GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI 7. OLAĞAN GENEL KURULU SONUÇ BİLDİRGESİ YAYIMLANDI

02.04.2008

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası'nın 29 Şubat - 02 Mart 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilen 7. Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi yayımlandı.

TMMOB GIDA MÜHENDİSLERİ ODASI
7. OLAĞAN GENEL KURULU
SONUÇ BİLDİRGESİ

29 Şubat - 02 Mart 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilen TMMOB Gıda Mühendisleri Odası 7.Olağan Genel Kurulu‘ndan; bu ülkenin demokrasi yolculuğunda katkı sunmayı hedeflemiş, emekten ve barıştan yana, özgürlükçü ve katılımcı demokrasiyi benimseyen, birlikte üretip hakça paylaşan, insanca yaşanası bir dünya özlemini dile getiren gıda mühendisleri olarak meslektaşlarımızla, basınla ve tüm kamuoyu ile paylaşmayı düşündüğümüz 7.Olağan Genel Kurul Sonuç Bildirgesidir:

Küreselleşme yaklaşımının az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin sosyal ve ekonomik gelişmişliklerini olumsuz yönde etkilediği göz ardı edilemez bir gerçekliktir. Ekonomik kriz gelişmiş ülkeleri bile sarsarken 3.Dünya Ülkelerinin bu sarsıntıdan daha derin etkilenmemeleri mümkün değildir.

Ülkemiz, gelişmekte olan ülkeler arasında gelir dağılımı yönünden en kötü ülkeler arasındadır. Gelir dağılımındaki bu dengesizliğin başlıca sonucu olarak yoksulluktaki artış görülmektedir. Halkın yoksullaşan kesimi ekonomik nedenlerden dolayı güvenli gıdaya ulaşmakta zorlanmakta veya önemli bir kısmı hiç ulaşamamaktadır. Yoksul kitleler, asgari üretim standartlarına ve hijyen koşullarına uyma gibi bir sorunu olmayan, halk sağlığını hiçe sayar koşullarda üretim yapan kayıt dışı üretimin ürünlerini tüketmek durumunda kalmaktadır. Bu durum halk sağlığını tehdit ettiği gibi, teknik ve hijyenik kurallara uygun üretim yapan sektör açısından da haksız rekabete yol açmaktadır. Kayıt dışı üretimin kayıt altına alınması her yönden acil bir zorunluluktur ve devletin sorumluluğundadır.

Küresel iklim değişikliklerinin genelde tüm dünya ülkelerinde; özellikle de tarıma dayalı ekonomik girdisi yüksek olan, tarımsal politikalarını netleştirememiş ve uzun soluklu stratejiler oluşturmamış ülkelerde yıkım yarattığı göz ardı edilmemelidir. Doğal kaynaklarımızın üzerinde gelecek kuşakların da hak sahibi olduğunu ve bu kaynakların en iyi şekilde korunarak aktarılmasının en acil görevlimiz olduğu unutulmamalıdır.

Tarıma dayalı gıda sanayiinin iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceği çok açıktır. Bölgemizin, küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık ve hatta çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğu bilimsel verilerle ortadayken, aşırı su kullanımı ve su kaynaklarının tarım kimyasalları ve ağır metallerle kirletilmesi kabul edilebilir bir uygulama değildir. Yeraltı sularının ve toprağın kimyasallarla kirlenmesi ve bunun sonucunda da gıda güvenliğinin yok olması kaçınılmazdır.

Yaşanan bu olumsuz sürecin ülkemiz ve mesleğimiz aleyhine dönmemesi için her birimizin birey olarak ve örgütlü dinamiklerimizle, süreci belirleyecek ve bu sürece müdahale edebilecek hazırlık ve kararlıkta olduğumuzu göstermek yükümlülüğümüzdür.

İstihdam ve çalışanların hakları konusunda var olan yakıcı sorunlar tüm toplumu; mimar, mühendis ve şehir plancılarını ve tabii bu bağlamda meslektaşlarımızı olumsuz yönde etkilemektedir. Kamuda gıda mühendisi istihdamı gerekenin çok altındadır. Özel sektörde ise; istihdam sorunları kayıtdışılık ve ekonomik kriz ile paralel artış göstermektedir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerde farkındalık ve eğitimsizlik sorunu istihdamı olumsuz etkilemektedir. Hal böyle iken;

Bir taraftan Gıda Mühendisliği eğitimi veren bölüm sayıları ve öğrenci kontenjanları artırılırken diğer taraftan "sorumlu yöneticilik"in kaldırılması çalışmaları ülke politikaları açısından bir çelişkidir.

Yabancı mühendis ve mimarların "denklik şartı" dahi aranmadan ülkemizde çalışmalarına izin verilmesi için yasal düzenleme arayışları, bu ülkenin kendi yatırımlarının ve geleceğinin yok sayılmasıdır. Kaldı ki, AB müzakere sürecinde AB‘nin hizmetlerin serbest dolaşımına kalıcı derogasyonlar uygulaması gündemde iken, bu yaklaşım daha da manidar olmaktadır.

İkinci öğretimler bir kez daha gözden geçirilmelidir. Bu ülkenin ihtiyaç duyduğu kadar gıda mühendisi yetiştirilmelidir. Diplomalı işsizler ordusuna bir nefer daha kazandırmak Yüksek Öğretim Kurumu‘nun görevi olmamalıdır.

Eğitim kurumları ticari işletmelermiş gibi düşünülerek çalıştırılmamalı, yaz okulları uygulamasına son verilerek eğitim ve öğretimde bilimsel yaklaşımlar ve dünyadaki gelişmeler dikkate alınmalıdır.

Tüm bilim alanlarında olduğu gibi gıda mühendisliği eğitim programlarında da asgari standardizasyon sağlanmalıdır. 24 değişik üniversitede verilen gıda mühendisliği eğitiminde Odamızca ilgili tüm üniversitelerin katılımıyla düzenlenen çalıştaylar sonucunda oluşturulan ve YÖK tarafından tavsiye edilen ders programları hayata geçirilmelidir.

Gıda güvenliğinin sağlanması multidisipliner bir yaklaşım gerektirir; ancak gıda mühendisi olmadan gıda güvenliğinin sağlanamayacağı, kamuda gıda mühendisi istihdamının yaygınlaştırılması zorunluluğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Gıdada üretim, denetim, kontrol, tasarım, planlama, programlama, koordinasyon, standardizasyon gibi eylemlerin olduğu her yerde gıda mühendisi istihdamına ihtiyaç duyulmaktadır. Özel sektörde istihdamın sağlanmasına yönelik "sorumlu yöneticilik" uygulamaları etkinleştirilerek devam ettirilmelidir. İşletme sorumlu yöneticileri o işletmenin tam zamanlı çalışanı da olmalıdır.

Kamuda çalışan gıda mühendislerinin ücret dengesizliği giderilmeli, "eşit işe eşit ücret" verilmelidir. Mühendislerin birbirlerinden yapay ayrımlarla ekonomik olarak uzaklaştırılmaları bu konuda deneyim ve birikim sahibi çalışanların konu dışına kaymasına neden olmaktadır.

Günümüzde sıkça yaşanan "mesleki yetki ve çatışmaların" yasal düzenlemelerle aşılması gerektiği bir gerçektir. Birbirlerinin alanlarına girmiş meslek gruplarının yetki, sorumluluk ve çalışma alanlarının kesin olarak yasal düzenlemelerle belirlenmesinde üst örgütümüz olan TMMOB‘ye büyük görevler düşmektedir. Meslek yetki yasaları konusunda yaşanan sorunlar TMMOB çatısı altında ivedilikle çözülmelidir.

"Gıda Yasası" da dahil olmak üzere mesleğimiz ve konumuzla ilgili her türlü yasal düzenlemelerde meslek odaları da dahil olmak üzere tüm paydaşların katılımı sağlanmalıdır. Sadece sonuç aşamasında, "olmuş ve bitmiş" bir düzenlemeyi paylaşmak değil, "işin mutfağından" yasal düzenlemeleri birlikte çıkarmak hedeflenmelidir. Yasal düzenlemelerin oluşumunda; toplum sağlığının en önemli güvencesi olan "gıda güvenliği" ve multidisipliner bir alan olan "gıda" konusunun, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, bilimsel yaklaşımlardan uzak bir şekilde, tek bir meslek grubunun çalışma, ilgi ve yetki alanı haline getirilme çabalarını kaygıyla izlemektedir. Katılımcı, ilgili tüm kesimlerin bir arada olduğu ortamlar bu tür yanlışların gelişimine izin vermeyecektir.

SSGSS Yasa Tasarısı emekten ve halktan yana olmayan, sosyal devlet anlayışını tasfiye eden, tüm yurttaşlarımızın sağlık ve sosyal güvenlik haklarını tahribata uğratan ve geleceğimizi karartan bir yasa tasarısıdır. IMF ve Dünya Bankası‘ndan yana olmayan, bu ülkenin gerçek değerlerini yaratan emekten ve çalışandan yana olan bir yasal düzenleme yapılmalıdır.

Yukarıda sıralanan görüş ve düşüncelerin yaşama geçirilmesi için gıda mühendislerinin; demokratik mesleki örgütlülüğe sahip çıkarak üretim süreçlerine katılmaları en büyük gerçekliktir.

Tüm kamuoyuna ve basınımıza saygıyla duyurulur.

TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
7. Olağan Genel Kurulu