayıda her daim hazır olması ve koordineli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Ancak bugün bakıldığında, son 20 yılda çıkan orman yangını sayısının %50`ye yakın artmasına karşın OGM bünyesinde bulunan sadece uçak ve helikopter sayısı değil, personel ve arazöz sayısında da yetersizlikler olduğu ve gerekli artışların sağlanmadığı  görülmektedir.

Ormanlar, barındırdığı flora ve fauna ile birlikte orman ekosistemini oluşturan yapılardır. Bu nedenle yangın sonrası kamuoyunda tartışılan badem, ceviz, zeytin gibi meyve ağaçları 6831 sayılı Orman Kanunu`na göre orman ağacı değildir. Bu tip ağaçların, bulunduğu bölgede kendiliğinden yetişememesi, bakım zahmetinin çok olması, meyvelerin toplanması için altlarının sürekli temizlenerek açılmasının gerekmesi ve maki bitki örtüsünün yetişmesine izin verilememesi gibi nedenlerle orman oluşturmaları mümkün değildir. 

Ormanlar, yaklaşık 80 yıl civarında idari planlar dahilinde gençleştirilmektedir ve hali hazırda seyreden iklim krizi ile yükselen ortalama ısı artışlarından ötürü çok daha kurak dönemler yaşayacağımız kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle; kuraklığa dayanımı, kendiliğinden oluşması ve ekosistem oluşturması ile yanan Kızılçam orman alanlarımızın ana ağaç türü olarak Kızılçam ağaçları ile gençleştirilmesi gerekmektedir. Ancak bu Kızılçam ormanlarının aralarına, daha geç tutuşan, kuraklığa dayanıklı Akdeniz ve Ege ekosistemine uyum sağlayacak ağaç türleri ile ara kuşaklar tesis edilebilir. 

Şuan yaşadığımız yangınlar kontrol altına alınır alınmaz;

- Kontrol altına alınan orman alanları soğutulduktan sonra tamamen söndürülmesinin ardından yapılacak doğru bir etüt ile hangi türün nerede var olduğu, tekrar aynı duruma nasıl getirileceği ve ormanın tekrar gençleştirilmesi için eldeki mevcut envanter varlığının incelenmesi gerekmektedir. 

- Yangının ardından gerçekleştirilecek boşaltma kesimi (tamamen yanmış olan ağaçların alandan kaldırılması) bile belirli bir plan dahilinde gerçekleşeceği için birkaç yıl alabileceği kaçınılmaz bir gerçektir. 

- Arazi çalışması yapılırken mevcut yanan ağaçların köklerinin alınıp alınmayacağı, toprak derinliği ve arazi tesviyesi için toprak derinliği belirlenerek teraslama vb. işlemlerin yapılıp yapılmayacağının kararı verilerek hesaplanmaktadır. 

- Kızılçam kendini hızlıca yenileme yeteneğine sahip olduğu için öncelikle en az 1 vejetasyon süresi (yetişme süresi) beklenerek arazideki tekrar yayılımının gözlemlenmesi gerekmektedir. Gözlemlenme süresi sonunda vejetasyon gerçekleşmeyen alanlar için gençleştirme gerekiyorsa tohum ekimi ya da fidan dikimi yapılmalıdır.

- Ekim ya da dikim yapılacaksa; kızılçam ağırlıklı, monokültür (tek tip) olmayacak şekilde ekim/dikim yapılmalı ancak orman alanının mevcut yapısı bozulmamalıdır. 

- Kamuoyunun ağaçlandırma baskısı, yanan alana getirilecek farklı türden tohum ve fidanların tutma ihtimalini düşürürken, mevcut ekosistemin kendini onarmasını da güçleştirecektir. 

- Ekim/dikim yapılacaksa; ormanın mevcut ekolojik durumunun korunması hem ormanın tekrar yeşermesi hem de eski ekosistemine kavuşması için zorunluluktur. Ekim/dikim için alana getirilecek tohum ve fidanlar yanan orman ile aynı rakımdan ve ekolojik isteklerden seçilip toplanmalı, mümkünse aynı habitat içerisinden karşılanmalıdır. 

