''TÜRK PETROL KANUNU'' YENİDEN DÜZENLENMELİDİR
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı 12 Mart 2007 tarihinde, TBMM'de görüşülmekte olan "Türk Petrol Kanunu" üzerine TMMOB görüşlerini belirten bir basın açıklaması yaptı
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer‘in yeniden görüşülmek üzere gerekçeleri ile TBMM‘ye geri gönderdiği 5574 sayılı ‘‘Türk Petrol Kanunu‘‘ üzerine TMMOB, yasa gündeme geldiğinden bu yana yaptığı çalışmaların ve biriktirdiklerinin ışığında görüşlerini, yasanın TBMM‘de yeniden görüşülmesi nedeni ile aşağıda özetlemektedir.
Yapılan değişikliklerin önceki yasa ile mukayeseli olarak incelenmesi yeni yasanın amacının yorumlanması açısından önemlidir.
1- Önceki yasa "Petrol kaynaklarının milli menfaatlere uygun olarak" aranmasını, işletilmesini ve değerlendirilmesini" amaç olarak öngörmüştür. Buna karşılık yeni yasada bu türden bir hüküm bulunmamaktadır.
2- Önceki yasada var olan "yabancı devletlerin doğrudan doğruya veya dolayısıyla idaresinde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için veya yabancı bir devlet namına hareket eden şahısların, petrol faaliyetinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları" hükmü çıkarılarak; stratejik öneme sahip bir konuda yabancı devletlerin belirleyici olması önündeki engeller kaldırılmaktadır.
3- "Sınırlara 5 km mesafede, tarihi, dini yer veya tesise, su tesisine bir yol veya umumi geçide 60 m. mesafede, şehir veya kasaba belediye imar sahası dahilinde petrol faaliyeti Bakan müsaadesi olmadan yapılamaz." hükmü çıkarılarak, yabancı şirketlere sınır tanımaksızın her yerde faaliyette bulunma olanağı getirilmektedir.
4- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı‘nın, önceki yasada bulunan Devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma hakkı ile lüzum üzerine petrolle ilgili incelemelerde ve petrol faaliyetlerinin denetiminde Petrol Yasası‘nı yürütmekle görevli Petrol İşleri Genel Müdürlüğü‘ne yardımcı olma yükümlülüğü kaldırılmakta, uzman kamu kuruluşumuzun ülke kaynaklarının kamu yararına uygun kullanılması yönündeki rolü ve katkısı yok edilmektedir.
5- Önceki Petrol Yasası‘nda Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, yeni petrol sahalarını açık arttırmaya çıkarmadan önce TPAO‘ya bu sahaları işletmek isteyip istemediğini sormakta ve talep etmesi halinde bu sahaları söz konusu kamu kuruluşuna tahsis etmekle yükümlü iken, yeni yasada bu yükümlülük kaldırılmaktadır.
6- Önceki düzenlemede "Petrol hakkı sahipleri, 1 Ocak 1980 tarihinden sonra keşfettikleri petrol sahalarında ürettikleri ham petrol ve tabiî gazın tamamı üzerinden, kara sahalarında yüzde 35"ini ve deniz sahalarında yüzde 45‘ini ham veya mahsul olarak ihraç etme hakkına sahiptirler, geri kalan kısım ile 1 Ocak 1980 tarihinden önce bulunmuş sahalardan üretilen ham petrol ve tabiî gazın tamamı ve bunlardan elde edilen petrol mahsulleri memleket ihtiyacına ayrılır." şeklinde bir koşul bulunmasına karşılık, yeni yasada çıkarılacak petrol ve doğalgazın bir bölümünün ülkemizin ihtiyacı için kullanılması yönünde bir hüküm bulunmamaktadır.
7- Önceki Petrol yasasında, bir arama sahasının 50.000 hektardan fazla olamayacağı ve bir bölgede bir tüzel kişiye aynı zamanda sekiz arama ruhsatı verilebileceği yönünde sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlamalar Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) için daha geniş tutulmuştur. Yeni yasa ile arama sahalarının limiti karada 100.000, denizlerde 1.000.000 hektara çıkarılmıştır. Limitlerin bu şekilde yükseltilmesi, özellikle denizlerde petrol kaynaklarının aranmasında tekel yaratma riski yaratmaktadır. TPAO‘nun daha fazla arama ruhsatı alabilmesine yönelik avantajlı konumu da kaldırılmaktadır.
8- Önceki düzenlemede, petrol sahaları için verilecek işletme ruhsatlarının süresi 20 yıl iken ve 10‘ar yılı geçmemek üzere en fazla iki defa uzatılabilirken, yeni yasa işletme ruhsatı süresini 30 yıla çıkarmış ve iki kez 10‘ar yıl uzatılabilme olanağını da korumuştur. Dünyada petrol ve doğal gaz yataklarının işletilme hakkının bu kadar uzun süreli olması ancak belli koşullarda söz konusudur. Bu konuda Irak‘ta yapılmaya çalışılan düzenleme çarpıcı bir örnektir. Basında (Independent gazetesinde) yer alan bilgilere göre, Irak‘ta yabancı petrol şirketlerine üretim paylaşım anlaşmaları yöntemi ile Irak‘ın petrol yataklarını en az 30 yıl süre ile işletme hakkı tanınmasına olanak sağlanacaktır. Bu gazetenin yorumuna göre, 30 yılı aşan üretim paylaşım anlaşmaları artık sadece petrol veya doğal gaz kaynaklarının işletmeye açılması öncesinde yapılan çalışmaların doğa koşulları nedeniyle 10 yıl dolayına ulaşması halinde uygulanmaktadır.
9- Yeni yasa, "Devlet Hissesi" oranını yüzde 12‘ye indirmekte ve çeşitli kriterlere bağlı olarak bu oranın % 2‘ye kadar inebilen düzeylerde uygulanmasına olanak tanımaktadır. Petrol ve doğal gaz kaynaklarına yönelik rekabetin dünya ölçeğinde çok yoğunlaştığı bir dönemde bu kaynakların işletilmesinden alınan devlet hissesini bu kadar düşük tutan hemen hiçbir ülke kalmadığı belirtilmektedir. Tam aksine birçok ülkede, esasen yüksek olan devlet hisselerini daha da yüksek düzeylere çekmek için yıllardan beri çaba gösterilmektedir.
10- Yeni yasaya göre, petrol hakkı sahiplerinin ödeyeceği gelir vergileri kesinti toplamı yüzde 40‘ı geçemeyecektir. Önceki yasada bu oran % 55‘tir. Yeni yasanın 22. maddesinde petrol şirketlerine, petrol faaliyeti için yaptıkları yatırımın transfer tarihindeki cari kur üzerinden dışarıya transferi tamamlanıncaya kadar, devlet hissesi hariç, Kurumlar ve Gelir Vergisi‘nden muaf olacakları, safi kazançları üzerinden ödemekle mükellef oldukları vergiler toplamının yüzde 40 oranını geçmeyeceği ve KDV istisnaları gibi çeşitli vergi muafiyetleri getirilerek ülkemizde önemli gelir kayıplarına yol açmaktadır.
11- Önceki yasadaki doğal afet, savaş, isyan olarak sayılan sebeplere, yeni yasada grev, lokavt ve toplumsal olaylar ibareleri de eklenmiştir.
12- Eski yasada arama-işletme ruhsat sahiplerinin sondaj yapma zorunluluğu ve sorumluluğu vardı. Yeni yasada bu zorunluluklar kaldırılmıştır. Bu durumda şirketlerin ruhsat sahaları kapalı kaynaklar haline gelecektir.
13- Yasanın bazı sermaye gruplarına fırsat yaratmak üzere çıkarıldığı Geçici 1 ve Geçici 2 maddelerde kendini ele vermektedir.
Bu tespitlerle şunları da söylemek gerekmektedir:
Günümüzde dünyada petrol üretiminin tavan eşiği geçerek inişe geçtiği yönünde bazı tespitler bulunmaktadır. Bunun yanı sıra petrol talebinin hızla yükselmesi ve artan petrol fiyatları, doğrudan arz güvenliğini ve ülke ekonomilerini tehdit eden gelişmelerdir. Bunun sonucunda birçok ülke, potansiyel olduğuna inanılan ülkelerde arama ve üretim yapmak için birbirleriyle rekabet halindedir. Dünya, petrol ve doğal gaz kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek isteyen güçler arasında askeri güç kullanımına kadar giden bir uluslararası mücadeleye tanık olmaktadır. Birçok ülke kendi kamu şirketleri ile bu konuda uluslararası yarışa dahil olmaktadır.
Enerji arz güvenliğinin stratejik bir konu haline dönüştüğü böylesine bir dönemde, ülkemizde çıkarılan 5574 sayılı Türk Petrol Kanunu‘nun ise,
- Ulusal çıkarların korunması açısından, 1954 yılında yayınlanan ve liberal bir anlayışın ürünü olan Petrol Kanunu‘ndaki koşulları daha da geriye götüren, ulusal çıkarları göz ardı eden,
- Buna karşılık petrol şirketlerinin çıkarlarını gözeten ve şirketlerin lehine düzenlemeler içeren,
- Uluslararası şirketlerin ülkemiz kaynakları üzerindeki tasarruf ve hâkimiyetini arttıran,
- Söz konusu stratejik alandaki kamu kuruluşu olan TPAO‘yu yok etmeye yönelik
bir nitelikte olduğu görülmektedir.
Ülkemizde cumhuriyet tarihi boyunca toplam 3600 kuyu açılmıştır. Dünyada ise her yıl 20.000‘den fazla sayıda arama kuyusu açılmaktadır. Ülkemizde petrolün aranması, çıkartılması ve işletilmesi için gereken bütçe ve teknoloji her zaman yetersiz kalmıştır. Bu yetersizliklere rağmen TPAO‘nun çalışmaları takdir edilmelidir. TPAO‘nun ve bağlı kuruluşlarının önündeki en temel engel bu kurumlar üzerindeki siyasal müdahaleler ve yağmadır. Bu yağma ve müdahaleler kurumların verimli ve etkin çalışmalarına engel olmaktadır.
Türkiye‘nin arama sorununu aşmak için, ülkenin bu alandaki teknoloji ve kaynaklarını geliştirici yönlerini ortaya çıkaran, ARGE‘ye yerli ve yabancı şirketlerin pay ayırmasını teşvik eden bir yönde yasal düzenlemeye gereksinimi varken, ‘‘gelin petrol bulun gerisi sizin‘‘ anlayışı yeni yasaya egemen olmuştur.
Son söz olarak:
Son dönemlerde çıkarılan her yasada olduğu gibi bu yasanın da Dünya Bankası ve uluslararası tekellerce hazırlandığını söyleyebiliriz. Petrol Yasası‘nın yasalaşma süreci ülkenin kapitalist küreselleşmeye tam teslimiyetinin somut bir örneğidir.
"Türk Petrol Kanunu" ulusal çıkarlar ve kamu yararı göz önüne alınarak yeniden düzenlenmelidir.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı