JEOTERMAL ENERJİ VE AYDIN'DAKİ GELECEĞİ SEMPOZYUMU KİTABI YAYIMLANDI
TMMOB Aydın İKK tarafından 30 Kasım-2 Aralık 2006 tarihlerinde Aydın EBSO Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen Jeotermal Enerji ve Aydın'daki Geleceği Sempozyumu'nun kitabı yayımlandı.
SUNUŞ
Enerji, günümüzde tüm dünya ülkelerinin en başta gelen sorunları arasındadır. Bunun en önemli nedenleri nüfus artışı, sanayileşme ve yaşam standartlarının yükselmesi olarak gösterilebilir.
Tüm dünyada hızlı bir artış gösteren enerji gereksiniminin büyük bir kısmı, bir süre daha fosil yakıtlar ve hidrolik enerji ile karşılanabilecektir. Fosil yakıtların kısa bir dönemde tükenmesi ve bir süre sonra bunların yerini yeni enerji kaynaklarının alması beklenmektedir. Son yıllarda bütün ülkeler yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesine özen göstermektedir.
Bu yeni kaynak arayışlarının arasında jeotermal enerji özel bir önem kazanmaktadır.
Jeotermal enerji yeni, yenilenebilir, sürdürülebilir, tükenmeyen, ucuz, güvenilir, çevre dostu, yerli bir enerji türüdür.
Jeotermal akışkanı oluşturan sular, meteorolojikve jeolojik kökenli veya her ikisinin çeşitli oranlarda karışımı ile oluştuklarından, yerkabuğundaki hazneler sürekli olarak beslenmekte ve kaynak yenilene bilmektedir. Beslenmedeki mevsimsel ve yıllık değişimlerin genellikle etkisi olmakla birlikte pratikte, beslenmenin üzerinde bir tüketim olmadıkça jeotermal kaynakların tükenmesi söz konusu değildir.
Yeryüzü ekosistemleri, yeryüzüne egemen ekonominin bugünkü genişleme hızına ayak uyduramamaktadır. Dünya yüzeyinin yaklaşık 51 milyar hektar olduğu bilinir. Biyolojik üretimi, bunun sadece %25‘i sağlar; yani, yeryüzünde üretim sadece 11,4 milyar hektar deniz ve karadan sağlanmaktadır. Bunu, yeryüzündeki insan sayısına 6,2 milyara bölersek, kişi başına 1,9 hektar verimli su ve toprak bulunduğunu görürüz. Bütün ülkelerin ki hesaplandığında insan başına 2,3 hektar biyo üretken alan kullanıldığı görülür. Bir başka ifade ile kaynaklar, kendilerini yenileyecek fırsat ve zamanı tanımadan tüketilmektedir. Örnek olarak, enerji boyutundan baktığımızda, fosil yakıtları, atmosferin kaldıramayacağı boyutta CO2 oluşturarak kullanmaktayız. En zengin ülkelerin kişi başına 6,48 hektar biyosfer kullandığı hesaplanmaktadır. Buna göre ya yakında ulusal stokları tükenecektir ya da sınırları ötesinde kaynak edineceklerdir. Ulaşım teknolojisi ve global ticaret buna olanak sağlamakta ve bu tutum, fakir ülkelerin biyo kullanım alanlarını giderek daraltmaktadır. Savaşlar, işgaller, özelleştirmeler bunun somut yansımalarıdır.
Jeotermal kaynaklar başta olmak üzere güneş, rüzgar, biyoyakıt, hidrojen vb yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları bizlere doğanın olanakları oranında enerji üretmeyi ve tüketmeyi sağlayacaktır. Ve aynı zamanda bu kaynaklar barışçı olduklarından belki de dünyamız enerji kaynaklı savaşlardan ve yıkımlardan kurtulabilecektir.
9. Plan Enerji Özel İhtisas Komisyonu Taslak Raporunda Genel Enerji Durumu başlığı altında jeotermal enerji için verilen istatistiklerde jeotermal elektrik 1990 yılında 80 GWh, 2004 yılında 93 Gwh, jeotermal ısı ise, 1990 yılında 364 binTEP, 2004 yılında 811 binTEP olarak görülmektedir.
Genel Enerji Arz Talep Durumu (Yüksek Senaryo) başlığı altında ise jeotermal enerji için verilen projeksiyonlarda jeotermal elektrik 2010 yılında 122 GWh, 2013 yılında 384 Gwh, jeotermal ısı ise, 2010 yılında 976 bin TEP, 2013 yılında 2239 binTEP olarak görülmektedir.
(Düşük Senaryo) başlığı altındaki Planlama da da aynı rakamlar ve hedefler verilmektedir.
Plan, ana hedeflere ulaşmak ve arz güvenliği ve güvenilirliğini sağlamak için ülkemizin ana enerji politikaları sıralamakta ve
- Bu bağlamda ülkemizde, yerli kaynaklara ağırlık vererek, ithal bağımlılığının düşürüldüğü, kaynak ve ülke çeşitliliğinin arttırıldığı,
- Enerjinin verimli kullanıldığı,
demekte ve Jeotermal kaynaklar ve mineralli sular kanununun ivedilikle çıkarılması gereklidir önerisini yapmaktadır.
Planda yine aynı şekilde, Enerji sektöründe ithal kaynak kullanımının payı azaltılarak kontrol altına alınacak ve yerli kaynak payı artırılarak arz güvenliği sağlanacaktır. Bu amaçla:
- Ekonomik potansiyel oluşturan yenilenebilir enerji kaynaklarının programlı bir şekilde kullanıma sunulmasına yönelik plan ve proje uygulamalarına geçilmesi,
- Jeotermal kaynaklarının geliştirilmesi ve jeotermal kaynağa dayalı ar-ge ve teknoloji çalışmalarına ağırlık verilmesi,
- Jeotermal kaynakların kullanımındaki koruma ilkelerine uygun ve rejenerasyonun yapılarak yinelenebilir özelliğinin devam ettirilmesi ve çevre zararını önlemesi,
denilerek konumuz ile ilgili düşünülenleri toparlamaktadır.
Yıllardır planlamanın ve planlı kalkınmanın yok sayıldığı ülkemizde bunların ne ölçüde gerçekleşeceği tartışma konusudur, ama bizce de önemsenen bu hususların gündeme getirilmesi önemlidir.
Makro düzeyde bunlar konuşulurken, yerel boyutta önemli jeotermal sahalarının bulunduğu yerlerde jeotermal enerjiden elektrik ve ısı olarak faydalanmak için gerekli adımlar atılmalıdır.
TMMOB bu açıdan Aydın‘da ki çalışmaları önemsemektedir.
Sonuç olarak:
Jeotermal enerji konusunda halkımız bilinçlendirmeli ve seferber edilmelidir.
Türkiye‘nin toplam jeotermal ısı potansiyelinin değerlendirilmesi için gereken yasal çerçeve bir an önce tamamlanmalıdır.
Yasalaşan "yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kanun‘u yanında Meclis gündeminde yer alan ve bizlerinde üzerinde önerileri olan "enerji verimliliği kanun tasarısı" ve "jeotermal kaynaklar ve mineralli sular kanun tasarısı" bir an önce kabul edilmeli ve hayata geçirilmelidir.
Bu Sempozyumun amaca hizmet edeceği düşüncesi ile emeği geçenlere TMMOB Yönetim Kurulu olarak teşekkür ediyoruz.
Mehmet Soğancı
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı
Kasım 2006