- Orman yangınlarından toprak yapısı yok denecek kadar az etkilenmektedir. Yangın sonrası mümkünse toprak işlenmemeli, yanma ile birlikte toprakta kalan kül içerisindeki sodyum, potasyum, magnezyum gibi elementlerin gübre etkisi yaratan besleyiciliğinden faydalanılmalıdır. 

Sonuç olarak; mevcut durumda orman yangınlarının kontrol altına alınması tek önceliğimiz olsa da; orman yangınlarına müdahaleden önce önlemeye yönelik stratejiler geliştirilmeli, orman yangını/afet eylem planları uygulamaya geçirilmelidir. Orman ile iç içe geçecek yerleşim yerlerinin ve turizm tesislerinin yapılması engellenerek yangın riskinin azaltılması gerekmektedir. 

Ülkemizin sivil ve askeri tüm olanaklarının yangın bölgelerine sevk edilerek yangınlara müdahalelerin yeterli derecede yapılması ve ayrıca özellikle kara yoluyla ulaşılamayan bölgelerdeki yangınların söndürülmesinde yeterli sayıda helikopter ve uçakların bu bölgelerde görev yapması için her türlü imkân seferber edilmelidir. Bu amaçla kendi yeterli uçak filomuzun faal olmasına kadar derhal yangın uçağı bulunan ülkelerden resmi yollarla yardım talebinde bulunulmalıdır.

Yaşanılan bu süreç bize yine göstermiştir ki, yangın anında bu süreci doğru yönetmek için tıpkı Covid Pandemisi sürecinde olduğu gibi yeterli bilimsel donanıma sahip akademisyenlerden oluşacak "Orman Bilim Kurulu"nun vakit kaybetmeden oluşturulması gerekmektedir.

Ülkemizde yaşanan bu yangınlar henüz başlamamışken 18 Temmuz 2021 tarihinde TBMM`den geçip 28 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe giren 7334 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu`nun kamuoyunda yaratmış olduğu haklı hassasiyet ve tepkiye kulak verilerek bu Kanun geri çekilerek iptal edilmelidir.

Tüm bunlarla beraber; TMMOB Peyzaj Mimarları Odası olarak yanan ormanlarımızın yeniden orman vasfını kazanana kadar Anayasa`nın 169. Maddesi gereği "169. Madde. Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz." hiçbir şekilde turizm, yerleşim ya da tarım gibi orman dışı bir faaliyet gerçekleştirilmemesi için sürecin takipçisi olacağımızı, tüm kurullarımızla yanan alanların izlenmesinin sürdürüleceğini ve bu alanlarda yapılmak istenilen her hangi bir yapısal faaliyet olması halinde buna karşı her türlü yasal süreci yürüteceğimizi, bu yapılaşma sürecinin bir parçası olacak meslektaşımız olması halinde Odamız disiplin kurulları aracılığı ile gerekli cezalandırmaları yapacağımızı ve hiçbir şekilde bu alanlar için proje onayı yapmayacağımızı kamuoyuna bildiririz.

Bu vesile ile duyarlı yurttaşlarımızın iyi niyetle başlattıkları fidan kampanyalarının şu aşamada öncelikli konu olmadığının bilinerek, doğru bir organizasyonla tüm varlıklarını kaybetmiş köylülerin barınma ile tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerini tekrar kurabilecekleri yetkili kurum ve kurulların kampanyalarının desteklenmesinin önemini bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah`tan rahmet dilerken, yine canını yitiren tüm canlılar için çok büyük üzüntü içerisinde olduğumuzun bilinmesini isteriz. Dileğimiz yangında zarar gören tüm vatandaşlarımızın ve canlılarımızın bir an önce sağlıklarına kavuşması, yangının biran önce tamamen söndürülmesidir. Yangınla mücadelede bulunan yerli-yabancı, asker-sivil herkese şükranlarımızı sunarız.

Kalbimiz vatanımızın yangından etkilenen her bir karışında atmaktadır... 

Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası
14. Dönem Yönetim Kurulu