TMMOB İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARININ SORUNLARI ÇALIŞTAYI GERÇEKLEŞTİRİLDİ

04.03.2019

TMMOB İş Güvenliği Uzmanlarının Sorunları Çalıştayı 2 Mart 2019 Cumartesi günü TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Çalıştay TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açılış konuşmasıyla başladı. Kolaylaştırıcılığını TMMOB Yürütme Kurulu üyesi Mehmet Besleme’nin yaptığı ilk oturumda Avukat ve Makina Mühendisi Mustafa Yılmaz “İş Güvenliği Uzmanlarının Yükümlülükleri ve Sorumlulukları” konulu bir sunum yaptı.

Sonrasında Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Arif Müezzinoğlu “İşyeri Hekimi ile İş Güvenliği Uzmanının Birlikteliği” konusunda yaptığı sunumla katılımcıları bilgilendirdi.

Öğle arası öncesi 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü dolayısıyla TMMOB’nin Türkiye genelinde örgütlü olduğu İl Koordinasyon Kurullarının düzenlediği kitlesel basın açıklamasının Ankara ayağı gerçekleştirildi. Açıklama öncesi TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz genel bir değerlendirme yaptı. Açıklamayı Ankara İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Özgür Topçu okudu.

Açıklamanın tam metnine ulaşmak için tıklayınız.
 

Öğle arası sonrası Yönetmen Ali Ergül’ün katılımıyla kot kumlama işçilerinin maruz kaldığı meslek hastalıklarının ilk sırasında yer alan silikozise yakalanması ve hastalığa yakalanan işçilerin yaşamlarını ele alan “Kumun Gecesi” belgesel gösterimi gerçekleştirildi. Ali Ergül belgeseline yönelik katılımcıların sorularını yanıtladı.

Ardından TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı Bedri Tekin “Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” konusunda bir sunum yaptı.

İş güvenliği uzmanlarının sorunlarının ve çözüm önerilerinin tartışıldığı “Forum” bölümünde kolaylaştırıcılık görevini de üstlenen TMMOB İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubu Başkanı Bedri Tekin saat 18.00’de Çalıştayı sonlandırdı.
 

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz’ın açılış konuşması şöyle:

Değerli Katılımcılar,

TMMOB Yönetim Kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

İş güvenliği uzmanlarının sorunlarını tartışacağımız çalıştayımıza hepiniz hoş geldiniz.

Bildiğiniz gibi, 45. Genel Kurulumuzda yürüttüğümüz tartışmalarda Türkiye’nin içinden geçtiği bu çalkantılı dönemde meslek alanlarımızın ve meslektaşlarımızın sorunlarını yeniden ele alma ihtiyacı açığa çıkmıştı.

Bu doğrultuda Genel Kurulumuzdan bu yana bir dizi çalıştay gerçekleştiriyoruz.

15 Aralık’ta Kamuda Çalışan Meslektaşlarımızın, 22 Aralık’ta Ücretli Çalışan-İşsiz Meslektaşlarımızın ve 5 Ocak’ta da OHAL KHK’larıyla İhraç Edilen Meslektaşlarımızın Sorunlarına ilişkin çalıştaylarımızı gerçekleştirdik.

Bugünkü çalıştayımızın ardından Nisan ayında Bilirkişilik Çalıştayını ve Ekim ayında da Emekli Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Sorunları Çalıştayını gerçekleştirerek, tüm alanlardaki meslektaşlarımızın sorunlarını masaya yatırmış olacağız.

Değerli Arkadaşlar

Hepimizin bildiği gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu, ülkemizin en can yakıcı sorunlarından biridir.

Her yıl binlerce kişi işyerlerinde hayatını kaybetmekte, on binlerce kişi iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaralanmakta ve sakat kalmaktadır.

Madenlerde, inşaatlarda, tarım alanlarında, fabrikalarda yaşanan facialar toplumda derin acılar yaratmaktadır. Avrupa Birliği verilerine göre Türkiye ölümle sonuçlanan kazalar bakımından Avrupa’da ilk sırada yer almaktadır.

SGK tarafından açıklanan rakamlara bakıldığında; 2017 yılında yaşanan iş kazası sayısının 359.865 olduğu, bu kazalar sonucunda 1.636 kişi hayatını kaybettiği görülmektedir. Bir önceki yılla kıyaslandığında 2017 yılında iş kazası sayısının %25 oranında, iş kazaları sonucu yaşanan ölümlerin %16 oranında arttığı gerçeği karşımıza çıkmaktadır.

Bu durum mevcut yasal düzenlemelerin iş kazalarını ve ölümlerini önlemekteki yetersizliğinin, ülkemizde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda köklü ve yapısal sorunlar olduğunun en açık göstergesidir.

Oysa “elverişli koşullarda çalışma hakkı” İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde güvence altına alınmış bir haktır. Emeğin yüzlerce yıllık mücadelesi sonucunda benimsenen bu hak, “işçi sağlığı ve iş güvenliği” adıyla tüm dünyada kabul edilen temel bir çalışma ilkesi halini almıştır.

İş kazaları ve meslek hastalıklarının temelinde, sermayenin azami kar hırsı ve emek aleyhine politikaları yatmaktadır.

Taşeronlaştırma, özelleştirme, sendikasızlaştırma, denetimsizleştirme, esnek istihdam politikaları, ağır çalışma koşulları ve kayıt dışı istihdam iş kazaları ve meslek hastalıklarının artmasına neden olmaktadır.

Mevcut yasal çerçeve, işçiyi korumak, iş güvenliğini sağlamak ve meslek hastalıklarını önlemekten çok sermaye çıkarlarını gözeten konumda bulunmaktadır.

Siyasi iktidar, mevzuatı ve çalışma koşullarını iyileştirici ve geliştirici adımlar atmaktan sürekli olarak kaçınmaktadır. Çünkü insan hayatını değil, rantı odağına almakta; çalışandan değil, işverenden yana taraf olmaktadır.

Sevgili Arkadaşlar,

Devletin iş sağlığı ve güvenliği alanındaki bu çarpık konumlanışı nedeniyle, devletin ve işverenin sorumluluğunda olması gereken pek çok şey İş Güvenliği Uzmanlarının omuzlarına yüklenmektedir.

Danışmanlık hizmeti olarak verilmesi gereken işçi sağlığı ve iş güvenliği, ülkemizde yasaların da yol vermesi ile bir suçlu yaratma olayına dönüşmüştür.

İş güvenliği uzmanın verdiği danışmanlığı uygulamaya geçirmeyen, engelleyici ve önleyici çalışmaları yapmayan işverenler önünde meslektaşlarımıza birer yasal kalkan vazifesi gördürülmektedir.

İş güvenliği uzmanlarının tüm uyarılarına rağmen işverenlerin almadığı önlemler sonucu yaşanan ölüm, kaza gibi durumlarda dahi meslektaşlarımız günah keçisi ilan edilmekte, kazaların asli suçlusu olarak yargı önüne çıkartılmakta, hatta hapis cezaları verilebilmektedir.  

Yapılması gereken şey, bu çarpıklığın düzeltilerek, işçi sağlığı ve iş güvenliğine kaynak ayırmayan, tedbirleri almaktan imtina eden, bu tedbirlere işgücü ve maliyet hesabıyla yaklaşan işverenlerin de yaşanan kazalardan ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulacağı bir işleyişe geçilmesidir.

Değerli Arkadaşlar

Biliyorsunuz yarın 3 Mart 1992 tarihinde Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin hayatını kaybettiği büyük facianın da yıldönümü. Kozlu’da, Soma’da, Ermenek’te, Şırnak’ta, Torunlar’da, 3. Havalimanı’nda ve ülkenin dört bir yanında hayatını kaybeden işçilerin anıları önünde saygıyla eğiliyor, ailelerine bir kez daha sabırlar diliyorum.

TMMOB olarak Kozlu’da yaşanan büyük acının yıldönümü olan 3 Mart tarihini İş Cinayetlerine Karşı Mücadele günü ilan ettik ve tüm Türkiye çapında yaptığımız etkinliklerle iş cinayetlerine, işçi sağlığına ve iş güvenliğine dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bugünkü etkinliğimizin öğle arasında Ankara İl Koordinasyon Kuruluz tarafından bina önünde 3 Mart İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü kapsamında bir basın açıklaması gerçekleştireceğiz.

Değerli Arkadaşlar,

Sözlerime son vermeden önce son bir şeyin altını çizmek istiyorum. Hepinizin bildiği gibi bu ayın sonunda Yerel Seçimler gerçekleştirilecek. Bu yerel seçimler daha öncekilerden çok daha farklı bir atmosferde gerçekleştiriliyor.

Yerel adayların çalışmalarından çok, merkezi siyasal ittifaklar tarafından belirlenen ve yönlendirilen bir kampanya süreciyle karşı karşıyayız.

Bunun daha da ötesinde Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi ile birlikte devletin tüm olanaklarının, bir siyasi partinin ya da ittifak adayının desteklenmesi için açık biçimde seferber edildiği bir seçim dönemi yaşıyoruz.

Bu eşitsizlik daha şimdiden seçimlerin demokratik niteliğine gölge düşürmektedir.

Aynı zamanda parti başkanı da olan Cumhurbaşkanı’nın seçim yasaklarından azade kılınması, kabinede yer alan bakanların bakanlıkların tüm olanaklarını seçimler için kullanması, bizzat en yetkili isimler tarafından muhalefet ittifakına oy verecek yurttaşların terörist olarak nitelendirilmesi seçimlerin hangi koşullarda gerçekleştirileceği konusunda asgari bir fikir vermektedir.

Tek adam rejimi ve devlet kurumlarının parti örgütü olarak kullanılması son yıllarda seçim adaleti ve sandık güvenliği konusunu en önemli gündemlerden birisi haline getirmiştir.

TMMOB olarak daha önceki seçimlerde olduğu gibi bu seçimlerde de üyelerimizin sandığa gitmesi ve sandıklara sahip çıkması için gayret göstereceğiz.

Seçimlere ve yerel yönetimlere ilişkin bakışımızı her zaman olduğu gibi bir bildirge hazırlayarak kamuoyuyla paylaştık.

Değişen idari yapıyı ve yasaları da gözeterek hazırladığımız bu bildirgede yer alan fikirlerin yaygınlaşması ve uygulanması için mücadele edeceğiz.

Bizler kentsel hizmetlerin kamusal hizmet kapsamında ele alındığı; barınma, eğitim, sağlık, kültür hizmetlerinin insan hakkı olarak görüldüğü; doğrudan ve katılımcı demokrasi ilkeleri ile yönetilen; enerji, çevre ve gıda politikalarının belirlenmesinde kamu yararının esas alındığı; doğayla ve tarihle barışık; sağlıklı kentler yaratmak istiyoruz. Bu doğrultudaki mücadelemizi seçimler sonrasında da devam ettireceğiz.

İnsanların aç ve yoksul yaşamadığı, işyerlerinde hayatlarını yitirmedikleri, eşit adil bir ülke ve dünya özlemi ile TMMOB Yönetim kurulu adına hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyor, çalıştayımızın başarıyla sonuçlanmasını diliyorum.