
ÇMO: YATIRIM UĞRUNA DOĞAYI, HUKUKU VE TOPLUMU GÖZDEN ÇIKARAN BU TEKLİF GERİ ÇEKİLMELİDİR!
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, TBMM'ye sunulan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” üzerine 19 Haziran 2025 tarihinde bir değerlendirme yaptı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” ile çevre koruma, doğal kaynak yönetimi ve kamu yararına ilişkin onlarca yıllık yasal kazanım, yatırım kolaylığı adı altında ortadan kaldırılmak istenmektedir. Söz konusu teklif; 3213 sayılı Maden Kanunu, 2872 sayılı Çevre Kanunu, 5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu ve 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı Hakkında Kanun olmak üzere birçok yasal düzenlemeyi değiştirmeyi hedeflemekte, temel düzenlemeleri hedef almakta, idareye sınırsız yetki tanıyarak çevre koruma mekanizmalarını işlevsiz hale getirmektedir. Görünürde yatırım süreçlerinin hızlandırılması amaçlansa da teklifin içeriği, çevre mevzuatının devre dışı bırakılmasını, kamu yararının özel sektör çıkarlarına feda edilmesini ve doğal varlıkların sistematik şekilde yok edilmesini mümkün kılmaktadır.
DEĞERLENDİRME VE KARŞILAŞTIRMA
- Maden Ruhsatlarında İzin Süreçlerinin Kaldırılması
Teklif: Maden işletmeleri, izin süreçleri tamamlanmadan faaliyetlerine başlayabilecek. Kurum görüşleri alınmaksızın ruhsat sahaları genişletilebilecek.
Yeni teklif ile madencilik faaliyetlerinin “izin aranmaksızın” başlatılması, kurum görüşlerinin alınmaksızın faaliyet yürütülmesi ve ÇED süreçlerinin yatırım süreciyle paralel yürütülmesi öngörülmektedir. Bu durum, ÇED sürecini işlevsizleştirmekte, halkın katılımını devre dışı bırakmaktadır.
Mevcut Durum: 3213 sayılı Maden Kanunu ve 2872 sayılı Çevre Kanunu gereği; orman, tarım, mera ve özel çevre koruma alanlarında madencilik faaliyetlerine başlamadan önce ilgili kurumların izni alınmak zorundadır. Ayrıca ÇED sürecinin tamamlanması ve halkın katılımıyla karar verilmesi gerekmektedir.
Risk ve Tehlike:
- Bu değişiklikle, 20 milyon hektarlıkruhsatlı maden sahasının kontrolsüz şekilde kullanımının önü açılacaktır.
- ÇED süreci fiilen devre dışı kalacak, halkın katılımı ve kamuoyu denetimi yok sayılacaktır.
- ÇED kararı alınmadan faaliyete başlanması, çevre koruma ilkeleriyle açıkça çelişmektedir ve geri dönüşü olmayan doğa tahribatlarına neden olacaktır.
Tarım ve Orman Alanlarının Tahsisi Kolaylaştırılıyor
Teklif: Tarım, orman ve mera alanlarının enerji/maden yatırımlarına tahsisinde artık kamu yararı kararı aranmayacak. Bakanlık ön izniyle tahsis yapılabilecek.
Yeni düzenlemeyle, bu alanların yatırım amaçlı tahsisi için izin ve görüş süreçleri ortadan kaldırılmakta, ilgili bakanlıklar yatırım için "ön izin" vermeye yetkili hale getirilmektedir. Ayrıca bu alanlarda yapılaşmanın önünü açacak şekilde mevzuat düzenlemeleri yapılmaktadır.
Mevcut Durum: 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 6831 sayılı Orman Kanunu'na göre bu alanlar korunması gereken stratejik varlıklardır. Her türlü tahsis süreci izin ve kamu yararı şartına bağlıdır.
Risk ve Tehlike:
- Türkiye’nin 1,2 milyon hektarlık tarım alanıtehdit altına girecek.
- 2023 itibarıyla 28 milyon hektar orman alanı yatırımlarla parçalanma riski taşıyor.
- Karbon yutak alanları ve gıda güvenliği ciddi tehlikeye giriyor.
Zeytinliklerin ve Kıyı Alanlarının Yatırıma Açılması
Teklif: Teklifte zeytinliklerin, kıyı alanlarının ve sit alanlarının yatırım faaliyetleri için "istisnai" olarak kullanılabileceği, kamu yararı kararıyla tahsis yapılabileceği ifade edilmektedir.
Mevcut Durum: 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu gibi düzenlemeler, bu alanların mutlak korunmasını öngörür. Zeytinliklerde maden işletilmesi yasaktır.
Risk ve Tehlike:
- Bu durum, Anayasal bir hak olan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının açıkça ihlali ve göz ardı edilmesidir.
