GIDA POLİTİKALARI PANELİ YAPILDI

17.10.2008

Dünya Gıda Günü etkinlikleri çerçevesinde Gıda Mühendisleri Odası 17 Ekim 2008 tarihinde bir panel düzenledi. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde gerçekleştirilen "Gıda Politikaları" konulu panelin açılışında Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Atakan Günay, TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi İlker Ertem ile Tarım ve Köyişleri Bakanı M. Mehdi Eker konuştu.

TMMOB Yürütme Kurulu Üyesi İlker Ertem konuşmasında şunları söyledi:

"Değerli katılımcılar,

Öncelikle hepinizi TMMOB Yönetim Kurulu adına saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)‘nun kuruluş yıldönümü nedeniyle kutlanmakta olan 16 Ekim Dünya Gıda Günü kutlu olsun.

Her yılın 16 Ekim günü, TMMOB ve bağlı odalarının sadece basın açıklaması ile yetindiği bir gün değildir. TMMOB ve odaları bu gün de uyarı ve bilgilendirme görevini yerine getirmekte, düzenlenen etkinlikler ile bilgi birikimini tüm kamuoyu ile paylaşmaktadır. Dünya Gıda Günü etkinlikleri çerçevesinde Kimya Mühendisleri Odası ve Ziraat Mühendisleri Odamız birlikte "DÜNYA GIDA GÜNÜ SEMPOZYUMU 2008" i düzenlediler Bu gün "Gıda Politikaları Paneli" nde birlikteyiz. Değerli konuşmacılar görüş ve önerilerini bizlerle paylaşacaklar. "Gıda Mühendisleri Odamızın Yönetim Kurulu Üyelerini ve Panelin düzenlenmesinde emeği geçenleri kutluyorum.

Değerli katılımcılar,

Bu gün bizler, İnsanların biyolojik varlığını sürdürebilmesinin beslenme ile bağlantılı olduğunun bilincindeyiz. Ve kaliteli yaşamın yeterli ve güvenilir gıdaları tüketmeyi gerektirdiğinde tüm insanlık olarak oydaşlaşmaktayız.

İnsanlığın binlerce yıllık deneyimi, bilimsel ve teknik gelişmelere ve bu alandaki olumlu çalışmaların var olmasına rağmen Dünyada en büyük sorunların başında açlık gelmektedir.

Dünya üzerinde yaklaşık 840 milyon erkek, kadın ve çocuk kronik olarak açlıkla mücadele etmektedir ve bundan çok daha fazla sayıda insan da gizli açlık çekmekte, yetersiz beslenmektedir.

Her ne kadar insanlığın açlık ve gıda güvencesizliği konularında bilinçlendirilmesi hayati önem taşıyan bir konu olsa da, özellikle gelişmiş ülkelerin refah paylarını gelişmemiş ülkeler ile paylaşması günümüzde kaçınılmaz bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün buna kayıtsız kalan yada çözüm yerine polemik üreten bu ülkelere 1996 yılında düzenlenen Dünya Gıda Zirvesindeki imzalarını hatırlatmak gerekir. 1996 yılında bir araya gelen liderler 2015 yılına kadar dünya üzerindeki aç insanların sayısının yarıya indirilmesi üzerinde anlaşmaya varmışlardı.

1996 yılında da FAO tarafından düzenlenen Dünya Gıda Zirvesin‘nde açlığın kaynağını yok etmek için programlar geliştirilmiş ve ülkelerin gıda güvencesi eylem planı hazırlaması kararına varılmıştır. Dünya Gıda Zirvesi Eylem Planı‘nın da "herkes için gıda" olgusu kabul edilmiştir. Zirvede alınan diğer önemli bir karar da 2015 yılına kadar yeterli gıdadan yoksun kişilerin sayısının yarıya indirilmesi hedef olarak benimsenmiştir. Katılımcı ülkeler 7 ortak karara varmıştır;

1. Fakirliğin giderilmesi ve sürekli barışın sağlanması için kadın ve erkeğin eşit katılımı ile sürdürülebilir gıda güvencesini sağlamak;
2. Herkesin ekonomik ve fiziksel olarak her zaman yeterli ve güvenli gıdaya ulaşması ve etkin kullanabilmesi için politika oluşturmak;
3. Sürdürülebilir tarımsal üretimi sağlamak;
4. Dış ticaret politikalarında gıda güvencesini destekleyici sistemler oluşturmak;
5. Erken uyarı sistemleri ile birlikte her zaman acil gıda ihtiyacını karşılayacak yapıyı oluşturmak;
6. Kırsal kalkınmayı teşvik etmek ve güçlendirmek
7. Katılımcı ülkelerin eylemleri ulusal mevzuatları içerisinde benimsemesi.

Bugüne dek sergilenen çabalara karşın, dünyadaki açların sayısını 2015 yılına kadar yarı yarıya azaltmayı öngören Dünya Gıda Zirvesi ve bununla ilişkili Binyıl Kalkınma Hedefinin gerçekleşmesi için yeterli mesafe alınamamıştır. Eşitsizliği yeniden üreten, var olan politikalarla bu sorunlara çare bulunmayacağını ham hayaller peşinde koşanların kabul etmesi gerekir.

Dünya nüfusunun talebini karşılamak için son 35 yılda 2 katına çıkan gıda arzının gelecek 15 yılda da bir kez daha 2 kat artış göstereceği tahmin edilmektedir. Bu artışla birlikte bitkisel üretime ve hayvancılığa ayrılan alanlar giderek azalacak ve niteliklerini kaybedecektir. Küresel olarak tarımsal üretime bakıldığında yeterli gıdanın varlığından söz etmek mümkündür. Ancak, bu gıdalar bölgeler arasında dengeli dağılmamaktadır. Bu dengesiz dağılım özellikle yüksek nüfuslu Asya ve Afrika ülkelerini giderek artan tehlike altında bırakmaktadır.

Gıda güvencesi, her insanın sağlıklı yaşayabilmesi ve faaliyetlerini sürdürebilmesi için her zaman yeterli ve dengeli gıdaya erişme hakkıdır. Gıda güvencesinin temel dayanağı gıdanın bulunabilirliği ve elde edilmesi, diğer bir deyişle satın alınabilirliğidir. Tüm insanların daimi yeterli, güvenli ve besleyici gıdalara fiziksel ve ekonomik olarak erişimi olduğu zaman gıda güvencesi var olacaktır. BM Gıda ve Tarım Teşkilatı FAO gıda güvencesinin sağlanmasında 4 koşul belirlemiştir;

1. yeterli gıda arzı sunma ya da elde etme;
2. yıldan yıla, mevsimden mevsime arzda dalgalanma ya da eksikliğin olmaması;
3. erişilebilirlik ya da satın alınabilirlik;
4. kaliteli ve güvenli gıda.

Kurumsal ve teknik kısıtların yanı sıra politikaların sık sık değişmesinin yol açtığı tarımda düşük verimlilik; tarımsal yapılardaki çarpık yapılanmalar, yıldan yıla ve dönemsel arz dalgalanmaları; tarım dışı iş olanaklarının azlığı ya da yokluğunun yol açtığı düşük ve belirsiz gelir olarak sıralanabilecek başlıklar ise Gıda Güvencesizliğinin temel nedenleridir ve bu nedenler birbiriyle bağlantılı olduğu için çözümü de zorlaşmaktadır.

Teknolojinin tarımsal üretimde kullanılmasının hızla artmasına karşılık gıda güvencesi tehdidi devam etmektedir. Bireylerin gıdaya erişimlerindeki düşük verimlilik, dalgalı arz ve düşük gelir gibi temel sorunların ortadan kaldırılıp sürdürülebilir tarımın sağlanması gerekmektedir.

Bugünkü açlığın nedeni; dünya ekonomik sistemi nedeniyle ürün ve üretim tercihlerindeki değişiklikler sonucu tarımdan çekilen insan gücü, bitmeyen savaşlar, hastalıklar ve tüm bunların altında yatan dünya ekonomik sistemidir.

Gıda güvencesi için tarıma yatırım gibi masum ve önemli görülebilecek nafile önerilerin ve çabaların yetersizliği bizim açımızdan nettir ve emperyalist kapitalist sistem tarafından uygulamayı düşündükleri programlar açısından da hedefe ulaşılamayacağı açıktır. Verili sistemdeki kapitalist, feodal, yarı feodal ilişkiler tersine çevrilmeden ve tasfiye edilmeden tarım sorunu çözülemeyecektir.

DTÖ bünyesinde yürütülmekte olan ileri tarım müzakereleri kapsamında ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerin uygulamak durumunda bırakılacağı ticaret sistemi, mevcut tarımsal yapı ile gıda sanayiinin ithalata daha fazla bağımlı kalmasına, ulusal üretimin zayıflamasına ya da ekonomik kaygılarla çevrenin daha da kirletilmesine yol açacaktır. AB‘ye üyelik perspektifi ise iyi kullanılmadığı takdirde gıda üretiminin sürdürülebilirliği noktasında sorunlar doğurabilecektir.

Ülkemizde uygulanan neoliberal politikaların bir sonucu olarak, 1980‘li yıllardan bu yana, tarımsal üretim artışı nüfus artış hızının altında kalmaktadır. 2000‘li yıllarda IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü‘nün dayattığı "politikalar" Türkiye‘yi önümüzdeki dönemde giderek tarım ürünleri dışalımcısı konumuna sürükleyecektir.

Ülkemizin artan nüfusu ve gıda sanayiinin ileriye dönük gelişimi açısından tarımsal üretim potansiyelinin, üretimin çeşitliliğinin ve ekolojik üretim olanaklarının arttırılması yönünde çaba sarf edilmesi kaçınılmazdır. Bu kapsamda iyi tarım uygulamaları çerçevesinde güvenli hammadde kaynaklı güvenilir gıda üretimi için önümüzdeki dönemde daha yoğun ve bilimsel ağırlıklı çalışmalar gerekmektedir. Bu sorumluluğu kamu sektörü, üniversiteler, araştırma kuruluşları, özel sektör, meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri ortaklaşa taşımalı ve sürdürmelidirler. Aksi takdirde zaman içerisinde sürdürülebilir tarımsal üretimi risk altına girmiş, gıda güvenliği tartışılır hale gelmiş, dışalıma bağımlı ve gıda dışsatımında sorunlar yaşayan bir ülke haline dönüşmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Değerli Katılımcılar,

Bu gün burada yapılacak panelde bu konunun uzmanları tarafından yeterince irdeleneceğini biliyorum.

Bu etkinliği düzenleyen Gıda Mühendisleri Odamız Yönetim Kuruluna ve emeği geçen herkese TMMOB Yönetim Kurulu adına teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum."