TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI TARAFINDAN "1. GAP VE JEOLOJİ SEMPOZYUMU" GERÇEKLEŞTİRİLDİ
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası, MTA Genel Müdürlüğü, DSİ Genel Müdürlüğü ve Harran Üniversitesi tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen "1. Gap ve Jeoloji Sempozyumu" 11-14 Mayıs 2005 tarihlerinde Şanlıurfa'da gerçekleştirildi.
Sempozyum açılış konuşmaları Prof.Dr. Göksenin Eseler (Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı), İsmet Cengiz (Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı), Uğur Büyükburç (Harran Üniversitesi Rektörü), Ahmet Fakıbaba (Şanlıurfa Belediye Başkanı) tarafından yapıldı.
Sempozyumda, GAP Bölgesi‘nin maden potansiyeli, imar ve kentleşme sorunları, çevre problemleri, yer altı, yüzey ve sınırötesi problemleri ve bölgenin depremselliği konuları tartışıldı ve "GAP, Sorunlar ve Çözümler" adlı panel yapıldı. Sempozyum Harran Ovası ve Atatürk Barajı‘na yapılan teknik gezilerle sona erdi.
Sempozyum sonunda Sonuç Bildirgesi basına ve kamuoyuna duyuruldu.
1. GAP VE JEOLOJİ SEMPOZYUMU ÜZERİNE TMMOB-JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASININ DEĞERLENDİRMESİ
Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde yapılması öngörülen barajlar, hidroelektrik santralleri ve sulama tesisleri ile altyapıdan, sanayiye, tarımdan sağlığa, ulaştırmadan eğitime kadar pek çok alanda birbirleriyle ilişkili projeler demeti olarak düşünülen GAP çok sektörlü, entegre bölgesel kalkınma projesi olarak bilinmektedir. Ülkemiz için yaşamsal öneme sahip bu projenin 2005 yılında tamamlanması öngörülmüşse de, geldiğimiz noktada enerji üretimi dışındaki hedeflerin tutturulamadığı görülmektedir.
Bu projenin değerlendirilmesi amacıyla DSİ ve MTA Genel Müdürlükleri, Harran Üniversitesi ve TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak 11-14 Mayıs 2005 tarihleri arasında Urfa‘da 1.GAP ve Jeoloji Sempozyumu düzenlenmiştir. DSİ Bölge Müdürlüğü Sosyal Tesislerinde gerçekleştirilen sempozyuma, başta düzenleyici kurumlar olan DSİ, MTA, Harran Üniversitesi ve Odamızdan olmak üzere çok sayıda araştırmacı ve bilim insanı katılarak bilgi birikimlerini bölgenin kamu kurumları, yerel yönetimleri ve kamuoyu ile paylaşmıştır.
1.GAP ve Jeoloji Sempozyumu‘nda, bölge yer altı kaynakları, endüstriyel hammadde olanakları ve bu kaynakların toplum ve ülke yararına kullanılması, bölgenin su potansiyeli, Fırat ve Dicle sınır aşan sular sorunu, GAP bölgesinin depremselliği ve depremselliğin bölgedeki mühendislik yapılarına (Barajlar, otoyollar, vb..) etkileri, jeolojik yapıdan kaynaklanan tıbbi jeoloji sorunları gibi konu başlıkları ile tarım, sanayi, kentleşme süreçleri ele alınarak tartışılmıştır. Bu tartışmalarda vurgulanan ana konular ve sonuçları üzerine Odamızın değerlendirmesi aşağıda sunulmuştur.
-Proje ülkenin en önemli yatırımı olup 2005 yılında bitirilmesi gerekirken yatırımların durması nedeniyle tamamlama yılı 2010‘a ertelenmiştir. Proje kapsamında, enerji üretimi dışında hedefler tutturulmamıştır. Bölgenin sulanabilir topraklarının sulanması hedefinin yalnızca yüzde 13‘lük bir kısmı gerçekleştirilmiştir. Bugün itibariyle proje kapsamında 222 bin hektarlık bir alan sulanabilmekte, sulanan bu alanların ise aşırı ve bilinçsiz sulanması yanında (sulama projelerinin işletmeye açılması ile beraber) proje gereği yapılması gereken tarla içi drenaj sisteminin yapılamaması sonucu, toprak niteliğine bağlı olarak GAP topraklarında 25-30 bin hektarlık bir alanda tuzlanma-çoraklanma meydana gelmiştir. Bu sonuç, verimli tarım alanlarımızın tahribini getirmekte ve ülke ekonomisine büyük kayıplar vermektedir. Harran ovası arazisi genellikle kil ağırlıklı olup yüksek özgül tutma kapasitesi ile bünyesinde çok miktarda su tutmaktadır. Dolayısıyla çoraklanma ve tuzlanma gibi olumsuzlukların bir an önce giderilmesi için proje gereği yapılması gereken tarla içi drenajın ovadaki arazilerin jeolojik özellikleri dikkate alınarak en kısa sürede gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunun için, tarımsal ve sulama projelerinin biran önce bitirilmesi için gerekli planlama ve kaynak transferinin yapılması sağlanmalıdır. Projenin 2010 yılında bitirilmesi de yıllık 2 milyar dolarlık bir bütçenin GAP a aktarılması gerekmektedir.
- GAP‘ta üretimde olan barajlarda, % 70-80‘ler oranında bir enerji üretimi gerçekleşmekte , buda ülkemiz elektrik ihtiyacının %25‘ine karşılık gelmektedir. Enerjide elde edilen katma değer bölgeye yansımamakta, üretilen bu değerden bölge halkı adil bir pay alamamaktadır. Örneğin bölge insanının tükettiği enerji miktarı ülke ortalamasının altındadır.
- Projenin ulaşım sektöründe de durum farklı değildir. Gaziantep-Şanlıurfa ve Şanlıurfa‘yı Mardin üzerinden Habur‘a bağlayacak otoyol inşaatı bitirilememiş, uluslar arası kargo hava alanı tamamlanmamış, bölgeyi limanlara ve Ortadoğu ya bağlayacak demiryolu projelerine ise hiç başlanmamıştır. Bu durum GAP‘ın misyonuna aykırı olup, plan hedefleri ile
çelişmektedir.
GAP‘taki gecikme, tarımın yanı sıra , hayvancılık, sanayi ve istihdamda da istenen hedeflere ulaşılmasını engellemiş bölge insanında bıkkınlık yaratmış ve projeye olan güven azalmıştır.
- GAP bölgesinin yer altı kaynakları konusundaki zenginliği sadece fosfat ve petrol değil, yine tamamı bölgede olan Şırnak asfaltit yatakları, Adıyaman linyit, demir, Bitlis apatitli manyetit, Diyarbakır bakır, mika, jeo-termal, mermer, yapıtaşı malzemesi, Siirt-Madenköy bakır pirit, krom, tuz ve daha bir çok maden bölgenin yer altı kaynağı olarak sayılabilir. Ulusal madencilik politikalarımızın olmamasına bağlı olarak bölge deki yer altı kaynaklarından bazıları atıl olarak bekletilmekte, bu da sanayi ve istihdam üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Bugün yer altı kaynaklarımızın ülke, dolayısıyla bölge içinde işlenmesini, sağlayacak ve ham cevher olarak dışsatım kalemi olmasını caydıracak kamu yararı ekseninde bir düzenleme maalesef bulunmamaktadır. Mevcut maden yasası bu amaçlara hizmet etmekten çok uzak bir metin olup toplumsal çıkarlar göz önüne alınarak yeniden
düzenlenmelidir.
-GAP bö lgesinde son 20 yılda değişik olgulara bağlı olarak yaşanan göç hareketleri nedeniyle, insanların barınma sorununun önem kazandığı bir gerçektir. Bu sorunun çözümü için başta sağlıklı kentleşme için yer seçimi olmak üzere son çıkan kanun ve yönetmeliklere uygun yapı malzemelerine de gereksinim olduğu bir gerçekliktir. Bu gereksinimin bölgede mevcut olan fabrikalardan karşılanması zor görünmekte olup, çözüm için Jeoloji mühendislerinin önderliğinde yer seçimi ve hammadde arama araştırma ve zemin etüt faaliyetlerine, mevcut fabrikaların kaynaklarının geliştirilmesine gereksinim bulunmaktadır. Bu çabalar sırasında bölgesel ihtiyaçların planlanmasına ve projelendirilmesine çevre duyarlılığına tarım alanlarının korunmasına önem verilmesi gerekmektedir.
- GAP‘ın verimli tarım alanlarının diğer bir can suyu da gübredir. Gübrenin ana girdisi olan fosfatının, tamamına yakın kısmı GAP bölgesinde yer almaktadır. Mardin Mazıdağı yöresi 75 milyon ton işletilebilir, 260 milyon ton potansiyel fosfat rezervlerine sahip olmakla Türkiye‘nin en önemli fosfat sahasını oluşturmaktadır. Mazıdağı Fosfat Tesisleri, nakliye maliyetleri nedeniyle sadece Mersin, Adana ve İskenderun‘daki özel gübre fabrikalarına ekonomik olarak pazarlanabilmektedir. Bu fabrikalar ise şu anda ara ürün ve mamul gübre ithal ettiği için fosfat kayası talebi bulunmamaktadır. Bu nedenle 140 milyon dolarlık alt yapı, sosyal tesis, yan-yardımcı tesis, büyük tesis yatırımı yapılan ve şu anda çalıştırılmayan 500.000 ton/yıl konsantre fosfat üretim kapasiteli Mazıdağı tesislerinin yeniden ekonomiye kazandırılması için Mazıdağı bölgesinde gübre fabrikası kurulması dışında bir çözüm yolu bulunmamaktadır. Mazıdağı‘nda kurulacak Nitrofosfat tesisinin, amonyak ünitesinin kapasiteye göre (100.000 ton/yıl) yıllık doğalgaz ihtiyacı 100 milyon m3‘tür. Ancak Mazıdağı tesislerinde kurulmayan 2. hattın gerçekleşmesi halinde yıllık doğalgaz ihtiyacının maksimum 300 milyon m3 yükseleceği tahmin edilmektedir.
- Son 20 yılda bölgenin içinde bulunduğu ortam, kırsal alandan kente göçü getirmiş, bu da GAP‘daki kentlerimizin çarpık ve plansız büyümelerine neden olmuştur. Özelikle verimli tarım alanları siyasi ve maddi rant kaygılarıyla yerleşime ve sanayi tesislerine açılmıştır. Sanayi atıklarının kontrol altına alınması çöp depolama alanlarının, yer altı suyunu sağlayan jeolojik formasyonlar üzerine kurulması içme ve kullanma sularını tehdit etmektedir. Oluşumları itibariyle faylarla meydana gelen bu tarım alanlarındaki yapılaşmalar bölgenin doğusundan geçen Doğu Anadolu Fay Zonunda (DAF) olabilecek bir depremden etkilenebileceklerdir.
- GAP bölgesinde yer alan kentsel yerleşimlerin jeolojik-jeoteknik etütlere dayalı imar planları hazırlanarak, başta depremler olmak üzere tehlike potansiyelleri ve afet güvenliği için alınması gereken önlemler belirlenmelidir. İmar planına esas jeolojik-jeoteknik etütler, kentsel projelerin ekonomikliği ve güvenliği sürecinde yerel yönetimler için temel veri kaynağı olarak değerlendirilmelidir.
- GAP içinde yer alan bazı kentlerimizin yerleşim ve sanayi alanlarında yer alan kaya türlerinde, asbest gibi halk sağlığını tehdit eden kanserojen minerallerin varlığı bilinmektedir. Bu alanlar öncelikli olmak üzere diğer alanlarda halk sağlığını olumsuz etkileyen jeolojik formasyonların belirlenmesi gerekli olup, Tıbbi Jeoloji çalışmalarına başlanarak riskli
alanlar belirlenmelidir.
- Çevrenin ve doğal hayatın korunmasına ilişkin gerekli araştırma ve planlamalar yapılmalı; örneğin varlığıyla bölgenin iklimini değiştiren Atatürk Barajı, başta Fırat olmak üzere Kahta Çayı, Çatal Çay ve Eğri Çay, diğer kirletici faktörler yanında akarsuların taşıdığı ve erozyondan kaynaklanan fazla toprak taşınması nedeniyle kirlenmenin tehdidi altındadır. Bu ve benzer çevre sorunlarına karşı önlemler bugünden alınmalıdır. Ülkenin Petrol kaynaklarının büyük bir kısmı bölgede bulunmaktadır. Faaliyet gösteren yabancı petrol şirketlerinin aşırı üretim ve maksimum kar güdüsü nedeniyle yer altı ve yer üstü sularımızın kirlenmesinde önemli bir rolü olduğu bilinmektedir. Bu şirketlerin GAP bölgesindeki kentlerin su kaynaklarını kirletmeye yönelik faaliyetleri denetlenmelidir.
- GAP‘ın en temel ihtiyaçlarından biri de, topraksız köylülere toprak dağıtımı dahil sağlıklı bir Toprak Reformu politikasının oluşturulmalı. Bu kapsamda güvenlik nedeniyle bölgede tarıma kapalı verimli arazilerin kullanıma açılmasının koşullarının yaratılması gözetilmelidir.
- Küreselleşmenin dayattığı politikalar nedeniyle ülkemiz için yaşamsal öneme sahip GAP, geldiğimiz noktada siyasi iktidarın gündeminde hak ettiği yeri almadığı görülmektedir. GAP‘ın bir an önce tamamıyla devreye girmesi, ülkemiz ve bölge açısından olumlu etkiler yaratacaktır.Bu entegre kalkınma projesinin sadece teknik bir olgu olarak ele alınmaması sosyal ve siyasal boyutları ile bütünlüklü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu süreç,
insanı merkezine alan bir yaklaşımla sürdürülmelidir. Bölgede kalıcı bir barış ve kardeşlik ikliminin yeşermesi hem GAP hem de ülkemiz için en önemli gereksinimdir.
Basına ve kamuoyuna duyurulur.
Saygılarımızla. 21.05.2005
TMMOB JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU