DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNDE DOĞA KORUMADAN VAZGEÇİLİYOR!
TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç, 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı.
DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNDE DOĞA KORUMADAN VAZGEÇİLİYOR!
5 Haziran‘ın "Dünya Çevre Günü" olarak kabul edilişinin 41. yılında;
Dünya, emperyalizm tarafından sınırsız ve engelsiz bir tek küresel pazar ve sömürü alanı olarak kurgulanmakta, bu politika içinde ülkemizin de içinde bulunduğu "kaynakları emperyalizmin sınırsız sömürüsüne açılan ülkelerin" zenginliklerine el konulmaktadır.
Küreselleşme sürecinde, emperyalist çıkarlara göre yeniden yeniden biçimlendirilen sosyo-ekonomik politikaların doğal sonuçları; işsizlik, açlık ve yoksulluğun artışı, savaşlar, işgaller, katliamlar, kitlesel göçler ile karakterize olan çevre felaketlerinin artarak yayılmasıdır.
Türkiye‘ye, 1980 ekonomi kararları ve 12 Eylül darbesine paralel olarak yansıtılan neo-liberal politikaların bir sonucu olarak tüm doğal kaynaklarımız; doğa koruma alanları, yani biyolojik çeşitlilik açısından önemli alanlar, biyogenetik rezerv alanları, nadir, endemik, tehlike altındaki türlerin yaşam alanları, orman alanları, kıyılar, meralar "sürdürülebilirlik" aldatmacasıyla piyasa malına dönüştürülerek uluslararası pazara sunulmaktadır.
Akkuyu‘da içi boşaltılmış, gerçek çevresel etkilerin ve bunlara ilişkin alınacak önlemlerin açıklanmadığı bir formaliteye dönüştürülen ÇED süreci fütursuzca sürdürülmektedir.
Afet riskinin azaltılması gerekçesiyle hazırlanan "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun" ile yeni afetlerin oluşmasına neden olacak bir yaklaşımla; yaşamın gerçek sigortası olan ormanlar, meralar, sulak alanlar, kıyılar, tarım alanları gibi doğal varlıkların talanına olanak sağlanmıştır.
Talan politikaları geçtiğimiz bir yıl içinde çıkarılan KHK‘lar ve yasalar ile doğal, tarihi ve kültürel varlıklara doğru genişletilerek tüm yasal düzenlemelerde somutlaştırılmış, son olarak da biyolojik çeşitlilik kanunu kapsamında doğa korumadan vazgeçilme aşamasına gelinmiştir.
"Orman köylülerinin desteklenmesi" gerekçesiyle, meslek örgütlerini, bilim insanlarını görmezden gelerek hazırlanan, hukuk hiçe sayılarak ülkemiz ormanlarının talanını sürekli hale getiren, talanın kapsamı ve tarihini sınırsız bir şekilde genişleten, rant üstünden rant sağlama yolunu açan, genel bir imar affı niteliğinde olan "2B kanunu" yasalaşarak ülkenin geleceği satışa çıkarılmıştır.
Bununla da yetinilmeyip,
Dünya çevre gününde;
Tüm yer üstü ve yer altı varlıklarımızı talana açan neo-liberal politikaların sistemli bir şekilde pekiştirilerek ülkenin her noktasına yansıtıldığı, hukuksuzluğun kural haline getirildiği AKP döneminde, doğal değerlerin satışında "istisna" bırakmama kararlılığıyla son olarak Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı da yasalaşma yolundadır.
•· Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi de dahil olmak üzere Türkiye‘nin taraf olduğu çok sayıda uluslararası anlaşmanın yanı sıra Anayasa‘nın "Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması" başlığı altında yer verilen 63. maddesindeki; "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır" ilkesine de açıkça aykırı,
•· Doğayı koruma açısından sistematik bir gerilemeye karşılık gelen,
•· 87 yıllık Türkiye Cumhuriyeti‘nde alınmış en koruma karşıtı olan,
•· Doğa koruma çabalarını "yatırım" adı altında sürdürülen "talan" anlayışına terk eden,
•· "Koruma-kullanma dengesi" kisvesi altında "kullanmayı" amaç içine sokan düzenlemelerle, ülkemizin en önemli doğal değerlerini gözden çıkaran,
•· "Üstün kamu yararı" adı altında Munzur, İkizdere, Ilısu vadisi vb.‘de yapılmak istenen HES‘lere; Kuşadası, Küre Milli Parkı vb.‘ne yapılmak istenen otoyollar, sanayi tesisleri, maden işletmelerine olanak sağlayan,
•· Korunan alanları istisna-özel kanun kapsamından çıkaran,
•· İç içe geçen doğal ve kültürel değerleri birbirinden ayrıştıran,
•· Sürdürülebilirlik adı altında kullanımı amaç edinen,
•· Ulusal değerleri yerel çıkarlara devreden,
•· Doğal değerleri piyasa malına dönüştüren,
•· Korunan alanlarda imar mevzuatı ile yapılaşma yolu açan,
•· Uluslararası doğa koruma kavramı ve yaklaşımı çerçevesinde ilk milli park ilanının yapıldığı 1958‘den bu yana doğa koruma adına edinilmiş tüm kazanımları yok eden
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı‘nın TBMM‘de görüşülüyor olması talihsizliktir.
N. Hakan Genç
TMMOB Genel Sekreteri