- Zeytinlikler gibi stratejik öneme sahip tarım alanlarının madenciliğe açılması yalnızca ekosisteme değil, kırsal kalkınmaya da darbe vuracaktır.
ÇED ve Planlama Süreçleri Paralel Hale Getiriliyor
Teklif: ÇED süreci ile yatırım süreci eş zamanlı yürütülebilecek. Faaliyetler ÇED olumlu kararı beklenmeksizin planlamaya alınabilecek.
Mevcut Durum: ÇED süreci, yatırım kararlarından önce tamamlanmalıdır (Çevre Kanunu m.10). Aksi takdirde ÇED sadece formaliteye indirgenir.
Risk ve Tehlike:
- ÇED süreci bağımsız, bilimsel ve kamu yararına göre işlemelidir.
- Eşzamanlılık, süreçleri “yatırım odaklı” hale getirerek çevresel zararları göz ardı eder.
- Yaklaşık 1.800 ÇED gerekli değildir kararınınsorgulanabilirliği ortadayken; teklif sonrası bu sayı artabilir.
İmar ve Kamulaştırma Yetkisinin Genişletilmesi
Teklif: Bakanlıklar veya yatırımcı lehine işlemler için taşınmazlara el koyma, kamulaştırma veya plan onayı işlemleri hızlandırılacak, halkın itiraz hakkı sınırlandırılacak.
Teklif ile bakanlıklara ve ilgili kurumlara “izin almadan faaliyet başlatma, tahsis yapma, kamulaştırma kararı alma” gibi geniş yetkiler tanınmakta; imar planı onayı gibi süreçler dışlanmaktadır.
Mevcut Durum: İmar Kanunu ve Kamulaştırma Kanunu halkın katılımını, görüşünü ve yargı denetimini esas alır.
Mevcut hukuk sistemimizde kamu idaresi; Anayasa, idare hukuku, Çevre Kanunu ve imar mevzuatına bağlı olarak işlem yapmakla yükümlüdür. Ruhsatlandırma ve kamulaştırma süreçlerinde yargı denetimi mevcuttur.
Risk ve Tehlike:
- Yetki devri, kuvvetler ayrılığı ilkesini zedelemekte, yargı denetimini zayıflatmakta ve kamu idaresini özel sektör lehine araçsallaştırmaktadır.
- Kamu mülkiyetinin özel yatırımcıya tahsisi kolaylaştırılacak.
- Plan değişiklikleri çevresel etki dikkate alınmadan yapılacak.
- Mülkiyet hakkı, yaşam alanları ve ekosistemler tehdit altında.
GENEL RİSK ANALİZİ VE ELEŞTİRİ
- İdareye Aşırı Yetki: Teklif, idareye denetimsiz ve sınırsız yetki tanıyor. Bu durum anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesini zedeliyor ve “hukuki güvenlik” ilkesini ortadan kaldırıyor.
- Halkın Katılımı Yok Sayılıyor: ÇED, imar ve ruhsat süreçlerinde halkın görüş bildirmesi ve dava açma hakkı işlevsiz hale getiriliyor. Bu, demokratik katılımın askıya alınmasıdır.
- Çevre Hakkı Zarar Görüyor: madde gereği sağlıklı çevrede yaşama hakkı, bilimsel süreçler ve çevre mühendisliği disiplininden uzak kararlarla ihlal ediliyor.
- İklim Krizi Derinleşecek: Ormanlar, sulak alanlar ve tarım arazileri üzerindeki baskı artacak; Türkiye’nin karbon yutak kapasitesi düşecek.
SONUÇ VE ÇAĞRI
Bu kanun teklifi, çevreyi, hukuku ve halkı görmezden gelen; doğayı yatırım nesnesine indirgeyen bir anlayışın ürünüdür. Doğal kaynakların kullanımında geri dönülmez tahribatlara neden olacak düzenlemeler içermektedir. Mevcut çevre mevzuatının devre dışı bırakılması, yalnızca bugünü değil, geleceğimizi de tehdit etmektedir.
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası olarak uyarıyoruz:
Bu teklif geri çekilmeli, bilimsel, katılımcı, şeffaf ve çevreyi esas alan yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Aksi halde bu düzenleme, ekolojik çöküşün ve toplumsal adaletsizliğin yasal zemini olacaktır.
Bilimsel ve teknik hiçbir dayanağı olmayan bu düzenlemenin karşısında olduğumuzu kamuoyuna ilan ederiz. Yasa teklifinin geri çekilmesini, ekolojik ve toplumsal duyarlılığı esas alan katılımcı bir yasa hazırlık sürecinin başlatılmasını talep ediyoruz.
Saygılarımızla
TMMOB ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI